T.C tartışması ve Erdoğan'ın yaralayıcı dili..

Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı "Size barışı getireceğim" dedi, itimat ettik. Sırf barışı kucaklamak hatrına sesler kesildi, soluklar tutuldu.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Fikirlerine değer verdiğim MHP'li bir milletvekilininde aralarında bulunduğu bir dost sohbetinde bulunmuştum aylar önce...

"Erdoğan'ı çok seviyor ama çevresindekileri hem kendisi, hem de ülke için son derece zararlı buluyorum" dediğinde epey şaşırmıştım.

Bugün Erdoğan'ın, ""Ee n'olmuş yani. T.C'yi kaldırsak, Rusya valiliği mi olacaktı burası? Sağlık Bakanlığı'na bağlı kuruluşlarda T.C. ibaresinin kaldırılması kararından haberim yoktu. Ama Sağlık Bakanı da madem karar verdi, geri adım atmayacaktı" sözlerini okuyunca "Meğer ne kadar haklıymış" dedim içimden.

Erdoğan'ın etrafındakilerin yarısı doğruyu söylemiyor. Diğer yarısı ise doğru ile yanlışın ne olduğunu dahi ayırt edemiyor. Çevresinde her yaptığını onaylayan, sürekli "Olur" anlamında baş sallayan, hayranlık maskesi takan bir kitle var.

Bu inkar edilemez bir gerçek artık.

Tersi olsa, bu ülkenin başbakanı Meclis'e soru önergesi olarak gelen, sonra sosyal medyayı kasıp kavuran, tüm gazete ve televizyonlarda saatlerce tartışılan bir konu hakkında, "Haberim yoktu" demezdi.

Tersi olsa, başbakan, Egemenliğin simgesi olan T.C. hakkında, "Kalksa n'olur yani" şeklinde sıradan bir yorumda bulunmaz, "Sayın Başbakan o simge orada kalsın" diyen halkının rica ve isyan karışımı çığlığına kayıtsız kalmazdı.

Bahsi edilen şey Muhteşem Yüzyıl dizisindeki bir sahne değil. Tarihler boyu kurduğumuz uygarlıkların, inşaa ettiğimiz devletlerin bayrağı, arması inancı ve sembolü bizim için mukaddes olmuştur.

Evet, "Kelimelerle ve sembollerle büyük olunmuyor" tezine sonuna kadar katılıyorum. Ama "Ben yaptım oldu" mantığıyla yapılan şeyler, toplumun öfkesinin köpüren denizler gibi kabarmasından başka bir işe de yaramıyor.

Başbakan bunu görmüyor veya görmesini istemiyor etrafındakiler.

"Andımız kalksa ne olur, şu bina traşlansa ne olur, sevmediğimiz şu dizi kalksa ne olur, beyaz ekmek kalksa ne olur, benim seçtiğim 63 kişi "Akil İnsan" seçilse ne olur, tabela kalksa ne olur" dedikçe iktidara oy vermeyen yüzde 50'nin yüreğinde ister istemez bir korku oluşuyor.

Bahsini ettiğim korku, "Ya günün birinde Öcalan çıksa ne olur, ya ülke bölünse ne olur, ya demokrasi de ortadan kalksa ne olur" korkusudur.

Ömrü hayatının 3 yılını vatansız olarak yaşamış, 3 yıl Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak için beklemiş, vatandaşlık ve ardından bakanlık mertebesine yükselen birinin, ilk icraat olarak T.C.'yi tabelalardan silme çabası bir kesimi korkutuyorsa söyleyin lütfen..

Korkan mı suçlu, korkutan mı?

Katılmasam da, yersiz olduğunu düşünsem de bu korkunun sahiplerini anlamak gerek.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı "Size barışı getireceğim" dedi, itimat ettik. Sırf barışı kucaklamak hatrına sesler kesildi, soluklar tutuldu.

Bir kaç kez yarım yamalak görülen rüya bir kez daha kederli feryatlarla bölünmesin diye eller semada, herkes duada...

Hepimiz bu yolda tarifsiz acılar yaşadık. Bu nedenledir ki ihanet yetenekleri hala zirvede olanların tüm şeytani oyunlarına rağmen bir millet susarak ama sadece susarak süreci izliyor.

İşte mesele tam da burada patlak veriyor.

PKK ile müzakere masasına oturulmuşken, Öcalan'ın talimatları ve PKK'nın can yakıcı, aşağılayıcı açıklamaları birbirini izlerken, "T.C.'yi kaldırdım" demek bu korkuyu körüklemekten başka ne işe yarıyor?

Hem neden kaldırıyorsun. Koskoca tabelada T.C'yi koyacak yer mi bulamıyorsun. "Benim vatandaşım görmek istiyorsa T.C ibaresi orada duracak" demektense, "Ne olmuş kaldırılsın canım" deniliyorsa, bu durum, "Ben halka rağmen, halkımın karşısında olduğu bir karar almam" diyen başbakanın kendini inkar ettiği anlamına gelmez mi?

Buraya kadar beni anlamadıysanız o zaman şöyle anlatayım.

Biri partinize "AKP" dediğinde tahammül edemiyor, "AK Parti diyeceksin" diye diretiyor, hırçınlaşıyor, kurumsal kimliğinize saygı bekliyorsanız, T.C.'nin kaldırılma çabaları karşısında köpüren kesimlerin isyanına da saygı duyacaksınız..

Yoksa ne olacağını söyleyeyim.

İlkbahar bitti bitiyor.

Yaz ayındayız artık..

Sonbahar yaklaşıyor ve hepimiz sonbaharı neyin takip ettiğini iyi biliyoruz.