Tayyip Erdoğan'dan tarihi rest
Abone olErdoğan, "Kimse baskı yapmasın. Yaparsa meclisten alacağı cevap görülecektir" diyerek herkese rest çekti.
Başbakan Erdoğan, Türkiye`yi aydınlık yarınlara taşıma
kararlılığında ve ekonominin yakaladığı gelişme çizgisini
kaybetmeme dikkatinde bir eksilme olmadığını belirterek, ``İnşallah
önümüze koyduğumuz hedefler doğrultusunda, herhangi bir sapma
yaşanmadan ilerlemeye devam edeceğiz`` dedi. Erdoğan, AK Parti TBMM
Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada, Türkiye`nin müzmin hale
gelmiş problemlerini çözmek, ekonomiyi tümüyle gelişme rotasına
oturtmak ve millete nefes aldırmak için bütün enerjilerini ortaya
koyarak her alanda çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi. ``Ne
Türkiye`yi aydınlık yarınlarına taşıma konusundaki
kararlılığımızda, ne ekonomimizin yakaladığı gelişme çizgisini
kaybetmeme noktasındaki dikkatimizde bir eksilme yoktur ve
olmayacaktır`` diyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ``İnşallah
önümüze koyduğumuz hedefler doğrultusunda, herhangi bir sapma
yaşanmadan ilerlemeye devam edeceğiz. Kötümserlik yaymaya, kriz
havası estirmeye çalışan çevrelerin heveslerinin kursaklarında
kalacağından da endişeniz olmasın. Bundan daha bir buçuk yıl önce
içinde çırpındığımız kriz bataklığını hiç kimse aklından
çıkarmamalıdır. 3 Kasım 2002 tarihinde devraldığımız şartlar, dibe
vurmuş bir ekonominin, kapanmış kepenklerin, durmuş tezgahların,
umutları sönmüş insanların ve çökmüş piyasaların acı tablosunu
yansıtıyordu. Böyle bir tabloyu devraldık ve milletimizin büyük
desteğini yanımıza alarak, dikkatle, kararlılıkla, çok kısa bir
zaman içinde bu ekonomiyi yeniden nefes alır hale getirdik. Bugün
Türkiye, ekonomisiyle AB standartlarını yakalama hedefine
kilitlenmiş durumdadır. Ekonomik göstergelerdeki güzel gelişmeler
devam ediyor.`` EKONOMİNİN GİDİŞATI Erdoğan, geçen hafta İzmir`de
gerçekleştirilen 4. İktisat Kongresi`ne de değinerek, Kongre`de
Türk ekonomisinin çözüm gerektiren sorunları ve yeni vizyonu masaya
yatırıldığını belirtti. Çok sayıda yerli ve yabancı ekonomist ve
uzmanın da katılımıyla konunun enine boyuna değerlendirildiğini
anımsatan Erdoğan, ``Ortaya çıkan sonuçlar Türkiye`nin ekonomik
gidişatının sevindirici bir noktaya doğru olduğunu açıkça ortaya
koymuştur. Bu Kongre vesilesiyle bazı hassasiyetlerin dile
getirilmesi ve henüz istediğimiz ölçüde iyileşme kaydedemediğimiz
bazı noktalara dikkat çekilmesi de tabiidir`` diye konuştu. İktisat
Kongresi`ni, mevcut durum hakkında müspet ve menfi bütün görüşlerin
açıkça dile getirilmesine ve konunun etraflıca değerlendirilmesine
zemin hazırlamak amacıyla düzenlediklerini bildiren Başbakan
Erdoğan, bu amacın gerçekleştiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, durum
tespitinin yeterli olmadığını, çözümün de ortaya konulması
gerektiğini belirterek, bu konuda kendilerinin çözümü
gösterdiklerini ancak bazı kişilerin ancak durum tespiti yapmakla
yetindiklerini ve çözüm getirmekten aciz olduklarını kaydetti.
Erdoğan, bu tavrı, ``benim oğlum bina okur, döner döner yine okur``
sözleriyle değerlendirirken, Hükümet olarak kongreden çıkan
sonuçları dikkatle not ettiklerini ve ortaya konan değerli
fikirlerden en iyi şekilde faydalanacaklarını vurguladı.
EKONOMİDEKİ ABD ETKİSİ... Erdoğan, konuşmasında, bir süredir, ABD
Merkez Bankası`nın faizleri arttıracağı beklentisi sebebiyle,
Türkiye gibi yükselen piyasa ekonomilerinde bazı etkilenmeler
yaşandığına işaret etti. Özellikle döviz kurları ve faiz
oranlarında yaşanan artışlar ile hisse senetleri fiyatlarındaki
gerilemelerin bu etkilenmeler neticesinde meydana geldiğini
belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ``Ancak bütün bu gelişmelerin,
Türkiye gibi özgüvenini kazanmış ve makro ekonomik dengelerini
önemli ölçüde yerine oturtmuş ülkeler için olumsuz sonuçlar
üretmesini beklememek gerekir. Son göstergeler, ülkemizin temel
ekonomik ve mali durumundaki iyileşmenin sürdüğünü, piyasalarımızın
moral dayanıklılığının artmış olduğunu ve ekonomimizin artık
şoklara karşı çok daha dayanıklı hale geldiğini açıkça ortaya
koymaktadır. Hükümet olarak mali disiplinin korunması konusunda son
derece kararlı olduğumuzu bir kere daha vurgulamak istiyorum.``
Başbakan Erdoğan, bu anlayışla yürüttükleri politikaların sonucu
olarak geçen yıl faiz dışı fazlanın Gayri Safi Milli Hasıla`ya
oranının yüzde 6`yı aştığını anımsatarak, bu rakamın Türk ekonomisi
için bir ilk olduğunu söyledi. Bu yıl sonu itibariyle Gayri Safi
Milli Hasıla`nın yüzde 6.5`i düzeyinde belirlenen faiz dışı fazla
hedefine ulaşılması konusunda Hükümet`in kararlılığının tam
olduğunu belirten Erdoğan, ``Önümüzdeki yıllarda da kamu borç
stokunun düşmeye devam etmesini sağlayacak yüksek faiz dışı fazla
uygulamasına devam edilecektir`` diye konuştu. IMF İLE İLİŞKİLER
Başbakan Erdoğan, IMF ile ekonomik programa ilişkin gözden geçirme
çalışmalarının başarı ile sürdürüldüğünü de ifade etti. IMF ile
2005 ve sonrası döneme ilişkin çalışmaların, ``güven ortamını daha
da güçlendirecek bir formatta devam ettirileceğini`` bildiren
Erdoğan, şunları kaydetti: ``Milletimizin yıllar yılı belini büken
enflasyon illetini dizginlemek ve tek haneli rakamlara indirmek
konusunda da çok önemli mesafeler aldık, almaya da devam ediyoruz.
Enflasyonda yıl sonu için belirlediğimiz hedefi tutturabileceğimiz
şimdiden görünmektedir. Keza büyüme hedeflerimizde de 2003 yılında
elde ettiğimiz tarihi başarıyı sürdürme kararlılığımız devam
etmektedir. Hiç kimsenin endişesi olmasın; Türkiye kalkınma yolunda
adımlarını hızlandırarak sürdürmeye devam edecektir.`` CARİ
İŞLEMLER AÇIĞI Yılın ilk ayları itibariyle cari işlemler açığının
beklenenin bir miktar üstünde gerçekleştiğini anımsatan Erdoğan,
ancak, aynı dönemde sermaye girişinde önemli miktarlarda artış
kaydedildiğini, Merkez Bankası rezervleri üzerinde de herhangi bir
olumsuz etki oluşmadığını bildirdi. Erdoğan, ``Önümüzdeki dönem
için beklentimiz, döviz kurlarındaki yükselme ve dünya
ekonomisindeki canlanmaya bağlı olarak cari işlemler açığındaki bu
artışın yavaşlaması doğrultusundadır`` dedi. Ekonomide yaşanan
canlanmanın, meselelere ön yargılı bakmayı alışkanlık haline
getirenler dışında herkes tarafından rahatlıkla görülebilecek
düzeyde olduğunu savunan Erdoğan, yılın ilk dört ayında
gerçekleştirilen ihracatın 20 milyar doları zorlayan bir artış
gösterdiğini, sadece Nisan ayında gerçekleştirilen ihracatın 5.3
milyar dolara ulaştığını, bu rakamın geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 42.8 seviyesinde bir artışı ifade ettiğini vurguladı.
Erdoğan, sanayi üretiminin, Mart ayında geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 14.9 oranında arttığını belirterek, özellikle turizm
gelirlerindeki artışın, program hedeflerinin önemli ölçüde
üzerindebulunduğunu bildirdi. Başbakan Erdoğan, ``Bunlar, ayağa
kalkan ve hedeflerine doğru koşar adım ilerlemekte olan bir
ekonominin işaretleridir. Bir yandan bu kazanımları kalıcı hale
getirecek politikaları oluştururken, öte yandan ülkemizin çehresini
değiştirecek dev projeleri hayata geçirmeyi de ihmal etmiyoruz``
diye konuştu. ``TÜRKİYE`NİN YÜZ AKI`` Marmaray Projesi Tüp
Geçidi`nin temelini geçen pazar günü attıklarını anımsatan Erdoğan,
her gün 1 milyon insana hizmet verecek ve yoğun İstanbul trafiğine
rahatlık getirecek olan bu projenin, 58 metrelik derinliğiyle
dünyanın en derin tüp geçidi olarak tarihe geçeceğini anlattı.
``Bunlar Türkiye`nin yüz akı olacak, ufkunu açacak, yaşama
standardımızı yükseltecek projelerdir`` diyen Erdoğan, Marmaray
Projesi`nin, ``yatırımlar durdu`` diyenlere en güzel yanıtlardan
biri olduğunu dile getirerek, ``Bunlar AB üyeliği hedefine doğru
kararlı adımlarla yürümekte olan Türkiye`nin, iradesini değişim ve
ilerleme yönünde ortaya koyduğunu ispat eden projelerdir. Ben
Türkiye`nin hepimizin özlediği yarınlara yaklaşmakta olduğundan en
ufak bir kuşku duymuyorum`` görüşünü ifade etti. YUNANİSTAN
ZİYARETİ Başbakan Erdoğan, konuşmasında Yunanistan ziyaretine de
değindi. Erdoğan, tarihi olarak nitelendirdiği bu ziyaretin, komşu
ülkelerden başlamak üzere bütün ülkelerle iyi niyet ve barış
ekseninde gelişen bir değerler diplomasisi çerçevesinde atılmış bir
ilk adım olduğunu belirtti. Yunanistan-Türkiye ilişkilerine her
alanda geliştirmek ve stratejik ve ticari işbirliği içinde olmak
konusunda, her iki tarafta da güçlü bir irade bulunduğunun bu
ziyaretle bir kere daha ortaya çıktığını vurgulayan Başbakan
Erdoğan, ziyareti sırasındaki temaslar konusunda ayrıntılı bilgi
verdi. Erdoğan, ``Yunanistan`da çok faydalı temaslarda bulunduk ve
iki ülke arasında tarihte yaşanmış problemlerin bugünkü ilişkileri
gölgelememesi noktasında tam bir mutabakata taşıdık. Bize AB
yolunda Türkiye`ye varolan desteklerini arttırarak
sürdüreceklerinin sözünü de her an her görüşmede verdiler`` dedi.
Başbakan Erdoğan, 52 yıl aradan sonra ilk kez Başbakan seviyesinde
Batı Trakya`ya bir ziyaret gerçekleştirdiklerine de dikkati çekti.
YÖK, 20 YILLIK SORUN YÖK Tasarısı konusunda bazı tartışmalar
yaşanıyor. Bu konu 20 yılı aşkın süredir Türkiye gündeminde bulunan
bir konu. Hükümet, bu konuyu mutabakat zemini çerçevesinde
çözümlenmesi için 17 aydır uğraşıyoruz. Yazılan ve çizilenlerin
çoğu doğru değil. 3 Kasım seçimlerinden önce halkımıza vaaddettik.
Hükümet programımıza da aldık bu konuyu. Hükümetler sorunları
çözmek için gelir. Toplumsal mutabakat kurumlar arası bir mutabakat
değil, vekaleti verenle yapılan mutabakattır. Bir başbakan 4 kez
aldatılır mı sizlere soruyorum. Bana Üniversitelerarası Kurul
yönetimi 15 Aralık`ta sunacağız dediler, sunumadılar. Yeni başakan
geliyor dediler. Yeni başkan geldi. Dün Meclis çatısı altına gelen
öğretim üyeleri, ``yeni yıla yeni YÖK Yasası ile girelim`` dediler.
Yeni YÖK Başkanı da aynı şeyi söyledi. YÖK Başkanı, taslakta, ``Bu
kanunu Bakanlar Kurulu ve YÖK birlikte yürütür`` diyor. Ne zamandan
beri YÖK ne zamandan beri bu ülkede yürütme kurulu sıfatı taşımaya
başladı. `EGEMENLİĞİ PAYLAŞMAYACAĞIZ` Bugüne kadar bazı hükümetleri
medya grupları yönetmiş olabilir. Ama biz milletin verdiği yetkiyi
kimseyle paylaşmayacağız. Bize `Putlarınızı kırın` diyorlar. Siz
önce kendi putlarınızı kırın. Biz gerilim olmaması için, uzlamşa
için aylarca bekledik. Eğer biz yasamanın vereceği karar biz tabi
oluruz diyorsak, eğer egemenlik hakkının kullanılacağı çatı burası
ise herkesin buraya saygılı olması gerekir. YÖK Tasırısı da bu
şekilde ele alınacak. Milli irade bu çatı altıdna şekillenmektedir.
Türkiye`nin sorunlarını çözmeye kararlıyız. Demokrasiye sahip
çıkmak ve sorumlu hareket etmek hepimizin görevi. Demokratik süreç
sağlıklı olmadıkça ekonomide sürdürülebilir kalkınma da
sağlanamaz.`` Başbakan Erdoğan, YÖK Başkanlığı`nın kendilerine
sunduğu taslakta, ``bu kanunu Bakanlar Kurulu ve YÖK yürütür``
ibaresinin yer aldığını bildirerek, ``Bu nasıl demokrasi? Ne
zamandan beri YÖK bu ülkede yürütme kurulu sıfatı aldı?`` diye
sordu. Erdoğan, YÖK ve Üniversitelerarası Kurul`un hep değişik
yerlerde kendilerine ``adeta destek kıtaları`` aradığını bildirdi.
Erdoğan, Üniversitelerarası Kurul`un başkanı iddiasında olan
kişilerin ``15 Aralık`ta hazırladığımız taslağı sizlere sunacağız``
dediğini ifade ederek, şunları söyledi: ``Bunu bana 15 Aralık 2003
tarihinde sunmamışlardır. Ve o zaman demişlerdir ki (yeni başkan
geliyor, bu dönemde sunarız). Yeni başkan gelmiş. Yeni başkan beni
ilk ziyaretinde aynen şunları söyledi:(Hazırladıklarını 15
Aralık`ta size vereceklerdi ama yeni yönetim değişikliği oldu,
yönetim değişikliği sebebiyle bunu artık biz hazırlayıp, size
getirelim.) Hatta şunun altını çizerek söylüyorum: Dün bu Meclis`in
çatısı altına gelmek suretiyle muhalefet partisinin kürsüsünden
siyaset yapmak durumunda olan rektör ve öğretim üyelerinin bir
kısmının içinde bulunduğu görüşmede aynen şunu söylemişlerdir:
(Yeni yıla, 2004 yılına yeni YÖK yasası ile girelim) Ama şimdi
hepsi çark ediyor. Bunları anlamak mümkün değil. Yeni YÖK Başkanı
bana, (hazırlıklarını yapalım, beraberce çalışalım, bu işi
yürütelim) derken hazırlıklarını bitirip Milli Eğitim Bakanlığımıza
göndermiştir. Yürütme ile ilgili taslakta aynen şu ifade yer
alıyor: (Bu kanunu Bakanlar Kurulu ve YÖK birlikte yürütür.) Bu
nasıl demokrasi? Ne zamandan beri YÖK bu ülkede yürütme kurulu
sıfatını almıştır?`` Erdoğan`ın sözleri alkışlanırken, salonda
bulunan bazı dinleyicilerin de ``yuh`` diye bağırdığı duyuldu.
MEDYA-HÜKÜMET Erdoğan, bundan önceki dönemlerde bazı köşe
yazarlarının, medya kuruluşlarının anlayışıyla, tavrıyla ``bu
ülkede hükümetlerin yönetilmiş olabileceğini`` ifade ederek, şöyle
konuştu: ``Bazı bu tür kuruluşlar Hükümeti yönetmiş olabilirler.
Ama şunu iyi biliniz ki biz bu çatı altında, egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olduğu bu çatı altında milletin verdiği
yetkiyle hareket ediyoruz. YÖK ve Üniversitelerarası Kurul ile 17
aydır yaptığımız görüşmelerde bizim yapıcı tavrımıza maalesef aynı
tavrı göstermediler. Hep değişik yerlerde kendilerine adeta destek
kıtaları aradılar. Bununla birlikte dün yapılan olaylar, bunun
başka bir görüntüsüydü. Üniversite içinde ayrıntılı tartışılması ve
tüm üniversite camiasının eğilim ve görüşlerinin belirlenmesi için
bizden peş peşe zaman istediler. Bizler bunu memnuniyetle kabul
ettik. Üniversitenin meseleye gerçekçi bir şekilde sahip çıkması
için uygun bir zemin de hazırladık.`` Erdoğan, Yükseköğretimin
sisteminin de TBMM`nin düzenleyebileceği ve bu düzenlemeleri
yapabileceği bir alan olduğunu belirtti. Erdoğan, Meclis`in kendi
iradesini ratlıkla kullanabilmesi gerektiğini ifade ederek, ``Bu
iradeye de kimse baskı yapmanın gayreti içine lütfen girmesin. Ve
girerse, zaten Meclis`ten alacağı cevap görülecektir`` dedi. YÖK
Tasarısı`nın diğer bütün yasa tasarıları gibi aynı demokratik ve
hukuki süreçler izlenerek Meclis kararıyla şekillenecek bir tasarı
olduğunu bildiren Başbakan Erdoğan, ``Türkiye`de demokratik sistem
nasıl işlemesi gerekiyorsa öyle işleyecek, parlamenter sistem bütün
kurum ve kurallarıyla yürüyecek, YÖK`e ilişkin kanun tasarısı da
Anayasal düzen ve parlamenter süreçler içinde neticelendirilecek``
diye konuştu. Erdoğan, YÖK Tasarısı`nın, Üniversitelerarası Kurul
temsilcileriyle, Milli Eğitim Bakanlığı ve Başbakanlık
bürokratlarının mutabakatına dayalı bir metin olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ``Bakın burada da doğru
konuşmuyorlar. Sadece altında imzası eksik olan bana,
üniversitelerarası kurul başkanına ve icra kurulundaki iki üyeye ve
bunun yanında bürokrat arkadaşlarımıza verilen metin var. Bu metnin
içerisinde şu anda Meclis`e gönderilen metin var. Beni yaralayan ne
oldu. İzmir İktisat Kongresindeyiz. Üniversitelerarası kurul
başkanı beni arıyor. Ne diyor biliyor musunuz? (Efendim, iki
arkadaşımız, oradaki çalışma esnasında aldatıldı) ifade bu. Dedik
ki, (bunlar iki tane koskoca rektör nasıl aldatılır). (Bu akşam
görüşelim) dedi ve akabinde bir baktım ki bir basın açıklaması da
beyfendi yapmış. Bu nasıl samimiyettir yahu. Siz bu ülkenin
Başbakanı ile randevulaşacaksınız, ardından bir basın açıklaması
yapacaksın ve bu hazırlıklarımızın siyasi olduğunu söyleyeceksin.
Bu hazırlıklar, yasama hakkının elinde bulunduran bir partinin veya
bir iktidarın çalışmasıdır ama siyasi değildir. Şüphesiz ki ruhunda
her yasanın, bir siyasi yansıması vardır. Ama bu çalışmalarımız,
salt olarak ilgili insanları yanımıza almak suretiyle bir neticeye
kavuştururuz. Atılan adımlar da bu istikamette olmuştur. Biz bu
adımları atarken de ülkemizde halkımızın gerilmemesine, bugüne
kadar alışkanlık haline getirilmiş o sıkıntılara düşürülmemesine
özen göstermişizdir. ``SİZ KENDİ DÜNYANIZDAKİ PUTLARI YIKIN`` Böyle
bir mutabakatın olmadığı yönündeki iddialara bürokratlarımız,
bugüne kadar bir cevap vermemişlerdir. Bundan dolayı teşekkür
ediyorum. Hatta zaman zaman bundan dolayı kendilere bin sabırlı
olun demişimdir. Ben bunu derken, inanın ki (bu ülkede bir gerilim
politikası oluyor) denmesin diye yaptım. Bugün, bakın bazıları şunu
söyleyip, yazıp çiziyor;(İşte biz tüm putları yıkmışız. AB yolunda,
Yunanistan`da filan. Şimdi yakınımızda da bir put var, onun da
yıkılmasından bahsediliyor. Önce ben bunu yazan çizenlere diyorum
ki siz kendi dünyanızdaki putları yıkın. Biz, elimizden gelen tüm
gayret ile ülkemizin milletimizin gayreti neyi gerektiriyorsa bu
ülkenin dayanışma içerisinde, elbirliği içerisinde, Anayasa`nın
ifade ettiği biçimde demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti
gereği ne ise bu gerekler içinde hareket eden, bu adımları atmanın
hassasiyeti içinde olan bir hükümet vardır.`` `TBMM`NİN İRADESİ,
MİLLETİN İRADESİDİR`` Yükseköğretim sisteminin de TBMM`nin
düzenleyebileceği ve bu düzenlemeleri yapabileceği bir alan
olduğunu ve bu alanda kendi iradesini ratlıkla kullanabilmesi
gerektiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: ``Ve bu iradeye de
kimse baskı yapmanın gayreti içine lütfen girmesin. Ve girerse
zaten Meclis`ten alacağı cevap görülecektir. Bundan niye endişe
ediliyor. Eğer yasamanın vereceği karara (biz razı oluruz) diyorsa
millet olarak TBMM`nin vereceği karar, bu noktada, nihai uyulması
gereken kararsa ve egemenlik hakkının kullanıldığı çatı burasıysa o
zaman herkes buna saygı duymak zorundadır. Yükseköğretime ilişkin
yasa tasarısı, diğer bütün yasa tasarıları gibi aynı demokratik ve
hukuki süreçler izlenerek Meclis kararıyla şekillenecek bir
tasarıdır. Türkiye`de demokratik sistem nasıl işlemesi gerekiyorsa
öyle işleyecek. Parlamenter sistem bütün kurum ve kurallarıyla
yürüyecek. Yükseköğretime ilişkin kanun tasarısı da anayasal düzen
ve parlamenter süreçler içinde neticelendirilecek. TBMM, demokratik
bir yasama meclisidir. Milli irade, bu yüce Meclis`in çatısı
altında tecessüm etmektedir. TBMM iradesi, milletin iradesidir.``
``DEMOKRASİNİN İKİ UNSURU`` Erdoğan, demokrasinin, demokratik
meşruiyetin birbirini tamamlayan iki unsuru bulunduğunu da ifade
ettiği konuşmasında, şekil unsurunun, demokratik rejim içinde yer
alan bütün aktörlerin uymak zorunda oldukları hukuki-teknik
süreçleri ifade ettiğini belirtti. Sistem içindeki organlar,
kurumlar ve toplumsal aktörlerin, bu hukuki-teknik prosedürlere
riayet etmemeleri halinde meşru zeminin dışına çıkmış olacaklarına
dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: ``Muhteva unsuru ise
toplumsal iradenin, millet iradesinin, demokratik rejimin asli ve
belirleyici ögesi olmasına işaret eder. Parlamento ve hükümet
millet iradesine göre şekillenir ve milletin taleplerine göre
hareket eder. Türkiye, şekle ve muhtevaya ilişkin unsurlarıyla
birlikte demokrasisini işletecek tarihi tecrübeye ve fikri
olgunluğa sahip büyük bir ülkedir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaştığımız ve Avrupa Birliği
hedefine doğru süratle yol aldığımız bu tarihi konjonktürde,
herkesin aynı sorumlulukla hareket edeceğine inanıyoruz.``
``HÜKÜMETİMİZ KARARLIDIR`` Başbakan Erdoğan, 3 Kasım 2002
seçimlerinden sonra Türkiye`nin istikrar ortamını yakaladığını ve
bu istikrar ortamının günden güne pekiştiğini belirterek,
``Hükümetimiz Türkiye`nin yapısal ve konjonktürel problemlerini
çözme konusunda kararlıdır. Kararlılığımızın temeli, Türkiye
sevdamızdır``dedi. Demokratikleşme ve ekonomi alanında atılan
adımların Türkiye`nin ve milletin aydınlık geleceği için olduğunu
kaydeden Erdoğan, demokrasiye sahip çıkmanın ve sorumluluk
duygusuyla hareket etmenin herkesin görevi olduğunu söyledi.
Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: ``Unutmayalım ki ekonomik
istikrar, ancak demokratik bir düzen içinde korunabilir. Sağlıklı
bir demokratik işleyiş olmadan, sürdürülebilir bir ekonomik gelişme
sağlanamaz. Türkiye, demokratik açılımlarıyla; ekonomik
istikrarıyla; aktif barış diplomasisiyle bölgesinin yükselen
yıldızıdır. Artık bütün dünya görüyor ve söylüyor. Türkiye`nin önü
açılmıştır.``