Tek tıkla ekonomi gündemi

Abone ol

Ekofinans'la ekonomi gündemi başlıyor. Türkiye ve dünyanın önde gelen ekonomi haberlerini sizin için derledik.

EKOFİNANS.COM - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, gelir testi sonuçlan ve SGK'ya bildirilerek tescilleri yapılanların toplam sayısının 8 milyon 471 bin 74 kişiye ulaştığını söyledi.

Çalışma Bakanı Faruk Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bağlı vakıflara başvuran yeşil kartlılardan vizesi dolanlarla herhangi bir sosyal güvencesi olmayan vatandaşlardan, gelir testi sonuçlan ve Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilerek tescilleri yapılanların toplam sayısının 8 milyon 471 bin 74 kişiye ulaştığını ifade etti.

Gelir testi sonuçlarına göre, kişi başına düşen aylık geliri asgari ücretin üçte birinin (295,50 lira) altında olanların sayısının 5 milyon 584 bin 750 olduğunu belirten Çelik, bu kişilerin priminin devlet tarafından ödeneceğini dile getirdi. Çelik, şunları kaydetti: ''Kişi başına düşen aylık geliri brüt asgari ücretin üçte biri ile asgari ücret arasında (295,50-886,50 lira) olanların sayısı 2 milyon 526 bin 395. Bu kişiler aylık 35,46 lira prim ödeyecek. Kişi başına düşen aylık geliri asgari ücret ile asgari ücretin iki katı arasında (886,50-1773 lira) olan 298 bin 844 kişi, aylık 106,38 lira prim ödemekle yükümlü. Ayrıca kişi başına düşen aylık gelir, asgari ücretin iki katından (1773 lira) fazla olan 61 bin 85 kişi ise aylık 212,76 lira prim ödeyecek.''

İSTANBUL'UN ULAŞIM ÇİLESİ BİTECEK Mİ?

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - EGD tarafından düzenlenen toplantıda ekonomi gazetecileriyle bir araya gelen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Peki gazeteciler ne sordu? İşte soru ve cevaplar.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, 3. Köprü ve bağlantılı karayolu ihalesine ilişkin, ''Proje, finanse edilebilir, daha kısa sürede yapılabilir hale geldi ve dolayısıyla da teklif geldi'' dedi. Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) tarafından düzenlenen toplantıda ekonomi gazetecileriyle bir araya gelen Yıldırım, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bakan Yıldırım Sirkeci projesiyle ilgili bir soru üzerine, ''Marmaray devreye girince Sirkeci by-pass ediliyor. İlk çıkış Yenikapı'dan oluyor. Sirkeci-Yenikapı arasında bir raylı sistem olmuyor. Sirkeci'yi de bu kapsamda tarihi yarımada, Topkapı Sarayı, Gülhane Parkı olan kısım bir proje olarak değerlendirilecek. Onu da İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapacak. Biz yapmayacağız'' dedi.

ÜÇÜNCÜ KÖPRÜ İHALESİ

3. Köprü ihalesi konusunda bir soru üzerine Bakan Yıldırım, ihale için dosya alan 13 firma olduğunu, 6 teklif geldiğini ve bunlardan 4'ünün geçerli sayıldığını hatırlattı.

İhale öncesinde projenin kapsamını değiştirdiklerini, 10 milyar liralık projeyi, 4-4,5 milyar liralık bir projeye dönüştürdüklerini belirten Yıldırım, şöyle devam etti:

''Projenin hacmini küçülttük. Köprüyü ve 100 kilometrelik otoyolu aldık, diğerlerini kendimiz üstlendik. İkinci olarak araç garantilerini biraz artırdık. Afaki değil, yaşadığımız rakamları gözden geçirdik, gerçekçi olacağını düşündüğümüz şekilde artırdık. Birinci ve ikinci köprüden geçen araçlardan kaynaklanan yıllık 3,5 milyar lira iş gücünden ve yakıttan kaybımız var. '3. köprüye ne gerek var?' diyorlar. Cevap burada. Her taraf kırmızı. (Trafik yoğunluk haritası) Bugün cumartesi olmasına rağmen... Bu ne olacak, 1,5-2 seneye bile varmadan amorti edebilecek. Orada trafik problemimiz olmayacak. Onu söylemeye çalışıyorum. Bu köprüde demir yolu da var. Bir de KDV istisnası getirdik. KDV istisnasını oraya buraya çekmeye çalıştılar. Burada bir vergi kaybı yok. Adam 4 yılda yapacak, 4 katrilyon harcayacak, 600-700 milyon da KDV için finansman bulacak. Yani devleti fonlamak için de bir finansman bulacak. Bu finansal maliyeti yükseltiyor. Ne yapıyor, diyelim ki 10 yıl işletme süresi verdik. Oradaki KDV'den mahsup edilecek. Şimdi bu mahcubiyete gerek kalmıyor. En baştan diyoruz ki 'biz almıyoruz kardeşim.' Bütün bunları üst üste koyunca, proje finanse edilebilir, daha kısa sürede yapılabilir hale geldi ve dolayısıyla da teklif geldi. Daha ne çıkacak bilmiyorum ama teklif geldi. Yeterince rekabet oluştu.''

İhaleye tek başına teklif veren bir Türk firmasının olmadığını belirten Yıldırım, ''Bu yeni bir şey değil, bundan daha büyük bir proje olan İstanbul İzmit geçişi İzmir projesi için de 11 milyar liralık proje için de küresel krizin en yoğun olduğu 2009 Mart'ında yine Türk konsorsiyumdan teklif aldık. Bu şunu gösteriyor; Türkiye'de artık güçlü bir siyasi iktidar var, istikrar var, güven var. Artık Türkiye'nin yarınına değil, 20 yıl sonrasına da yatırım yapılabiliyor. O hale geldik'' diye konuştu.

BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ NEDEN FIRTINADA KAPANDI?

Bakan Binali Yıldırım, Boğaziçi Köprüsü'nün geçtiğimiz gün meydana gelen fırtınada ulaşıma kapatılmasıyla ilgili bir soru üzerine de şunları söyledi:

''Köprülerin bir emniyetli çalışma şartları var. Belirli bir rüzgar yüküne kadar köprü çalışır. Belli bir rüzgar yükünden yukarı kapatmak gerekir. Burada 128 km oldu. Kapatmak zorunda kaldık. Kapatmasaydık bir rezonansa girsek, Allah göstermesin, üzerinde yüzlerce binlerce araç ve insan... Onların emniyetini tehlikeye atamazdık. Bu bir tedbirdir. Bu tedbir havacılıkta da var. Yan rüzgar filan değerin üzerine çıkarsa kalkmaz gibi tedbirler var. Bunlar emniyete yönelik tedbirlerdir. Her araç için uygulanan standartlardır.''

ÇAYCUMA'DA YIKILAN KÖPRÜ

Yıldırım Çaycuma kazasıyla ilgili bir soru üzerine de şöyle konuştu:

''Çaycuma kazasında 15 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bir kısmı bulundu, bir kısmının da cesedine ulaşılamadı. Çalışmalar aralıksız sürdürülüyor. Buradaki olay şu; 1951 yılında yapılmış bir köprü. Daha sonra bu köprünün kontrolleri sürekli yapılmış. Bakımları da yapılmış. Ve sonra talep üzerine 2009 da bir köprü daha yapmışız. Bu sefer aslında yeni köprü bütün trafiği idare edecek bir köprü. Birini geliş, birini gidiş yapmışlar. Belediyeye devredilmiş ama bakımları Karayolları'nca yapılmaya devam etmiş. Bu konu inceleniyor, talimat verdim. İdari soruşturma devam ediyor. Adli soruşturma da savcılıkta devam ediyor. İlk tespit şu: Irmak değişik yerlerinden kum alınınca çukurlar oluşmuş. Kar suları eriyince gelen suyun debini bu çukurlar nedeniyle saniyede 1000 tona çıkmış. O oyuklarla ilerleye ilerleye, köprünün kazık kısmını, kazıkların oturduğu platformun altını 5 metreye kadar oymuş. O kadar suyun çullanmasıyla beraber toptan çökme olmuş. Malzemelerde her hangi bir şey yok. Demirler falan sağlam. Hala kaldıramadılar. Kesemediler. O kadar sağlam ama ama alt toptan çökme. Kazık sistemi sel alıp götürünce çöktü köprü. Velhasıl soruşturma, inceleme devam ediyor.''

Yıldırım, Çaycuma kazasında hayatını kaybeden vatandaşların yakınlarına mağduriyetleriyle ilgili her türlü konunun da AFAD marifetiyle oluşturulan kriz merkezinde ele alındığını bildirdi.

BİLİŞİM ALANINDA CİRO NE KADAR?

Bakan Yıldırım, bilişim sektörüyle ilgili 2023 hedeflerinin sorulması üzerine, bilişimin ezber bozan bir alan olduğunu belirterek, ''Ne istatistikler uyuyor, ne zaman planlaması uyuyor. Zaman da, rakamlar da sizi yalanlıyor. Öngörüleriniz yetersiz kalıyor. Biz burada konuşurken, yeni bir şey bulunmuş olduğundan emin olabilirsiniz. Tabii burada Bilim, Sanayi, Teknoloji Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı bir paydaş. TÜBİTAK, üniversiteler var. Bu işin sırrı yenilikçilik'' dedi.

Bu işe çok yoğunlaşılması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, ''Ar-Ge faaliyetlerini çok desteklememiz gerekiyor. Bütçede Ar-Ge çalışmaları payı yüzde 0,4'lerden yüzde 0,9'a çıktı ama yetmez, 2023 hedefimiz yüzde 2,5. Biz kendi çapımızda bilişim alanında cironun 160 milyar olacağını öngörüyoruz. Ben bunun üzerine çıkacağını düşünüyorum. 30 milyon geniş bant aboneliği öngörüyorduk, şimdiden 18 milyona çıktı. 2015 hedefimiz 15 milyondu. Belki onu yeniden gözden geçirmemiz icap edecek. Türkiye bilişimle kalkınacak, gelecek bilişimle gelecek'' diye konuştu.

''3. HAVAALANI YAPILACAK MI?

''Atatürk Havalimanı'ndaki yoğunluğun giderilmesi için ne türlü tedbirler alınıyor?'' şeklindeki bir soru üzerine, trafiğin iyileştirilmesi için hava ve park tarafında iyileştirmeler yaptıklarını anlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Trafik 4 kat artmış. Atatürk Havalimanı kaldırması gereken trafiğin yüzde 50'den fazlasını yapıyor şu anda. Bunu neyle sağladık. 0523 pistini yeni baştan yaptık orada kapasite artışı sağladık. Seyrüsefer sistemlerini gözden geçirdik, yeniledik. Bazı özel tedbirler aldık. Şu anda 1000 trafiğin üzerine çıkıyoruz. 1070-180 oluyor günde. Aslında bunun maksimum sınırı 600'dür. Saati 35-40'tı, şimdi 70'e çıktığı günler oluyor. Yani orada ne yeni bir pist yapılabilir, hiçbiri çözüm değil. Diyelim yeni bir pist yaptık. Minimum 5 milyar dolar... Çare şu; biraz daha trafiğin iyileştirilmesi için çalışma yapıyoruz. Gecikmelerin bir kısmı parkla ilgili. Park için askeriyenin kullandığı alanı kullanacağız. Seyrüsefer tarafında iyileştirme yapacağız ama bunların hepsi kısmi iyileştirme. Bazı uçakları başka taraflara yönlendireceğiz. Tarifeli seferlere daha çok imkan tanıyacağız. Bunlar kısa ve orta vadede biraz rahatlatacak tedbirler ama trafik artışı o kadar acımasız ki biz buna yetişemiyoruz. Çözüm; bu sene içerisinde 3. havaalanı için de ihaleye çıkacağız.''

Bakan Yıldırım, hızlı tren çalışmaları nedeniyle İstanbul-Ankara tren seferlerinin durdurulmasıyla ilgili olarak da, ''Tek hat işletilmesi teknik olarak, emniyet olarak mümkün değil ama bu geçici bir şey. 2 değil, 3 hatta çıkarıyoruz'' dedi.

Yıldırım, karayolu tüp geçidi tünelinin bu sene sonunda kazılmaya başlanacağını, 2015 yılında da biteceğini sözlerine ekledi.

GEÇEN HAFTANIN YURTİÇİ PİYASA ÖZETİ

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - İMKB hafta boyunca karışık seyir izledi ve İMKB şirketlerinin piyasa değerleri geriledi. Döviz türleri lira karşısında değer kazandı. Altın yatırımcısının keyfini kaçırdı. Tahvil ve bono piyasası kendi halindeydi. İşte diğer gelişmeler ve detaylar…

Haftayı 60 bin puanın üzerinde kapatan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) 100 Endeksi, hafta boyunca karışık bir seyir izledi.

Haftaya yüzde 0,17'lik kayıpla 60.478,50 puandan başlayan endeks, salı günü ortalama yüzde 0,29 oranında değer kazandı. Çarşamba günü ortalama yüzde 0,86 oranında gerileyen endeks, haftayı 60.122,90 puandan tamamladı. Böylece endeks haftalık bazda yüzde 0,76 değer kaybetti.

İMKB 100 Endeksi hafta boyunca ABD ve Avrupa piyasalarındaki gelişmeler paralelinde bir seyir izledi ve dışarıdan gelen haberlerle yön bulmaya çalıştı.

Özetle piyasalar

İMKB Tahvil ve Bono Piyasasında geçen hafta yukarı yönlü bir seyir gözlendi. Türk Lirası karşısında haftalık bazda dolar ve euro değer kazandı. Mevduat faizlerinin ortalamalarında herhangi bir değişim olmadı.

Hisse senetleri haftalık bazda ortalama yüzde 0,76 oranında değer kaybetti. 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı yüzde 1,51 oranında, Cumhuriyet altınının satış fiyatı yüzde 1,40 oranında azaldı.

Yatırım fonlarından borsa yatırım fonları, fon sepeti, hisse senedi yoğun, emtia ve karmaf fonlar değer kaybederken, uluslararası, para piyasası, tahvil bono fonları değer kazandı.

Önceki hafta sonundaki oranlara göre, 1 aylık mevduat faizinin haftalık net getirisi yüzde 0,11, haftalık reponun net getirisi de yüzde 0,12 olarak gerçekleşti.

Borsa endeksleri

İMKB 100 Endeksi, hafta boyunca 459,70 puan azalarak 60.582,60 puandan 60.122,90 puana geriledi. Hisse senetlerindeki haftalık değer kaybı yüzde 0,76 olarak gerçekleşti.

İMKB Mali Endeks 1.117,99 puan azalarak 86.298,31 puandan 85.180,32 puana, İMKB Hizmetler Endeksi 292,72 puan azalarak 40.339,89 puandan 40.047,17 puana gerilerken, İMKB Sanayi Endeksi 249,74 puan artarak 53.300,31 puandan 53.550,05 puana yükseldi.

Böylece, haftalık bazda mali grup hisseler ortalama yüzde 1,30 oranında, hizmetler grubu hisseler ortalama yüzde 0,73 oranında değer kaybederken, sanayi grubu hisseler ortalama yüzde 0,47 oranında değer kazandı.

Haftanın en fazla kazandıran kağıdı Euro Kapital oldu

Geçen hafta en yüksek oranlı artış yüzde 63,25 ile Euro Kapital Yatırım Ortaklığı hisselerinde oldu. Yüzde 58,16 oranındaki artışla Brisa ikinci, yüzde 36,34 oranındaki artışla Alarko Carrier üçüncü sırada yer aldı.

Geçen hafta en fazla değer kaybeden hisse ise yüzde 42,91 gerilemeyle Ceylan Yatırım Holding oldu. Doğusan hisseleri yüzde 34,08'lik düşüşle ikinci, Nurol GMYO hisseleri yüzde 21,26'lık düşüşle üçüncü sırada yer aldı.

İMKB şirketlerinin piyasa değeri geriledi

İMKB'de geçen hafta sonu itibariyle şirketlerin toplam piyasa değeri önceki haftaya göre 10 milyar lira azalarak 449 milyar liraya geriledi.

Borsanın en değerli şirketi 28 milyar 812 milyon 560 lira ile Garanti Bankası olurken, bu şirketi 26 milyar 639 milyon 999 bin 389 lira ile Akbank ve 26 milyar 389 milyon 999 bin 866 lira ile Türk Telekom takip etti.

Döviz türleri değer kazandı

Geçen hafta Türk Lirası karşısında döviz türleri değer kazandı. İstanbul serbest piyasada önceki hafta sonuna göre ABD Dolarının Türk Lirası satış fiyatı 0,0020 lira ve yüzde 0,11 oranında artarak 1,7940 liraya, euronun satış fiyatı 0,0120 lira ve yüzde 0,51 oranında artarak 2,3630 liraya, İngiliz Sterlini'nin satış fiyatı 0,0200 lira ve yüzde 0,69 artarak 2,9000 liraya yükseldi. İsviçre Frangı'nın satış fiyatında ise değişim görülmedi.

Altın geriledi

Haftalık bazda, Kapalıçarşı'da alınıp satılan 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı yüzde 1,51 oranında, Cumhuriyet altınının satış fiyatı yüzde 1,40 oranında azaldı.

Cuma günü kapanış itibariyle külçe altının gram satış fiyatı 94,50 lira, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da 635,00 lira oldu.

Yatırım fonları

Geçen hafta borsa yatırım fonları yüzde 1,69 oranında, bireysel emeklilik fonları yüzde 0,22 oranında, gruplara yönelik emeklilik fonları yüzde 0,08 oranında, fon sepeti yüzde 0,48 oranında, hisse senedi yoğun fonlar yüzde 0,78 oranında, emtia fonları yüzde 1,51 oranında, karma fonlar 0,25 oranında değer kaybederken, uluslararası fonlar yüzde 0,05 oranında, para piyasası fonları yüzde 0,15 oranında, tahvil bono yatırım fonları yüzde 0,09 oranında değer kazandı.

Tahvil-bono-faiz-repo

İMKB Tahvil ve Bono Piyasasında oluşan ağırlıklı ortalamalar üzerinden yapılan hesaplamalara göre, çeşitli vadelerdeki kağıtların haftalık net getirileri yüzde 0,15 ile yüzde 0,22 arasında oldu.

Geçen hafta, mevduat faizlerinin ortalamalarında herhangi bir değişim olmadı. Önde gelen ve değerlendirmeye alınan 10 kamu ve özel bankanın faiz oranlarının ortalamaları üzerinden yapılan hesaplamalara göre, bir önceki hafta sonu geçerli olan oranlar itibariyle 1 ay vadeli mevduat faizinin haftalık net getirisi yüzde 0,11'i buldu.

Önceki hafta sonunda İMKB Repo Ters Repo Pazarı'nda ağırlıklı ortalama faizi yüzde 9,70 dolayında bulunan haftalık reponun net getirisi de yüzde 0,12 olarak gerçekleşti.

BİR DEPO BENZİN BİR HAFTALIK YİYECEK!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - British Automobile Association'ın yayınladığı rakamlara göre İngiltere'de petrolün litre fiyatı 142.48 peniye yükseldi.

İngiltere'de bir depo benzin artık bir ailenin haftalık yiyecek harcamasından daha pahalıya geliyor. İngiltere'de ortalama petrol fiyatı tavana vurdu.

British Automobile Association'ın yayınladığı rakamlara göre petrolün litre fiyatı 142.48 peniye yükseldi. Dizel'in ortalama fiyatı da 147.88 peni. Dizel 7.32 peni arttı

Petrol fiyatları litre başına 10.23 peni, dizelin ki ise 7.32 peni arttı.

British Automobile Association petrol fiyatlarındaki artış için spekülatörleri suçladı ve İngiliz hükümetinin bu konuda harekete geçmesi gerektiğini söyledi.

Benzin ailelerin ekonomilerini zorluyor

British Automobile Association Başkanı Edmund King ''Mart'ta yaşanan panik alışları bazı nakit sıkıntısı çeken ailelerin benzin için gereğinden fazla para harcamasına neden oldu'' dedi.

King ''50 litrelik bir depoyu doldurmak bir ailenin haftalık yemek masrafından daha pahalı hale geldi'' dedi.

ENFLASYONUN DÜŞÜŞ NEDENİ BELLİ OLDU!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Binali Yıldırım, EGD üyesi gazetecilerle bir araya geldi. Bakanlığın yeni faaliyetlerini anlatan Yıldırım, enflasyonun düşüşünde önemli rol aldıklarını söyledi. Bakın, gülüşmelere neden olan bakanın enflasyonu indirme biçimi meğer nasılmış?

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye'nin gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) büyümesinin dünya ticareti gelişimiyle paralel seyrettiğini belirterek, ''Bu durum Türkiye'nin küresel güç olduğunu gösteriyor'' dedi. 

Bakan Yıldırım, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleriyle bir araya geldiği toplantıda, bakanlığının 2003-2011 yılları arasındaki faaliyetlerini anlattı. Yıldırım, Türkiye'nin Avrupa, Rusya Federasyonu, Asya, Kafkasya, Ortadoğu ve Afrika arasında bir kavşak noktasında bulunduğunu ifade etti.

''Türkiye GSYH büyümesi dünya ticareti gelişimiyle paralel gidiyor. Bu durum Türkiye'nin küresel güç olduğunu gösteriyor'' diyen Yıldırım, dünya ticaretinde yaşanan daralmadan Türkiye'nin en asgari düzeyde etkilenerek çıktığını kaydetti.

"TÜRKİYE'NİN BÜYÜMESİNE KATKI YAPTIK"

Ulaştırma ve haberleşme sektörünün GSYH'deki payının yüzde 14,9'a, bakanlığın toplan kamu harcamaları içindeki yerinin yüzde 46'ya çıktığını aktaran Yıldırım, şöyle devam eti:

''Ulaştırma, Türkiye'nin büyümesini aşağı değil yukarı çeken bir görev üstlenmiştir. Türkiye'nin bugünkü kalkınmasını sağlamak için ulaştırmanın büyümesi gerekiyordu. 2003-2012 yılları arası ulaştırma ve haberleşme yatırımlarının toplamı 123 milyar lira olmuştur. 9 yılda yapılan 123 milyar lira yatırımın kaynak dağılımında yap-işlet-devret yatırımları giderek artırılmaktadır. Yatırım yaparken bütçenin yükünü azaltmak da istedik. Yatırımların yüzde 86'sını kamudan, yüzde 14'ünü yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirdik. Bütçenin yükünü hafifletmek amacıyla... Yatırımlarımızın yüzde 65'i karayolları, yüzde 18'i demir yolu, yüzde 11'i haberleşme, yüzde 4'ü havayolu, yüzde 2'si denizyolu şeklinde gerçekleştirildi. Hükümetimiz demir yollarına önem veriyor. Demir yollarının ihmalini ve unutmuşluğunu yok etmek için yatırımları başlattık. 2003'ten bu yana demir yoluna yatırımlarını artırdık. Bakanlığa bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlar tarafından sağlanan istihdam da var. Doğrudan istihdam edilen kişi sayısı 94 bin. Dolaylı olarak istihdam edilenlerin sayısı ise 122 bin.''

"ENFLASYONU NASIL İNDİRDİK"

Ulaştırma ve haberleşme hizmetlerindeki fiyat gelişiminin enflasyonu azaltıcı nitelikte olduğunu belirten Yıldırım, demiryolu, hava yolu, köprü ücretleri ve mobil konuşma ücretlerinin enflasyonun istikrarlı artmasına rağmen düzenli bir artış yaşanmadığını dile getirerek, ''Enflasyonu saçından tutup yukarıya doğru değil de paçasından tutup aşağı doğru çeken bir bakanlığız. Türkiye'de kullanılan internet pahalı değil'' diye konuştu.

"BÖLÜNMÜŞ YOL YAPIMINI ARTIRDIK"

Hükümetin bölünmüş yollara özel olarak önem verdiğini ve toplam yol yatırımlarının yüzde 72'sini bölünmüş yol yatırımlarının oluşturduğunu ifade eden Yıldırım, Türkiye'nin her tarafında bölünmüş yolların kullanılır hale geldiğini söyledi.

Yıldırım, bölünmüş yol uzunluğunun 9,5 yılda 6 binden 21 bin 300 kilometreye çıktığını kaydederek, Türkiye'nin 2023 ihtiyaçlarını dikkate alarak çalıştıklarını ve büyümenin bu esaslar üzerinden gittiğini aktardı.

Bölünmüş yolların sağladığı akaryakıt ve iş gücü tasarrufuna da değinen Yıldırım, karayolları toplam gelirlerinden ödenen yaklaşık 38 milyar lira gelirin 2011 yılı ulusal bütçesinin yüzde 13,23'ünü oluşturduğunu anlattı.

"DEMİR YOLLARI DEVLET POLİTİKASI OLACAK"

Cumhuriyetin ilk yıllarından 1950'ye kadar yıllık ortalama 134 kilometre demir yolu yapıldığını, bu rakamın 1951'den 2003'e kadar yıllık ortalama 18'e düştüğünü ancak 2003'ten itibaren yapılan yatırımlarla 135 kilometreye çıktığını kaydetti.

Yıldırım, şöyle devam etti:

''Demir yolları yeniden devlet politikası hale geldi. 2003'te 235 milyon liralık yatırım vardı. Demir yollarına 2012'de ayırdığımız bütçe 4 milyar 212 milyon lira. Yüksek hızlı trenlerin hayata geçirilmesiyle Türkiye karayollarında bin 750 araç trafiğe çıkmadı. 2002 yılında 16 adet firma 789 vagonla demir yolu taşımacılığı yaparken 2012 yılında 45 firma 2 bin 870 vagonla sektörde faaliyet göstermektedir. Özel sektörün taşımaları 2002 yılında 982 bin tondan 2011 yılında 7,3 milyon tona ulaşmıştır. Ayrıca özel sektörü de artık devreye sokuyoruz. Demir yollarında artık trenini alan raylarda taşımacılığını yapacak. Kilometre başına para verecek. Ne taşırsa taşısın biz ona karışmayacağız. Yerli demir yolu sanayini geliştiriyoruz. Demir yolu yan sanayini geliştirmek için fabrikalar kuruluyor.''

"HAVACILIKTA VİZYON DEĞİŞTİRDİK"

Havacılık sektöründe cironun 2003'ten bu yana yüzde 596, istihdamın yüzde 133 arttığını dile getiren Yıldırım, havaalanlarının uçak trafiğinin de arttığını, 2003'te iç hatlarda 9 milyon vatandaş uçarken, 2011 sonu itibariyle rakamın 58,3 milyona çıktığını iç ve dış hatlarda yolcu sayısının ise ise 118 milyonu bulduğunu belirtti.

Yıldırım, bu süreçte ticari uçak filosunun 351'e çıktığını bildirerek, 26 uçuş noktasına 9 yılda 21 yeni uçuş noktasının eklendiğini bildirdi.

DEENİZYOLU TAŞIMACILIĞI DIŞ TİCARETİ ARTIRDI"

2003 yılında 61,5 milyar dolarlık yükün denizyolu vasıtasıyla taşındığını, 2011'de bu rakamın yıl sonu itibariyle 207 milyara çıktığını anlatan Yıldırım, denizyolunda yolcu sayısının 100 milyonda 157 milyona yükseldiğini ancak bu rakamın kendilerini tatmin etmediğini bildirdi.

Yıldırım, kendilerinin memnun eden durumun kruaziyer turizminde gerçekleşen artış olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:

''Yolcu sayısında yüzde 276, gemi sayısında yüzde 83 artış gerçekleşmiştir. İzmir ve İstanbul'da gerçekleşen çalışmalar sonunda bu sayı daha fazla artacak. Ro-Ro gemileri ile yurt dışı düzenli hatlarda taşınan araç sayısında 2003 yılına göre 2011 yılı sonunda yüzde 50 artış gerçekleşmiştir. 2011 itibariyle 330 bin araç, yurt dışı bağlantılı düzenli Ro-Ro hatlarıyla taşınmıştır. İDO, dünyada alanındaki en büyük şirkettir. En fazla yolcu ve araç taşıyan şirket olma özelliği taşıyor. Dünyanın deniz taşımacılığını yöneten 30 büyük ülkeden 15.'si Türkiye. Ayrıca ülkemiz dünyada geçen yıl 5. olduğu yat inşa sıralamasında İtalya ve Hollanda'dan sonra 3. sıraya yükselmiştir.''

KOBİ'LER BÜTÜN DÜNYAYI DOLAŞACAK!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Rızanur Meral, oyun alanlarının bütün dünya olduğunu belirterek, ticari faaliyetler kapsamında ayak basılmadık yer bırakmadıklarını belirtti.

Hür Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (HÜRSİAD) davetlisi olarak Gaziantep'e gelen Meral, dernek üyeleriyle bir araya geldiği toplantıda, sanayicileri dünyaya açılmaya davet etti.

Türkiye'nin diğer dünya devletleri tarafından tanınması için çeşitli ticari programlara öncülük ettiklerini söyleyen Meral, bu organizasyonlar sonunda üye iş adamlarının önemli iş bağlantıları gerçekleştirdiğini dile getirdi.

"2011'de 448 heyet yurtdışına gitti" 2011 yılında 448 heyeti yurtdışına gönderdiklerini, 104 ülkeden 7 bin iş insanı ile görüşme yaptıklarını vurgulayan Meral, bu kapsamda 9 bin 500 iş insanını da Türkiye'de ağırladıklarını ifade etti.

Meral, önemli iş görüşmelerine aracılık etmeye devam ettiklerini belirterek, ''Anadolu'dan önemli markalar çıkaran iş adamlarımıza dünyaya açılmalarını tavsiye ediyorum. Dünyaya tanıyın, iş yapmanız şart değil, gezin görün, gezen kaplan hiçbir zaman aç kalmaz. İsmi duyulmamış ülkelerle ticari ilişkiler içerisindeyiz. Dünyada ayak basmadık yer bırakmadık. Oyun alanımız bütün dünya. Türkiye pazarı sizi kurtarmıyorsa dünyaya açılın'' diye konuştu.

''Türk malları yok satıyor''

Meral, küçük paralarla önemli işler yapılabileceğini ifade etti. Üyelerinin dünyaya açıldığını, önemli bağlantılar yaptığını, şimdi dünyanın birçok ülkesinde TUSKON üyesi iş adamlarının önemli yatırımları olduğunu dile getiren Meral, şöyle devam etti:

''Yatırım yaptığımız ülkelerde ülkemizin tanıtımına destek veriyoruz. Dürüst tüccar tiplemesiyle Türkiye'nin itibarını yükseltmeye, Türk mallarının imajını artırmaya çalışıyoruz. Afrika'nın birçok ülkesinde Türk malları yok satıyor. Bunun nedeni oralara giden iş adamlarımızın insanlara güven vermesi ve kaliteli ürünleri ihraç etmesi.''

"Alın elinize çantanızı, dünyayı gezin" İlerleyen günlerde Gana ve Angola'ya gideceklerini söyleyen Meral, düzenledikleri etkinliklere gidip de pişman olan iş adamı görmediğini vurguladı.

Meral, ''Gittiğiniz bir ülkede size göre bir iş yoksa bu da bir artıdır. En azından harita üzerinde bir ülkeyi çarpılamak da bir kardır. Dünya, Türk insanın soluğunu daha güçlü hissetmek istiyor. Alın elinize çantanızı, dünyayı gezin, karlı çıkacak olan siz olacaksınız'' dedi.

İş adamlarının Ar-Ge ve pazarlamaya daha fazla yatırım yapması gerektiğine dikkati çeken Meral, ''Mutlaka bir web siteniz olmalı. Dünya e-ticarete önem veriyor. Ürünlerinizi web sitesiniz aracılığıyla da çok rahat pazarlayabilirsiniz'' diye konuştu. "İstikar sayesinde oldu"

Türk iş adamlarının son yıllarda atağa geçmesinde siyasi istikrarın önemli olduğunu söyleyen Meral, ''Siyasi istikrar Türkiye'ye çok şey kazandırdı. İstikrarsızlık Türkiye'ye çok zarar verdi. Bu istikrarı paraya çevirmek lazım, bu da iş adamlarımızın elinde'' ifadelerini kullandı.

Program sonunda HÜRSİAD'a üye olan iş adamlarına rozetleri takıldı.

DÜNYANIN EN ZENGİNİ YATIRIMA GELİYOR!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Dünyanın en zengin adamı Carlos Slim Türkiye'de iletişim alanında yatırıma hazırlanıyor. Slim'in yatırım ekibi, özellikle telekomünikasyon ve uzaktan iletişim konusunda fizibilite çalışması yapacak.

Sabah'ın haberine göre, Slim'in yatırım ekibi, özellikle telekomünikasyon ve uzaktan iletişim konusunda fizibilite çalışması yapacak. Çağlayan, dünyanın en zengin işadamlarından Slim ile görüşmesini şu sözlerle değerlendirdi: "Doğu Avrupa'da yatırım planları olduğunu anlattı. Ben de, 'oraya gitmeyin, Türkiye'ye gelin' dedim. Gerek tablet pc, gerek uzaktan eğitim konusunda yatırımlar düşünüyorlar. 'Gelin birlikte ortak heyet kuralım' teklifini sundum. 'Türkiye'de neler yapabileceğinizi değerlendirelim' dedim. Bizde 66 milyon cep telefonu kullanıcısı olduğunu söylediğimde şaşırdı, söylediklerimi tek tek not aldı. Carlos Slim'in bazı sürprizler yapacağını ümit ediyorum."

Yabancı yatırım şaşırttı Meksika'da G-20 Ekonomi Bakanları Zirvesi'ne katılan Bakan Çağlayan, 27 ülkeden mevkidaşının yanı sıra OECD Genel Sekreteri ve Dünya Ticaret Örgütü Başkanı'yla ikili görüşmeler yaptı. G-20 bakanlarına Türkiye'ye son iki yılda 110 milyar dolarlık sermaye geldiğini söylediğini ifade eden Çağlayan, "Öyle şaşırdılar ki iki kez vurgulamak durumunda kaldık" dedi.

MÜTEAHHİDLERİN TUZAĞINA DÜŞMEYİN!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - TOKİ İstanbul Emlak Dairesi Başkanı Ali Seydi Karaoğlu, vatandaşları uyararak, vatandaşların master planı görülmeden müteahhide evlerini vermemelerini istedi.

Kentsel dönüşüm için düğmeye basıldı ancak master planları henüz netlik kazanmadı. Dönüşümde rol oynayan isimler, hak sahiplerini ve müteahhitleri master planı çıkmadan anlaşma yapılmaması konusunda uyardı.

Bugün gazetesine konuşan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı İstanbul Emlak Dairesi Başkanı Ali Seydi Karaoğlu, master planı hazırlanmadan parsel ve ada bazında yapılacak dönüşümün ilerde telafisi imkansız riskler taşıyacağına dikkat çekti.

İstanbul'un cazip merkezlerinde müteahhitlerin vatandaşlara 130 metrekare daire için 150 metrekare verme vaadinde bulunduğunu kaydeden Karaoğlu, "Bunlar bu dönüşüm sürecini tıkayacak en önemli tuzaklar. Bu tuzaklara düşülmemeli. Mutlaka dönüşüm master planının hazırlanmasını beklemek gerekiyor. Master planı hazırlanmadan parsel ve ada bazında yapılacak dönüşüm ilerde telafisi imkansız riskler taşıyacak" dedi.

"2 milyon konutu kime satacağız"

Kimsenin rant peşinde koşarak süreci tıkamaya hakkı olmadığının da altını çizen Karaoğlu, "İstanbul'da 3 milyon 600 bin konut var. Bunun 2 milyonu riskli ve dönüşmesi gereken bina stoku. Yüzde 100 imar artışı verilerek bu konutları dönüştürecek olursak, 2 milyon konut yapmamız lazım. Mevcut 2 milyon riskli konut sayısını ikiye katlayarak 4 milyon konut yaparsak, 2 milyon konutu kime satacağız. Sektör için en büyük tehlike bu" diye konuştu.

TÜRKİYE'NİN BÜYÜMESİ HIZLI AZALACAK!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Dünya Bankası'nın raporuna göre bu yıl, bölgedeki birçok ülkede yavaşlayan bir büyüme görülecek ve bölge için 'ufukta görünen kriz' ise 2050 yılına kadar nüfusun ciddi yaşlanması ve önemli oranda işgücü kaybının olacak olması olacak.

IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları kapsamında, Avrupa ve Orta Asya bölgesine ilişkin rapor yayımlandı ve konuyla ilgili basın toplantısı düzenlendi.

Rapora göre, Euro bölgesindeki durgunluk ve belirsizliğin devam etmesi, yükselen Avrupa ekonomileri ve Orta Asya bölgesinde 2010-2011 yıllarında görülen ılımlı iyileşmeye tehlike oluşturuyor. Bu nedenle bu yıl bölgedeki birçok ülkede yavaşlayan bir büyüme görülecek.

Yavaş büyüme özellikle, Yunanistan ve İtalya ile yakın ticareti ve finansal bağları olan ve büyük anlamda yabancı bankalara bağımlılığı bulunan Balkanlar ve Orta Avrupa'da olacak.

Raporda, Türkiye'nin yanı sıra Ukrayna ve Belarus'ta da büyümenin keskin biçimde yavaşlamasının beklendiği belirtildi. Bunun yanında, Rusya ve diğer petrol ihracatçılarında da büyüme yavaşlayacak ama ekonomileri yüksek petrol fiyatları sayesinde güçlenecek.

Bu yıl bölgedeki büyüme yüzde 3.4 olacak

Dünya Bankası Avrupa ve Orta Asya Başkan Yardımcısı Philippe Le Houerou, bu bölgenin krizden en fazla etkilenen bölge olduğuna dikkati çekerek, toparlanmasının da diğer bölgelere oranla daha zayıf olduğunu söyledi.

"2010-2011 yılındaki zayıf iyileşmeden sonra, bölgedeki büyüme tekrar yavaşlıyor" diyen Houerou, bölgede 2011 yılındaki yüzde 5.5 orandaki büyümenin, bu yıl yüzde 3.4 civarında olmasının beklendiğini bildirdi.

Houerou, bölgede işsizlik oranının yüksek kalmaya devam edeceğini ifade ederek, özellikle Balkanlar gibi bazı yerlerde ise işsizlik oranlarının yükselmesini sürdüreceğini anlattı.

Houerou, bölgeye yönelik hazırladıkları stratejik çerçevenin üç önemli ayağı olduğunu belirterek, bunları, "bölgede rekabetçiliği artırmak, kapsayıcı bir büyüme için sosyal sektör reformuna gitmek ve sürdürülebilir büyüme için iklim konusunda harekete geçmek" olarak sıraladı.

Ufuktaki kriz: ciddi işgücü kaybı

Dünya Bankası Avrupa ve Orta Asya Bölgesi İnsani Kalkınma Sektör Direktörü Ana Revenga da 2010-2050 yılları arasında bölgede ciddi işgücü kaybı yaşanacağına dikkati çekerek, örneğin bu oranın Bulgaristan ve Belarus'ta 2050 yılına kadar yüzde 40 oranına çıkacağını söyledi.

Revenga'nın sunduğu tabloda, Türkiye gibi bazı ülkeler açısından işgücü kaybı görünmüyor ama bu ülkelerde de göçmenlik, uzun vadede nüfusun yaşlanması ve genç nüfusun kabarması gibi sorunların ortaya çıkabileceğine dikkat çekiliyor.

BABACAN: 'PETROL FİYATLARINI BİZ DÜŞÜRDÜK'

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, petrol fiyatlarının 125 dolardan 118 dolar seviyesine inmesinin nedenini, İstanbul toplantılarının sonucuna bağlayarak, bu toplantıların petrol fiyatlarında 6 ile 7 dolar indirime yol açtığını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Öyle bir noktaya geldik ki, bugün pek çok ülkenin Suriye politikası, Türkiye'nin söylemlerine önemli şekilde endeksleniyor, pek çok ülke Suriye politikasını oluştururken Türkiye'nin ne dediğine çok dikkatli biçimde kulak veriyor" dedi.

Babacan, İran ile P5 1 ülkeleri arasında İstanbul'da yapılan toplantının, dünyada petrol fiyatlarının en az 6-7 dolar düşmesini sağladığını kaydetti.

IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları için ABD'nin başkenti Washington'da bulunan Babacan, Türk basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Babacan, Suriye'ye yönelik soru üzerine, ister ABD olsun, ister Suriye Halkının Dostları Toplantısına katılan 81 ülkenin bu konudaki duruşu olsun, Türkiye'nin yaklaşımlarının, ortaya koyduğu dik duruşun ve insanlık adına yüksek sesle görüşlerini ve eleştirilerini ortaya koymasının takdir edildiğini söyledi.

ABD ile Suriye konusunda çok yakın diyaloglarının bulunduğunu belirten Babacan, şöyle devam etti:

"Çizgimiz burada, Washington'da genel kabul görüyor ve Türkiye'nin bu konudaki önerileri, tavsiyeleri ABD ve pek çok Avrupa ülkesi tarafından ciddi biçimde dikkate alınıyor. Pek çok ülke Suriye politikasını oluştururken Türkiye'nin ne dediğine çok dikkatli biçimde kulak veriyor.

Bazen Türkiye'de bazı çevreler, Türkiye'nin yaptıklarını dışardan zorla, telkinle yapıyor gibi görüyor ama işin aslı tam tersi, öyle bir noktaya geldik ki, bugün pek çok ülkenin duruşu, Suriye politikası, Türkiye'nin duruşu, Türkiye'nin söylemlerine önemli şekilde endeksleniyor."

Suriye ikili görüşmelerin gündemindeydi

Suriye konusunun IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantılarında, ikili görüşmelerinde gündeme geldiğini belirten Babacan, "Birinci olmasa da ikinci konu mutlaka Suriye oluyor" dedi. Babacan, Türkiye'nin aktif ve ön planda etkili olması nedeniyle, Türkiye'den hangi üst düzey yetkili nereye giderse gitsin, ilk Suriye sorusuyla karşılaştığını dile getirdi.

Babacan, Suriye konusunda en önemli problemin, uluslararası toplumun tek bir duruş sergileyememesi olduğunu belirterek, "BM Güvenlik Konseyi'nin 14 Nisan'daki kararına kadar, uluslararası toplumun tek bir sesi yoktu Suriye konusunda, hatta mevcut rejimi ve hatta bir ölçüde yaptıklarını destekleyecek ülkeler vardı, bunlar bir ölçüde hala var ama gözlemcilerle ilgili Güvenlik Konseyi'nin kararının alınmasından sonra umuyoruz ki yeni döneme girilmiştir bu konuda. Yani, bunu bir ilk olumlu adım olarak kabul etmek lazım, bundan sonra da benzer adımların gerekirse atılabileceğini düşünmek lazım."

Suriye'nin sorunlarının kendi iç dinamikleriyle çözülmesi gerektiğini belirten Babacan, "Şiddetin durması, gözlemcilerin sayısı yeterli olup işlerini iyi yapabilmesi halinde, zaten Suriye'nin iç dinamikleri gerekeni yapacaktır, fazla bir şeye gerek yok" dedi. Babacan, şiddet ortadan kalktıktan sonra halkın gerçek iradesi hangi yöndeyse Suriye'de işlerin gidişinin o yönde gerçekleşebileceğine inandığını kaydetti.

"Somut tarihler konulmalı"

Babacan, Suriye konusunda alternatif çözümlere yönelik soru üzerine, şu anda önlerinde Annan planı bulunduğunu ve plan tam uygulanması halinde, bunun olumlu gelişmelerin başlangıcı olabileceğini belirterek, "Ama rejimin sözlerini tutup tutmayacağını zaman gösterecek, hep birlikte göreceğiz. Şu anda pek çok ülkenin yaptığı gibi biz de bu plana destek veriyoruz, harfiyen uygulanması konusunda talepkar oluyoruz" dedi.

Babacan, Annan planına bir zaman çizelgesi, somut tarihlerin de konulması gerektiğine işaret etti.

Suriye'den Türkiye'ye sınır ihlallerini BM ve NATO'da kayda geçirdiklerini belirten Babacan, "Bugün için bundan ötesinde birşey yok ama ilerde olayların gelişmelere bağlı olarak Türkiye için seçenekler açık ama umarız ki işler o noktaya varmaz, umarız ki Annan planı olsun, BM kararları olsun onlar sonuç verir. Suriye'de bir an önce barış, huzur, istikrar elde edilir, bizim asıl amacımız bu. Dışarıdan çözümlerin Suriye için iyi sonuçlar getiremeyebileceğini de hesaba katıyoruz. Dolayısıyla, mümkün olduğunca şiddetin durması, güç kullanımının durması ve Suriye'nin kendi iç dinamiklerinin iyi şekilde çalışmasını sağlayarak, oradaki gelişmeleri hep beraber izlemek, bizim asıl tercihimiz bu" dedi.

İstanbul toplantısı petrol fiyatlarını etkiledi

Babacan, İran'a yönelik soru üzerine, "İran'la ilgili endişelerin yüksek olduğu bir dönem yaşadık, ancak İstanbul'da ev sahipliği yaptığımız toplantının sonrasında artık diplomasinin biraz daha ön planda olduğu ve diplomasi dışı çözümlerin de bir süre kenara bırakılacağı bir dönem başlamış oldu. İstanbul toplantısı sadece kendisi açısından önemli değil, aynı zamanda bu yıl yapılacak bir dizi toplantının da ilk halkası olduğunu ortaya koymuş oldu" dedi.

İstanbul toplantısında iki tarafın da siyasi taahhüt ve vizyon sunma noktasında iyi iş çıkardıklarını ve daha somut hedefler ortaya koyabildiklerini ifade eden Babacan, bundan sonraki gelişmeleri de izleyeceklerini söyledi.

Bazı ülkelerin İran'dan petrol alımlarını azaltacak olmasına rağmen, gerekli petrol ihtiyacının Suudi Arabistan tarafından karşılanması nedeniyle, petrol konusunda bir arz sorunu olmadığını anlatan Babacan, "Bugün de ilerde de arz problemi yaşanmayacak ama niye petrol fiyatları yüksek derseniz, İran'la ilgili riskler, dünya ana petrol taşıma hatlarıyla alakalı güvenlik riskleri bugünkü petrol fiyatlarının yüksek seyretmesini beraberinde getiriyordu. Petrol fiyatları 125 dolarda seyrederken 118 dolar seviyelerine indi, aradaki fark tamamen İstanbul toplantılarının sonucu diye rahatlıkla söyleyebiliriz. İstanbul toplantıları, şimdilik dünyada petrol fiyatları açısından en az 6-7 dolar kazandırmış durumda" diye konuştu.

"Türkiye hala hak ettiğinden düşük oranda temsil ediliyor"

Babacan, bir soru üzerine, IMF'nin ikinci tur kota reformuyla ilgili kararların 2010 yılında alındığını hatırlatarak, dünyadaki ekonomik güç dengelerinin değiştiğini, uluslararası kuruluşlardaki temsillerin de buna paralel olması gerektiğini söyledi.

İkinci tur kararların ülkelerin parlamentolarında onay sürecinin, bu yıl Tokyo'da yapılacak yıllık toplantıya kadar tamamlanması yönünde G-20 ülkeleri olarak beklentileri bulunduğunu belirten Babacan, "Asıl gündemde olan, 2013 Ocak'tan itibaren 3. tur kota formülünün başlaması. Biz hala Türkiye'nin bugün dahi hak ettiğinden düşük oranda temsil edildiğini düşünüyoruz, herkes de bunun farkında" dedi.

Bir soru üzerine, hem TMSF hem de BDDK ile ilgili 1'er üye atanmasını Bakanlar Kurulu'nda imzaya açtıklarını, ama başkanlarla ilgili henüz bir karar bulunmadığını belirten Babacan, "Kararlarımızı vermemek, bu kurumlarda herhangi bir eksiklik olduğu anlamına gelmiyor. Bu kurumlarda sadece başkana dayalı bir çalışma sistemi yok" dedi.

"Dış yardımlarını en fazla artıran ülke Türkiye" Bir soru üzerine, Türkiye'nin, Kırgızistan, Bosna Hersek ve Libya'ya tek başına verdiği kredilerin gerçekten kayda değer fonksiyonu olduğunu belirten Babacan, Türkiye'nin geçen yıl dış yardımının ise 1,3 milyar dolar olduğunu ve bunun önceki yıla göre yüzde 38 artış anlamına geldiğini anlattı. Babacan, tüm OECD ülkeleri içinde son bir yılda dış yardımlarını en fazla artıran ülkenin Türkiye olduğuna dikkati çekti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avro bölgesindeki finansal krizin atlatılması için Avrupa ülkeleri hükümetlerince verilen taahhütlerin yerine getirilmesi gerektiğini, güçlü siyasi liderliğin yanında, güçlü bir mali birliğin de zamanı olduğunu belirterek, "2012 yılı, Avro bölgesi için test yılı olacak" dedi.Babacan, ABD'deki düşünce kuruluşu Atlantic Council'da konuşma yaptı ve katılımcıların sorularını yanıtladı.

Konuşmasında, Türkiye'nin son yıllardaki ekonomik gelişmelerinden bahseden Babacan, Türkiye'de, 2001 krizinden sonraki yapısal değişimleri anlattı. Babacan, kriz sırasında da diğer ülkelere göre farklı politikalar izlediklerini belirterek, dolasıyla kriz sonrasında AB ülkelerine oranla farklı neticeler aldıklarını kaydetti.

Babacan, ancak bu başarının bazı yan etkiler de getirdiğini ifade ederek, "Enlasyon şu anda görmek istediğimizin biraz yukarısında, ayrıca cari işlem açığı yüksek. Sadece yüksek değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir büyümeye sahip olmak için, sıkı maliye politikalarına devam etme kararı aldık" dedi.

Sıkı maliye politikalarına, sıkı para ve bankacılık politikalarının da eşlik ettiğini ifade eden Babacan, "büyümenin, sadece birkaç yılda yüksek büyüme görülüp, sonrasında zor durumların ortaya çıktığı değil, önümüzdeki yıllarda da devam eden bir büyüme olmasını istediklerini" söyledi.

Babacan, 2023 yılına dair hedeflerinden de bahsederek, İstanbul'un 2023 yılında en büyük 10 küresel finans merkezinden biri olmasını amaçladıklarını kaydetti.

Gelecek yıllardaki politikalarının çekirdeğinde yapısal reformların yer alacağını ifade eden Babacan, yatırım ikliminin geliştirilmesi ve tasarruf oranlarının artırılmasının önemine değindi.

Avrupa ve ABD ekonomisi

Avro bölgesi krizinden de bahseden Babacan, bu konuda yapısal reformlara, güçlü ortak mali çerçeveye ihtiyaç olduğunu söyledi. Babacan, "Bekleyip görelim aşamasındayız" diyerek, AB hükümetlerinin taahhütlerde bulunduğunu, şimdi bunların uygulanıp uygulanmadığının görüleceğini söyledi.

Babacan, bu noktada 2012 yılının, verilen taahhütlerin uygulanması konusunda "test yılı" olacağını belirterek, güçlü siyasi liderliğin gerektiğini, şu anda sadece siyasi ya da para birliği değil, güçlü bir mali birliğin de zamanı olduğunu vurguladı.

Neler olacağını öngörmenin şimdiden mümkün olmadığını kaydeden Babacan, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa ülkelerinin ciddi krizle karşılaşmadığını, dolayısıyla bu kriz vurduğunda deneyim eksikliğinin ortaya çıktığını belirtti. Babacan, kriz zamanlarında hükümetlerin ilk birkaç ayda gerekli adımları atmaları gerektiğini ama bunların gerçekleşemediğini söyledi.

Babacan, AB hükümetlerinin de halklarıyla bu sancılı süreci konuşmaları, doğruları anlatmaları gerektiğini belirterek, onların bu izahatleri yapmaması halinde piyasaların konuşacağını, ama onun da bunu daha sert bir şekilde yapacağını dile getirdi.

ABD ekonomisiyle ilgili olarak da Babacan, istihdam oranları ve büyüme tahminlerindeki daha iyi rakamların umut verici olduğunu, ancak bunların, mali kanatta ciddi adımlar eşlik etmediği müddetçe sürdürülebilir olmadığını kaydetti.

Babacan, 2013 yılının da ABD açısından "çok önemli bir test niteliğinde" olduğunu belirterek, seçim yılı olan bu yılın ardından, 2013 yılında ABD'den somut adımlar beklediklerini kaydetti.

"Maliki mezhepçi çizgide politika izliyor"

Bir soru üzerine Babacan, Nabucco projesinin hala kritik önemde bir proje olduğunu söyledi. Ancak, proje içinde çok fazla ülke bulunması ve boru hattını dolduracak yeterli gazın olmamasını iki önemli sorun olarak değerlendiren Babacan, ayrıca, projeye Irak'ın da katkı sağlamasını tasarladıklarını ama ülkedeki durumun karmaşık olduğunu kaydetti.

Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin çok mezhepçi çizgide politika izlemesi nedeniyle, Bağdat'taki merkezi hükümet ile Iraklı Kürtler arasındaki çatlağın büyüdüğünü dile getiren Babacan, dolasıyla Irak'ın iç dinamiklerinin Nabucco'ya gaz tedarikini zorlaştırdığına işaret etti.

Babacan ayrıca, bölgedeki herhangi bir enerji projesinde Rusya'yı da rakip değil, ortak olarak görmek gerektiğini söyledi.

Babacan, bir soru üzerine, Rum kesiminin AB dönem başkanlığı sırasında, AB'deki Rumların başkanlık ettiği siyasi düzeydeki toplantılara katılmayacaklarını ama AB ile ilişkilerinin teknik düzeyde devam edeceğini belirtti.

Başbakan Yardımcısı Babacan, Kıbrıs Rum kesiminin bu yılın ikinci yarısında AB dönem başkanı olacak olmasının Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkileyeceğine dair bir soru üzerine, Kıbrıs Rum kesiminin AB dönem başkanlığı sırasında, Rumların başkanlık ettiği siyasi düzeydeki toplantılara katılmayacaklarını ama AB ile ilişkilerin teknik düzeyde devam edeceğini bildirdi.

Günün Önemli Haberleri