Tek tıkla ekonomi gündemi
Abone olEkofinans'la ekonomi gündemi başlıyor. Türkiye ve dünyanın önde gelen ekonomi haberlerini sizin için derledik.
BDDK'nın Haftalık Bülteni'ne göre krediler, 13 Nisan
itibarıyla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23.5 oranında
artışla 710 milyar TL’yi aştı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Haftalık Bülteni’nde açıkladığı geçici verilere göre bankacılık sektöründe krediler toplamı (mali kesime verilenler dahil) 13 Nisan itibarıyla geçen yılın aynı dönemine göre (15 Nisan 2011 baz alındı) yüzde 24.3 oranında artışla 710 milyar 48 milyon TL düzeyinde gerçekleşti.
Krediler 13 Nisan itibarıyla bir önceki haftaya oranla 0.4 oranında 3 milyar 41 milyon TL tutarında artış gösterdi. Mali kesim hariç krediler toplamı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24.3 artışla 650 milyar 910 milyon TL oldu.
Krediler 13 Nisan itibarıyla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23.5 oranında artışla 710 milyar TL’yi aşarken, tüketici kredileri yüzde 21.3 oranında artışla 172 milyar 941 milyon TL oldu.
Bu dönemde kredi kartı harcamaları yüzde 29.7 artışla 58 milyar
391 milyon TL düzeyine çıktı.
Mevduat, 1 haftada 7 milyar 773 milyon TL artışla 740 milyar 426 milyon TL oldu. 13 Nisan itibarıyla Türk bankacılık sistemindeki mevduat 2011 yıl sonuna göre yüzde 1.3 oranında, son 1 yıllık dönemde ise yüzde 13.1 oranında artış gösterdi.
Tüketici kredileri bir haftada 172,9 milyar TL
arttı
13 Nisan itibarıyla mali kesim hariç, katılım
bankalarının dahil edildiği tüketici kredileri geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 21.3 oranında artarak 172 milyar 941 milyon TL
oldu. Tüketici kredilerinde bir önceki haftaya göre yüzde 0.4
oranında tutarında artış yaşandı.
Konut Kredileri 75,8 milyar TL'yi
geçti
Tüketici kredilerinin dağılımı incelendiğinde konut
kredileri 13 Nisan itibarıyla 75 milyar 839 milyon TL düzeyinde
gerçekleşti. Konut kredileri bir önceki haftaya göre yüzde 0.2,
2011 yılı sonuna göre yüzde 1.7, geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 14.4 oranında artış gösterdi.
Taşıt kredileri 7,3 milyar TL
Taşıt kredileri bir önceki haftaya göre yüzde 0.1
artışla 7 milyar 301 milyon TL oldu. Taşıt kredileri geçen yılın
aynı dönemine göre yüzde 20.2 oranında artış
gösterdi.
13 Nisan itibarıyla ihtiyaç kredileri bir
önceki haftaya göre yüzde 0.7 artarak 63 milyar 140 milyon TL
düzeyinde gerçekleşti. İhtiyaç kredileri geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 21.4 oranında artışla 63 milyar 140 milyon TL oldu.
Anılan dönemde diğer tüketici kredileri bir önceki haftaya göre
yüzde 0.6 oranında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46.5
oranında artışla 26 milyar 661 milyon TL’ye ulaştı.
Kredi kartı kullanımı 58,4 milyar
TL
13 Nisan itibarıyla bireysel kredi kartı harcamaları
bir önceki haftaya göre yüzde 1.1 oranında, 624 milyon TL artışla
58 milyar 391 milyon TL oldu. Bireysel kredi kartı harcamaları 2011
yılı sonuna göre yüzde 6.2 oranında, geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 29.7 oranında artış gösterdi. 15 Nisan 2011’de tüketicilerin
kredi kartı borcu 45 milyar 22 milyon TL düzeyinde
gerçekleşmişti.
13 Nisan itibarıyla tüketicinin krediler ve kredi kartları
aracılığıyla yaptığı harcamaların toplamı bir önceki haftaya göre 1
milyar 389 milyon TL artışla 231.3 milyar TL düzeyinde gerçekleşti.
Son 1 yılda ise tüketici kredileri ve kredi kartı harcamalarındaki
artış 43.7 milyar TL’yi aştı.
Mevduat 740,4 milyar TL
Bankacılık sektöründe mevduat (bankalararası dahil) 1
haftada 7 milyar 773 milyon TL tutarında, yüzde 1.1 oranında
artışla 740 milyar 426 milyon TL oldu. Mevduat 2011 yıl sonuna göre
yüzde 1.3 oranında artarken, son 1 yıllık dönemde ise mevduat yüzde
13.1 oranında artış gösterdi.
İMKB'DE FENERBAHÇE RÜZGARI ESİYOR!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Fenerbahçe, derbideki galibiyetinin ardından, İMKB'deki artışıyla da yatırımcısının yüzünü güldürdü.Fenerbahçe Sportif AŞ'nin İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören hisseleri yüzde 8 oranında değer kazandı.
Fenerbahçe Sportif AŞ'nin İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören hisseleri yüzde 8 oranında değer kazandı. Spor Toto Süper Lig'de dün oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin ardından bugün İMKB'de işlem gören Fenerbahçe hisselerinde yüzde 8 oranında artış yaşandı.
Kulübün piyasa değeri 1 milyar 381 milyon 250 bin lira değerinde bulunuyor.
KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RANT OLMAYACAK!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, TOKİ'de 130 yerde kentsel dönüşüm yapmaya çalıştıklarını, yaklaşık 60 bin konut yapıldığını vurgulayan Bayraktar, hiç kimseye rant temin edilmediğini bildirdi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar kentsel dönüşüm projelerinde kimseye rant sağlanmadığını belirterek ''Bizim koruyacağımız kollayacağımız fakir fukaradır'' ifadesini kullandı. Bayraktar, kentsel dönüşüm projesi öncesi rant iddialarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, kentsel dönüşümün temellerini Başkanı olduğu dönemde attıklarını belirtti.
Bayraktar, ''Samimiyetimle ifade etmek istiyorum. Bu işi hep birlikte başaracağız. Devlet fakirden alıp zengine vermez. Böyle bir realite yok. Onu şahıslar yapar ve bu suçtur. Her bakımdan çok büyük suçtur. Kesinlikle böyle bir şeyin yapılmasına ne izin vereceğiz ne bugüne kadar verdik ne de bundan sonra vereceğiz'' görüşüne yer verdi.
TOKİ 500 BİN KONUT YAPTI
Kentsel dönüşümün yasal çerçevede vatandaşla, medyayla, uzmanlarla, belediyelerle birlikte başaracağını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
''TOKİ 500 bin konut yaptı. öyle işlere baksa 500 bin konut yapamazdı 15 bin konut yapardı. Ama bu iş bereketlendi vatandaşın desteğini aldık. Eleştiriler tabii ki olacak yanlışlarımız çok olmuştur, bundan sonra da olacaktır. O zaman iş yapma hiç. Oturduğun yerde otur. Hiçbir hata yapma eleştiri de alma. Artık modern ülkelerde iş yapmayanlara ceza veriliyor. İş yapanlara diyorlar ki, sen büyük bir nehir akıtıyorsun. Büyük bir nehre ufak bir damla düşse zarar etmez. Ama şu bardağın içine ufak bir sinek düşse bunu içmezsiniz. Onun için biz böyle dereleri gürül gürül akıtmamız lazım, deniz yapmamız lazım ki ülkemiz kalkınsın gelişsin.
FAKİR FUKARAYI KOLLAYACAĞIZ
Diyelim ki bir kamu arazisi vardı üzerinde kaçak yapılar vardı. Kenarında köşesinde şahısların tapulu yerleri vardı. Burayı biz temizledik. İmar yaptık, sattık. Diyelim ki para yapmayan yer sonra 150 trilyon yaptı. Bunu aldık hazinenin kasasına koyduk. Bunlar bundan sonra da olacaktır. Devlet buradan aldığı parayla öbür tarafta fakire fukaraya daire yaptı. Onun dışında bir müteahhide bir kesime hiç kimseye rant sağlamadık. Bizim burada koruyacağımız kollayacağımız fakir fukaradır. Ufak sanatkarın iş yeri varsa deprem kuşağıysa o iş yerlerine ya iş yeri yapacağız ya kredi vereceğiz. Bir yerde fakir fukara varsa orada oturuyorsa, kiracı olsa bile onu nasıl kollarız ona bakacağız. Bir yerde fakir fukara oturuyorsa orada tabu sahibi değilse bile onu biz nasıl ikamet ettireceğiz ona bakacağız.''
ALTIN YASTIK ALTINDAN ÇIKACAK MI?
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Bankalar, Merkez Bankası'nın da teşviği ile altına ilgi duymaya başladı. Altını yastık altından kurtarmak için zirveler düzenleniyor.
Altının Türkiye ekonomisi ve tasarruf sahiplerinin gündemindeki yeri dünyada yaşanan ekonomik krizde zirveye çıkan fiyatlarıyla yeniden tanımlanmaya başladı. Türkiye'de bankalar altını sundukları çok çeşitli yatırım seçenekleriyle tasarruf sahiplerinin gündemine oturtmaya çalışırken ekonominin ana aktörlerinden Merkez Bankası da altının teşvik edilmesine destek veriyor. Milliyet'in haberine göre altının yastık altından çıkarılıp ekonomiye kazandırılması için zirveler düzenleniyor. Bu ay içinde Çırağan Sarayı’nda düzenlenen Altın Zirvesi'nde altının geleceği ve sektörün sorunları tartışıldı.
2023'te 12 milyar dolar
bekleniyor
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı 2011 yılında 3.7
milyar dolar yapan sektöründen 2023 yılında 12 milyar dolar
beklendiğini söyledi. Yazıcı, olarak tabir edilen 6 bin tona yakın
altının sisteme girmesiyle sektörün daha da canlanacağını söyledi.
2002 yılında 630 milyon dolar olarak gerçekleşen ve mücevher
ihracatının 3.4 milyar dolara yükseldiğini belirten Yazıcı,
sektörün Cumhuriyet'in 100 yılı olan 2023 yılında 12 milyar dolar
büyüklüğüne ulaşmasının hedeflendiğini söyledi.
Finans Merkezi ve mücevher
sektörünü de kapsayacak
İstanbul’un uluslararası olmasında, ve mücevher sektörünün de önemli olduğunu vurgulayan Bakan Yazıcı, bu kapsamda sektörünün gelişmesi ve ihracatın artması için ile değerli taşları birleştirerek daha yüksek katma değer yaratılması gerektiğini belirtti. Hayati Yazıcı bu hedeflere ulaşılabilmesi için hem sektörün kurumsallaşmasının hem de ürünlerin uluslararası geçerliliği olan belgelendirme sürecinin tamamlanmasının şart olduğunu söyledi.
Yastık altında 6 bin ton
var
Devlet yetkililerinin 6 bin ton olarak ifade ettiği
altının Türkiye'deki varlığı, bankaların da fazlasıyla ilgisini
çekiyor. Bankaların büyük bölümü bankacılığında etkili çalışmalar
yapıyorlar. Altın Zirvesi'nin sponsorluğunu yapan Denizbank'ın
Genel Müdürü Hakan Ateş, bankacılığı sektörünün 2011 yılında
ortalama yüzde 260 büyüdüğü bilgisini verdi.
Bankalar altını keşfetti
Bankaların Türkiye'de tasarruf aracı olarak altını
keşfetmesinde elbette dünyadaki yatırımcı talebinin altına
yönelmesinin büyük etkisi oldu. Kriz dönemlerinin güvenli limanı
olarak görülen altına dünyanın büyük merkez bankaları yüklenirken
yatırımcılar da onları izledi. Şimdi her ne kadar gelişmelere bağlı
olarak inişli çıkışlı bir seyir gösterse de daha sağlıklı bir
ekonomik büyümeye girmediği sürece altına olan talep devam
edecek.
Bu beklenti içinde olan bankalar da yatırımcının ilgisini çeken ürünlerini sunmaya devam edecekler. Bankalar, vadesiz depo hesabı, vadeli mevduatı, biriken hesap, teminatlı ihtiyaç kredisi, havale, ve gümüş kredileri, taksitli ve gümüş kredilerinin yanı sıra kuyumcu paket sigortası gibi pek çok farklı hizmet ve ürün sunuyorlar.
ÇALIŞANI KAYIRAN YENİ YASA GELİYOR
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, iş ve çalışma hayatını temelden değiştirecek iki önemli yasa tasarısı hazırladı. 11 milyon çalışana iş güvenliği güvenliği getiren tasarının birincisi komisyondan geçti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş ve çalışma hayatını temelden değiştirecek iki önemli yasa tasarısı hazırladı. Birincisi ve en çok tartışma koparanı olan Toplu İş İlişkileri Tasarısı komisyonlardan geçti ve Meclis Genel Kurulu’na gelecek. Diğeri ise yılda bin 500 işçinin öldüğü iş kazalarını ve hastalıklarını olmadan önlemeyi hedefleyen İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa tasarısı. Star'ın haberine göre komisyonlarda görüşülen bu tasarı toplumun tüm kesimleri tarafından kabul gören devrim gibi bir çalışma. Tasarının en önemli özelliği ‘önleyici risk analizi’ni temel kural olarak getirmiş olması.
50 işçiye doktor sınırı bitiyor
İş kazalarının yüzde 98’ini, iş hastalıklarının ise
yüzde 100’ünü önlemek gibi iddialı hedefle yola çıkan tasarının
devrim gibi olmasının ana nedeni ise tüm çalışanların kapsam altına
alınıyor olması. Yani 11 milyon çalışan bu yasayla iş güvenliği
kapsamına alınacak. Mevcut yasada maden, tersane ve fabrika gibi
yerlerde çalışanlar kapsamdaydı. Tasarıdan sonra berberden otele
riski yüksek işletmelerdeki çalışanlar ve kamu çalışanları da
kapsama alınacak. Diğer önemli madde ise işyeri hekimi
düzenlemesinde olacak. Buna göre 50 işçi ve üzeri çalıştıranlar
işyeri hekimi istihdam edecek kuralının tarihe karışacak
olması.
Uyarı önceden yapılacak
İş Sağlığı ve Güvenliği yasa tasarısı, Türkiye’deki tüm
çalışanları koruma şemsiyesi altına alacak. Yıllardır çıkarılması
beklenen ancak bir türlü gündeme bile gelmeyen yasa AK Parti
Hükümeti döneminde ele alındı ve toplumun tüm kesimlerini tatmin
edecek bir yapıya getirildi. Komisyonlarda görüşülen tasarı, iş
güvenliği kapsamında olmayan devlet memuru ve ofis personelini de
kapsama alıyor. Yasanın en önemli özelliği ise önleyici tedbirlerin
alınmasının önünü açmak olacak. Yani yasa bir anlamda daha ‘testi
kırılmadan’ uyarının yapılmasını ve önlemin alınmasını
sağlayacak.
Dünyada dakikada 4 işçi tedbirsizlik nedeniyle
hayatını kaybediyor
ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, STAR’a
yaptığı açıklamada çalışanların karşılaşacağı muhtemel risklerin bu
yasanın odak noktası olduğunu söyledi. Uluslararası Çalışma
Örgütü’nün verilerine göre iş kazası ve meslek hastalıkları her
yıl, ülkelerin GSMH’lerinin yüzde 1-4’ü oranında kayıplara yol
açtığını belirten Çelik “Buna göre, dünyada iş sağlığı ve
güvenliğinden kaynaklı yıllık kayıp, asgari 600 milyar dolar, azami
2.4 trilyon dolar. Ancak insan hayatının yanında maddi kayıpların
hiçbir kıymeti yoktur. Dünyadaki işgücü 3 milyardır. Dünyada her
yıl da 2.3 milyon çalışan, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu
hayatını kaybediyor. Yani dünyada her dakikada 4 kişi hayatını
kaybediyor. İş kazalarının yüzde 98’i, meslek hastalıklarının yüzde
100’ü önlenebilir. Biz de bu yasa tasarısıyla bunu
hedefliyoruz” dedi.
Mevcut yasa yüzde 62'yi
kapsamıyor
İş sağlığı ve güvenliği konusunun Türkiye’de en önemli
gündem maddesinden biri olduğunu söyleyen Bakan Çelik
“Ülkemizde her gün ortalama 172 iş kazası meydana gelmekte,
bunlardan 3’ü ölüm, 6’sı ise sürekli iş göremezlikle sonuçlanıyor.
Ancak 1990’dan bu yana iş kazalarında az da olsa düşüşler
yaşanıyor. Özellikle son 10 yıllık süreçte; işyeri sayısında yüzde
97.4’lük, işçi sayısında ise yüzde 111. 2’lik bir artış olmasına
rağmen iş kazaları yüzde 4.3 oranında azaldı” dedi. Çelik
şöyle konuştu: “Bütün çabamız, daha sağlıklı ve güvenli bir
çalışma ortamını oluşturuyor. Ancak yürürlükte olan mevzuatımıza
göre, 50 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerleri; işyeri hekimi ve
iş güvenliği uzmanı çalıştırmak yada hizmet almak zorundadır. Bu da
1 milyon 436 bin işyerinin sadece yüzde 2’sine tekabül etmektedir.
Yani işyerlerimizin yüzde 98’i, işyeri hekimi ve iş güvenliği
uzmanı bulundurma yükümlülüğünün dışında. Oysa ki bu işyerlerinde;
11 milyon işçimizin 7 milyonu, yani yüzde 62’si çalışıyor. İşte
bütün bunlar, tasarının önemini ortaya koyuyor.”
İş müfettişine geniş yetki geliyor
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer de,
yasa tasarısının iş müfettişlerinin denetimlerde elini
güçlendireceğini söyledi. Özer, kendisinin de yıllar önce müfettiş
olarak görev yaptığını belirterek “Denetimlerimizde
aksaklıkları görüp, bildirmemize rağmen, işveren önlemi isterse
alıyordu. Bu nedenle de birçok ölümlü kaza meydana geldi. Tasarı,
işyerlerindeki tehlikeyi gören müfettişe, isterse işletmenin o
bölümünde çalışmayı durdurma yetkisini verecek. Yani önleyeci risk
analizi yapılarak, kazalardan kaçınma yoluna gidilecek”
diye konuştu. Kasım Özer, Türkiye’de iş müfettişi sayısının da
yetersiz olduğunu belirterek, iş sağlığı ve güvenliği kavramına
dikkatini çekecek olan tasarının bu alanda görev yapacak uzman
sayısını da artıracağını sözlerine ekledi.
Riskli işyeri anında
kapatılacak
Her şeyden önce tasarı; kuralcı yaklaşımdan ziyade,
önleyici, iyileştirici ve geliştirici bir anlayışla hazırlandı.
1930 yılında çıkarılan Umumi Hıfzı sıhha Kanunu: ‘500 ve
üzerinde işçi çalıştıran işyerleri, sağlık tesisi/hastane kuracak.
50 ve üzerinde işçi çalıştıranlar da işyeri hekimi
bulunduracak’ demişti. Çalışma hayatında bir hüküm
verileceği zaman 50 işçi sınırı aranıyor. Bu yüzden 49 kişinin
çalıştığı işyeri İSG hizmeti almak zorunda değil ama 1 kişi daha
eklenip 50 olunca zorunluluk başlıyor. Burada 49 kişinin canının
değerini küçümsemiş gibi oluyordu. İşte bu yeni kanunla bu da
kalkacak.
Tasarıyla yapılan bu düzenleme ile devlet
memurları da dahil olmak üzere bütün çalışanlar, iş sağlığı ve
güvenliği şemsiyesi altına alınıyor. Proaktif bir yaklaşım
benimsenmekte ve risk değerlendirmesi zorunlu hale getirildi.
Hayati ve özel tehlike bulunan yerlere özel eğitim almış
elemanların girmesine müsaade eden bir düzenlemeye gidildi.
Yasa tasarısıyla işverene, çalışanının üç günden fazla işgünü kaybına sebep olan iş kazalarını ve meslek hastalıklarını, 3 işgünü içinde ve tek bildirim esası ile bildirme ve iş kazaları için rapor hazırlama zorunluluğu getirildi.
Sağlık kuruluşlarına intikal eden iş kazası ve meslek hastalığı vakalarını bildirim yükümlülüğü getirildi.
İş sağlığı ve güvenliği çalışan temsilcisi kavramı getirilmektedir, (50’ye kadar çalışan: 1, 51-100:2, 101-250:3 (251-500: 4, 501-1000: 5, 1001 ve üzeri: 6)
Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nin çalışma esasları yasanın ardından kanuni dayanağa kavuşturulacak.
Birden fazla işverenin aynı işyerinde faaliyet göstermesi halinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden koordinasyon zorunluluğu getirildi.
İş sağlığı ve güvenliği uygulamalarına kalite yönetim sistemi benzeri mevcut durumun sürekli iyileştirme şartı sağlandı.
Toplu koruma tedbirlerine öncelik verme şartı getirilmektedir, (toz, gürültü, ağ germe vs)
İlkyardım, yangınla mücadele, kişilerin tahliyesi, ciddi ve yakın tehlike gibi acil durumlar için önceden planlama ve hazırlık yapma şartı getirildi.
Çalışanların yükümlülükleri özel olarak düzenlendi.
İşyerleri; az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli olmak üzere toplam olarak 3 gruba ayrılacak.
Mevcut mevzuatımızda işyerinin kapatılması ve durdurulması olarak düzenlenmekte iken bunun yerine sadece işin durdurulması şeklinde bir düzenlemeye gidildi.
ÖZEL SEKTÖR ÇALIŞANLARIN HAKKINI YEDİ!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Ali Babacan, özel sektörün kıdem tazminatı konusunda
büyük hak ihlalleri olduğunu ve devlette çalışanlar gibi özel
sektörde çalışanları da düşünmeleri gerektiğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile ilgili
düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerli olacağını
bildirdi.
Babacan, bir televizyon kanalında katıldığı bir programda, bugün saat 14.30'da ilgili bakanlarla çalışma hayatına ilişkin yapacakları toplantıda, bir yandan konusunun, bir yandan taşeron işçilerin, bir yandan da esnek çalışma modellerinin içine alınacağı büyük bir paket üzerinde çalışacaklarını söyledi. Babacan, ''Özellikle konusu, yeni oluşturacağımız Kıdem Tazminatı Fonu ile beraber bu sorunu çözecek, çok önemli bir adım olacak diye düşünüyoruz'' dedi.
Kıdem tazminatı ile ilgili bazı sendikaların eleştirilerinin olduğunun hatırlatılması üzerine de Babacan, ''Hangi sendikalar itiraz ediyor biliyor musunuz? Kamu çalışanlarının sendikaları itiraz ediyor. Çünkü kamu işçi sendikalarının alıp alamama gibi bir derdi yok'' ifadesini kullandı.
Babacan, Türkiye'deki işçilerin, toplam çalışanların sadece yüzde 8'inin hak ettiği kıdem tazminatını alabildiğini belirterek, yüzde 8'i temsil eden kamu işçi sendikalarının ''buna dokunmayın'' dediğini kaydetti ve şöyle devam etti:
''Ben yüzde 92'yi ne yapayım peki? Geri kalan yüzde 92 kıdem tazminatını alamıyor. Türkiye'de sendikacılık var. Ama sendikaların temsil ettiği kesim, çalışanlarımızın çok çok küçük bir kesimi. Biliyorsunuz yüzde 10 barajını biraz indirelim dedik kıyamet koptu. Sendikalarımız var tamam, güzel de çalışıyor anlıyoruz. Fakat sendikalarımızın temsil ettiği çalışanlar, Türkiye'deki toplam çalışanların çok çok küçük bir yüzdesi. Tamam siz eğer kamuda çalışan bir işçiyseniz, işveren de devletse, devlet ödememezlik yapmıyor. Ama özel sektöre dönüp baktığınızda maalesef konusunda büyük hak ihlalleri var. Dolayısıyla biz, özel sektörde çalışanları da düşünmek zorundayız, devlette çalışanları da düşünmek zorundayız. Bunu da içine alan bir düzenleme Kıdem Tazminatı Fonu ile beraber gerçekleşmiş olacak.''
Kıdem tazminatı primi, internetten takip edilebilecek
Başbakan Yardımcısı Babacan, yeni uygulamada her işçinin, her ay kendi hesabına yatırılan primini internetten takip edebileceğini bildirdi. Babacan, ''O ay için işveren yatırmış mı, yatırmamış mı internetten girip görebilecek. O zaman patron, (sen benim primi yatırmamışsın) diyebilecek. Şimdi kimse bilmiyor. Adam 10 yıldır çalışıyor, bir bakıyor bir sürü boşluk çıkmış. Çalıştığı şirket maddi zorluğa düşüyor. Ben 15 yıldır burada çalıştım diyor, firma iflas etti diyor, benim kıdem tazminatım yandı diyor. Buna karşı çıkan sendikalara sormak lazım. Yani onlar kamu işçi sendikaları, özellikle altını çizerek söylüyorum'' diye konuştu.
Bu reformun, Türkiye'de bu konudaki adaleti yerine getirmek için ve çalışanların hak kaybını önlemek için, son derece önemli bir reform olduğuna işaret eden Babacan, bu düzenlemenin aynı zamanda tasarruf oranlarını da artırıcı etkisi bulunduğunu söyledi. Babacan, işverenin işçi adına Kıdem Tazminatı Fonu'na para yatırmasının bir bakıma, o işçinin emekliliğine veya ileri yaşına kadar bir havuza birikecek tasarrufu olduğunu kaydetti. Babacan, düzenlemenin cari açıkla mücadelede de olumlu etkisi olacağını ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Babacan, geçmişte ne varsa, bunun işveren üzerinde yükümlülük olduğunu belirterek, ''Örneğin 15 yıldır çalışan bir elemanı var. Bu 15 yıldır çalışan elemanın, geçmişe doğru yükümlülüğü işverenin üzerinde. Biz sistem hangi gün yürürlüğe girerse, yasa çıktıktan sonra hangi gün yürürlüğe girerse, o noktadan sonra biriken haklarla alakalı bir düzenleme yapıyoruz. Eski dönemin yükümlülükleri işverenin üzerinde'' dedi.
Memur maaşları
Babacan, emekli ve memur maaşlarının yıllık yaklaşık 200 milyar lirayı bulduğunu, bunun yüzde 1'inin bile çok büyük rakamlara tekabül ettiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Şu anda baktığımızda Türkiye'yi Avrupa ülkelerinden ayıran, dünyada krizi yaşayan ülkelerden ayıran en önemli konulardan bir tanesi, bütçe açığımızın ve borç stokumuzun düşük olması. 200 milyarlık maaş ödememiz var. Dolayısıyla çok dikkatli gitmemiz gerekiyor. Tabii ki çalışanlarımızın, memurlarımızın beklentileri var. Ama bu konuda dikkat etmeyen ülkelerin ne duruma düştüğünü de izliyoruz. Bugün Yunanistan'da, İtalya'da, İspanya'da hatta İngiltere'de devlet memurları işten çıkarılıyor. Sadece maaşlar indirilmiyor, sadece emekli maaşları düşürülmüyor, memurlar işten çıkarılıyor. Türkiye'de devlet memurlarının işten çıkarılması diye bir şey yok biliyorsunuz.
Ölçülü ve dikkatli dikkatli gitmek gerekiyor. Bir yandan memurlarımızın beklentileriyle, bir yandan da bütçemizin gerçeklerini bir yerde buluşturmak gerekiyor. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki bugünün yanlış adımlarını belki hemen bugün hissetmiyorsunuz ama 2,3,5 yıl sonra geliyor ülkeyi vuruyor. Bizim devlet olarak, mesela bir petrolümüz, bir doğalgazımız gibi ciddi gelir kaynaklarımız olsa, o gelirlerden çalışanlarımıza maaş dağıtıyor olsak, belki hesabımız, kitabımız farklı olabilir fakat bizim devlet olarak gelirimiz halkan topladığımız vergi. Ölçüsüz bir şey yapıldığında yarın bu vergi artışlarına sebep olacaktır.''
TOPLU SÖZLEŞMEDE TARİH BELLİ OLDU!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Çalışma Bakanı Faruk Çelik memurların merakla beklediği toplu sözleşme görüşmeleriyle ilgili tarihi verdi...
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik memurlarla toplu sözleşme görüşmelerinin 30 Nisan'da başlayacağını bildirdi.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB) ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) heyeti ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'i makamında ziyaret etti.
Bakan Çelik, ziyaretin ardından gazetecilerin memurlarla toplu sözleşme takvimine ilişkin sorusunu yanıtladı.
Toplu sözleşme görüşmelerinin 30 Nisan'da başlayacağını belirten Bakan Çelik, ''Eğer hakem heyetine gidilmezse 29 Mayıs'ta sonlandıracağız. Dileriz hakem heyetine gitmez ve mayıs ayına toplu sözleşme farklarının zamlarının gerçekleştiğini görürüz inşallah'' dedi.
BU MEMURLAR ZAM ALAMAYACAK!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Maliye Bakanı Şimşek, bütçe imkanlarını gerekçe göstererek, yeni göreve başlayan bir polisin 2 bin 200 lira maaşıyla, araştırma görevlilerinden bile daha fazla maaş aldığına dikkat çekti.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in kapısını çalan Emniyet Genel Müdürlüğü'nün seyyanen ilave zam talebine olumsuz cevap verildi.
Zaman'ın edindiği bilgiye göre geçen hafta Emniyet üst düzey
bürokratlarından oluşan bir ekip memura yapılacak zamma ilave
olarak her bir polise verilmek üzere Maliye'den seyyanen artış
talebinde bulundu.
Polis araştırma görevlisinden daha fazla maaş
alıyor
Bütçe imkânlarını gerekçe gösteren Bakan Şimşek ve üst düzey Maliye bürokratları ise talebe olumlu cevap vermedi. Maliye Bakanlığı göreve yeni başlayan bir memurunun 2.200 lira maaş aldığını belirterek, araştırma görevlisinin maaşının 2 bin liranın altında olduğuna dikkat çekti.
Maliye, bu örnekle polisin ilave zam kapısını kapattı. Türk teşkilatının sayısının 240 bini bulduğu ifade edilerek ilave zam yapılacak memur sayısının yüksekliğine dikkat çekildi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın da öğretmen maaşlarına seyyanen zam yapılmasına yönelik uzun süredir talepleri olduğuna dikkat çeken üst düzey bir ekonomi yetkilisi, "Polis olsun, öğretmen olsun bu görevi yapanların sayısı oldukça fazla. Bu görevleri yapanlara yapılacak ilave bir zam bütçe dengelerinde sıkıntı oluşturabilir. Onun için bu taleplere olumlu cevap verilmiyor. Polise özel bir durum yok. Aynı talep öğretmenlerden de geliyor" dedi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, memur sendikalarının toplu sözleşmeyle istediği 'yüzde 16' oranındaki zam konusunda kaynak sıkıntısına dikkat çekerek, "Kıt kaynaklarımız var, o kıt kaynaklar çerçevesinde toplu sözleşme sürecinin yönetilmesi konusunda gereğini yapacağız. Bütçede ilave bir tedbire gerek görülmeyeceği kanısındayız." demişti. Yaklaşık 240 bin polise yapılacak 200 liralık bir ilave zammın bütçeye yıllık yükü 500 milyon lira olarak hesaplanıyor. Maliye Bakanlığı verilerine göre geçen yıl toplam personel giderleri 72 milyar 904 milyon lira oldu. 2012 sonu için öngörülen toplam personel gideri harcama kalemi ise 81,6 milyar TL. Maliye Bakanlığı'nın verilerine göre aile ve çocuk yardımı ile buna göre hesaplanan asgari geçim indirimi tutarları dikkate alındığında Ocak 2012 tarihi itibarıyla 13/1'deki bir memur 1.749 lira maaş alıyor. Derecesi dördün biri olan bir öğretmen 2 bin 135 TL, sekizin biri memurunun 2 bin 434 TL maaş alıyor. Bir başkomiserin eline geçen rakam ise aylık 2 bin 734 lirayı buluyor.
SOROS KEHANETTE ROUBİNİ'Yİ DE GEÇTİ!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Soros'un kehanetleri, Nouriel Roubini, diğer adıyla Kriz Kahini'nin kriz öngörülerini de solladı. Soros, şimdi de Avrupa'daki ekonomik krizini Sovyetlerin çöküşüne benzetti.
George Soros Euro Bölgesi'nin borç krizini 1990'ların başında Sovyetlerin çökmesine neden olan faktörlere benzetti.
Milyarder yatırımcı George Soros Euro Bölgesi'nin içinde bulunduğu borç krizini Sovyetler Birliği'nin 1990'ların başında yaşadığı çöküşe yol açan faktörler ile karşılaştırdı.
Soros yaptığı açıklamada "Avrupa, Euro Bölgesi krizinin yıkıcı potansiyeli ile Sovyetler Birliği'nin çöküşüne benziyor. Avrupa'da yaşanan sosyal, ekonomik ve moral krizinin Avrupa Birliği'ni baltaladığını, Sovyetler Birliği'ne benzer bir dağılma süreci ortaya çıkardığını görebiliriz" diye konuştu.
2B'NİN PARASAL DERDİ VATANDAŞI GERDİ!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Antalya'nın önemli turizm beldelerinden biri olan Kaş'ta şu günlerde 2B arazilerinin parasal derdi yaşanıyor.
Yerleşim yerlerinin büyük bir alanı arazisi olan ilçesinin sakinleri kara kara düşünyor. Meclisten geçen yeni yasa ile tapularına kavuşmayı bekleyen mal sahipleri rayiç değerinin fazlalığından şikayetçi.
BU GENÇLİKTE İŞ VAR PROJESİ BAŞLADI!
HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin, üniversite öğrencilerini girişimcilik konusunda teşvik etmek amacıyla düzenlediği ''Bu Gençlikte İŞ Var'' yarışmasına müracaatlar başladı.
TÜSİAD'dan yapılan yazılı açıklamada TÜSİAD'ın üniversite öğrencilerini girişimcilik ve yenilikçilik konularında teşvik etmek amacıyla 2011 yılında ''Bu Gençlikte İŞ Var!'' başlıklı bir proje başlattığı hatırlatıldı.
Açıklamaya göre, proje kapsamında pilot olarak seçilen Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve Bilkent Üniversitesi öğrenci topluluklarının katkılarıyla, iyi iş fikirlerinin yarıştığı bir yarışma da gerçekleştirildi.
Üniversite öğrencilerinin yenilikçi iş fikirlerinin ödüllendirildiği ve girişimciliği desteklemeyi hedefleyen proje, farklı üniversitelerden gelen talepler üzerine bu yıl Türkiye'deki tüm üniversitelerin katılımına açılıyor.
Geleceğin iş dünyası liderlerini ve genç girişimcileri teşvik etmek amacıyla başlatılan proje kapsamında yenilikçi iş fikirleri yarışacak.
2012 yılında ''İstihdam ve Sürdürülebilirlik'' temasının işleneceği projeye başvurular 10 Mayıs 2012 tarihinde sona erecek. Ön elemeyi geçen proje grupları, son değerlendirme öncesinde TÜSİAD üyesi olan rehberler ile iş planlarını geliştirme imkanı bulacak.
Yarışmada başarılı olarak dereceye giren gençlere iş hayatına yönelik eğitimler ve TÜSİAD üyeleri tarafından rehberlik hizmetleri gibi imkanlar sağlanacak.
Projeye başvuran öğrencilere TÜSİAD üyesi şirketlerde staj yapmak için özel başvuru imkanı sunulacak. Ayrıca, TÜSİAD üyelerinin ödül kazanan projelerin geliştirilmesine destek sağlaması da mümkün olacak.