Tek tıkla ekonomi gündemi
Abone olEkofinans'la ekonomi gündemi başlıyor. Türkiye ve dünyanın önde gelen ekonomi haberlerini sizin için derledik.
Altının son dönemde dalgalı hareket etmesininin
nedenlerden biri yükselen faizler, diğeri ise dünyanın en büyük
altın ithalatçısı Hindistan'da talebin azalması olarak
görülüyor.
İspanya'daki tahvil ihraçlarında ortaya çıkan faizler yükselince, altın satışa döndü. Dünyanın en büyük altın ithalatçısı ve dolayısıyla da tüketicisi Hindistan'da altın ithalatının sınırlandırılmasına yönelik vergiler altına talebi bir miktar azalttı.
ABD'deki veriler altını destekledi
ABD'de açıklanan Mart ayı birinci el konut fiyatları 328 bin
olması ve teknoloji devi Apple'ın martta sona eren mali yılın
ikinçi çeyreğinde karını yüzde 94 artırması altına biraz destek
oldu.
Altın 84 TL'leri görebilir
Uzmanlara göre İstanbul Altın Borsa'sında (İAB) altın fiyatları
Mayıs sonuna kadar 84 ile 87 TL civarına kadar gerileyecek.
Uluslararası piyasalarda ise bin 533 seviyeleri görülebilir.
Spot altının onsu 1,642 dolardan işlem görüyor
Spot altının ons fiyatı Singapur'da 1,642.27 dolardan işlem
gördü. Dün metal yüzde 0.2 değer kazanmıştı. Comex'te ise Haziran
teslim metal 1,642.80 dolar/ons'tan işlem gördü.
MSCI Asya Pasifik Endeksi bugün beş günde ilk kez yükseldi. HSBC
Securities analisti James Steel, altın fiyatlarının risk iştahının
artması ve eurodaki ılımlı artışla birlikte ralli yaptığını
söyledi. Steel, "ABD'de konut piyasası verisinin istikrara
yönelik işaret vermesi hisse senetlerini, dolayısıyla altını da
destekliyor" dedi.
FABRİKALAR KAPIŞ KAPIŞ SATILIYOR!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Sahibinden.com'un açıkladığı verilere göre, Türkiye'de son dönemde satılık fabrika ilanlarında hem satışlar hem de fiyatlar arttı. Şu anda halen satılık olan 2 bin 200'den fazla fabrika var.
Türkiye’nin en büyük e-ticaret platformlarından sahibinden.com’un verilerine göre, 2012′nin ilk çeyreğinde internet üzerinden gerçekleştirilen fabrika satışları, önceki yılın aynı dönemine göre önemli oranda artış kaydetti.
2011′in ilk üç ayında sahibinden.com aracılığı ile satılan
fabrika sayısı 69 iken bu rakam 2012′nin ilk çeyreğinde yüzde 148
artış kaydederek 171′e ulaştı. Yine aynı dönemde satılan
fabrikaların ortalama fiyatları ise 2012′de yüzde 15 oranında
artarak, 2 milyon 950 bin TL’den 3 milyon 390 bin TL’ye
yükseldi.
En büyük artış İstanbul'da gerçekleşti
Sahibinden.com’un 2011 ve 2012 ilk çeyrek verileri
karşılaştırıldığında, adet bazındaki satışlardaki en büyük artışın
İstanbul’da yaşandığı görülüyor. Geçtiğimiz yıl 41 fabrikanın
satıldığı İstanbul’da bu rakam 2012 yılında 141′e yükseldi. 2011′de
satılan 14 fabrikaya ev sahipliği yapan Kocaeli’nde bu yıl satılan
fabrika olmazken; geçtiğimiz yıl ilk beşte bulunmayan Tekirdağ,
2012′de satılan altı fabrika ile İstanbul’un ardından ikinci sırada
yer aldı.
Dört fabrika ile 2011′in üçüncüsü olan Sakarya’da 2012′de altı
fabrika satılırken; ülkemizin önde gelen sanayi şehirlerinden
Bursa’da geçtiğimiz yılın ilk üç ayında satılan üç fabrikaya
karşılık, bu yıl satılan fabrika olmadı. 2011′de iki fabrika ile
listenin beşinci sırasında yer alan İzmir’de ise 2012′de dört
fabrika satıldı.
İlanların büyük çoğunluğu İstanbul'dan
giriliyor
Sahibinden.com’da yayında olan satılık fabrika ilanları incelendiğinde, ilk beş şehirdeki toplam 2 bin 235 ilan arasında, en çok ilanın İstanbul’daki fabrikalara ait olduğu görülüyor. İstanbul’daki 500 bin ila 250 milyon TL arasında fiyatları değişen bin 34 fabrikaya karşılık, bu yılın ilk çeyreğinde satışın olmadığı Kocaeli’nde, 236 adet fabrikanın fiyatı 2 milyon 500 bin ila 70 milyon TL arasında değişiyor.
1 milyon 250 bin ila 21 milyon TL fiyat aralığında değişen 169 fabrika ilanın bulunduğu Bursa üçüncü sırada yer alırken, 167 ilanla dördüncü sırada yer alan İzmir’de fabrikaların fiyatları ise 450 bin ila 45 milyon TL seviyelerinde seyrediyor.
BORÇ YÜKÜ 10 YILDA 10 KAT ARTTI!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Dünya gazetesinin haberine göre, Türkiye'de finansal borçlarının finansal varlıklarına oranı, son 10 yılda yaklaşık 10 kat büyüme gösterdi.
2002 yılında finansal varlıklarının yüzde 4.3′ü kadar finansal borcu bulunan hane halkının yükümlülüğü 2011′de yüzde 40.5 seviyesine ulaştı. 2003 yılından bu yana hane halkının finansal yükümlükleri 8 milyar TL’den 206 milyar liraya çıktı.
Finansal varlıkları ise 156 milyar liradan 509 milyar liraya yükseldi. Böylece ve hane halkının finansal yükümlülüğü 25 kat artarken, finansal varlıklarındaki artış 2.3 katla sınırlı kaldı.
BDDK‘nın Aralık-2011 dönemi Finansal Piyasalar Raporu’nda yer alan verilere göre, hanehalkı yükümlülüklerinin GSYH’ya oranı da yaklaşık 8 kat arttı. 2003 yılında yüzde 1.8 düzeyinde bulunan hane halkı yükümlülüklerinin GSYH’ya oranı, 2011′de yüzde 15.9′a yükseldi.
Dünya gazetesinde yer alan haberde, rapora göre, Türkiye’deki büyümenin devam etmesi paralelinde, hane halklarının toplam finansal yükümlülüklerinde de artış yaşanıyor ve bu artış iç talebin güçlü seyretmesinde de etkili oluyor. Hane halkı finansal varlıklarının daha fazla büyümemesinde ise, genel tasarruf oranlarının ve düşen faiz ortamında azalan getirilerin rolü bulunuyor.
BDDK raporunda, hane halkı borç yükümlülüğün artmasında, son yıllarda hızla artan konut kredileri ile taşıt ve diğer tüketici kredilerindeki büyümenin etkisine işaret ediliyor. Ancak, bununla birlikte raporda kredi kartı işlemlerine ilişkin tespitlerin uyarı niteliği dikkati çekiyor. Raporda, verilerin, gerçekte bir ödeme aracı olan kredi kartının “bir kredilendirme aracına dönüştüğü”ne işaret ediliyor ve bu konudaki uyarı, “Kredi kartı kullanıcılarının ve kart veren kuruluşların daha ihtiyatlı davranmaları beklenmektedir” ifadeleri dile getiriliyor.
Kredi kartı borç bakiyesi 17 kat arttı
Son yıllarda tasarruf oranının gerilemesiyle birlikte harcamaların ve borçlanmanın artmasında önemli ölçüde, ücret ve maaşlardaki artışın milli gelire artışına göre düşük kaması yanında tasarruf edilebilir hane halkı gelirlerinin enflasyon karşısında kayda değer bir getiri sağlamaması da etkili oldu. Bu durum, kredi kartı borç bakiyesindeki artışta ve taksitli kredi kartı borcunun toplam bireysel kredi kartı tutarı içindeki payın seyrinde de net biçimde görülüyor. Nitekim 2003′te 1.7 milyar TL düzeyinde bulunan kredi kartı borç bakiyesi izleyen yıllarda hızla yükselerek 2006′da 10, 2010 yılında da 20 milyar TL sınırın aştı ve 2011 sonunda da 30 milyar TL sınırına dayandı. Aynı şekilde, kredi kartlarındaki taksitli borçların oranı da yıllar itibarıyla hızlı bir gelişme gösterdi. 2004 yılında yüzde 27.5 seviyesinde bulunan taksitli kredi kartı borcunun toplam bireysel kredi kart tutarı içindeki payı 2008′de yüzde 36.3′e 2011 yılında da yüzde 47 düzeyine ulaştı.
TPAO, KKTC'DE PETROL ARAYACAK
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı KKTC'nin Gazimağusa kentinde ''Türkyurdu-1'' adı verilen kuyuda ilk kara sondajına yarın başlayacak.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, geçen yılın Kasım ayında ABD'de yaptığı ''Petrol Sahası Hizmetleri ve Üretim Paylaşım Sözleşmesi'' uyarınca, TPAO'nin KKTC'de petrol ve doğalgaz arama sondajına başlaması için hazırlıklar tamamlandı. Sondaj yapılacak kuyuya ''Türkyurdu-1'' adı verilirken, sondajda 3 bin metreye kadar inilmesi planlanıyor.
Kıbrıs adasında yapılacak ilk sondaj çalışması nedeniyle yarın, Gazimağusa'nın Sınırüstü Köyü'nde bir tören düzenlenecek. Törene Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile TPAO yetkililerinin yanı sıra KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Başbakan İrsen Küçük ve Ekonomi Enerji Bakanı Sunat Atun'un katılması bekleniyor.
Doğu Akdeniz'de petrol ve doğalgaz arama süreci
TPAO'nun KKTC'de karada sondaja başlaması süreci, Kıbrıs Rum Yönetiminin, Türk tarafının tüm uyarılarına rağmen Doğu Akdeniz'de tek yanlı sondaj çalışmasına geçen Eylül ayında başlamasıyla hız kazanmıştı.
Rum yönetimi, Doğu Akdeniz'de tek yanlı Münhasır Ekonomik Bölge ilan ettiği alanı sözde 13 parsele ayırırken, ''Afrodit'' adı verilen 12'inci parselde, 18 Eylül'de, İsrail'in de desteği ile Amerikan Noble şirketi Rumlar adına sondaja başlamıştı. 28 Aralık 2011'de, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, doğalgaz bulduğunu açıklamıştı.
Rumların tek yanlı petrol ve doğalgaz sondajına başlaması üzerine, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 21 Eylül'de New York'ta, Akdeniz'de Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalamıştı. KKTC Bakanlar Kurulu da 22 Eylül'de TPAO'ya Ada'nın etrafındaki deniz alanlarında petrol-doğalgaz arama ruhsatları vermişti.
TPAO, 26 Eylül'de Koca Piri Reis isimli sismik araştırma gemisi ile KKTC adına ''G bölgesi'' olarak adlandırılan ruhsat sahasında jeofizik araştırma ve sismik veri toplama çalışmasına başlamış ve 2 Kasım'a kadar 4 bin kilometrekarelik alanda veri toplamıştı.
2 Kasım 2011′de ise Lefkoşa'da, KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanlığı ile TPAO arasında Petrol Sahası Hizmetleri ve Üretim Paylaşımı Sözleşmesi imzalanmıştı.
İNGİLİZ BAKAN TÜRKİYE'YE ÖVGÜLER YAĞDIRDI
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
İngiltere Ticaret ve Yatırım Bakanı Türkiye'nin bölgesinde artan etkisinin dikkat çektiğini söyleyerek Türkiye'ye övgüler yağdırdı.
İngiltere Ticaret ve Yatırım Bakanı Lord Stephen Green, ''Türkiye'nin bölgesinde artan rolü ve etkisi, İngiltere'nin Türkiye ile daha yakın ticari ve ekonomik ilişkiler kurma isteğine neden oldu'' dedi.
ELEKTRİK FATURALARINDAKİ KAÇAĞA SON!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Bugün gazetesinin haberine göre, tüketici mahkemesi, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin tüketiciye ödenmesine yönelik önemli bir karara daha imza attı.
Bugün gazetesinin haberinde, kayıp kaçak bedelinin tüketiciye iadesi konusunda mahkemelerin emsal kararlar vermeye devam ettiği belirtiliyor. Son olarak Sakarya'da yaşayan Necmettin Göymen, kayıp kaçak bedelinin iadesi için Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş.'ye (SEDAŞ) yaptığı başvurudan sonuç alamayınca Serdivan Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı'na şikâyette bulundu. Bugün'ün haberine göre Göymen, haksız yere alınan kayıp-kaçak bedelinin hesaplanarak iadesini talep etti.
Kayıp kaçak bedellerinin tümü abonelere
yükleniyor
Başvuru üzerine savunması alınan SEDAŞ, kayıp-kaçak bedeli dahil
tüm bedellerin ilgili abonelere tahakkuk ettirildiğini ve Enerji
Piyasası Denetleme Kurulu'nun (EPDK) bilgisi dahilinde yayınlanan
kanun ve yönetmelikler çerçevesinde işlem yaptıklarını belirtti.
SEDAŞ, savunmasında hakem heyetlerinin EPDK kararları ve mevzuatla
ilgili karar verme yetkisinin bulunmadığı görüşüne yer verdi.
Kaçak kullananları bulun
Şikâyeti karara bağlayan hakem heyeti, enerjiyi abone olmadan ve hiçbir ücret ödemeden kullanan kişilerin bulunup bedelinin o kişilerden tahsil edilmesinin esas olduğunu kaydetti. SEDAŞ'ın savunmasını yeterli görmeyerek tüketicinin mağdur edildiği sonucuna varan hakem heyeti, kayıp-kaçak ve sayaç okuma bedelinin hesaplanarak Göymen'e iade edilmesine karar verdi. SEDAŞ, hakem heyetinin kararına itiraz için Tüketici Mahkemesi sıfatıyla Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurdu. Dağıtım şirketinin kaçak elektrik kullananlardan alamadığı parayı dürüst vatandaşlardan tahsil etme amacı içinde bulunmadığını ifade eden SEDAŞ'ın avukatı Pınar Çolak Yaşar, hakem heyetinin kararının yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın iptalini istedi. Göymen ise hakem heyeti kararının doğru olduğunu savunarak SEDAŞ'ın talebinin reddedilmesini istedi.
Hiçbir vicdani ve yasal çerçevesi yok
SEDAŞ'ın başvurusunu reddeden mahkeme, şu görüşlere yer verdi:
"Şirketin kaçakları yerinde tespit edip muhatapları yerine
faturalarını düzenli ödeyen vatandaşlara yönelmesinin hiçbir
vicdanda ve yasal çerçevede olumlu yer bulmasına imkân bulunmuyor.
Sistemde enerji nakli sırasında meydana gelen kaybın tüketiciden
tahsil edilmesi amacıyla bu bedelin tahakkuk ettirilmesi abone
sözleşmesine ve tüketici haklarına aykırılık teşkil ediyor.
Sistemdeki kaybı önleme konusunda yeterli tedbiri almayan şirketin,
bu eksikliğini tüketiciden tahsil etmesi için yasal hakkı
bulunmuyor."
Öte yandan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü, bir genelge yayımlayarak kayıp-kaçak elektrik bedellerinin iadesine ilişkin başvurularda tüketici sorunları hakem heyetlerinin yetkili olduğunu bildirdi.
MALİYE EV SAHİPLERİNİN YAKASINA YAPIŞTI!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Maliye Bakanlığı'nın kira gelirlerine uygulayacağı sistemin ayrıntıları netleşti. Bu yıl kira geliri elde eden 1.2 milyon ev sahibini banka bilgilerinden tespit eden Maliye, aynı yöntemi ev sahiplerinin diğer gelirleri için de kullanacak.
Maliye Bakanlığı, yıllık 88 bin liranın üzerinde geliri olan ev sahipleri tespit edilerek, 2012 yılı için öngörülen 3 bin liralık istisna muafiyetinden faydalandırılmayacak.
Her türlü gelir hesaplanacak
Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan bazı vergilerde
değişiklik öngören yasa tasarısında, kira vergilendirme sistemine
ince ayar yapılıyor. Yeni sistemde, yıllık geliri 88 bin liranın
üzerinde olan ev sahipleri, halen tüm mükelleflere uygulanan
istisna hakkından yararlanamayacak. İstisna tutarı 2011 yılı
gelirleri için 2 bin 800 lira olarak belirlendi. 2012 yılı kira
gelirleri için ise bu tutar 3 bin liraya çıkarılacak. 2012 yılında
88 bin lira geliri olan ev sahipleri ise 3 bin liralık istisnadan
yararlanmayacak. 88 bin liralık gelir ise mükellefin tüm
gelirlerini kapsayacak.
Maliye kira, maaş gibi tüm gelirleri
toplayacak
Star’dan Hüseyin Özay’ın haberine göre, Maliye Bakanlığı, kira,
maaş gibi tüm gelirleri toplayacak. Bu işlemde 88 bin liranın
üzerinde gelir çıkarsa, mükellef zengin kabul edilecek. Ve istisna
dışında tutulacak. Maliye Bakanlığı denetim elemanları, 2012 yılı
içinde kira geliri elde ettiği tespit edilen 1.2 milyon kişinin,
elde ettiği tüm gelirlerini bankaların ve diğer finans kurumlarının
bilgilerini kullanarak inceleyecek.
Zengin mükelleflerin istisnaları kalkacak
Elde edilen bilgiler ise 2013 yılında kira vergisi beyanları verilirken sisteme yüklenecek. Sistem otomatik olarak, zengin mükelleflerin istisnalarını kaldıracak. Maliye Bakanlığı kaynakları, ilk belirlemelere göre kira vergisi mükellefleri arasında yıllık geliri 88 bin lirayı geçen 10 binlerce mükellefin olduğunu bildirdiler. Yetkililer, bazı mükelleflerin sadece kira gelirlerinin 10-15 milyon lira düzeyinde olduğunu kaydettiler.
ENFLASYONU YÜZDE 5'E ÇEKME PLANI!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, enflasyon tahminlerini değiştirmektense para politikası duruşunu değiştirmeyi tercih edeceğini, enflasyonun ise tepe noktasını bu ay gördükten sonra mayıs ayında önemli bir düşüş göstereceğini belirtti.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı hafta sonunda IMF-Dünya Bankası toplantısında yaptığı konuşmada, “Merkez Bankası enflasyon tahminlerini değiştirmektense para politikası duruşunu değiştirmeyi tercih etmektedir” dedi ve ekledi: “Enflasyondaki tepe noktanın bu ay görülmesi beklenmektedir. Mayıs ayında enflasyonda önemli bir düşüş gözlenecektir. Yılın son aylarında enflasyondaki düşüş hızlanarak devam edecektir.”
Yüzde 5 hedefe ulaşılır
İç ve dış talep arasındaki dengelenme öngörüldüğü şekilde sürmekte
olduğunu belirten Başçı, “Para politikası kararları 2013
yılının ortalarında enflasyonun yüzde 5’lik hedefe ulaşmasına
odaklanmaya devam edecektir” dedi.
Büyümenin 2012 yılı boyunca ılımlı seyretmesi öngörüldüğüne de
dikkat çeken Başçı, Cari açıkta en yüksek seviyenin Ekim 2011’de
görüldüğünü buradaki iyileşmenin devam edeceğini de belirtti.
Enflasyonu odak noktasına alan Merkez Bankası’nın 2013 ortasında
ulaşmayı istediği yüzde 5 olan enflasyon hedefinde değişiklik
yapmak istememesi bunun yerine hedeflerine ulaşmak için uyguladığı
para politikasının net etkisinin daha sıkı olacağına ve özellikle
likidite uygulamalarında politika faizinin oldukça üzerinde fonlama
maliyetlerine daha çok başvurabileceğine işaret ediyor.
Zamlara rağmen taviz
Yıl başından beri çift hanede seyreden enflasyon ve nisandan
itibaren geçerli olan elektrik ve doğalgaz zamlarına karşın Merkez
Bankası’nın yüzde 5 olan orta vadeli hedefine 2013 ortasına ulaşma
isteğinden taviz vermeyeceğine kesin gözüyle bakılıyor.
ELEKTRİK ZAMMI DOLANDIRICILARA YARADI!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Elektrik faturalarında yüzde 25 indirim vaat eden satıcılar, vatandaşı kandırırken elektrik dağıtım şirketlerinin adını kullanıyor.
Elektrikte tasarruf yaptırdığı iddia edilen cihazlar yeniden ortaya çıktı. Akşam'ın haberine göre elektrik faturalarına Ekim 2010 ve Nisan 2011 tarihlerinde yapılan zamların ardından özellikle internet ve tele marketing yöntemiyle yeniden pazarlanmaya başlandı. Ancak uzmanlar, tüketicileri bu cihazlara karşı dikkatli olmaları konusunda uyarıyor; çünkü bu cihazlar elektrik faturalarında tasarruf sağlamak bir yana fatura tutarını da artırıyor.
Bu cihazların satışının önlenmesi için Reklam Kurulu ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na da başvuruda da bulunan Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), bu konuda henüz bir karar alınmadığı ve bu cihazların serbestçe satıldığından şikayetçi. Vatandaşların bilgilendirilmediğini belirten EMO yetkilileri, faturaları azalttığını iddia eden aletleri laboratuvar ortamında incelettirip bir rapor halinde ilgili tüm birimlere sunduklarını söylediler.
Anlamsız teknik terimlerle halkın kafasını
karıştırıyorlar
EMO'nun hazırladığı rapora göre bu tür cihazları satanlar
kompanzasyon yaptığını iddia ediyor. Kompanzasyon, elektrik
akımının iş görmeyen gücü yani körgüç olarak tanımlanan 'reaktif
enerji'nin sisteme geri verilerek, toplam elektrik üretiminde
yaratacağı gereksiz artış etkisini önleme işlemine verilen isim.
Ancak mevzuata göre mesken abonelerine, tek fazla beslenen
abonelere, bağlantı gücü 9 kW'a kadar olan abonelere' reaktif
enerji tarifesi uygulanmıyor. Yani bu cihazlar meskenlerde herhangi
bir işe yaramıyor. Raporda elektrik tasarruf cihazı adı altında
satışa sunulan bu tür aletlerin zaten kayda girmeyen bu reaktif
enerjiye yönelik küçük kompanzasyon aletleri olduğuna vurgu
yapılarak tüketiciler uyarılıyor.
35 liradan 135 liraya kadar fiyatları var
Herhangi bir arama motoruna 'elektrik tasarruf cihazı' yazdığınızda
karşınıza yüzlerce tasarruf cihazı satan internet sitesi çıkıyor.
Hepsi de son yapılan elektrik zammının büyük puntolarla aktaran
haberlere yer veriyor. Cihazın özellikleri çeşitli videolar
eşliğinde anlatılıyor. Farklı marka, biçim ve büyüklükteki
cihazların fiyatları da büyük değişiklik gösteriyor. 35 TL'den
başlayan fiyatlar 125-130 bin TL'ye kadar çıkıyor.
Zayıflama hapları benzeri bir kandırma
Elektrik Mühendisleri Odası yöneticisi Orhan
Örücü: Bu aletlerin meskenlerde ve tek fazla bağlanan
yerlerde hiçbir etkisinin olmadığını hatta tüketimi artırdığını
saptadık ve ilgili kurumlara bildirdik. Tasarruf artık Türkiye'de
bir sektör haline geldi. 2 hap için 5 kilo verin gibi bir durum bu
da. Vatandaşların tasarruf isteği sömürülüyor. Bu pazarın büyüklüğü
hakkında kimsenin bir bilgisi yok, satın alan 100 kişiden en fazla
2'si ilgili makamlara şikayet ediyor. Bu cihazlar merdiven altında
kolaylıkla yapılıyor maliyeti de en fazla 10 TL, o nedenle
hesaplaması da zor. Vatandaşlar ceplerinden hiç para harcamadan
tasarruf edebilirler.
Dolandırıcılar zamları bekliyor
Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Başkanı Sıtkı
Yılmaz: Bizim 'tasarruf tacirleri' olarak adlandırdığımız
bu sektör zamların ardından faaliyetlerini artırmaya başladı. Ne
kadarlık bir pazar oluştuğunu söylemem zor çünkü sadece bizim değil
hiç kimsenin elinde böyle bir istatistiki bilgi yok ancak hiç
durmadan bu işe devam ettiklerine göre hatırı sayılır bir büyüklüğe
ulaştığını söyleyebiliriz.
Reklam kurulu 200 milyar ceza verdi
Reklam Kurulu tüketicilerin cep telefonlarına 'Tebrikler! kol saati
kazandınız, fotoğraf makinesi kazandınız' şeklinde mesaj gönderen
şirketlere ceza kesmeye devam ediyor. Bu mesajların ardından
'Hediyenizi alın ve tasarruf cihazı almak için hemen arayın' diyen
firmalara verilen toplam ceza tutarı 200 bin TL'yi buldu.
Bu cezalara karşın şirketler satış yapmaya devam ediyor, kısa mesaj yöntemini bırakan şirketler şimdi de dağıtım şirketlerinin adını kullanıyor.
Dağıtım şirketleri halkı uyarıyor!
Son aylarda bu cihazları pazarlayan şirketler, çalışma yaptıkları
bölgelerdeki dağıtım şirketlerinin ismini kullanmaya başladı. Mart
ayında İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım Şirketi (AYEDAŞ)
'elektrik tasarruf cihazı' adı altında satılan cihazlarla hiçbir
ilgisinin olmadığını açıklamak zorunda kaldı. Şirket mesken
tarifesinden elektrik kullanan abonelerin bu cihazlar sayesinde
herhangi bir tasarruf sağlayamayacağı uyarısında da bulundu.
Aynı durumu Sakarya bölgesinin elektrik dağıtımını yapan Sedaş da
yaşadı. Sedaş Bşkanı Bekir Sami Güven tasarruf cihazı adıyla
herhangi bir cihazı müşterilerine önermediklerini söyledi. Güven,
konuyla ilgili çok sayıda şikayet aldıklarını söyledi.
EPDK : Görev alanımıza girmiyor
Akşam'A konuşan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu yetkilileri
'Bu konudaki şikayetleri duyuyoruz, bu cihazların tasarruf
sağlama özelliği yok ancak bizim görev alanımıza girmiyor. Biz
Kurum'dan lisans alan şirketleri denetlemekle yükümlüyüz,
tüketicilerin Reklam Kurulu'na başvurmalarını öneriyoruz'
dediler.
18 YAŞ ÜZERİ HERKES BİN 160 LİRA BORÇLU
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
BDDK'nın verileri incelendiğinde 18 yaşın üzerindeki herkes ortalama bin 200 lira kredi borcu ödüyor. Yıllık bazda kredi ödemesi ise 14 bin 200 liraya ulaşıyor.
Kriz sonrasında alınan önlemlerin faizleri aşağı çekmesi yıllarca ertelenmiş olan konut, otomobil ve beyaz eşya talebini artırdı. 2001 yılı krizine kadar Hazine'den geçinen bankacılık sektörü, enflasyonun düşmesi, Hazine kağıtlarının karlılığının azalması ve getirilen yasal kısıtlamalar sonucunda yeni ve karlı bankacılık enstrümanları geliştirdi. Sektörünün yaratıcı uygulamaları ve dünyanın birçok yerinde olmayan kampanya/taksit uygulamaları da bu harcama iştahıyla birleşince tüketici toplumuna dönüştük.
TheLira'nın BDDK verilerine göre yaptığı analize göre, Türk halkının 13 Nisan 2012 itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre kullandığı kredi miktarı yüzde 23,5 artışla 710 milyar lirayı aştı.
Her Türk vatandaşının 1,160 liralık kredi kartı borcu
var
Türkiye'nin 18 yaş üstü, yani kredi kullanabilecek kişi sayısı
yaklaşık 50 milyon kişi. Bir yılda kullanılan kredi miktarı kredi
kullanabilecek nüfusa oranlandığında, Türk halkının kişi başına 14
bin 200 lira kredi borcu olduğu ortaya çıkıyor.
Türkiye çapında bakıldığında 18 yaş üzerindeki her bir Türk vatandaşının aylık ortalama 1,200 lira kredi ödemesi bulunuyor. Bu rakam asgari ücretin yaklaşık 2 katına denk geliyor.
Yine 13 Nisan itibariyle yıllık veriye bakıldığında, Türkiye'de kredi kartı kullanım tutarının 58,4 milyar liraya geldiği görülüyor. Bu rakam da bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 29,7 artış göstermiş durumda.
Bu veriyi de farklı bir gözle değerlendirdiğimizde, kredi
kartının Türk halkının gözünde ne kadar büyük bir yer tuttuğu bir
kez daha ortaya çıkıyor.
Veriler ışığında değerlendirildiğinde, alınan kredilerin içinde en
çok tüketici kredilerinin öne çıktığı görülüyor. Türk halkı son bir
yılda 173 milyar liralık tüketici kredisi kullanmış. Bu rakamın
önemli bir miktarı, kredi kartı borcunu daha düşük faizle kapatmak
isteyen vatandaşlardan geliyor.
Tasarruf ediyor muyuz?
Merkez Bankası ve BDDK verilerine göre, Türk bankalarının
kredi/mevduat oranı yüzde 100'e ulaşmış durumda. 740 milyar lira
mevduat birikimi yapan Türk halkı, aynı dönemde 710 milyar liralık
kredi kullanmış. Bir başka deyişle, biriktirdiği paranın neredeyse
tamamı kadar borçlanmış. Elbette, biriktirilen mevduattaki paranın
çok önemli bir bölümünün 1 milyon lira ve üzerindeki mevduata sahip
kişilere ait olduğu düşünüldüğünde, kredi/mevduat dengesi ortalama
vatandaşlar için oldukça bozulmuş oluyor.
Tasarruf teşvik paketinin arkasındaki gerekçe
borçluluk
Zaten hükümetin geçtiğimiz hafta açıkladığı tasarruf teşvik paketinin perde arkasında yatan gerekçe de bu. Hanehalkı borçluluğu açısından Türkiye birçok Avrupa ülkesinin altında. Ancak buna rağmen bu borçluluğun artmaması için gerek hükümet, gerek Merkez Bankası, harcamayı biriktirmekten daha çok tercih eden Türk halkını biraz daha uzun vadeli tasarrufa yönlendirmeye çalışıyor.
BOŞ OTURUP 4 BİN LİRA MAAŞ ALDI!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Bir belediye başkan yardımcısı itiraf etti; "3 yıldır boş boş oturup 4 bin TL'den fazla maaş alıyorum".
Böyle şeylere pek alışkın değiliz! "3 yıldır boş oturuyorum, 4 bin 295 lira maaş alıyorum" diyen Tokat Belediye Başkan Yardımcısı Sefer Bayın, başkan ve belediye hakkında suç duyurusunda bulundu.
Tokat Belediye Başkanı AK Parti’li Adnan Çiçek ile
2009 yılında bir parkın kesin kabulü konusunda yaşadığı görüş
ayrılığı nedeni ile pasifleştirildiğini öne süren Bayın, “3
yıldır bomboş oturuyorum, 4 bin 295 lira maaş alıyorum”
dedi.
Dün savcılığa giden Sefer Bayın, Tokat Belediyesi ve Belediye
Başkanı Adnan Çiçek hakkında suç duyurusunda bulundu. Kendisine
görev verilmemesi nedeni ile başkanın anayasa suçu
işlediğini söyleyen Bayın, 3 müdürün de kendisi gibi
bomboş oturduğunu iddia etti.
NİYE BEN ÇALIŞTIRILMIYORUM?
Adliye çıkışı gazetecilere açıklama yapan Bayın, şunları
söyledi: “3 ayrı dilekçeyle başvurdum. Bu dilekçilerin içeriği
farklıdır. Birincisi neden ben boş oturuyorum? Bununla ilgili
dilekçe verdim savcılığımıza. Niçin boş oturtuluyorum? Neden
çalıştırılmıyorum? Bunun gerekçelerini yazdım. Anayasamızın 49’uncu
maddesine aykırı olduğunu belirttim. Anayasamızda çalışma hakkı
vardır, çalışmama hakkı yoktur. Çalıştırmama hakkı da
yoktur".
YOLSUZLUK YAPILIYOR
Dilekçelerinde Erdoğan Gürbüz Parkı'nın kabulu için onay
vermediğini bu nedenle başkanla sürtüştüğünü de belirten Bayın,
"Belediye Başkanı diyor ki, ’orada bir şey yok’. Orada önemli
eksiklikler var. Hafriyat yanlışları var, birçok eksik yapılan iş
var. Bir diğer konu da, orada 3 bin metrekare küp beton vardı
sözleşmede. Fakat 780 metrekare küp beton dökülmüştür. Bunu açık
söylüyorum. 2 bin metrekare küpün üzerinde beton ortada yok.
Bunları ortaya koyunca belediye başkanı bana tavır aldı.”
dedi.
3 MÜDÜR BOMBOŞ OTURUP MAAŞ ALIYOR
Bayın, çalışmadan aldığı maaşları iade etmesi şeklindeki yorumlarla
ilgili olarak ise, “Ben bu konuda kamunun önemli yarasına parmak
bastım. Sadece Bayın değil yatan. Onu da verdim dilekçede. 3 müdür
bomboş belediyede. Çok acıdır yani. Bu
adamlar özürlü müdür? Aynı benim gibi maaş alıyorlar.
Sayın Belediye Başkanı’nın böyle bir hakkı yoktur. Yıllarca
belediyeye hizmet etmiş o insanları atmışlar odaya. Çok acıdır,
oraya atamazsın onları. Saygısızlıktır, hakarettir. Ben şahsen
kendime hakaret sayıyorum bu durumu. İstifa etsin diyorlar. Benim
üç tane çocuğum var, geçinmek zorundayım. Benim gelirim giderim
belli. Verilmeyecek bir hesabım yok” dedi. (Kaynak:
Milliyet)