Tecavüz sahnesi için izlenir
Abone olDoğa Rutkay, nisan ayının ilk haftası gösterime girecek olan korku filmi "Gen" için ne dedi?
Kaynak:
Haber: Elif KORAP
Nisan'da gösterime girecek "Gen" adlı korku filminin başrol
oyuncusu Doğa Rutkay "Film çekimlerine beş gün banyo yapmadan gidip
geldim. El ve ayak tırnaklarım ormandan fırlamış gibi oldu"
diyor.
Kendimden çok sevdiğim hiçkimse yok" diyor. Bana göre bu da onu
ilginç biri yapıyor. Çünkü bunu böyle söyleyebilmek, itiraf
edebilmek kolay değil. Hem de pek çok kişinin göz göre göre size
"gıcık" olacağını bile bile. Bunlar oyuncu Doğa Rutkay'ın sözleri.
Yanlış anlaşılmasın, başlık dalga geçmek için yazılmış değil. Zaten
Doğa Rutkay da kendisine bu şarkıyı söylememizi gülerek karşılıyor.
Rutkay'ı nisan ayının ilk haftası gösterime girecek "Gen" adlı
filmde başrolde izleyeceğiz. Gen'in yönetmeni herkesin bildiği üzre
Doğa Rutkay'ın sevgilisi Şahan Gökbakar'ın kardeşi Togan Gökbakar.
Rutkay'la, kısa bir bölümünde sevgilisiyle de rol aldığı film ve
kendisine olan sevgisi üzerine konuştuk.
MESLEĞİMİN ZİRVESİNDEYİM
- Doğa Hanım, tecavüz sahneniz hayvanca oldu mu? Durun
durun, bundan önce şunu sorayım: Bu filmde tecavüz sahnesi var mı?
Çıkan haberlerden tam anlayamadım da!
- Bu filmde tecavüz sahnesi var. Ama o tartışma aslında bu filmle
ilgili değildi. Herhangi bir film için "Tecavüz sahnesinde ben
kendim oynarım ve hayvanca olmasını isterim" dedim. Bu filmle
ilgili söylemedim. Evet, Gen filminin içinde bir tecavüz var. Ama
bu nasıl bir tecavüz sahnesi, rahatsız edici mi, erotik mi, gerici
mi hiçbir şey söylemeyeceğim. Sürpriz olsun. "Dönüş Yok" filmiyle
aynı rahatsızlığı içeren bir sahne de olabilir. Kimine daha da
itici, kimine çok başarılı gelebilir. Ben aktris olarak bu filmin
içindeki tecavüz sahnesinin çok gerekli, yerinde ve rahatsız edici
olduğuna inanıyorum. "Dönüş Yok" zaten tecavüz sahnesi üzerine
yapılmıştı. Bizimki öyle değil. O nedenle bu filme tecavüz
sahnesini görmek için gelinmemeli ama aynı zamanda da bu sahneyi
görmek için gelinmeli. Seyirciye bırakıyorum. Ben olsam giderdim
yani ne olmuş diye.
- Filminizi görmemiz için iyi bir neden söyler
misiniz?
- Çalışmadığım yerden sordunuz! (Gülüyoruz) Çok yalın anlatımı olan
bir sinema filmi bu. Sizi yormayacak, rahatsız etmeyecek bir film.
İyi bir hikayesi var. Bunun dışında da çok iyi oyunculukları olan
bir film. Başta kendim olmak üzere... Çok mütevazıyım bu konuda!
Oyuncular gerçekten bu işin hakkını verdiler. O yüzden, "Ne mutlu
Türküm" diyebilmek için Gen'i seyretmek gerek!
- Önyargılı olmak istemem ama bir "Türk korku filmi" olarak
"Gen"e gülme ihtimalimiz nedir?
- Valla biz sette hiç eğlenmedik, gerildik! Film gerçek bir
hastanede, geç saatlere kadar çalışarak çekildi. Senaryo ortada.
Güleceğinizi hiç sanmıyorum! Ben bir psikiyatristi oynuyorum.
Genetikle ilgili bir korku filmi. İzlerken rahatsız
olacaksınız.
- Korku filmleriyle nasıl bir ilişkiniz var? Hoşlanır
mısınız?
-Çok severim. Hatta annem bende bazı sağlık problemleri olduğunu
düşünmüş. Freddy'le, Hitchcock'larla büyüdüm ben. Hep gerilim ve
korku filmlerini izleyip kendi kendime o mimikleri ayna karşısında
deniyordum. Beni romantik aşk filmleri hiç heyecanlandırmadı,
gerilim, korku, aksiyon filmleri heyecanlandırdı. Çok film teklifi
aldım. İçimde bir şeyler hep beni engelledi. "Yapma, yapma" dedi.
Herhalde ben hep bu filmi beklemişim. Hayatta böyle şeylere çok
inanıyorum. İlk sinema filmim bir korku filmi oldu.
- Oyunculuk vasıflarınız aslında pek çok kişi tarafından da
takdir edilmesine rağmen bu kadar yıl sonunda ilk başrolünüzü
almanız, aslında yeterince yetenekli olmamanızdan mı kaynaklanıyor
yoksa şanssızlıktan mı?
-6 senedir tiyatro yapıyorum ve hep başrollerde oynuyorum.
Tiyatroda geldiğim nokta da ortada. Oyunum "27 Numara" kapalı gişe
oynuyor. Şu an tiyatro kariyerimin en tepesinde olduğumu
düşünüyorum. Tiyatro anlamında çok tatmin olduğum için oyunculuğun
diğer branşlarında atak davranma ihtiyacı duymadım. Televizyonda
başrol hedeflemedim. Ama bu filmde çok önem verdim rolüme. Hatta
kaşlarım ilk defa bu kadar kalınlaştı. Hiç maniküre, pediküre
gitmedim. Ayak ve el tırnaklarımla ormandan fırlamış gibiydim.
Çünkü normalde bana bakıyorsun French manikürümle şıkıdım bir
kızım. Bu kız öyle olamaz. Bu kız dağ başında bir hastanede
çalışıyor, hangi arada fön çektirecek? Bunları düşünerek beş gün
hiç yakınmadan sete gidip geldim.
- Sevgiliniz Şahan da oyunda deliyi oynuyor, değil
mi?
-Evet. Aslında oynuyor değil de konuk oyuncu diyelim. Dört
dakikalık filan bir rolü var.
- Şahan'a gülersek film berbat olur fikrine katılıyor
musunuz?
- Bir yerde tabii erkek arkadaşım, ortak bir hayat paylaşıyorum ama
yanıt verirken bu durumdan sıyrılmak isterim. Şahan'ın sahip olduğu
zeka tartışılmaz. Bu rolü oynayarak, büyük bir cesaret gösterdi.
Çok beğeneceğinize eminim. Ve bu kez Şahan'a gülmeyeceksiniz.
Mümkün değil!
ET KESMEYİ SEVERİM
- Sizin etle tuhaf bir ilişkiniz var. Korku filmi deyince
benim aklıma o geliyor!
- (Gülüyor) Ben etoburum ve
yemek yapmayı çok seviyorum. Özellikle etle uğraşmayı çok
seviyorum. Mesela kasaba gider "bir kilo antrikot alayım" dersiniz
ya, ben "Aman o hammaddeyi ver bana" derim. Evde onu güzelim
bıçaklarla çin çin çin, ince ince keserim, ne yapacaksam yaparım.
Seviyorum etle uğraşmayı.
- İlginç birisiniz!
- Benim tahammül edilemeyen, insanların zor kabul ettikleri
huylarım da vardır. Agresifimdir, çabuk sinirlenirim, kinciyimdir.
Böyle sert bir tipimdir. Pamuk şeker değilimdir.
- Hadi itiraf edin, intikam almayı planladığınız biri var
mı?
- Yok ya. O kadar canım yanmadı. Erken müdahale ediyorum. Ama
yediğim kazığı unutmam ve zamanı gelinceye kadar beklerim. Beni
hayal kırıklığına uğratan insanlara karşı hiç hoşgörüm yoktur.
Pazartesi "merhaba" dediğim insanı salı tanımam. Çok da örnekleri
vardır. "Doğa bunu nasıl yapar. Yakın arkadaşımdı" diyen çok insan
vardır.
- Size ne yapmış olabilirler ki bu kadar kızmanız
için?
- Benim ruh halim hiç belli olmaz ki. Ben biraz otoriter bir tipim.
Arkadaşlıkların sevgili ilişkisi gibi olduğuna inanırım. Yalan
söylenmesin isterim. Bunun dışına çıkan arkadaşlarımla da zaten
görüşmüyorum. Onlar beni takip ediyorlardır mutlaka hasret içinde
ama ben hiçbirini özlemedim!
- Belki sizden kurtulduklarına memnunlardır?
İnşallah öylelerdir vallaha! Ama sanmıyorum!
- Hiç psikiyatriste gittiniz mi?
- Gittim. Şu ana kadar bir şey çıkmadı ama... Film için de iyi
gözlem oldu onunla konuşmalarımız.
Ben neden anne olmak istiyorum biliyor musun?
- Sizinle ilgili duyduğum en ilginç şey, anne babanızın
lise 1'deyken sürpriz yapıp yalnız yaşamanız için size bir ev
vermiş olması! Pardon, siz bunu normal mi
karşılıyorsunuz?
- Lise 2'ydi.
- 15-16 yaşlarındasınız herhalde?
- Evet. Ben istedim. Ailem de destekledi. Annem, anneannem ve
dedemle yaşıyordu. Bu evde sabaha kadar oturup kitap okuyup müzik
dinleyemeyeceğimden mütevellit özgür bir hayat tercih ettim. Onlar
da destek oldular.
HülYA AVŞAR'I GEÇTİM
- Bu durum kendinizle olan ilişkinizi nasıl
etkiledi?
- İşte megaloman oldum. Ağır narsist oldum. Geçenlerde bir internet
sitesinde biri "Ömrümde Doğa Rutkay kadar egoist bir insan
görmedim, Hülya Avşar'ı bile geçti" demiş. Okurken hiç kızmadım
"Helal olsun sana" dedim. Doğru! Çocukken de öyleydim. Ben her
şeyin en iyisini bilirdim, her şeyin en iyisini yapardım. Ben karar
veriyorsam, o en güzeli olurdu. Ben hep böyleydim. Nereyedse 30
yaşıma gireceğim hala da aynıyım.
- MFÖ'nün "Sen Neymişsin Be Abi" şarkısını size hediye ediyoruz o
zaman (söylüyoruz). En güzel filmi sen çektin/ En güzel grubu sen
kurdun/ En güzel ritmi sen buldun/ Peki peki an ladık/ Sen
neymişsin be Doğa!
- (Gülüyoruz) İnsanlarda itici bir etki bulunduruyor bunu kabul
ediyorum. Ama kimse kendimi sevmekten beni vazgeçiremez. Evet,
doğru bir gözlemdi o yazı. Bir talkshow yapıyorum mesela 6 aydır.
Aykut Işıklar yazmış, dehşete düştüm. "Bu kadar zaman neredeydin
sen." diye. E, doğru!
- Kendinizden çok sevdiğiniz kimse yok mu?
-
Yok. Kendimden daha çok sevdiğim hiç kimse yok. Kendimi anne ve
babamdan bile çok severim. Sevgilimiz başımızın üstünde tabii, o
baş tacımız.
- Aşkta da önce ben mi diyorsunuz?
- Flört etmek çok lezzetli bir şey. Kendinizi geliştirebileceğiniz
bir erkek arkadaşınız olmalı. Ben şu an sonuna kadar ona sahibim.
Çok muazzam vakitler geçiriyorum onunla. Şahan da benim gibidir. O
da sabit egoludur. O yüzden daha iyi bir erkek arkadaşım olamazdı
herhalde.
- Şu an en çok kendimi seviyorum, diyorsunuz ama çocuğunuz
olsa...
- O zaman aklımı kaçıracağım herhalde ben. Fakat şöyle bir durum da
var: Ben neden anne olmak istiyorum biliyor musun? Benden bir tane
daha olsun diye.
- Hayır, artık bu kadarına da inanmıyorum!
- (Gülüyor) Ya çok ciddiyim ben. Benden bir tane daha olsa fena mı
olur? Güzel olur.
Şöhretli erkek peşinde diyenlere saygı
duyuyorum
- Gündemde kalmak için şöhret avcılığı yapıp dönemin en
popüler erkek- lerini tavladığınızı söyleyenlere ne yanıt vermek
istersiniz?
- Onların durduğu yerden gerçekten çok kıskanılacak bir hayatım
var. Ve gerçekten birlikte olunulacak bir erkek arkadaşım var, o
yüzden çok hak veriyor ve saygı duyuyorum bunu söyleyenlere. Çünkü
onların yerinde ben olsaydım, aynı mide rahatsızlığını geçirirdim!
Hiç rahatsız olmuyorum. Benim erkek arkadaşım Türkiye'de şu an
gerçekten çok önemli bir yerde duruyor. Kolay mı acaba böyle bir
ortamda sağlıklı bir ilişki yaşayabilmek! Bunun için çok şeye
ihtiyaç var ve ben de bunların hepsine sahibim. O yüzden nasıl
olduğuna değil, ne kadar uzun süre ve nasıl yürüdüğüne dikkat etmek
lazım. Gerçekten zor ve muhteşem bir şey yaşıyorum ben. Derine
indiğinde peki bu adam bununla niye beraber diye sorduğunda bunun
bir sebebi vardır. Bu bir seçimdir çünkü. Zorla olmaz. Bir aşk
olması lazım ortada.
- Evlenmeyi düşünüyor musunuz?
- Evlenmeyi kim düşünmez ki! Bence süper bir şey. Herkes hayatında
bir kez evlenmeli. Düşünüyorum evlenmeyi. Bir evleneyim bakalım,
nasıl olur bilmiyorum. Şimdiki arkadaşlığımdan çok memnunum. Gönül
ister ki bu böyle devam etsin, sonuca bakılsın. Ama şu an böyle bir
acelem yok. Benim istediğim şu an yaşadığımı uzun süreli
kılabilmek.
- Siz ne kadar kendinize dönükseniz, çevrenizdeki erkekler
de o kadar dünya dertleriyle alakalılar. Açığınızı böyle mi
kapatıyorsunuz?
- Bu benim seçimim. Ben gündemdeki olaylarla fazla ilgilenmiyorum
çünkü benim bir tane hayatım var. O yüzden ben kendimle ilgili
meselelerle uğraşıyorum. Dışarıya ayıracak vaktim ve konforum yok
şu anda. Mesleğimi tamamen oturtunca ben de farklı şeyler
yapabilirim belki.