Tatlıses'ten önce dayak sonra özür
Abone olÜnlü türkücü İbrahim Tatlıses hayatına giren kadınlara niçin şiddet uyguladığını Sabah'tan Balçiçek Pamir'e anlattı. Tatlıses dayak için pişman olduğunu söylüyor.
Kavgada bazen ipin ucu kaçıyor. İşte sırtına, eline, yüzüne,
kafasına vuruyorsun. Aslında söz en büyük tokattır. HARİKA ÖZÜR
DİLERİM El kaldırırım ama sonra harika özür dilerim. Karşımdaki
"Tatlıses gibi adam, bak kendi kendine özür diledi benden" diyor.
Kadınlara çok el kaldırdım ama sonra pişman oldum İbrahim Tatlıses,
"Beraber olduğunuz kadınlara niye şiddet uyguluyorsunuz" sorusuna,
"Benim kadar iyi özür dileyen yoktur" diyor ve ekliyor "Tatlıses
gibi bir adam özür dileyince karşı taraf etkileniyor tabii". Kim ne
derse desin İbrahim Tatlıses 2004 yılının en çok konuşulan
isimlerinden birisiydi. Bu yılın son "Pazartesi Sohbeti" için ünlü
sanatçı İbrahim Tatlıses'e giderken düşünüyordum. Acaba ilk neyi
sorsam? Niye beraber olduğu kadınlara şiddet uyguladığını mı yoksa
yeraltı dünyasıyla ne gibi bir ilgisi olduğunu mu? Akşam saat
sekizde bürosunda buluştuk. Önce soğuk bir merhaba, ardından uzun
bir suskunluk. "Tamam" dedim kendi kendime: "Bu iş zor olacak."
Yanılmadım. Zor oldu, çok zor. Önce karşılıklı teypleştik. Yani
benim teybimin karşısına o da kendi teybini koydu. Bir nevi düello
yani. Kayıtta olmayan bir şeyi yazarsan vay haline demek gibi...
Dayanamayıp takıldım "Olur da benim teybim bir yamuk yaparsa sizde
de kayıt var, şimdi rahatladım işte." Ne bir kelime, ne bir
gülümseme. Sanki söylediğimi duymamış gibi, açtı teybini "Hadi sor"
dedi. "Ne öğrenmek istiyorsunuz? Sizi ciddiye alıyorum. Ciddiye
aldığım için bu gece buradayım." Röportaj soğuk başladı, gittikçe
ısındı. Hatta bazı sorularda ortalık öyle alev aldı ki ortaya sizi
de gülümsetecek cevaplar çıktı. İbrahim Tatlıses nevi şahsına
münhasır bir adam... Karşısındakine güvenince, ki bu hemen olmuyor
birden duvarlarını yıkıyor. Başlıyor esas İbrahim Tatlıses gibi
konuşmaya. Gülüyor, tepki veriyor, ayağa kalkıyorve sevmediği
soruya "Sana ne?" diye cevap veriyor. Çok zeki ama aklı dağınık.
Bir konudan diğerine atlıyor, dönüp dolaşıp kendi istediği
cevaplara geliyor. Müthiş hazırcevap. "Tamam siz beni uyutmaya
kalktınız, ben de bunu yedim gözüküyorum" diye takılıyorum, hiç
istifini bozmadan "Afiyet olsun" diye cevap verebiliyor. Zaman
zaman gerildik, zaman zaman gülüştük, araya şarkılar bile girdi.
Tam 2.5 saat süren röportajın ardından aklımda başka bir Tatlıses
kaldı. Ayrılırken o beni biliyordu ben de onu. Birçok ricada
bulundu, o bölümü yazmayalım, şu bölümü abartmayalım diye. Hiç
istemememe rağmen, konuğa saygı, bazı bölümlerde mini sansürler
uyguladım. İbrahim Tatlıses'e şimdiye kadar sorulmayanları sordum.
O da belki ilk defa bu kadar içten yanıtladı, ayrılırken dedi ki;
"Bu röportajı kabul ederek başıma iş aldım!" 27 yıl zirve... Nedir
bunu bedeli? Bedel ağır. Bedel para değil. Manevi değeri çok ağır
bir defa. Çok yükseliyorsun, eteğinden çekiyorlar. Ortada
kalıyorsun tost yapıyorlar. Aşağıda kalıyorsun tekmelerin,
yumrukların, topukların altında kalıyorsun. Bu mesleği ya
yapacaksın ya yapmayacaksın, ortası yok. Eğer hak ederek oralara
çıktıysan kimsenin indirmesi kolay değil. Ama boşsan üç gün sonra
inersin o ayrı. Benim için zirve önemli. Alt tarafı hiç sevmedim.
İkinciliğihiç sevmedim (Duvardaki vergi birincilikleri haberini
gösteriyor). İkinci olduğum zaman benimle konuşulmaması gereken
zamandır. Zirve yalnızlık getirmiyor mu? Her şey var, her şey yok.
Çok kimse var, hiç kimse yok. Zirveye tırmanıyorsun teksin. Bir
arkadaşım benim için 1 ile 5 arası var der. Yani 2, 3, 4 yok. Tabii
o kendi güzelliği. Benim öyle kendini beğenmişliğim yoktur.
Kendinizi çok sevdiğinizi söylüyorlar. Söylüyorlar. Geçenlerde,
aslında muhatap bile olmak istemiyorum ama, Fatma Bacı diye bir
kadın da aynı şeyi söyledi. Kim? Fatma Bacı. Kendisi bana aşıktır.
Medyum. Televizyona çıkıp benim hakkımda diyor ki, parayı çok
sever. Kızım ben parayı sevseydim özel uçağımı satar mıydım? Dert
şu, İbrahim Tatlıses'e bulaşınca herkes prim topluyor. Bir örnek
vereyim, önceden Tanyeli benim kadromdaydı sonra ayrıldı. Şimdi
tekrar çıkardım. Yine boy boy röportajları çıkmaya başladı. Durum
bu. Sizin programınızda yer aldığına göre kötü bir şey değil,
olmamalı bu haberlerin çıkması. Yo, benim için onur verici şeyler.
Demek istediğim şu. Biz Asena Hanım ile tanıştığımız zaman, o
200-300 dolara ekstralara gidiyordu. Gecede 8-10 yere gittiği
oluyordu. Hep paraları düşük yerlerde oynadı. Kimse farkında bile
değildi sahnede dansöz mü var diye. Sonra bizonu fark ettik.
Dansını mı fark ettiniz yoksa aşık mu oldunuz? Hayır oyununu fark
ettim. Yaptığı işin farkına vardım. Ekstralardan gecede 1.5 milyar
almaya başladı. Marka oldu. Kendinde de iş vardı, sadece benim
sayemde değil. Şu anda bakıyorum da yine küçük yerlerde. Bilmem
kimin altında iş yapıyor. Yakıştıramıyorum. İnsanlar önce kendi
kıymetlerinin değerini bilmeli bence. Neyse bu konuyu bırak. (Bu
konuya röportajın ilerleyen bölümlerinde tekrar geleceğiz.) Özel
uçağınızı sattığınızı söylediniz. Artık lüks otomobillere de
binmiyormuşsunuz doğru mu? Özel uçağımın sadece 1 milyon dolar
borcu kalmıştı satmak zorunda kaldım. Sattığım için de birçok
ekstrayı kaçırıyorum. Öyle lüks sevmem ben. Turneye gidiyoruz
adamlar bana süit açıyorlar, gerek yok ki aslında, temiz yatak
olsun yeter. Adamlar size süit açıyorlar siz odada mangal
yapıyorsunuz. Bir arkadaş da kıllarıma takmıştı, ben de ona "Kıllık
ediyorsun" demiştim. Bak güzel kardeşim, ben yedirmeyi, içirmeyi
çok seven bir insanım. Yurtdışındayız, arkadaşlara telefon açtım,
size mangal keyfi yaptıracağım diye. Benim mangal elektrikli,
dumanı bile yok.. Odun da yok. Her yerde yaparım, her otelde de
yaptım, sucuk pişirdim, et pişirdim. Ne var bunda. Kimseyi rahatsız
etmiyorum ki. Her Türk erkeği gibi mangalı seviyorum. Balçiçek
Pamir/Sabah