TCK'yı mahkemeye veren hakim

Abone ol

Yeni TCK yürürlüğe girmesiyle, ağır eleştiriler topladı. Yasada düzenleme olması gerektiğini düşünen hakim Sezai Öztürk, yeni TCK'yı mahkemeye verdi.

Balıkesir'in Sındırgı İlçesi'nde, Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Sezai Öztürk, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) hakaret suçuyla alakalı maddesinin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı.

Sulh Ceza Hakimi Sezai Öztürk, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125/1. fıkra ve 2. cümlesinde yer alan 'mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için, fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir' hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürdü. Öztürk'ün Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda, "1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 125/1. fıkra 2. cümlesinde yer alan hükmünün, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. ve 5. maddeleri ile başlangıç kısmında yer alan hüküm ve anlayışa aykırı olduğu kanaatine varıldığından, belirtilen cümlenin iptali için Anayasa'nın 152 ve 2949 sayılı yasanın 28. maddesi gereğince, itiraz yoluyla yüksek mahkemenize müracaat edilmiştir" denildi.

Öztürk, davanın gerekçesinde, devletin, kişilerin şerefini ve saygınlığı şartsız korumak zorunda olduğu için, gıyapta gerçekleşen ve ihtilat unsuru oluşmayan bir eylemi cezasız bırakarak, şeref ve saygınlığı rencide eden bir kısım davranışları mağdurun rızası hilafına ve Anayasa'nın 5. maddesinde yer alan yükümlülüğüne aykırı olarak suç kapsamından çıkaramayacağını, mağdurun şeref ve saygınlığının örselenip örselenmediğini, failin muhataplarının sayısıyla ölçerek, modern insan hakları anlayışının benimsediği birey odaklı uygulamadan uzaklaşmak suretiyle, gıyapta yapılan bir kısım davranışları cezasız bırakarak, anayasal yükümlülüğünü ihlal edemeyeceğini savundu. Hakim Öztürk, dilekçesinde, şu görüşlere yer verdi:

"Gerekçede belirtildiği gibi, gıyapta yapılan hakaretlerin cezalandırılmamasını, 'ceza politikasına' dayandırmak, bu hükmün Anayasa'nın 5. maddesinde tanzim edilen, 'yurttaşın manevi varlığının gelişmesine yönelik şartları hazırlama' yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Örneğin, bir toplantı salonunda failin mağdur aleyhine gıyabında söylediği sövme içerikli sözlerin, iki kişiyle ihtilat edilerek söylenmesi halinde, belirtilen suç oluşmayacaktır; ancak yukarıda belirtildiği üzere, kişilerin şeref ve haysiyeti koşulsuz korunmak zorundadır. Sanık, hakkında açılan bir kamu davasında, mahkeme huzurunda eylemi, söz ve davranışları ikrar etse bile, ihtilat unsuru oluşmadığı için eylemi cezasız kalacaktır. Sanığın suçunu ikrar ettiği bir ortamda dahi cezasız kalması, yasanın ne derecede mağdurun şerefini koruma hususunda zaaf içinde bulunduğunun göstergesidir."

Kaynak : www.mynet.com

Günün Önemli Haberleri