Tayyar 1 numarayı açıkladı
Abone olErgenekon uzmanının yeni kitabı Gölge İktidar (Bir Numaranın İzinde) çıktı. İnternethaber'e konuşan Şamil Tayyar; “1 numaranın ismi bu kitapta var” dedi.
ZÜBEYİR KINDIRA
İNTERNETHABER
ANKARA- Ergenekon iddianamesi ülkeyi sarsarken,
adeta bir Ergenekon uzmanı olan ve bu konuda ikinci kitabını önceki
gün piyasaya süren Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar,
İNTERNETHABER’e Ergenekon ve yapılanmasını anlattı. Gölge İktidar
(1 Numaranın İzinde) isimli kitabında Ergenekon yapılanmasının 1
numaralı isminin yer aldığını bildiren Tayyar, “İddianamede
yapılan 1 numara tarifi doğru değil. O tarif 10 numara bile olamaz
ve de bu tariften lezzetli bir yemek olmaz. Ben 1 Numarayı
biliyorum. Hakkında somut delili bulur bulmaz açıklarım.
Ama o 1 Numara’nın ismi bu kitapta yer alıyor. 1 numara
olduğunu belirtmedim. Başka bir vesile ile o ismi yazdım. Satır
aralarını okuyanlar 1 numaranın kim olduğunu anlayacaktır”
dedi.
İNTERNETHABER Ankara Temsilcisi Zübeyir
Kındıra’ya kitabını veren ve satır arasında 1 numaralı
ismi işaret eden Tayyar, Ergenekon ile ilgili çarpıca açıklamalarda
bulundu.
İşte o açıklamalar:
SAVCILAR ZORU TERCİH ETTİ
Soru: Ergenekon yapılanması ile ilgili soruşturma
nasıl başladı. Bugüne kadar bu yapılanmaya ilişkin hiçbir somut iz
bile yokken, nasıl oldu da 2 bin 500 sayfalık iddianameye konu olan
bu operasyon yapılabildi?
Şamil Tayyar: Bu operasyon aslında basit bir çete
operasyonu olarak başladı. Ümraniye baskını ile başladı.
Bombaların sahibi olduğu iddia edilen emekli astsubay Oktay
Yıldırım’ın ev ve iş yerinde bazı belgeler ele geçti. Savcılar ilk
defa o dokümanlarda Ergenekon ismine rastladı. Yıldırım,
aynı zamanda Reina’da güvenlik görevlisiydi. Oradaki bilgisayarında
da dokümanlar ele geçti. Muzaffer Tekin başta olmak üzere bazı
sanıklar da gözaltına alındı. Savcılar, aslında basit bir
çete değil; büyük bir oluşum ile karşılaştılar. Ve bir karar
verdiler. Ya basit bir çete soruşturması yürütülecekti ya da büyük
oluşumun peşine düşülecekti. Zor olan yolu tercih ettiler
ve geniş oluşumun peşine düştüler.
KİTAP YAZARKEN OPERASYON OLDU
2007 sonuna kadar farklı isimler de gözaltına alındı. Onların ev iş
yerlerinde benzer dokümanlar ele geçirildi ve mahkeme kararı ile
bazı kişiler özel takibe alındı. Dinleme dökümleri savcılara
ulaştı. 2008 Ocak ayında da operasyon, soruşturma
genişledi. Ve bu tarihte benim birinci dalga dediğim gözaltına
alınmalar yaşandı. Bu operasyon 22 Ocak’taki Veli Küçük’ün de
gözaltına alınması nedeniyle çok önemliydi. Ve zaten bu
operasyon ile bu ismi aldı.
ERGENEKON DİYE YOLA ÇIKMADIM
Ben ilk kitabımın ‘Operasyon Ergenekon’u yazmaya
başladığımda 2007 Kasım ayı idi. Kitap yazma projesi de tamamen
TİMAŞ yayınevine aittir. Benden bir kitap yazmamı istediler. Bir
röportaj şeklinde kitap önerisi ile geldiler. Ben, daha önce iki
kitap yazmıştım. İstediğim etkiyi yapmamıştı o kitaplar. Yazacağım
kitabın daha derli toplu olması gerektiğini bu nedenle röportaj
şeklinde bir kitap yapmak istemediğini belirtip, süre istedim.
Kabul ettiler ve iki ay süre verdiler. Kitaba son 10 yılda
ve özellikle son 5 yılda artan çete faaliyetlerini yazmak üzere
yola çıktım. Fakat Ocak ayı sonuna doğru kitap bitmek üzereyken
birinci dalga büyük operasyon patlayınca Ergenekon ağırlıklı bir
çalışmaya dönüştü.
SAVCILAR DA BEN DE ÖNÜMDE BULDUM
Soru: Sizi bu konuya iten neden neydi? Neden
Ergenekon ile bu kadar çok ilgilendiniz? Belli bir merkezden
özellikle seçilip, belge ve bilgilerle yönlendirildiğiniz iddiaları
var. Bunlar doğru mu?
Şamil Tayyar: Yok öyle bir şey. Savcılar gibi ben
de Ergenekon konusunu önümde buldum. Zamanlama denk geldi. Biz de
tıpkı Savcılar gibi çetelerin tarihi ile ilgilenirken birden
Ergenekon gündeme oturunca kitap da, gazetedeki yazılarımız da bu
yöne kaydı.
Zaten kitapta tümüyle Ergenekon’u da anlatmıyorduk.
Avantajımız şuydu; Danıştay sanığı Süleyman Esen’in avukatı
Mehmet Ener; Danıştay cinayetinin Ergenekon ile bağlantılı
olabileceğini iddia ederek, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine bir
dilekçe verdi. Mahkeme Ergenekon soruşturmasını yürüten
savcılardan Danıştay ile ilgili bilgi ve belgeleri istedi. Onlar da
yaklaşık 500 sayfalık bir doküman gönderdi. Benim ilk
kitapta yer verdiğim belgelerin tümü Danıştay davası dosyasına
eklenen bu belgelerin içinde vardır ve buradan alınmıştır.
Her gazeteci bu dokümanlara ulaşabilir ve yazı ve kitap
yapabilirdi. Ben ilgilendim diye suçlanmam doğru mu? Bilgileri
nereden aldığımı söylüyorum işte. Adres belli ve yasal. Ve
ben bu ifademi hakkımda açılan dava ile ilgili soruşturmayı yürüten
savcıya da anlattım. O nedenle belli bir merkezden
verilmiş tek bir belge yoktur. Ne Operasyon Ergenekon da ne Gölge
İktidar kitabında.
ÜZERİNE GİTTİM BELGE YAĞDI
Soru: Ama o dokümanların dışında da bilgi ve
belgeler yayınladınız. Dahası operasyon genişleyecek, şu şu isimler
de gözaltına alınabilir gibi tahminleriniz de tuttu. Kahinlik mi
yaptınız? Buradaki sırrınız nedir?
Şamil Tayyar: Bu konunun üzerine gitmeye
başlayınca Ergenekon sanıkları başta olmak üzere
Türkiye’nin hatta dünyanın belli başlı ülkelerinden bana
sürekli bilgi ve belge akmaya başladı. Öyle ki, bir askeri
birlikteki er zehirlenmesine, bir karakola intikal eden öğrenci
kavgasına kadar gelen iddialar, istihbaratlar oldu. Bizim bu konuya
gösterdiğimiz yakın ilgi zaman içinde böyle bir trafiğe yol açtı.
Elime ulaşan her bilgi ve bilgi kırıntısını bir gazeteci
olarak araştırıp, doğru olduğuna kanaat getirdikten sonra
yayınladım. Ayrıca çok sayıda konularla ilgili belge
okumam da; geleceğe ilişkin yaptığım tahminlerin gerçekleşme
ihtimalini arttırdı.
SAĞLAM BİLGİ SAĞLAM TAHMİN
Mesela TSK’nın kuzey Irak’a kara harekatına başladığı zaman
strateji uzmanı olarak bilinen Ercan Çitlioğlu, askerin 2008 Nisan
sonundan önce Irak’tan dönmeyeceğini söyledi.
Mahir Kaynak da askerin bölgede tampon bölge oluşturacağını
iddia etti. Ben de çıktım TV programlarına; tampon bölge iddiasının
doğru olmadığını, Türk askerinin birkaç gün içinde döneceğini iddia
ettim. Nitekim askerimiz 29 Şubat’ta dönmeye başladı ve
tampon bölgede oluşturulmadı. Şimdi Genelkurmayın bu
noktada bilgi verdiğini mi söylemek gerek? Sadece basit
ipuçlarından hareketle bir öngörüde bulunmaktır. Çünkü bu
işlerle uğraşanlar bilir ki, 5 bin askerle tampon bölge
oluşturulamaz. İçinde ABD, İsrail ve Irak başta olmak üzere çok
sayıda ülkenin doğrudan ya da dolaylı müdahil olacağı büyük bir
konsept gerektirir. Böyle bir konsept yokken tampon bölgeden söz
etmek ancak eksik bilgi ya da dezenformasyondur. Ancak belli
çevreler öngörülerimizdeki yüksek isabet oranına bakarak, bize
karşı psikolojik hareket yürüttüler.
EMNİYETİN HABERİ YOKTU
Soru: Emniyet İstihbaratının bazı bilgileri
yalnızca sizinle paylaştığı, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan
Akyürek tarafından dahası bir cemaat tarafından da
bilgilendirildiğiniz iddiaları da var…
Şamil Tayyar: Emniyet İstihbarat Daire başkanı
Ramazan Akyürek’i hayatımda hiç görmedim; bir kez olsun bir telefon
görüşmem olmadı. Ayrıca kitapta yer verdiğim belgelerin hiç biri
emniyetin elinde yoktu. Emniyet bu bölgelere biz kitabı
yayınladıktan çok sonra sanırım 2008 mayıs ayından itibaren sahip
olabildi. Çünkü soruşturmayı yürüten savcılar, Ergenekon’a
silahlı terör örgütü tanımını yapabilmek için Genelkurmay, MİT ve
Emniyetten görüş istemiş buna bağlı olarak elindeki bilgi ve
belgeleri göndermişti bu kurumlara. Yani kitaptan çok
sonra bilgi sahibi oldular.
CERRAH’I GÖREVDEN ALIRDIM
Ayrıca Ramazan Akyürek’in Hırant Dink cinayeti ile ilgili olarak
Meclis’te kurulan komisyona yaptığı Erhan Tuncel ile ilgili
açıklamaları çok yadırgadım. İstanbul Emniyet Müdürü
Celalettin Cerrah’ın da Dink cinayetinde daha önce kendisine ulaşan
istihbari bilgileri değerlendirmede gerekli özeni göstermediği
kanaatindeyim. Başbakanın yerinde olsam Cerrah’ı mutlaka görevden
alırdım. Bizim kıblemiz ne TSK, ne Emniyet ne MİT ne
herhangi bir siyasi partidir. Sadece doğruya ulaşmaya çalışıyoruz.
Aslında Şevket Süreyya Aydemir’in ‘suyu arayan
adam’ profiline uyuyorum.
ERGENEKON NEDİR?
Soru: Şimdi Ergenekon iddianamesi çıktı. Herkes
Ergenekon’u merak ediyordu. Ve herkesten farklı bir tanım
geliyordu. Ergenekon bu iddianame ile doğru şekilde tanımlandı mı?
Size göre Ergenekon aslında nedir?
Şamil Tayyar: Ergenekon bir sembol haline
geldi karşılığı; derin devlet. Kamuoyunda derin devlet olarak
algılanıyor. Eğer bu Ergenekon’u derin devlet olarak
tanımlarsak ittihat ve terakkiye kadar uzanın darbe kültüründen
beslenen bir zincirin son halkası olarak algılanmalı.
FARKLI ERGENEKON
Ancak, dava konusu Ergenekon. Ekim 1999 da kurulmuş bir
örgüttü. Bunun kadroları daha çok Ulusalcı, Kemalist, Milliyetçi
çizgideydi. Ben daha çok 12 Mart Muhtırası ile tasfiye
olan 9 Mart cuntasının AKP ikdidarında hortlaması olarak görüyorum.
Can Dündar’ın yazdığı, Erol Mütercimler’in tarif ettiği
Ergenekon ile bu Ergenekon’un hiç bir ilgisi yok. Onların
Ergenekon’u 12 Eylül öncesi kurulmuş tepesinde Turgut Sunalp ve
Türkeş’in olduğu kadroların da bulunduğu, Haluk Kırcı Abdullah
Çatlı, Oral Çelik gibi ülkücü isimlerden oluşturulmuş ve devlet
içinde desteklenen bir örgüttü. Ancak o tarif kısmen doğru
ama eksik bir tarifti. Çünkü devlet içindeki bu derin yapı çok
parçalı bir koalisyondan ibaretti. Zaman zaman bunlar birbirlerine
düştüler. 1960, 71 ve 80 öncesinde olduğu gibi. Muhtıra ve ihtilal
öncesinde olduğu gibi; derin devlet içindeki iç çatışmalar önemli
rol oynamıştı.
SOL CENAH DA DEŞİFRE OLDU
Susurluk hadisesinden sonra Ergenekon ile ilgili yapılan yoğun
yayınlar devlet içindeki Ulusalcı Kemalist kadroların toplumu belli
bir yöne kanalize etme çabasından ibaretti. O dönemde tüm faali
meçhul cinayetleri, 12 Eylül ile birlikte aslında büyük ölçüde
tasfiye olmuş sanal Ergenekon a yüklediler. Erol Mütercimler’in 5
Ocak 1987’de Aydınlık Dergisi’ne yaptığı açıklamada bunun
işaretlerini görüyoruz. Mütercimler, ‘Susurluk’ta o kamyon
o Mercedes’e çarpmasaydı İstanbul’a ulaşması mümkün
değildi’ dedi.
Gerekçe olarak da devlet içinde istihbarata hakim Ulusalcı Kemalist
kadroları gösterdi.
Bugün dava konusu olan Ergenekon ile derin yapının sol
cenahı da deşifre olmuştur. Bu gelişme hadiselere at gözlüğüyle
bakan tutucu sol aydınların ezberini bozmuştur. O nedenle
Ergenekon ile ilgili değerlendirmelerde sübjektif yaklaşım
gösteriyorlar. Susurluk’taki hassasiyetin bugünkü
Ergenekon’da ortaya çıkmamasının ana nedeni bu ideolojik
körlüktür.
FOTOĞRAF NETLEŞTİ
Susurluk ortaya çıkan ilişkiler, derin yapının çap büyüklüğünü
göstermiyordu. Şimdi fotoğrafın bütününü görmeye başladık. Her
siyasal kesimden temsilcilerin bulunduğu bir büyük koalisyondan söz
ediyoruz. Ergenekon’un yüzü eskiden fluydu şimdi kaşı gözü
de görünmeye başladı. Fotoğrafın çok net olarak belirlenmesi için
bu operasyonların devam ettirilmesi söz konusu olabilir.
Ama şu aşamada gelinen noktada bu biraz zor gözüyor.
TSK DA TEMİZLENMELİ
Soru: Niye zor?
Şamil Tayyar: Devlet içi mutabakat operasyonun bu
seviyesi ile doğru orantılıdır. Mutabakatın kapsamı genişletilirse
Ergenekon’un tümüyle tasfiyesi de söz konusu olabilir. Şu anda
Ergenekon’un lobi adını verdiğimiz sivil kanadı yargı önüne
çıkarılmıştır. İddianamede emekli askerlerin olması örgütün
askeri kanadının tavsiyesi anlamına gelmez. Şu anda halen TSK’da
aktif olarak çalışan Ergenekon ile doğrudan ya da dolaylı
bağlantısı olan unsurların da temizlenmesi gerekir. Bu
konuda büyük görev Genelkurmaya düşüyor. Bu Yüksek Askeri Şur’a da
ihraç, emeklilik, disiplin cezası ya da kızak göreve atama gibi
yöntemlerle Ergenekon bağlantılı unsurlara operasyon yapılabilir.
Şu anda buna ilişkin ayrıntılı doküman var Genelkurmay’da.
Savcılar ulaştıkları tüm isimleri bilgileri ve bunlara
isnat edilen suçları da; 1. Ordu üzerinden Genelkurmay’a gönderdi..
Genelkurmay askeri savcılığı incelemesini sürdürüyor.
Ağustos’ta komuta kademesi değişecek. Yeni kademenin sürece bakış
açısı devlet içi bu mutabakatın çıkmasını biraz daha yukarı
çekebilir. Ya da aşağı indirebilir. Yeni Komutanın tavrı
çok önemli.
1 NUMARAYI BİLİYORUM
Soru: Ergenekon örgütlenmesinin 1 numaralı ismi
iddianamede tarif ediliyor. Senin kitabın ikinci başlığı ‘1
Numaranın İzinde.’ İzini sürdüğün 1 numarayı biliyor musun? Kim bu
1 numara ve iddianamedeki tarife uyuyor mu?
Şamil Tayyar: 1 numara ile ilgili kafamda bir kanaat olarak
oluşmuş bir isim var. Bu isim bir belgeye dayanmıyor.
Açıklamamım nedeni de kesinlik kazanmamasıdır. Kafamda
kesinleşse, ciddi bir veri doküman olsa elimde; hiç çekinmeden
açıklarım. Bunu bana savcılar da sordu onlara da yanı
şekilde sözlü olarak söyledim. İddianamedeki 1 Numara
tanımı ile benim kafamda oluşanın uzaktan yakından ilgisi
yok.
İDDİANEMEDEKİ TARİF YANLIŞ
Zihni Çakır’ın 1 Numara tanımı iddianameye monte edilmiş. O
tarifte; bırakın 1 numarayı 10 numara bile çıkmaz.
Savcıların bu tarifi iddianameye neden koyduğunu da anlamış
değilim. Zihni Çakır, uzun süre Vatanseverler Güç Birliği içinde
görev almış bir gazeteci. Bu tarifi içinde bulunduğu grubun 1
Numarasını anlatmaya yönelik olabilir, Ergenekon’un 1 Numarasını
değil. Vatanseverlere yönelik operasyon başladığında bu
grubun 1 numarası olarak; Hasan Kundakçı, Taner Ünal, Veli Küçük ve
Halit Bozkurt’un isimleri gündeme gelmişti. Zihni
Çakır da 1 numara olarak Hasan Kundakçı’yı ilan etmişti. Ancak
iddianameye eklenen Çakır’ın o tarifinden bu isimler de
çıkmıyor.
Soru : Peki, size göre nasıl biri, bu 1
Numara?
Şamil Tayyar: Ben onu şöyle tarif etmiştim:
Emekli bir orgeneral, hem kimi siyasiler hem bazı
istihbaratçılar hem de TSK içindeki bazı gruplar üzerinde ciddi
nüfuzu olan ve ortalıkta pek dolaşmayan bir isim. Şu anda, bu
operasyonlar nedeniyle etkinliğini büyük ölçüde yitirdiği
söylenebilir.
İDDİANAMEDEKİ ZAYIFLIKLAR
Soru: İddianameyi nasıl buldunuz?
Şamil Tayyar: Ümraniye de ele geçirilen bombaların
Cumhuriyet’e atılan bombalar ile aynı kafileden olduğu Emniyet ve
MKE’nin raporlarında ortaya çıktı. Ayrıca Danıştay faili
sanığı Alparslan Arslan’ın Muzaffer Tekin başta olmak üzere bazı
Ergenekon sanıklarıyla ilişkisi tespit edildi. Cumhuriyet ve
Danıştay bu iddianamenin en can alıcı kısmıdır.
Ama olumsuz yanları da var. Birincisi çok uzun. Savcılar meramını
ortalama 1000 -1500 sayfada anlatabilir. Biraz tekrar var gibi
geldi bazı konularda. Ama biz hadiseye gazeteci gözlüğüyle
bakıyoruz.. Belki savcıların hukuki açıdan ellerindeki bilgi ve
belgeleri iddianameye bu şekilde yansıtmaları da gerekmiş olabilir.
Bana uzun geldi. Ergenekon belgelerine ilk kez arşivinde
rastladığımız Tuncay Güney’in ifadesine hiçbir şekilde baş
vurulmamış olması bana eksik ve yanlış geldi. Belki
poliste Güney’in sorgulama kasetleri savcılığa ulaştıysa buna
ihtiyaç duymamış olabilirler. Ancak yine de bir şekilde görüşme
yolunu bulunması doğru olurdu. Ayrıca 1 Numara ile ilgili
verilen tarife hiç gerek yoktu. Eğer bir numaranın anlatılması
gerekiyorsa ve ellerinde daha ciddi bilgi ve belgeler varsa üzerine
gitmeleri daha doğru olurdu. Tarifle yetinmeleri büyük eksikliktir.
Ayrıca o tariften bir numara yemek olmaz.
GÜNEY’İN ÇUVALLARI
Soru: Güney’in ifadesine baş vurulmamasını
eleştirdiniz. Ergenekon soruşturmasına kaynaklık eden en büyük
dokümanlar Tuncay Güney’in arşivinden çıktı. Bu 6 Çuval belgede
neler olduğunu biliyor musunuz ve kimdir bu Tuncay Güney,
sizce?
Şamil Tayyar: Ergenekon ile ilgili ilk yazılı
dokümanlar Tuncay Güney’in 2001 yılında İstanbul’daki polis sorgusu
sırasında ortaya çıktı. Yanı Güney’in 6 çuvallık arşivi
Ergenekon’un örgütlenme esaslarını ortaya koyan en önemli belgeler
olarak gözüküyor. Tuncay Güney , bir dönem Veli Küçük ve
Doğu Perinçek ile sıkı ilişkisi olan bir gazeteci. O tarihlerde
Küçük’ün Perinçek ile de ileri derecede bir hukuku var.
Aydınlık Dergisi’nde kimi zaman isimsiz yayımlanan röportajların
asıl sahibinin küçük olduğu daha sonra ortaya çıktı. Ayrıca
Perinçek gözaltına alınmadan kısa süre önce 14 Nisan 2008 tarihinde
yaptığı basın toplantısında Veli Küçük’ün kendilerine haber için
bilgi belge getirdiğini iddia etti. Sanıyorum bu ekip
içindeki iç çatışma 2001 yılı içinde Ergenekon’u polisle
tanıştırdı. Tuncay Güney de Kanal D’deki 32. Gün programına
katıldığında bazı belgelerin Perincek ile küçük arasında şantaj
aracı olarak kullanıldığını öne sürmüştü. Bu ilişkinin
boyutu nedir, çok iyi bilmiyorum. Ancak basit bir gazetecilik ve
dergicilik faaliyeti olmadığı anlaşılıyor. Tuncay Güney’in
yurt dışına çıkışı da muammadır. Sanıyorum Ergenekon defterinin
kapatılması için bir pazarlık sonucu, kendisinden bir daha dönmemek
üzere söz alarak, Güney’i yurt dışına kaçırdılar
İDDİANAMEDEKİ ZEKA ÜRÜNÜ BÖLÜM
Soru: İddianameye dönelim. Başka neler
söyleyebilirsiniz, iddianame ile ilgili?
Şamil Tayyar: İddianamede bazı siyasiler
ile ilgili rüşvet iddialarına da yer verilmesi doğru değil. Zira
iddianamede yer alan o bölümlerin hiç birinin sanıklarla bir
bağlantısı yok. Eski milletvekili Teyfik Diker’in Talat
Atilla için ‘haddini bildirin’ şeklinde emekli astsubay Orhan
Tunç’a mesaj attığı belirtiliyor. Ne Atilla ne Teyfik Diker bu
davanın bir parçası değil. Böyle bir ayrıntıya ne gerek vardı.
Aynı şekilde; Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve Mehmet Ağar
ile ilgili bazı telefon konuşmalarında geçen rüşvet iddialarına yer
verilmiş . Bu ayrıntının da iddianame bütünlüğü ile örtüşen tarafı
yok. Daha titiz bir çalışma ile bu iddianame bu
ayrıntılardan arındırılarak sayfa sayısı da azaltılabilirdi.
Ancak Darbe Günlüklerinin ve Ergenekon ile bağlantılı
olduğu düşünülen halen görevde olan subayların isimlerine
iddianamede yer verilmemesi hukuk bilgisinin yanı sıra ince bir
zeka ürünüdür.
Eğer Şemdinli iddianamesinde olduğu gibi görev
başındaki subaylar ve ilave olarak Darbe
Günlükleri bu iddianameye eklenseydi, işin içinden
çıkılmazdı. Çünkü bizim Avrupa’dan farklı olarak ayrı bir yargı bir
sistemimiz var. Askerleri görev başındayken sivil bir
mahkemede yargılayamıyorsunuz. Darbe senaryolarının geliştirildiği
dönem bu isimlerin görevde olduğu dönemde yaşanmıştır. Söz
konusu subaylar da hala görev başındadır. Hangi sanığa hangi
mahkemenin bakacağı yönünde başlayacak tartışma iddianamenin
ciddiyetine büyük gölge düşürebilirdi. Zeka ürünüdür derken,
iddianamenin sulandırılmasını önledi, anlamında söylüyorum.
KÜÇÜK’ÜN ARŞİVİNE DİKKAT
Soru : Süreç içinde başka neler göreceğiz, ne
sürprizler olabilir?
Şamil Tayyar: Veli Küçük’ün arşivinin çok önemli olduğunu
düşünüyorum. O arşivdeki belgelerin dökümü henüz medyaya
yansımadı. Tanık ifadeleri, gizli tanıklar var. Uzun süreli takip
ve telefon dinlemeleri var. Zaten iddianamede teşebbüs halindeyken
bu oyunun bozulduğu söyleniyor. İddianame kadar o
delillerin olduğu 461 klasör de çok önemli. Henüz onlar da
yansımadı ama bu iddianamedeki iddiaları komik bulanlar bence ilk
olarak Danıştay davasındaki iddianameyi okumalıdır.
DANIŞTAY’A BAKIN
Soru: Neden oraya bakılacak?
Şamil Tayyar: Çünkü orada 5 birbirine benzemezi türban
çetesi olarak adlandırılıp yargılamanın yapıldığı bir iddianame
izledik. Orada yargılanıp 10 yıl hapis cezası alan
Süleyman Esen hakkındaki tek delil Alparslan Aslan’ın ‘bombaları
bundan aldım’ açıklamasından ibarettir. Bombaları nasıl ve nerden
aldığına ilişkin tek bir maddi delil yoktu. Sadece Aslan’ın sözü
vardı. Aslan da 2006 yılı Ağustos ayındaki ilk duruşmada kendi
iddiasını kendi yalanladı. ‘Yalan söyledim’ dedi. Ve adam 10 yıl
hapis cezasına çarptırıldı. Eğer Danıştay davasındaki gibi
karar süreci işlerse Ergenekon sanıklarının hepsi ömür boyu hapis
cezasına çarptırılır. Ama bunun bir temenni olarak
söylemiyorum. Danıştay davasında ki hata yapılmamalı.
Adalet tam tecilli etmelidir.
ERGENEKON DİZLERİ ÜSTÜNE ÇÖKERTİLDİ
Soru: Peki sizce adalet tecelli edecek mi?
iddianameye ve gelişmelere bakarak, bu davanın sonucunda ne sonuç
çıkar, sizce? Bu gelişmeler bu tür örgütlenmeleri sona erdirebilir
mi?
Şamil Tayyar: Hukuki olarak bir sonuç
çıkmasa bile Ergenekon dizleri üzerine çökertilmiştir.
Tümden bir arınma olmazsa bu isimler ya da farklı bir isimle
yeniden canlandırılması büyük ihtimaldir. Bu davanın seyri
Ergenekon’u ortaya çıkartan devlet iradesinin kararlılığına
bağlıdır. Bu güçlü irade devam ederse davadan çok ciddi
sonuçlar çıkacağını sanıyorum. Ama o iradenin direnci kırılırsa, o
zaman Ergenekon, bu süreçten daha da güçlenerek çıkar.
AKP İKTİDARI YIKILIRDI
Soru: Dizleri üstüne çökertilmeseydi neler
olabilirdi Türkiye’de?
Şamil Tayyar: Şimdi Ergenekon’un 1999’da
kurulduğunu ama 2001’den itibaren palazlandığını görüyoruz. O tarih
AKP’nin partinin kurulduğu ve tek başına iktidara gelme ihtimalinin
belirlendiği günlerdi. AKP’nin iktidarı derin devletin içine
sindiremediği bir gelişmeydi. AKP buna ilave olarak AB sürecini
hızlandırıcı bir pozisyon alınca iktidar karşıtlılığının dozu daha
da arttı. Ergenekon’un son dönemde temel hedefi AKP’yi iktidardan
uzaklaştırmak, siyaseti yeniden biçimlendirmek ve AB sürecini
kesintiye uğratmaktır. Bunun için başlangıçta sandığı umut olarak
gördüler ancak 2004’teki yerel seçimlerden sonra bunun mümkün
olmadığını anladılar ve 2005’ten itibaren yer altı faaliyetlerini
yoğunlaştırdılar.
DOZ ARTTI
Toplumun AKP iktidarına karşı öfkesini tek merkezde
toplayabilmek için toplu gösterilere zemin hazırladılar.
Mersin’deki bayrak yakma olayı ve ardından düzenlenen gösteriler
bunlardan sadece biridir. Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombalar ve
Danıştay saldırısı da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
ARA REJİMDE OLABİLİRDİK
Türkiye’nin çok kırılgan bir toplumsal dokusu olduğunu biliyoruz.
Allah korusun bir cinayet ile Türkiye ihtilalin eşiğine
getirilebilir. Danıştay saldırısı ile bu denendi ama failin kısa
sürede, belki de tesadüf sonucu yakalanması bu olayı bozdu.
O dönemde Ertuğrul Özkök Danıştay saldırısı için
‘Türkiye’nin 11 Eylülü’dür’ dedi. Fail yakalanmasaydı, Türkiye
bugün bir ara rejim hükümetiyle yönetiliyor
olabilirdi.
Soru: Teşekkürler… Kitabınız hayırlı olsun.
Şamil Tayyar: Teşekkürler…