Tehlikeli terörist diyen yazar kim?
Abone olİlker Başbuğ'un tutuklanması medyada geniş yankı buldu. Peki köşe yazarları kararı nasıl yorumladı?
İlker Başbuğ'un tutuklanması kamuoyunu sartsı. İlk kez bir
Genelkurmay Başkanı cumhuriyet tarihinde sivil mahkeme tarafından
tutuklandı. Medya dünyası da olaya geniş yer ayırdı. Gazetelerin
birinci sayfaları Başbuğ haberleriyle doluydu.
Başbuğ'a yöneltilen suçlama "terör örgütü yöneticiliği" olunca, kimi yazarların tepkisi de çok sert oldu. Kararı kimileri "sivilleşmenin zaferi", "militarizmin sonu" olarak gören de vardı, "terörist başı" diyen de... Melih Aşık "tehlikeli terörist" başlığını attı. 28 Şubat'ın ve Demirel'in yargılanmasını isteyen de çıktı. İşte yazarların değerlerdirmeleri:
Nagehan Alçı (Akşam): Sivilleşmenin zaferi
Bugün, yani 6 Ocak 2012 Türkiye için bir milat. Bugün bu ülkede
ilk kez eski bir genelkurmay başkanı, hükümet hakkında olumsuz
propaganda siteleri kurdurmaktan, darbe ortamı hazırlamaktan ve
eylem planları kaleme aldırmaktan sorgulandı ve tutuklandı. Bu
sivilleşmenin zaferidir! Bu hukukun önünde eşitliğin zaferidir! Bu
demokrasinin zaferidir!
Olanlara bakıyorum da... İlker Başbuğ'un şüpheli sıfatıyla adliyeye
gitmesi. Saatler süren ifade. Tutuklama talebiyle mahkemeye sevk.
Mahkemede geçen saatler. Sabaha karşı açıklanan karar. Başbuğ'un
cezaevine götürülüşü... Son derece iç burkucu bir
tablo! Keşke, diyorum, keşke böyle olmasaydı. Keşke bu
ülkenin ordusunun içine yerleşmiş darbecilik alışkanlığı bazı
komutanlarımızı böyle esir almasaydı. Keşke İlker Başbuğ bu ülkeyi
halkından korumaya çalıştığını ve sivil iradeyi hiçe saydığını ve
bunların demokratik hukuk devletlerinde ağır bir suç olduğunu
zamanında görseydi...
Yılmaz Özdil (Hürriyet): Maval okuma Nutuk
oku
Bunların Genelkurmay Başkanı'nın harbi teröriste
"terörist demeyelim" dediği ülkede... Terörle
mücadele eden Genelkurmay Başkanı'nın "terör örgütü
elebaşı" diye tutuklanması normaldir.
İlker Başbuğ, terörist.
Öbürleri, terörişko.
Terörist babasının, TBMM'de "gerilla şehit kabul edilsin,
ailesine tazminat ödensin" dediği dakikalarda... Hapisteki
milletvekili, efsane komutan Engin Alan'ın eşi hakkında mahkemeye
hakaretten suç duyurusunda bulunulması kadar normaldir.
Hizbullah bırakılırken, profesörlerin, gazetecilerin içeri
tıkılması... Kurdukları iddia edilen silahlı terör örgütünün henüz
kimseyi yaraladığı bile görülmemişken, Kuddusi Okkır'ın, Türkan
Saylan'ın, İlhan Selçuk'un, Uçkun Geray'ın, Erhan Göksel'in, Kaşif
Kozinoğlu'nun vefat etmesi, Yarbay Ali Tatar'ın, Albay Berk
Erden'in, terörist kurşunuyla tekerlekli sandalyeye mahkûm olan,
devlet övünç madalyalı Albay Abdülkerim Kırca'nın kendi canına
kıyması, kalanların çoğunun kahırdan kanser olması, anormal
midir?
Sedat Ergin tutuklamanın şifresini yazdı. Melih Aşık'ın inanılmaz tepkisi... Sonraki sayfada
[PAGE]
Sedat Ergin (Hürriyet) Orgeneral Başbuğ’un tutuklanmasının şifreleri
ORGENERAL İlker Başbuğ 29 Ağustos 2008 tarihinde Genelkurmay
Başkanı olarak göreve başladığında, başına geçtiği karargâhın Bilgi
Destek bölümünün server'lannda bulunan 46 haber sitesinin
kapatılması yolunda bir talimat vermiş olsaydı, kuvvetle
muhtemeldir ki, önceki gün Beşiktaş Adliyesi'nden içeri adım
atmasını gerektiren bir durum yaşamayacaktı.
Orgeneral Başbuğ, önceki gece verdiği hâkim ifadesinde, "kendi
döneminde bu sitelerde hiçbir işlem yapılmadığını" belirtiyor.
Komutanlığı döneminde bu sitelerin hiç güncellenmemiş olması, 2009
Şubat ayında kapatılmalanna kadar geçen sürede server'larda
seçilmiş hükümet aleyhindeki yayınlardan oluşan bir külliyatın
bulunduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Melih Aşık (Milliyet): Tehlikeli terörist!
“Darbeye teşebbüs ve terör örgütü kurmak ve yönetmek!”
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ önceki gün bu gerekçelerle
tutuklandı.
Ülkenin, ordunun ve NATO’nun en gizli sırlarına vakıf olmuş... 500
bin kişilik silahlı kuvvetlerin komutanı... Emrinde yarım milyonluk
silahlı örgüt varken hükümeti devirmek için bu örgütü
kullanmıyor... Ayrı bir terör örgütü kuruyor... Her anı gözaltında
olan komutanın böyle bir örgüt kurduğundan ve yönettiğinden
yıllardır işbaşında olan iktidarın haberi olmuyor... MİT’in,
Emniyet İstihbaratı’nın ruhu duymuyor... Ne zaman ki komutan emekli
oluyor... Bu müthiş gerçek o zaman tespit ediliyor... Savcılık,
bilgi ve belgeleri topladıktan sonra komutanı tutuklama istemiyle
mahkemeye sevkediyor.
Mahkeme savcıdan gelen bilgi ve belgeleri inandırıcı bulmuş olacak
ki... Tutuklama kararını hiç beklemeden veriyor.
Yabancı ülkelerin savunma bakanları, generalleri, genelkurmay
başkanları kimbilir nasıl şaşırmışlardır olayı duyunca...
Öyle ya gelip elini sıktıkları ve yıllarca en gizli bilgileri
paylaştıkları orgeneral emekli olunca terörist çıkıyor. Dışarda bir
dakika daha kalması tehlikeli görülüyor. Hemen tutuklanıyor. Kim
şaşırmaz?
Bir de şunu düşünmezler mi?
Türkiye öyle bir devlet ki... Rütbeli general bile terörist
çıkabiliyor...
Demek bu ülkede istihbarat örgütleri çalışmıyor... Demek devlet
çökmüş...
Böyle ülkeye kim güvenir? Kim sırlarını paylaşır? Kim ciddiye
alır?
Başbuğ peşinen suçlu gösterilmemeli, itibarı kırılmamalı, tutuksuz
yargılanmalıydı...
Başbuğ'dan sonraki adım ne? Ahmet Hakan neden tatmin olmadı? Ayrıntılar sonraki sayfada
[PAGE]
Ahmet Hakan (Hürriyet): ‘Başbuğ tutuklandı’ cümlesinin mesajı ne?
"Biz icabında genelkurmay başkanlarını da tutuklarız, ayağınızı
denk alın" sonucunu çıkardım.
Neden peki?
Neden "Oh ne güzel! Genelkurmay başkanlarının da tutuklanabildiği
günleri gördük. Çok şükür.
Sonunda biz de bir İsveç / Norveç oluyoruz, sonunda biz de en
azından Yunanistan kadar olabiliyoruz" demedim / diyemedim?
? ? ?
Cevap veriyorum:
¦ Uludere'de meydana gelen facianın sorumlulannın üzerine herkesi
tatmin edecek bir şekilde gidilmediği müddetçe...
¦ Zaten her tarafından dökülen bir iddianamenin, savunmalarla iki
seksen uzatılmasına rağmen verilen "tutukluluğun devamına" karan
orada öylece durduğu müddetçe...
- ¦ İfade Özgürlüğünün sınırları operasyonlarla, tutuklamalarla,
kaba ya da incelikli çeşitli yöntemlerle sınırlandırıldığı
müddetçe...
¦ Kürt sorununun çözümünde güvenlik politikalarına abanıldığı
müddetçe...
¦ İtiraz edenin, muhalefet yapanın, farklı görüşte olanın içine
"acaba başıma bir iş gelir mi?" kuşkusu düştüğü müddetçe.. t
Genelkurmay başkanlarının tutuklanması, "dokunulmaz olana da
dokunuluyor" duygusu yaymaz.
"Ona bile dokundum.
Düşün! İstesem kimlere dokunabilirim" duygusu yayar.
? ? ?
Özgürlük ve demokrasinin alıp başını gittiği bir ortamda...
Genelkurmay başkanlarının da tutuklanabiliyor olmasından müthiş bir
huzur, muazzam bir eşitlik duygusu ve acayip rahatlama çıkar.
Özgürlük ve demokrasinin sınırlandığı bir ortamda ise...
Genelkurmay başkanlarının da tutuklanabiliyor olmasından gözdağı
çıkar, "ayağınızı denk alın" uyarısı çıkar, "en iyisi hepiniz bize
teslim olun" mesajı çıkar.
Mahmut Övür (Sabah): Başbuğ'dan sonraki adım
Hukukun üstünlüğü hep sözdeydi ve silahı elinde bulunduranların
hukuku geçerliydi. 2007'de başlayan Ergenekon dava süreci bu durumu
değiştiren ilk adım oldu.
O sürece karşı öyle bir direniş sergilendi ki bazen toplumun
kafasında "Bu iş fazla sürmez. Sonuna kadar
gidilmez" kanaati oluştu. Susurluk'a, 28 Şubat'a, hatta 27
Nisan e- muhtıraya dokunulmaması algısı yaratan da bu gizli
kanaatimizdi.
Şimdi, yakın bir dönemde genelkurmay başkanlığı yapan
Başbuğ'un tutuklanması, bize Susurluk Skandalı'nın
da 28 Şubat sürecinin de üzerine gitme fırsatı verdi. Kime uzanırsa
uzansın, kelli felli siyasetçilerden balans ayarcısı askerlere,
hepsinin üstüne gidilebileceğini gösterdi. Türkiye korku duvarını
aşmış oldu böylece.
Aslında son dönemde sessiz ama derinden atılan adımlar da bu
gidişatı tamamlıyor.
Sadece asker kişilere değil, darbelere destek veren sivillere
yönelik yargı sürecinin işliyor olması bu açıdan önemli...
Bedrettin Dalan'ın mal varlığına el konulması,
Mehmet Haberal'ı kurtarmak için girişimler yaptığı
iddiasıyla eski bir bakan ve çocuklarıyla ilgili soruşturma
açılması, yargının işin peşini bırakmadığını gösteriyor.
Birkaç gün önce önemli bir değişim daha oldu. Medyada
"Askerin kalbi MİT'e bağlandı" başlıklarıyla
Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı'nın MİT'e devredildiği
yazıldı. Arkasından MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın
basınla buluşmasında MİT'in yeniden yapılandırıldığı ve bütün
istihbaratın tek merkezde toplanacağı bilgisi yer aldı.
Bunlar Türkiye'nin yeniden yapılandığının işareti. Bundan sonra
darbelerden medet umma yerine siyaset ön plana çıkacak ve herkes
daha çok hukuk, daha çok demokrasi isteyecek.
Altan Başbuğ olayında neden Uludere'yi hatırlattı? Hasan Cemal kararı böyle karşıladı.. Sonraki sayfada
[PAGE]
Hasan Cemal: (Milliyet): Artık bu ülkede Genelkurmay başkanları da hesap veriyor!
Düşünebiliyor musunuz?
Komutanlar ya da büyük paşalar, Genelkurmay’da düğmeye basıyor ve
kurdurdukları internet sitelerinde iktidar partisi, cumhurbaşkanı,
başbakan hakkında kara propaganda yaptırıyorlar.
Genelkurmay bünyesindeki bu sitelerde, iktidar partisini
kapattırabilmek için yalan haberler uçuruluyor.
Ne denir ki?
Akıl alır gibi değil.
Kabul edilebilir hiçbir yanı yok.
Eğer hukukun üstünlüğü diyorsak, eğer demokrasi diyorsak, internet
andıcı olayı bunların yerle bir edilmesidir.
Sadece bu dava bile, askerin bu ülkede nasıl boğazına kadar
siyasete battığını ve bundan tümüyle temizlenmeden hem kendisinin,
hem de demokratik rejiminin düzelmeyeceğini göstermektedir.
Davanın bir numaralı sanığı olarak halen tutuklu olan eski
Genelkurmay İkinci Başkanı ve Birinci Ordu Komutanı emekli
Orgeneral Hasan Iğsız’dan başlayarak hapiste olan bazı asker
kişiler, zamanın Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u da işaret
etmektedirler.
Hasan Iğsız Paşa, ‘internet andıcı’nın Başbuğ Paşa’ya sunulup
sunulmadığını bilmediğini savcılıkta belirttikten sonra, şu
eklemeyi yapmak mecburiyetini hissetmiştir:
“Sunulmadan yapılmaz!”
Sözü uzatmak yersiz:
İlker Başbuğ Paşa’dan internet andıcı konusunda hesap
sorulmalıdır!
Ahmet Altan (Taraf): Başbuğ, Uludere ve şeffaflık
Nedense, AKP böyle bir şeffaf sistem kurmaya yanaşmıyor, Ergenekon’u, Balyoz’u, andıçı yakalıyor, sorumlularını yargı önüne çıkartıyor ama o suçların içinde beslenip büyüdüğü karanlık sistemi yok etmiyor, şeffaflaştırmıyor.
Hrant Dink’in, Behçet Oktay’ın ölümlerinin üstüne gitmiyor, Uludere katliamının hesabını halkına vermiyor.
Bugün AKP “devletin yöneticisi benim” diyor güvenle, bu, aynı zamanda, “yaşanan her şeyin sorumlusu da benim” demek.
Bu sorumluluğun bir suça dönüşmesini önleyecek tek yöntem “gerçek bir hukuk sistemi” kurmak, halkın devleti denetleyebilmesini sağlamak, hiçbir suçun üstünü örtmemektir.
AKP, bu ülkeyi değiştirme, yeni bir sistem kurma şansına ve gücüne sahip, bunu yapmıyorsa gücü olmadığından değil, “karanlığın verdiği olağanüstü iktidar duygusundan” hoşlandığı için yapmıyordur.
Ama bu çok tehlikeli bir iktidar.
İğfal edici bir iktidar.
Suç yaratmaya çok müsait bir iktidar.
Herkesin güvende olacağı şeffaf bir hukuk düzeni kurmak yerine, hiç kimsenin güvende olmadığı karanlık bir yapıyı sürdürmek, insanın geleceğini ciddi biçimde tehlikeye atar.
Hayat hızlı değişir çünkü.
Ve, Türkiye gibi lanetli bir dönme dolaba benzeyen ülkede hiç kimse ama hiç kimse güvende olamaz.
İki tarafa karşı duran yazar kim? Mehmet Altan Başbuğ'un hatasını açıkladı. Sonraki sayfada
[PAGE]
Can Dündar (Milliyet): Başaran şanlı olur, başaramayan zanlı
Velhasıl, ortada ne “demokrasi bayramı” var kutlanacak, ne de
devletin sonu manzarası, vahvahlanacak...
İki tarafında da olmak istemeyeceğimiz, çirkin bir ip çekme yarışı
bu...
Vesayet bitmiyor, el değiştiriyor.
O yüzden de, ne dünün cebbarlarına üzülmemizi beklesinler, ne de
bugünkülere destek vermemizi...
Çok şükür ki, iki dönemin andıçlarında da adımız var.
Çünkü dünün Başbuğ’larına ne kadar karşı idiysek, bugünün
başbuğlarına da aynı şekilde karşıyız.
Mehmet Altan (Star): Orgeneral Başbuğ nerede yanlış yaptı?
Bizim Genelkurmay bugüne kadar ‘siyasi parti’ gibi davrandığı
için Harp Akademileri’ndeki subayları da ‘iktisat’ ve ‘dünya
sistemini’ anlamaya yönelik değil, ‘Ergenekon sanığı’ iktisat
hocalarının propagandalarıyla eğitir...
Yoksa iyi bir eğitim almış bir kurmayın bu anlattıklarımı
görmemesine imkan yok...
Göremeyip, ısrarla yanlış yaptığın vakit hayat insanı
cezalandırıyor...
***
Başta söyledim...
İktisat bilmek pek bir işe yaramaz ama bilmemek büyük bir eksiğe
neden olabilir...
Genelkurmay’a, kurmaylara doğru dürüst iktisat öğretin...
Orgeneral Başbuğ’un yanlışı da uluslararası ekonomiyi doğru dürüst
okuyamaması, yeterince çözememesi oldu... ‘Askeri cumhuriyet’lerin
çöküşe geçtiğini, demokratikleşme mecburiyetini göremedi...
Terörist suçlamasına tepki gösteren yazar kim? Kekeç hangi siyasetçiyi işaret etti? Sonraki sayfada
[PAGE]
Güngör Mengi (Vatan): Terörist başı!
Sanki sabahtan itibaren her şeyi tutuklanan bir Genelkurmay
Başkanı’nın hapse atıldığını görmek isteyen bir güç kontrol
ediyordu.
Bu olayı Türkiye’de demokratikleşmenin memnuniyet verici bir
göstergesi diye pazarlayanlar, adil ve bağımsız yargı düzenine
sahip bulunmayan bir ülkede demokrasi olamayacağını unutan veya
kasten saklayan insanlardır.
Başbuğ’a yöneltilen terör ve darbe suçlamalarını kamu vicdanı haklı
bulmayacaktır.
Genelkurmay başkanının bile tutuklanması, ülkedeki adalet ve
eşitliğin değil, herkese gözdağı vermek uğruna bir genelkurmay
başkanının bile kolayca harcanabileceğinin delilidir.
Gerekiyorsa yargılansın; ama niçin ille tutuklama?
Ahmet Kekeç (Star): Başbuğ tutuklandı... Darısı kimin başına?
Kendilerini Cumhurbaşkanı seçtirip “dokunulmazlık” kazansalar da, hukuk yakalarına yapışıyor...
Kenan Evren ve arkadaşları “yargılanacaklar” mesela...
Haklarında iddianame tanzim edildi, yakında mahkemeye sunulacak.
Hemen, “Darısı, postmodern darbecilerin başına” diyelim ve bekleyelim...
Ki, aralarında Başbakan’a “Pez...” diye saydıran tümgeneraller, “Biz bu ülkeyi 10 milyon devraldık” diyen orgeneraller, basın ve yargı üzerinde baskı kuran Genelkurmay İkinci Başkanları, “deri savaşı” yapan sivil toplum önderleri, “ikna odaları” kuran rektör yardımcıları ve bol miktarda gazeteci var...
Bir “28 Şubat soruşturması” başlar mı?
Başlarsa, Beethoven dinletilerinde kendinden geçip “İşte çağdaş Türkiye tablosu” diye ünleyen mütekait siyasetçiler de “kapsam içine” alınır mı?
Merak...
Ben, daha çok, hakkımda 100 küsur suç duyurusu yapan generali merak ediyorum.
Hayır, müşteki olmayacağım.
İlhan abi “işkencecisini” affetmiş, beyaz bir sayfa açmıştı...
Ben de “suç duyurucumu” affediyorum.
Fakat, sair cürümlerinden dolayı yargıya toslar mı? Onu bilemem...