Tecavüz davasında, yetki tartışması
Abone olMahkeme, avukatlar Keskin ve Karakaş'ın Almanlardan aldıkları vekaletnameleri geçerli saymadı.
Mardin’in Derik ilçesinde, 1993-94 yıllarında üç kez gözaltına
alınan ŞE’ye tecavüz ettikleri iddiasıyla haklarında dava açılan
64’ü rütbeli 405 askerin yargılanmasına bugün başlandı. Mardin 2.
Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşmasına Almanya’ya iltica
etmiş bulunan ŞE ve sanık askerler katılmadı. Yetki belgeleri kabul
edilmedi ŞE’nin vekalet verdiği avukatlardan Fatma Karakaş, hava
muhalefeti nedeniyle Mardin’e gidemediğinden; Eren Keskin ise
Almanya’da olduğundan duruşmada hazır bulunamadı. Mahkeme, Alman
makamlarından Karakaş ve Keskin adına çıkartılmış vekaletin
Türkçe’ye çevrilmesini istedi. Karakaş ve Keskin’in yetki verdiği
avukatlar Gülay Koca, Ayla Akat, Meral Danış, Reyhan Yalçındağ ve
Aygül Demirtaş’ın yetkisini de “vekaletlerin Türkçe’ye çevrilmeden
geçerli sayılamayacağı” gerekçesiyle kabul etmedi. Mahkeme, ŞE’nin
hastane raporları ile eksik belgelerin tamamlanması için duruşmayı
5 Kasım’a erteledi. 15’er yıl hapis isteniyor İddianamede, olay
tarihinde Derik Çayönü ile Mazıdağı Gonarköy Jandarma
Karakollarında görev yapan kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun
(TCK) 416, 417 ve 243. maddeleri uyarınca 15’er yıl hapis cezası
isteniyor. Karakaş: Eksikler ileride tamamlanabilir Gözaltında
Tecavüz ve Tacize Karşı Hukuki Yardım Projesi'nin öncülerinden
avukat Fatma Karakaş; davanın mahkemenin geçerli saymadığı
vekaletler aracılığıyla, Keskin ve kendisinin başvurusu üzerine
açıldığını hatırlattı. Karakaş, mahkemenin yetki belgelerini kabul
etmemesine anlam veremediğini, ancak eksikliklerin gelecek
duruşmaya kadar tamamlanabileceğini belirtti. Keskin: Davayı
sürümcemede bırakmanın bir yolu Avukat Eren keskin ise,
vekaletlerin hukuka uygun olduğunu vurguladı; erteleme kararını
“davayı sürüncemede bırakmanın bir yolu” olarak nitelendirdi.
“Vekaletler geçersiz olsaydı, suç duyurumuz kabul edilmezdi,
soruşturma başlamazdı” diyen Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mahkemenin bu girişimi sonuçsuz kalacak. Çünkü, bugünkü
gelişmelerin hukuken hiçbir anlamı yok. Dosyanın eksiklerini
önümüzdeki duruşmaya kadar tamamlayacağız” dedi. Davanın geçmişi
1993 ve 1994 yıllarında üç kez gayri resmi olarak gözaltına
alındığını ve her defasında işkence ve tecavüze maruz kaldığını
iddia eden Ş.E. ile ilgili dava, başvurudan beş yıl sonra
açılabildi. 1972 doğumlu Ş.E. yaşadıklarını ilk kez 1998'de,
tehditler yüzünden kaçmak zorunda kaldığı Almanya'da, “Kadına
Yönelik, Devlet Kaynaklı Cinsel Şiddet” konulu bir panelde dile
getirdi. Ş.E., panelin konuşmacısı, “Gözaltında Tecavüze Hukuki
Destek Projesi” avukatı Eren Keskin’e yaşadıklarını anlattı ve
vekalet verdi. Keskin, 14 Ekim 1998'de, Mardin Cumhuriyet
Başsavcılığı'na tecavüz ve işkence iddiasıyla suç duyurusunda
bulundu. Dilekçede, "Her gözaltısında da işkence gören
müvekkilimiz, ağır işkencelerden geçirilmiş, ilkinde sopa ve elle,
daha sonra da vajinal yoldan olmak üzere defalarca tecavüze
uğramıştır. Müvekkilimiz, her gözaltından sonra savcılığa
çıkarılmadan serbest bırakılmış ve ölümle tehdit edilmiştir"
denildi. Suç duyurusu reddedilince avukatlar Eren Keskin ve Fatma
Karakaş, bir üst mahkeme olan Mazıdağı Ağır Ceza Mahkemesi'ne
başvurarak takipsizlik kararına itiraz etti. Tedaviye ilişkin
raporlar Avukatlar itiraz dilekçesine, Ş.E.'nin Türkiye İnsan
Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Temsilciliği Tedavi Merkezi ile
Uluslararası Berlin İşkence Rehabilitasyon Merkezi'nde gördüğü
tedaviye ilişkin raporları da ekledi. Söz konusu kurumların
hazırladığı ve Ş.E.'nin işkence ve tecavüz öyküsüyle uyumlu
travmalar yaşadığı belirtilen raporları dikkate alan Mazıdağı Ağır
Ceza Mahkemesi de, 10 Şubat 1999'da itirazı kabul edip dava
açılmasına karar verdi. Bunun üzerine Mardin Cumhuriyet
Başsavcılığı'nca başlatılan soruşturma sonunda, 405 asker hakkında
TCK'nın tecavüz ve işkence suçlarını düzenleyen 416. ve 243.
maddeleri uyarınca dava açıldı. Savcı Yeşim Doğan Kar’ın
hazırladığı iddianamede, Ş.E.'nin ilk olarak Kasım 1993'te
Çayköyü'nde gözaltına alındığı belirtilerek, "Gözaltı esnasında
Ş.E. çırılçıplak soyulmuş, falakaya yatırılmış, elektrik şokuna
maruz bırakılmış, bir araba tekerleğinin içine geçirilerek
yuvarlanmış, ölümle tehdit edilmiş, yedi günlük gözaltı boyunca
gözleri bağlı iken göremediği kişilerce sopa ve elle olmak üzere
iki kez tecavüze uğramış ve savcılığa çıkarılmadan serbest
bırakılmıştır" denildi. Devamında diğer gözaltılardan bahsedilen
iddianame şöyle devam etti: "İkinci kez 1994 Mart ayında gözaltına
alınan ve iki hafta tutulan Ş.E., yoğun işkencelere maruz
bırakılmış, yine gözleri bağlı iken çırılçıplak soyulmuş ve
güvenlik kuvvetlerince vajinal yoldan tecavüze uğramış, bu nedenle
kanama geçirdiği için hastaneye kaldırılmıştır. Ş.E., 1994
Eylülü'nde de Konur Köyü yakınındaki tarlada çalışırken, operasyon
yapan askeri birliklerce gözaltına alınmış, dövülüp işkence görmüş
ve götürüldüğü boş bir evde önce bir subay, ardından da iki ya da
üç er tarafından tecavüz edildiğini anlatmıştır." Tanık: Duymuştum
İddianamede, Derik İlçe Jandarma Karakolu ile Mardin İl Jandarma
Alay Komutanlığı'nın söz konusu tarihlerde Ş.E. isimli bir kişinin
kaydı olmadığına dair yazı gönderdiği ve Mardin'deki sağlık
kurumlarında da kişinin kaydına rastlanılmadığı belirtildi. İfadesi
alınan üç sanıktan biri olan Murat Karataş'ın, kendisinden önceki
devrelerinden olayı duyduğunu söylediği belirtilen iddianamede,
Mehmet Yurdakul'un da Ş.E.'nin yakalanması operasyonuna
katıldığını, ancak sorgusunda bulunmadığını anlattığı yazıldıktan
sonra, 405 sanığın her birinin eylemlerine uyan suç maddelerinden
cezalandırılması istendi.