Tek tıkla ekonomi gündemi
Abone olEkofinans'la ekonomi gündemi başlıyor. Türkiye ve dünyanın önde gelen ekonomi ve finans haberlerini sizin için derledik.
EKOFİNANS.COM - Toplu
sözleşme ile ilgili yasal süreç bitince, gözler zam pazarlığına
çevrildi. Maliye memura, gerçekleşen enflasyon yerine beklenilen
enflasyon oranında zam teklif ediyor.
2,5 milyon memuru ilgilendiren toplu sözleşmeye ilişkin yasal çalışma tamamlanırken gözler zam pazarlığına çevrildi.
Sendikalar, 2012 için yüzde 15'in üzerinde zam talep ediyor. Maliye ise Merkez Bankası'nın enflasyon hedefini baz alıyor.
Toplu sözleşme için ön hazırlıkları yapan bütçe tarafı, masaya yüzde 5 ile oturmayı planlıyor. Edinilen bilgilere göre sendikalara öncelikli olarak yüzde 2,5+2,5 oranında zam teklif edilecek.
Enflasyonun yüksek çıkması halinde aradaki farkın önümüzdeki yıl
verileceği ifade edilecek. Merkez Bankası'nın 2012 yılı enflasyon
hedefi yüzde 5. 2011 yılında bankanın hedefi yüzde 5,5 olmasına
rağmen enflasyon gerçekleşmesi yüzde 10,4 olmuştu.
Çalışmalar hakkında bilgi veren Maliye'den üst düzey bir yetkili, memuru enflasyon altında ezdirmeyeceklerine dikkat çekerek, "Biz pazarlık masasına otururken, resmi verilerle hareket etmek zorundayız.
Sonuçta Merkez Bankası'nın yüzde 5'lik bir hedefi var. Biz bu hedef doğrultusunda pazarlık masasına otururuz. Sonuçta hakem heyeti kararını verecektir. Onların da enflasyon farkının gelecek yıl ödenmesi kaydıyla resmi enflasyon hedefi doğrultusunda karar vereceğini düşünüyoruz." dedi.
GÜNEYDOĞU TÜRKİYE'NİN ÇİN'İ OLACAK
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE] EKOFİNANS.COM
- Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 38 ülkeden
gelen yabancı konukları hükümetin açıkladığı yeni teşvik paketi
konusunda bilgilendirdi. Şimşek, yatırım yapacakları her yere
destek verecekleri konusunda güvence verdi.
İstanbul’da başlayan 15’inci Avrasya Ekonomi Zirvesi’nin 38 ülkeden katılımla gerçekleşen kapanış oturumu, İzmir Ticaret Odası (İTO) ve Marmara Grubu Vakfı işbirliği ile Swissotel Grand Efes’te gerçekleştirildi.
6. bölge çok gelişecek
Şimşek, 2050 yılına kadar milli gelirde pek çok G-7
ülkesini geride bırakacaklarını düşündüğünü de vurgulayarak
dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olmayı hedeflediklerini dile
getirdi. Bunun için katma değeri yüksek üretim yapmak ve eğitime
yatırım yaparken rekabet gücünü artırmak gerektiğini kaydeden
Şimşek, Ar-Ge’ye de büyük önem verdiklerini ifade etti. Şimşek, bu
büyümeye zemin oluşturması için geçtiğimiz günlerde açıkladıkları
Yeni Teşvik Sistemi’ni de yabancı konuklara anlattı. Yeni sistem
ile "muazzam teşvikler" verildiğini söyleyen
Şimşek, şunları söyledi:
"Türkiye’nin neresinde yatırım yaparsanız çok güçlü destekler var. Vergileri neredeyse sıfırladık. 6. bölgede tamamen kaldırdık. Gelir vergisi, sosyal güvenlik primi yok. Kurumlar vergisi bile yüzde 90 indirimli. Türkiye’nin doğusu, güneydoğusu Türkiye’nin Çin’i oluyor. Ona aday. Tüm bunlar refah artışı için. Yollar, eğitim yetmiyor. Yolsuzlukla da mücadele etmemiz lazım. O nedenle son yıllarda Türkiye uluslararası yolsuzluk algılama endeksinde de geri sıralara düşerek büyük bir mesafe kat etti."
ÇALIŞAN HERKES KIDEM TAZMİNATI ALACAK!
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE]EKOFİNANS.COM -
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kıdem Tazminatı Fonu
ile ilgili düzenlemeyi önümüzdeki günlerde tarafların görüşüne
açacak. Bakan Faruk Çelik, oranları aşağı çekerek kıdem
tazminatından herkesi yararlandıracaklarını söyledi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, "Kıdem tazminatı ile ilgili yasayı çalışıyoruz. İş Güvenliği Yasası'ndan sonra bu konuyu sosyal taraflarla görüşeceğiz. Kıdem tazminatı ile ilgili bireysel fon hesabını öngörüyoruz. Hükümet programı fonun kurulması yönünde. Mevcut haklara dokunulmayacak. Mevcut haklar aynen kalsın istiyoruz." dedi.
Zaman gazetesinin haberine göre, Kıdem
tazminatı uygulamasında ciddi sorunlar yaşandığını kaydeden
Çelik, çalışanların yalnızca yüzde 8'inin kıdem tazminatından
yararlanabildiğinin altını çizdi. Buna karşın yüzde 92'nin, kıdem
tazminatı hakkından yararlanamadığını vurgulayan Bakan Çelik,
"Bu tabloya kim ne diyecek, kim karşı çıkacak? 11 milyon
işçi var. Yüzde 8'i 800 bin işçi yapar. Bu 800 bin kişi kıdem
tazminatını alacağını varsayıyor. Dolayısıyla işçinin kıdem
tazminatı garantisi yok. Devlette çalışıyorsa garantisi var. Onun
da sayısı 350 bin kişi." diyor.
Bunun yerine çalışan herkesin hak ettiği ölçüde
yararlanabileceği bir sistem kurmak istediklerini belirten Çelik,
Fon'un uzun vadeli olarak varlığını sürdürüp sürdüremeyeceğine
ilişkin eleştirilere de cevap vererek, "Fon'da biriken
paranın nasıl nemalandırılacağı belli. Kıdem Tazminatı Fonu'nun
yapısında hiçbir problem yok. Fon'da biriken paranın nasıl
çekileceği, hangi şartlarda çekileceği belirlenecek. İstediği zaman
çekemeyecek." ifadelerini kullanıyor.
İŞSİZLİK FONU EKSİKSİZ ÇALIŞACAK
İşverenden İşsizlik Fonu için kesilen primlerden 1 puanının
Kıdem Fonu'na aktarılabileceğini söyleyen Bakan Çelik,
"İşsizlik Fonu'nda sistem eksiksiz çalışıyor ve herhangi
bir sıkıntı yaşanmıyor. Bu Fon'un yüzde 4 prim geliri var. İki
puanı işveren, biri işçi, birini de devlet ödüyor. Mevcut fona
girdi olmasa bile Fon uzun yıllar kendini devam ettirebilecek
durumda. Dolayısıyla İşsizlik Fonu'ndan 1 puanın Kıdem Tazminatı
Fonu'na aktarılması alternatiflerden biri." şeklinde
konuştu.
Kazanılmış hakların korunması üzerine bir sistem
kuracaklarını aktaran Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik, kıdem tazminatı miktarının ise düşebileceğinin altını çizdi.
Çelik, "Oransal olarak en yüksek bizde. En az işçinin
yararlandığı ama yararlananın da en yüksek yararlandığı bir sistem
mevcut. Bunu yaygınlaştırıp 1 ay bile çalışanın yararlandığı bir
sistem kuracağız. Bu iş kavga konusu değil. İşçinin yüzde 92'si
yararlanamıyor. Kavga edilecekse, sendika kavga edecekse bunun
kavgasını vermeli. Sendikalar yüzde 8'i korumak için kavga
verecekse bu sendikacılık değil ki. İşveren belki daha çok karşı
çıkacak. Her ay prim ödemek durumunda olacak." diye
konuştu.
657 sayılı kanunda çok değişiklikler olduğunu ve
karmaşık yorumlar yapıldığına dikkat çeken Bakan Çelik,
"Türkiye'nin yeni bir personel rejimine ihtiyacı var ama
nasıl bir personel rejimi. 5 tane ayrı personel rejimi var. 657
içerisinde de farklılıklar var. Performansla ilgili, rotasyonla
ilgili sıkıntılar var. Devlet memuruna 30 yıl çalışma güvencesi
veriyorsunuz ama hangi iş karşılığında. Hiçbir işi yapmayan da
gecesini gündüzüne katan da aynı muamele ile karşı karşıya. Kamu
verimliliğini tartışmamız gerekiyor." şeklinde konuştu
'İŞ KAZALARIYLA İLGİLİ ÖNLEYİCİ SİSTEM
GETİRİYORUZ'
İş kazalarıyla ilgili bir bilincin yerleşmesinin önemli
olduğunu anlatan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik
şunları söyledi: "Farkındalığın oluşması önemli.
Farkındalık oluşmamışsa bunu yasa ile çözerim demek doğru değil.
Yasa da, mevzuat da çok önemli. Bir yasal mevzuat vardır, kaza
olduktan sonra harekete geçer. Bir mevzuat vardır, kaza olmadan
tedbirleri öngörür. Bugünkü mevzuat kaza olduktan sonra harekete
geçiyor. Yeni yasa ile önleyici tedbirleri öngörüyoruz. Yasa bütün
çalışanları kapsayacak. İşleri tehlike sınıfına göre ayıran bir
düzenleme. Toplam 1 milyon 426 bin işyeri var. İş güvenliği ve
sağlığı uzmanının bulunduğu işyeri sayısı ise 28 bin. Şimdi bütün
işyerlerini iş güvenliği ve sağlığı kapsamına
alacağız."
'HER MESLEK DANIŞMANI 500 İŞSİZDEN SORUMLU
OLACAK'
Geçtiğimiz günlerde atamaları yapılan 2 bin 817 iş ve
meslek danışmanının nasıl çalışacakları hakkında Bakan Faruk
Çelik'in verdiği bilgilere göre, iş ve meslek danışmanları işsizle
işyeri arasında adeta mekik dokuyacak. İşyeri ile işsizi
uyumlaştırmak için çalışacaklar. İnsanların yeni meslek edinmesiyle
ilgili çalışacaklar. Geleceğin işleriyle ilgili çalışma yapacaklar.
Örneğin bir kişi şu anda çalışıyor ama teknolojik değişim nedeniyle
işini kaybetme ihtimali söz konusu ise gerekli eğitim verilerek bu
kişinin yeni bir meslek sahibi olması sağlanacak. 500 işsize bir
meslek danışmanı düşüyor. 500 işsizi, 1 meslek danışmanı ile
irtibatlandıracağız. Diyeceğiz ki senin görevin bu 500 işsizi
tanımak, ölçmek.
IMF, ÇİN VE RUSYA'DAN YARDIM İSTEYECEK!
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE]EKOFİNANS.COM -
Uluslararası Para Fonu Başkanı Christine Lagarde, Fonun
artırılması gereken kaynak ihtiyacının yılbaşında öngördükleri
kadar yüksek olmadığını söyledi.
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, Washington'da yaptığı bir konuşmada, zor durumdaki ülkelere daha fazla destek sağlayabilmek için Fonun kaynaklarının artırılması yönünde gelecek hafta düzenlenecek Dünya Bankası-IMF bahar toplantılarında ilerleme kaydedileceğini umduğunu belirterek, IMF'nin artırılması gereken kaynak miktarının yılbaşında değerlendirdikleri kadar yüksek olmadığını vurguladı. Lagarde, ancak hata yapılmaması gerektiğine işaret ederek, ''Riskler ve ihtiyaçlar hala yüksek'' dedi.
Fon için gerekli olan kaynak miktarına ilişkin henüz yeni bir rakam belirlemediklerini ifade eden Lagarde, kaynakların yalnızca borç kriziyle mücadele eden Avro Bölgesi ülkeleri için artırılmadığına, tüm üye ülkelere yönelik bir girişim olduğuna vurgu yaptı.
Christine Lagarde, küresel ekonomik görünümde bazı iyileşmelere karşın kırılgan toparlanmayı desteklemek için yapılması gereken daha çok iş olduğuna dikkati çekerek, ''Bir noktanın altını çizmek istiyorum, riskler hala yüksek seviyede ve kırılganlık devam ediyor'' dedi.
IMF, 19 Ocak'ta, ağırlaşan Avro Bölgesi borç krizine karşı küresel ekonomiyi korumak için kredi kaynaklarını 500 milyar dolar artırmayı, 100 milyar dolar tutarında da koruma tamponu oluşturmayı planladığını açıklamıştı.
Fonun üye ülkelerden ek kaynak talep edeceği belirtilmişti.
IMF'nin şu anda 385 milyar dolar kredi kapasitesi bulunuyor. Şu ana kadar yalnızca Avro Bölgesi ülkeleri, IMF'ye karşılıklı kredilerle 150 milyar avro aktarmayı taahhüt etti.
Fona en fazla kaynak sağlayan ABD ise yeni bir karşılıklı kredi oluşturmak niyetleri olmadığını ifade etmişti.
IMF'nin gerekli kaynağı elde edebilmek için özellikle Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi gelişmekte olan üyelerinden yardım talep edeceği kaydediliyor.
TOPLU SÖZLEŞMEDE TARİH BELLİ OLDU!
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE]EKOFİNANS.COM -
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik toplu
sözleşmeyle ilgili beklenen takvimi açıkladı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kamu görevlileri toplu sözleşme görüşmelerinin en geç 30 Nisan'da başlayacağını ve mayıs ayında tamamlanacağını açıkladı.
Çelik, yaptığı yazılı açıklamada, kamu
çalışanlarına tanınan toplu sözleşme hakkının kullanımını
düzenleyen ve 4688 sayılı Sendikalar Kanunu'nda değişiklik öngören
6982 sayılı Kanun'un, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından
onaylandığını ve 11 Nisan 2012'de Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girdiğini belirtti.
ÇALIŞMALAR BAŞLADI
Bu tarih itibariyle toplu sözleşme sürecine ilişkin
çalışmaların başlatıldığını ifade eden Çelik, bu çerçevede, toplu
sözleşme sisteminin uygulanmasını düzenlemek için hazırlanan
yönetmelik taslağının, 12 Nisan itibariyle ilgili kamu kuruluşları
ve konfederasyonların görüşüne sunulduğunu bildirdi.
GELECEK HAFTA YÜRÜRLÜĞE
GİRİYOR
Yönetmeliğin görüşler alındıktan sonra gelecek hafta
yürürlüğe girmesinin planlandığını belirten Çelik, şunları
kaydetti:
''Toplu sözleşme görüşmelerine başlamadan önce kanun
gereği Kamu Görevli Sendikaları Heyeti ile Kamu İşveren Heyetinin
teşkil edilmesi, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun oluşturulması,
Hakem Kurulu'nun Başkanı ile 2 üyesinin Bakanlar Kurulu'nca
belirlenmesi gerekmektedir. Öte yandan ilgili sendika ve
konfederasyonlarımızın toplu sözleşme tekliflerinin, toplu sözleşme
görüşmeleri başlamadan bir hafta önce kamu işveren heyetine
sunulması gerekmektedir.
30 NİSAN'A KADAR BAŞLIYOR
Bu çalışmalar hızla yürütülmekte olup, toplu sözleşme
görüşmelerine en geç 30 Nisan 2012'ye kadar başlanması
öngörülmektedir. Buna göre, kamu görevlilerinin 2012-2013 yıllarına
ilişkin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere yürütülecek toplu
sözleşme görüşmelerinin mayıs ayı içinde tamamlanması
planlanmaktadır.''
Bakan Çelik, bu yıl ocak ayından itibaren yapılması
gereken maaş artışlarının henüz gerçekleştirilmemiş olması
nedeniyle kamu görevlilerinin herhangi bir hak kaybının söz konusu
olmayacağına dikkati çekti.
EDİRNE'DEN KARS'A HIZLI TREN GİDECEK!
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE]EKOFİNANS.COM -
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Edirne'den Kars'a
uzanacak bir hızlı tren hatt planladıklarını açıkladı. Hattın
birlikte yapılması için Çin'eteklif götürüldü bile...
Akşam gazetesinde yer alan habere göre Yıldırım önceliklerinin hızlı tren olduğunu belirterek, "Çinlilerle ortak yapmak üzere görüşüyoruz. Bu hattı diklemesine kesen hızlı tren hatlarını da Trabzon, Adana, Erzincan gibi noktalara yayalım Çinlilerle tamamını beraber inşa edelim. Finansmanı siz sağlayın" ifadelerini kullandı.
Projenin 35 milyar dolarlık olduğunu da belirten Yıldırım, "Çinliler öncelikle detay projelerin netleşmesini bekliyorlar. Ancak onlar bütün olarak değil de, hızlı tren hatlarını parça parça yapmayı öneriyor. Üzerinde daha emek harcayacağız" dedi.
HÜKÜMET MEMUR ZAMMI İÇİN KARARSIZ!
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE]EKOFİNANS.COM -
Başbakan Yardımıcı Ali Babacan, hükümet olarak memurlara
yapılacak zam oranları konusunda ellerinden geleni yapacaklarını
açıkladı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, memur maaş zammına ilişkin olarak, müzakere sonucunda en iyi şekilde kararlar alınacağını umduklarını belirterek, ''Bugün için bizim herhangi bir yüzde söylememiz, herhangi bir rakam ifade etmemiz olayın tabiatı gereği mümkün değil'' dedi.Babacan, Kamu Elektronik Ödeme Sistemi (KEÖS) Tanıtım Toplantısı'nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Başbakan Yardımcısı Babacan, memur zammına ilişkin soru üzerine, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onaylamasıyla beraber memurlarla kamu işveren kesimi arasında yeni bir dönemin başladığını belirterek, bundan sonra toplu görüşme döneminin olmadığını, toplu sözleşme döneminin olduğunu söyledi.
Yasanın aynı zamanda 30 günlük bir takvim içerdiğini ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
''Bu takvim içerisinde bir görüşme ve daha sonrası için de sözleşme trafiği başlayacak. Bizim kuşkusuz bu yıl için, bütçemizde bazı varsayımlar var, bazı öngörüler var. Bir yandan da memurlarımızın beklentileri var. İşte bu bütçe varsayımlarıyla memurlarımızın beklentilerini nerede nasıl buluşturabiliriz? Bu tabiki bir müzakere süreci. Bu müzakere sonucunda umarız ki en iyi şekilde bu kararlar alınır. Bugün için bizim herhangi bir yüzde söylememiz, herhangi bir rakam ifade etmemiz olayın tabiatı gereği mümkün değil. Öncelikle masaya oturulacaktır. Ümit ederiz ki Türkiye için, tüm memurlarımız için hayırlı bir sonuç ortaya çıkar.''
Babacan, bir gazetecinin ''Yüzde 14-16'lık taleplerin'' olduğunu hatırlatması üzerine de ''Bunları konuşmak için çok erken, önümüzde 30 günlük takvim var. Bu takvimi hep beraber izleyelim'' yanıtını verdi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de aynı soruya verdiği yanıtta bütçenin imkanlarının sınırlı, ülkenin imkanlarının da kıt olduğunu belirterek, 'Tabiki çalışanlarımız bizim için çok önemli ama öte yandan da bizim için önemli olan diğer bir boyut var. Ülkenin geleceğine alt yapısına, eğitimine, ar-gesine kaynak ayırmaya devam etmemiz lazım'' dedi.
KEÖS'ün önemi
Babacan, ''KEÖS'ün vatandaşa faydasının nasıl yansıyacağına'' ilişkin soru üzerine, bu projenin en önemli yanının devletin elindeki nakdi, verimli bir şekilde kullanması olduğunu söyledi.
Maliye Bakanı Şimşek ise yıllık 20 milyon ödeme işleminin elektronik ortamda yapılmasının vatandaşa faydasının çok büyük olduğunu belirterek, vatandaşa ödemelerin zamanında yapılacağını ve bunun da çok önemli olduğunu kaydetti.
Hataların da minimuma indirilmiş olacağını ifade eden Şimşek, ''Çünkü eskiden el yordamıyla yapılan işlemler, şimdi elektronik ortamda yapılacak. Bu açıdan çok faydalı. Bir de kayıtdışı ile müücadelede bu türden sistemlerin bize katkısı büyük'' dedi.
OKUL SÜTÜNDE İHALEYE TALİP ÇIKMADI!
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE]EKOFİNANS.COM -
Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla başlayacak olan okul sütü
projesinde ihale ertelendi. 4 bölgede okul sütüne talip
çıkmadı!
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yeni ''Okul Sütü İhalesi''nin en kısa zamanda yapılacağını bildirdi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Milli Eğitim ve Sağlık bakanlıklarınca ortaklaşa hazırlanan, ''Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında Bakanlar Kurulu Karar''ına istinaden bu yıl uygulanacak program kapsamında dağıtılacak sütün alım ihalesinin dün yapıldığı hatırlatıldı.
7 kısım halinde gerçekleştirilen ihalede, kısımların tamamı için teklif bulunmadığı belirtilen açıklamada, onay makamınca programın bir bütün olduğu ve süt dağıtımının aynı anda tüm okullara ulaştırılması gerektiği gerekçesiyle ihalenin iptal edildiği bildirildi.
Açıklamada, ''yeni ihale en kısa zamanda yapılacaktır'' ifadesi kullanıldı.
4 BÖLGE İÇİN TEKLİF ALINAMADI!
Okul Sütü Programı kapsamında yurt genelinde 7,2 milyon öğrenciye dağıtılacak sütün alımı için dün düzenlenen ihaleye 5 firma katılmış, teklif zarfı üzerindeki bilgilerin eksikliği sebebiyle Pınar Süt Mamülleri A.Ş'nin, dosyadaki bilgi eksikliği nedeniyle de Yörükoğlu ortak girişiminin teklifi geçersiz sayılmıştı.
İhalede, Dimes Gıda San. Tic. A.Ş, Ege Bölgesi için birim fiyatı 50 kuruştan 19 milyon 256 bin kutu 200 mililitre süt için 9 milyon 628 bin lira, Ak Gıda A.Ş-Tat Konserve San. Tic. A.Ş-Danone Tikveşli-Sütaş Süt Ürünleri A.Ş-Yörükler Dış Ticaret A.Ş iş ortaklığı ise Marmara Bölgesi için birim fiyatı 48 kuruştan 45 milyon 508 bin 400 kutu 200 mililitrelik süt için 21 milyon 844 bin 32 lira teklif vermişti.
Yavuz Blok Bims Ltd. Şti, Gülsan Gıda Sanayi Tic. A.Ş, Bakraç Süt ve Süt Ürünleri İmalat Gıda Paz. İth. İhr. Tic. San. Ltd. Şti grubundan oluşan ortak girişim de İç Anadolu Bölgesi için birim fiyatı 52 kuruştan 26 milyon 130 bin 275 kutu 200 mililitre süt için 13 milyon 587 bin 743 lira teklifte bulunmuştu.
İhalede Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgeleri için teklif alınamamıştı.
TEKNİK ANALİZE GÖRE ALTIN SIÇRAYACAK
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE]EKOFİNANS.COM -
Çin'in borsaya kote üçüncü büyük aracı kuruluşu Haitong
Futures Co.'nun teknik analizine göre, altın, iki ay üst üste düşüş
gösterdikten sonra, Nisan ayında, 1,600 dolardaki destek
seviyesinden sıçrama yapabilir.
Haitong'da yatırım danışmanı Dong Zhuying, "uzun dönemli grafik, mevcut yukarı trendin kırılmadığını gösteriyor" dedi ve "Altının bir sıçrama için hazır olduğunu düşünüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Destek seviyelerinden alım gelecek
Dong, analizinde, 2008 yılına kadar dayanan en düşük
altın fiyatlarına değen, düz, yukarı eğimli doğru
kullandı. Geçmişteki hareketlerin trendleri tahmin etmekte
kullanılabileceğini söyleyen Teknik analistler, destek
seviyelerini, alım emirlerinin kümelendiği bölgeler olarak
değerlendiriyor.
Güvenli liman ihtiyacı azalınca
altın
geriledi
Altın bu yıl yüzde 7.1 ralli yaparak, ard
arda 11'nci yılındaki kazançlarını genişletirken, Şubat ve Mart
aylarında, merkez bankalarının büyümeyi desteklemek için ilave
teşviklere gideceği beklentisinin azalmasının güvenli liman
talebini düşürmesi sonucu yüzde 4 geriledi. Spot altın
fazla bir değişiklik göstermeyerek, Singapur saati ile 11:22'de ons
başına 1,675.00 dolar civarına geldi.
Dong, "Altın 1,600 dolarda oldukça güçlü bir destek buldu ve eğer 1,700 dolardaki psikolojik seviyeyi güçlü bir biçimde geçerse, 1,800 dolar seviyelerine bir ralli yapabilir" dedi ve "Baş-omuz formasyonu şekilleniyor olabilir ve bu, potansiyel olarak yukarı yönlü bir durum" yorumunda bulundu.
1,790 dolar ilk omuz olacak
Baş-omuz formasyonu, zaman içinde, ortadaki en yüksek olmak üzere ard arda üç zirvenin oluşması ile meydana geliyor. Dong, bu yılın en yüksek seviyesi olan ons başına 1,790.75 doların ilk omuz olabileceğini kaydetti.
HALKIMIZIN YÜZDE 81'İ İŞ STRESİ YAŞIYOR!
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE]EKOFİNANS.COM -
Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı adına, Ipsos MORI
tarafından yapılan bir ankete göre; Türk halkının yüzde 81'i
önümüzdeki 5 yıl boyunca işe bağlı stres yaşayan insan sayısının
artacağını düşünüyor.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda Pan-Avrupa Kamuoyu Anketi, Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı (EU-OSHA) adına Ipsos MORI tarafından, 36 ülkede insanların çalışma ortamlarına yönelik algılarına ilişkin mevcut durumu ve işletmelerin rekabet edebilirliği bakımından iş sağlığı ve güvenliğinin önemini ortaya koymak amacıyla yapıldı.
Anket, Türkiye'de yüz yüze görüşmeler yoluyla yapılırken, bu kapsamda 2011 yılı kasım ayında bin dört görüşme gerçekleştirildi.
Avrupa'daki çalışan nüfus içerisinde 10 kişiden 8'i önümüzdeki 5 yıl içinde işe bağlı strese maruz kalan kişi sayısının artacağını düşünürken, araştırmanın sonuçları söz konusu oranın Türkiye'de de farklı olmadığını gösteriyor.
Buna göre, Türkiye'de görüşme yapılanların yüzde 81'i önümüzdeki 5 yıl boyunca işe bağlı stres yaşayan insan sayısının artacağı, yüzde 6'sı ise sayının azalacağı yönünde görüş bildirdi. Bu durum ile ilgili Avrupa Birliği-27 ortalaması ise yüzde 77 düzeyinde bulunuyor.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda Pan-Avrupa Kamuoyu Anketi sonuçları, ''Yeni Ortaya Çıkan ve Acil Önlem Gerektiren Riskler Hakkında Avrupa İşletmeler Araştırması (ESENER)'' sonuçlarını da destekler nitelik taşıyor. Buna göre, Avrupa'da işverenlerin yüzde 79'u işe bağlı stresten endişe duyuyor. Türkiye'de ise işletmelerin yüzde 22'sinde işe bağlı stres konusunda önleyici bir uygulama mevcut.
Anket sonuçları, Avrupa'daki genel nüfusun yüzde 87'sinin iyi iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının insanların emekli olmadan önce daha uzun süre çalışmasına yardımcı olduğuna inandığını ortaya koyarken, Türkiye'de nüfusun yüzde 91'inin emekli olmadan önce insanların daha uzun süre çalışmasına yardımcı olacak nitelikte iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının işyerlerinde önemli olduğunu düşündüğünü gösteriyor.
Endişenin en yüksek olduğu ülke Yunanistan
Söz konusu araştırmanın uygulandığı ülkeler arasında endişenin en yüksek olduğu ülke, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle, yüzde 93 ile Yunanistan oldu. Araştırma sonuçları, Türkiye'de çalışmaya katılanların yüzde 49'unun insanların daha uzun süre çalışabilmesi için işyerlerinde iyi iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının önemli olduğuna inandıklarını, yüzde 85'inin ise Türkiye'nin ekonomik açıdan rekabetçi olabilmesi için işyerlerinin iyi bir iş sağlığı ve güvenliği uygulamasını takip etmesi gerektiğini düşündüklerini gösteriyor.
Ankete ilişkin bir değerlendirme yapan İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer, araştırma sonuçlarının, Avrupa ülkelerine benzer şekilde Türkiye'de de işe bağlı strese maruz kalan çalışan sayısının önümüzdeki yıllarda artacağına dair işaretler verdiğini, stresin, çalışma hayatının dinamik yapısı ile doğrudan bağlantılı olduğu göz önünde bulundurulduğunda araştırma sonuçlarının şaşırtıcı olmadığını belirtti.
Türkiye'de özellikle monoton çalışmanın yoğun olduğu sektörlerde, belirli bir sürede belirli sayıda üretim yapılmasını gerektiren parça başı üretim işlerinde sürekli olarak işin başında durulmasını ve kontrolünü gerektiren işler ile bankacılık, vergi daireleri, sağlık sektörü gibi alanlarda çalışma şekillerinde çalışanların maruz kaldığı stresin diğerlerine göre daha yüksek seviyelerde olduğuna dikkati çeken Özer, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarını yaygınlaştırarak, çalışma ortamlarında gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayarak, ilgili tüm tarafların eğitimlerini sürdürerek stres de dahil iş sağlığı ve güvenliği kapsamında ele alınabilecek tüm konularda çalışmalar yürüttüklerini kaydetti.
ALTIN'NIN YÜKSELİŞİ HİNDİSTAN'A BAĞLI
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE]EKOFİNANS.COM -Altın
talebinde beklenen artış fiyatların 1700'lü rakamlara ulaşmasına
neden olabilir.
Önceki gün, küresel piyasalarda yaşanan yükseliş hareketinden sonra Asya Piyasalarında beşinci gününe giren düşüş eğilimi de yerini yukarı yönlü harekete bırakıyordu. Çarşamba günü Avrupa Merkez Bankasının borç krizi yaşayan ülkelerin tahvillerini alabileceği haberlerinin ortaya atılması ise İtalya ve İspanya’nın tahvil faizlerini bir miktar aşağı çekiyordu.
Avrupa piyasaları geçtiğimiz güne hafif alıcılı bir havada açılış yaparken Portekiz borsasında işlem gören Banco Espirito Santo’nun verdiği bedelli sermaye artırımı kararı önce Portekiz borsasında sonrasında ise Avrupa borsalarında aşağı yönlü baskı oluşturuyordu. AMB’nin açıklamasından sonra bir miktar gevşeyen tahvil faizleri ise gün içinde tekrar artmaya devam ederken İtalya tahvil ihalelerinde hedeflenen borçlanma miktarına erişiyordu.
ABD piyasalarında ise veri akışının yoğun olmasından dolayı bekleyiş hakimdi. Gün içinde açıklanan verilerden olan işsizlik başvuruları verisi beklentinin üzerinde artarak piyasalarda olumsuz havaya neden oluyordu. Öte yandan, yine gün içinde açıklanan verilerden olan dış ticaret dengesinin beklenenin üzerinde bir seviyede daralması yatırımcıların risk iştahını arttırıyor ve piyasalar tekrar yukarı yönlü hareket hakim oluyordu.
Yurtiçinde ise yukarı yönlü açılış yapılarak 61000 seviyesi test ediliyor fakat sonrasında gelen satış dalgası ile 60400 seviyesine kadar geri çekilme yaşanıyordu. İkinci seansta yatay bir seyir izleyen endeks ABD’den gelen olumlu verilerin etkisiyle tekrar yükselişe geçiyor ve günü 60890 puandan kapatıyordu.
Çarşamba günü Merkez Bankasının istisnai gün uygulaması sonrasında 1.82 seviyesine yaklaşan Dolar/TL kurunda bir miktar gevşeme yaşanmıştı. Geçtiğimiz güne baktığımızda Dolar/TL kurundaki gevşemenin sürdüğünü ve 1.7950 seviyesinden günlük kapanış gerçekleştiğini görmekteyiz. Şu an için 1.79 – 1.82 fiyat aralığının geçerli olduğu kurda Merkez Bankasının istisnai uygulamaları devam etmesi durumunda 1.79’un altında 1.77 bölgesine doğru hareket edilecektir. Dolar/TL kurunun yönü açısından, Fed tarafındaki gelişmelerin ve Merkez Bankası uygulamalarının dikkatle takip edilmesi gerekiyor.
ABD’de işsizlik başvuruları ve dış ticaret verilerinin duyurulmasından önce Fed tarafından gelen açıklamalardan parasal genişleme çıkarımı yapılıyor ve bu gelişme sonrasında, altın fiyatında yukarı yönlü bir baskı oluşuyordu. Günü, 1675 seviyesinin hemen altında kapatan altın fiyatında 24 Nisan’da Berkanke’nin yapacağı açıklamalara odaklanılmış durumda. Bernanke’nin açıklamalarıyla aynı dönemde Hindistan’daki grevin bitecek olması, altın talebinde artışa neden olacağından 1700’lü rakamlar tekrar gündeme gelebilir. Bu kapsamda takip edeceğimiz direnç seviyeleri 1675, 1685, 1700 olacaktır.
Endeks tarafında, 61000 seviyesinin test edilip geçilememesi satış baskısına neden olurken ABD kaynaklı haberler ile tekrar 61000 direnç seviyesine yakın bir kapanış gerçekleşiyordu. 61000 – 63000 kanalına dönmek isteyen endekste gün içinde yine 61000 seviyesi test edilecektir. Bugün açıklanacak olan Almanya, İtalya ve ABD TÜFE oranları piyasaların yönü açısından önemli olacağı gibi küresel ekonominin gidişatına yönelik ipuçları verecektir. Endekste takip edeceğimiz seviyeler ise destek; 60400/200, 60000, 59800 direnç; 61000, 61700 ve 62000 olacaktır.
DOĞALGAZ FİYATLARINA AYAR GELECEK!
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN SONRAKİ
SAYFAYA GEÇİNİZ…
[PAGE]EKOFİNANS.COM -
Enerji Bakanı Taner Yıldız, doğalgazda hibenin mümkün
olamayacağını ama yeni bir sistem üzerinde çalıştıklarını
söyledi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ''Doğalgazda daha fazla kullanan ile daha az arasında bir fiyat kademelendirmesi üzerine çalışmalarımız sürüyor. Bu, çok kullananın belki daha çok ödeyeceği bir mekanizma olabilir'' dedi.
Bakan Yıldız, enerjideki son gelişmelere ilişkin TEİAŞ Gölbaşı Sosyal Tesisleri Lokali'nde düzenlediği basın toplantısında, doğalgaza yapılan zammın bir gereklilik olduğunu belirterek, yapılan zamma CHP yönetimi tarafından yapılan eleştirilerin haksız olduğunu söyledi.
DOĞALGAZI ÇOK KULLANAN DAHA ÇOK ÖDEYECEK!
Doğalgazın ithal edilen bir kaynak olduğunu, fiyatının da dışardan belirlendiğini vurgulayan Taner, şunları kaydetti:
''Doğalgaza zam yapılmasaydı artan girdi maliyetleri bütçeye yük olacağı için doğalgaz kullanmayanlara da sirayet edecekti. Bu durum benzinde de geçerli. Zam yapılarak aracı olmayanların bu mali yükü hissetmemeleri isteniyor. Doğalgazın ihtiyaç sahibi vatandaşa bedelsiz verilmesi söz konusu değil. Yerli kaynağımız kömürde bunu yapıyoruz ama doğalgaz ithal bir kaynak. Doğalgazda hibeden ziyade, daha fazla kullanan ile daha az arasında bir fiyat kademelendirmesi üzerine çalışmalarımız sürüyor. Bu, çok kullananın belki daha çok ödeyeceği bir mekanizma olabilir.''
Petrol gibi doğalgazda da kaynakların çeşitlendirilmesi çalışmalarının sürdüğünü ifade eden Yıldız, bu doğrultuda Irak'tan doğalgaz alınması için önemli adımlar attıklarını dile getirdi.
Bakan yıldız, Türkiye'nin Irak sınırına yakın bir yerde kurulacak santral sayesinde bu ülkeye elektrik satışının yapılacağını bildirerek, ''Irak'ın kuzeyine sınırda kuracağımız santralle elektrik vereceğiz, onlar da bize doğalgaz verecek. Bu konuda şeffaf bir süreç söz konusu olacak. İhaleyi kazanan firma doğalgazı getirmekle görevlendirilecek'' diye konuştu.
28 ŞUBAT SÜRECİ
Bakan Yıldız, 28 Şubat Soruşturmasına dair ise ''O dönem, halkın hisleriyle çok ciddi bir biçim oynandığı dönemdi. Ben bu süreci Türkiye'nin normalleşmesi için atılan adım olarak görüyorum'' dedi.