Tehlike Tuzla ile sınırlı değil
Abone olTuzla'da bulunan zehirli variller ile gündeme gelen kimyasal atıklarda tehlike aslında daha büyük.
Uluslararası çevre örgütü Greenpeace Akdeniz Ofisi Toksik
Maddeler Kampanya Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, Tuzla'da bulunan
gömülü varillerle görünür hale gelen kimyasal tehlikenin,
Türkiye'de çok daha büyük boyutlarda olduğunu söyledi.
Tuzla'da ortaya çıkan durum karşısında, kimyasal atık sorunun
çözümü konusunda gösterilen yaklaşımın da en az mevcut durum kadar
tehlikeli olduğunu savunan Dökmecibaşı, Türkiye'nin atık yakma
tesisleri yerine atık düzeyini minimuma indirecek ve atıkları
ekonomiye geri kazandıracak stratejiye ihtiyacı olduğunu
belirtti.
Dökmecibaşı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'deki
kimyasal atık sorununun, bugün için Tuzla'da görünür hale gelenin
çok üzerinde olduğunu iddia etti. Türkiye'de bu konudaki en büyük
eksikliğin ve Tuzla'da ortaya
çıkan durumun nedeninin, kimyasal atık oluşumunda hiçbir kontrol
mekanizması bulunmaması olduğunu dile getiren Dökmecibaşı, şunları
kaydetti:
''Bugün Türkiye'de, sanayi üzerinde kontrol sağlayacak denetim yok.
İkincisi tehlikeli atıklarla ilgili envanter çalışması yok.
Türkiye'deki ürün imalatında ham madde olarak neyin içine ne kadar
tehlikeli madde giriyor, bununla ilgili envanter çalışması yok.
Türkiye'deki sanayi büyük ölçüde küçük ve orta büyüklükteki
işletmelerden (KOBİ) oluşuyor ve bu sanayi kuruluşları, defa ruhsat
alırken denetimden geçiyorlar. Bu noktadaki en trajikomik yanı da
Türkiye'nin en büyük sanayi bölgelerinden biri olan Aliağa'da geçen
yıl yapılan araştırma ortaya koydu. Bu araştırmayla Aliağa'daki
tesislerin yüzde 50'sinin ruhsatsız olduğu ortaya çıktı. Ruhsatı
olmayan, ÇED raporu olmayan sanayi veya bu konuda yetkili
kuruluşlardan değil, belediyelerden izin almış sanayi. İstediği
gibi üretim yapılıyor. Ne üretiliyor, sonuçta ne çıkıyor
bilen yok.''
''TEHLİKE TUZLA İLE SINIRLI DEĞİL''
Dökmecibaşı, bu görünüm altında tehlikenin ya da atıkların toprağa
gömülmesi, derelere salınması gibi durumların Tuzla ile
sınırlandırılmasının mümkün olmadığını ifade ederek, ''Türkiye'de
sadece Tuzla'da değil, çok sayıda yerde atık mezarlığı var''
dedi.
Bu durumu, yetkili kurum ve kuruluşların açıklamalarından da
anlamanın mümkün olduğunu ifade eden Dökmecibaşı, şöyle
konuştu:
''Türkiye'de ortaya çıkan yıllık kimyasal atık miktarı hakkında
bakanlık, Kimya Sanayicileri Derneği, İzmit Atık ve Artıkları
Arıtma, Yakma ve Değerlendirme A.Ş (İZAYDAŞ) başka başka rakamlar
veriyor. Oysa bu kurumlar bu konuda en fazla bilgi sahibi olması
gereken üç önemli kurum. Yani biz daha ne kadar tehlikeli atık
çıkardığımızı bilmiyoruz. Sorunun daha başında ne olduğunu
bilmezseniz çözüm de getiremezsiniz.''
ATIK SORUNUNA KARŞI TEMİZ ÜRETİM MODELİ
Dökmecibaşı, Türkiye'de bugün için sorunun kendisi kadar, devletin
çözüm yaklaşımının da tehlike taşıdığını ileri sürdü. Türkiye'de
devletin atık politikası bulunmadığını savunan Dökmecibaşı, bu
nedenle de ''Sanayi üretiminde tehlikeli atık elbette çıkar. Bunun
için yapacak bir şey yok. Atık sorunu çözmek için yatırım yapmak
gerekir'' denilerek, yakma tesisleri ya da gömme alanlarını çözüm
olarak gösterildiğini söyledi.
Dökmecibaşı, Greenpeace olarak kimyasal atık sorununa
yaklaşımlarının bertaraf yönünde olmadığını belirterek, şöyle devam
etti:
''Biz bakanlığa yıllardır, Türkiye'nin çok ciddi atık stratejisi
geliştirmek zorunda olduğunu söyledik. Bu sorunun çözümü atıkları
yakmakla gömmekle olmaz, sanayiyi temiz üretim yollarına teşvik
ederek olur. Türkiye aslında bu konuda şanslı ülke. Türkiye'deki
sanayi henüz gelişme aşamasında, önünde böyle şansı var. Sanayi
kuruluşları bu yönde teşvik edilebilir. Yoksa atıkları İZAYDAŞ'ta
yakmak çözüm değil.
Yaktığınız zaman çok daha tehlikeli atıklar ortaya çıkarıyorsunuz.
Türkiye'de atık yakma tesislerine değil, atık düzeyini minimuma
indirecek ve atıkları ekonomiye geri kazandıracak sistemlere
ihtiyaç var.''
Bunu yapmanın, atıkları bertaraf etmek amacıyla yapılması öngörülen
yatırıma kıyasla çok daha ekonomik olduğunu da vurgulayan
Dökmecibaşı, atık bertaraf tesisi kurmak için AB'den 40-50 milyon
avroluk yardım talebinde bulunulduğunu, halbuki bu paranın
yarısının temiz üretimi teşvik için kullanılması halinde
Türkiye'nin uzun vadeli çözüme kavuşabileceğini söyledi.
Banu Dökmecibaşı, şu an için Türkiye'nin tek atık yakma tesisi olan
İZAYDAŞ'ın bu nedenle hatalı yatırım olduğunu öne sürerek, ''AB'de
bir çok ülkede yakma tesisi yasaklandı. Onun yerine geri dönüşüm ve
tehlikeli atığı minimize etme gibi stratejiler geliştiriliyor. Biz
ise bu hataları en baştan tekrarlamaya çalışıyoruz'' dedi.