Bir kadın düşünün. Evli, 43 yaşında. Irzına, namusuna musallat
olmuş bir ırz düşmanı var. Tehditlerle, şantajlarla belli zaman
dilimlerinde bu kadına tecavüz ediyor. Canı her çektiğinde ya
kaçırıyor, ya da tehdit ederek bir izbe köşede kadının bedeninde
kendini tatmin ediyor.
Polise gidiyor, olmuyor. Savcıya gidiyor, yetmiyor. "Bize
nasıl tecavüze uğradığının belgesini getir" deniyor.
Koruma istiyor, verilmiyor.
Günün birinde tekrar tehdit edilince canınıza tak ediyor. Çekip
bıçağı adamı ense kökünden deşiyor, "Alın size kapı gibi
belge" diyor!
Aylarca kapısını aşındırdığı, "Beni koruyun, beni
kurtarın" diye neredeyse ayaklarına kapandığı polis ve
savcı hemen harekete geçiyor. Keklik avlar gibi şıp diye avlıyor ve
kodese tıkıyor. Tasarlayarak adam öldürme suçundan ömür boyu
hapisle yargılanıyor.
Hikaye burada bitmiyor.
Asıl bundan sonra başlıyor.
Devam edelim..
Çıkıyor hakimin karşısına, olanı biteni anlatıyor..
Ali Kalkan'ın Hatay'ın Dörtyol İlçesi'nde
portakal topladığı bahçede bekçilik yaptığını, bekçi kulübesinde
kendisine tecavüz ettiğini ve tecevüzün görüntüsünü çektiğini, eşi
ve ailesine göstereceği tehdidiyle birlikte olmaya devam ettiğini
belirtip şunları söylüyor:
"Sürekli beni telefonla tehdit ediyor, nereye kaçsam beni
buluyordu. Eşim durumu öğrenince kendisini öldürmeye karar verdi
ama bulamadı. 8-10 kez aynı şekilde tehdit ve şantajla bana tecavüz
etti. Nevşehir'e kaçtım geldi beni buldu. Savcılığa şikayetçi
oldum, tutuklanmadı. Dörtyol Cumhuriyet Savcılığı'nda da
şikayetlerim var. Hepsinden de delil yetersizliğinden takipsizlik
kararı verildi. En son beni çağırdığında bıçağı aldım, gittim
sırtından bıçakladım. Kaçtı ve ben de dönüp eve
geldim..."
Mahkeme başkanı kadını dinliyor, önce bir çenesini sıvazlıyor,
sonra dönüp sağındakine ve solundakine soruyormuş gibi yapıyor ve
kararı açıklıyor:
Beraat!
13 yaşındaki N.Ç. için "Onlarca
erkeğin altına kendi rızasıyla yatmış" diyen mahkeme,
nefsi müdaafadan dolayı serbest bırakıyor!
İlk etapta insanın, "Helal olsun o hakimlere ve
o mahkeme heyetine! İşte adalet budur bee!" diye haykırası
geliyor değil mi?
Ama değil işte...
Verilen kararın içinde adaletin "a"sının olmadığı,
serin kanlılıkla düşünülünce göze çarpıyor.
Nasıl mı?
Anlatayım...
Kararı veren hakimler, "Biz devlet olarak seni
koruyamamışız, hatamızı anladık. E sen de kendi adaletini kendin
tecelli ettirmişsin. Bu seferlik bizim hatamızı görmezden gel, biz
de senin cinayetini görmezden gelelim" diyor.
Bir başka mesaj daha veriyor.
Kadınlara, "Bakın biz herkesi koruyamayız kızlar. Siz siz
olun tecevüze uğramayın. Uğradıysanız, aklınız varsa kendi işinizi
kendiniz halledin, bizi uğraştırmayın" diyor.
Kısacası verilen kararla, demokratik hukuk devletinde hukuksuzluğun
başladığı mahkeme tarafından ilan ediliyor.
Şu anda bulunduğumuz ülkede kaç kadının tecavüze, tacize maruz
kaldığını bilmiyoruz. Acaba sperm fazlası yaratıkların bu iğrenç
saldırılarına maruz kalan kadınlar, birer ikişer sapıklarını
öldürmeye başlarsa ne olur diye düşünmekte yarar var
sanıyorum..
Yazdıklarım pek çoğunuzu mutlu etmeyecek biliyorum ama, Yargıtay'ın
bu skandal kararı onamaması tek dileğim..
Son olarak...
Bir kadına, "Tecavüze uğradıysan belgesini getir"
diyen savcı ve polisin nasıl bir belge istediğini çok merak ettim.
Sözlükte bu durumu eleştirecek uygun bir cümle bulamadım. Kafamda
da şekillendiremedim. Bu işlerin belgesi nasıl bir şeydir bilen var
ise beni de aydınlatırsa sevinirim!