En çok O'nu düşünüyorum son iki gündür…
Başka bir şeyi değil…
Bir derdim var, onun dışında hiçbir şeyi takmıyorum…
Bu ülkede kendilerinden olmayanlara, kaşlarını çatarak işaret
parmaklarını sallayanlara da, dış basına ülkesini şikâyet etmeyi
alışkanlık haline getirenlere de, daha dün Avrupa Parlamentosu"nun
önünde “ ülkemizde Müslüman çoğunluk da gayrimüslimler gibi dinini
özgürce yaşayamıyor” diye ayıp edene de, üstelik bu sözü sarf
edenin bu ülkenin Dışişleri Bakanı olmasına da hiç mi hiç
aldırmıyorum…
Acaba bugün meclis kürsüsünden kim kime küfredecek, kim kimin
açığını ortaya çıkarmak için uğraşacak, kim kime öfke püskürecek
diye düşünmüyorum bile…
Zaten telekulak olayını çoktan unuttum… Nasıl olsa yirmi bir gün
sonra unutacağımdan önceden unutmayı uygun gördüm…
Ha telekulak demişken…
İktidarın “sindirme operasyonunun” tam da istedikleri gibi
işlediğine değinmeden edemeyeceğim…
Onu da takmıyorum… Değindim sadece…
“Ankaralılar 21 gündür bilmeden Kızılırmak"ın suyunu içiyor”
diyerek kıs kıs gülen Belediye Başkanı"nın, önündeki bardaktan
Kızılırmak markalı (!) suyu içmesiyle de, bunu 21 gündür halktan
neden gizlediğiyle de ilgilenmiyorum…
Ya bir şey olsaydı Ankaralılara, o zaman da göğsünü gere gere,
keyifle gülerek “yirmi bir gündür Kızılırmak suyu içiyordunuz ondan
oldu” diyebilecek miydi? Ya da bir şey olsaydı, olanlara rağmen
Aksaray Belediye Başkanı gibi musluktan su doldurup bardağına, şov
yapabilecek miydi diye sormuyorum da…
Antalya"da ortaya çıkarılan, daha doğrusu katliamı
gerçekleştirdikten sonra nereye gömdüklerini hatırlayamadıklarından
olacak, kazı yaparken ortaya çıkan toplu köpek mezarında bulunan,
boyunlarındaki tasmalardan da anlaşılacağı üzere sahipsiz olmayan
yavru köpeklerle, anneleri, babaları da değil derdim…
Her dört saatte bir cinayet işlenen ülkemizde, internette ölüm
kusan, işleyeceği cinayetin şeklini belirlemek için anket yapan
anne katili ve bu anketteki seçenekleri oylayanlar da umurumda
değil…
Bugün bir tek derdim var…
Tek düşüncem…
Beni ilgilendiren tek şey…
3–8 Haziran arasında Japonya ziyareti yapacak olan
Cumhurbaşkanı"nın eşi Hayrünnisa Gül kimono giyecek mi?
Türban kimononun üstünde nasıl duracak?
Japonya"da da kimono üstü türban modası başlar mı?
Ya da kimono âdeti Türkiye'ye sıçrayacak mı?
Sıçrarsa, bundan böyle de “Türkiye Japonya oluyor” diye mi
konuşacağız…
Belki de Japonlar konuşurlar, “Japonya Türkiye mi oluyor”
diye…
Böyle sorularım var kendi kendime sorduğum…
Böyle büyük bir derdim var…
Sanki takacak başka sorun mu var?