Kuşadası niye kuş adası? Ortaçağlarda Venedik ve Cenevizliler buraya "Scalanova" (Yeni İskele) adını vermişlerdir. 1413 yılında 1. Mehmet çelebi zamanında Osmanlılar tarafından zapt edilmiş ve içinde pek çok kuş yuvası bulunan Güvercin ada’ ya itafen adına Kuşadası denmiştir. Marmaris Marmara’da değilki! Şehir şimdi bulunduğu tepede ilk yerleşenleri olan Türkmen´ler tarafından, Bizans döneminde, Mermer-şehri ismiyle kurulmuştur. Menteseoğulları egemenliği döneminde altın çağını, uluslararası mermer ticareti sayesinde yaşayan bu limankenti Mermeris adını almıştır. Doğal felaketlerden, yağma ve talandan nasibi alarak yokolan, Fiskos´un eski çağlardaki rolünü Rodos´un fethine yani 1522 yılına kadar üstlenmiştir. MERMERİS ismi, yunanca´ya Marmaras, italyanca´ya (latince´ye) Marmarice/Marmaris, ingilizce´ye Marmorice olarak, ilgi güncelliklerine göre çevrilmistir. Marmaris ismi, I. Dünya Savaşından sonraki İtalyan işgalinde yoğun olarak kullanılmış ve sonrasında Cumhuriyet dönemiyle birlikte resmiyet kazanmıştır. Bodrum´lu Herodot ve ünlü coğrafyacı Amasya´lı Strabo, Fiskos´tan antik dönemde, Efes ve Mylasa´nın Doğu Akdeniz'e açılan limanı olarak bahsederler Her ikisinin yaşadıkları dönemlerde Marmaris´in yerleştiği tepe, ya denizin altında, yada bir adacık olsa gerek. Herodot´un Marmarisos ismi ile Marmaris´i kastetmesi olanaksız. Bir rivayete göre de Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı halen de Marmaris'de bulunan kaleyi Kanuni Sultan Süleyman'ın beğenmediği ve kalenin mimarını astırdığı için Marmaris isminin Mimaras'dan geldiği söylenmektedir. Fetih"ten mi geliyor? Bugünkü Fethiye kenti yakınlarındaki Belen'de, MÖ. 3000'lerde kurulduğu sanılan antik Telmessos kenti, Lykia'nin Karia sınırında yer alıyordu. Uzun bir süre Lykia'ya karşı bağımsızlığını koruduktan sonra, MÖ. 6. yüzyıl ortalarında Pers egemenliğine girdi. MÖ.5. yüzyılda Delos Birliği'ne, MÖ.362'de de Lykia'ya katıldi. Ardından Karia Kralı Mausolos'un eline geçti. MÖ.333'te yöreye gelen İskender'in egemenliğini Selevkoslar'ın yönetimi izledi. MÖ.3. yüzyıl sonlarında Mısır'daki Lagos Hanedanı'na bağlandı. MÖ.188'de Pergamon (Bergama) Krallığı'nın egemenliğine girdi. Pergamon Krallığı'nın MÖ.133'te yıkılmasından sonra kısa bir süre bağımsız kaldı ve Rodos'la işbirliği yaparak Pontus Kralı Mithradates'e karşı koydu. Daha sonra Roma ve Bizans yönetiminde yaşadı. 8. yüzyılda Anastasiuopolis, 9. yüzyıldan sonra da anılmaya başlandı. 1284'te Menteşeoğulları'nın yönetimi altına girdi; 1424'te Osmanlı topraklarına katıldı. Zamanla Meğri'ye dönüşen adı, 1913'te uçağı düşen ilk hava şehitlerinden Fethi Bey'in anısına Fethiye olarak değiştirildi. 19. yüzyıl sonlarında Aydın vilayetinin menteşe sancağına bağlı bir kaza merkezi olan Fethiye, 11 Mayıs 1919'dan 20 Haziran 1920'ye değin İtalyan işgali altına alındı. GÖÇEK Yörenin eski çağdaki adı DAİDALA (DAYDALA) dır. Göcek adı, göçerlerin bu yörede yerleşik düzene geçmesiyle başlamıştır. Göcek' adının beş olaydan ortaya çıkabileceği varsayılmaktadır Bu varsayımı bölgede yaşayanların çoğu doğrulamaktadır. Birinci varsayım köçekliktir. Eskiden yörede yapılan düğün ve eğlencelerde bölgeye köçek getirilirmiş. Bilindiği üzere, kadın giysileri giyerek çalgı önünde oynayan erkeklere köçek denir. Rodos'tan getirildiği söylenen bu köçekler, yöre çalgıcılarının müzikleriyle oynar ve yarenlik ederlermiş. Bu eğlence tarzı yörede uzun süre devam etmiş. Köyün adı çevre yerleşim birimlerinde 'Köçekli' olarak anılmaya başlamış. Köçekten oluşan 'Köçekli' adı sonraları halkın pek hoşuna gitmemiş. Bu ismi garipsemeye başlamışlar. Hatta bu yüzden düğünlere köçek getirmekten bile vazgeçmişler. Bölge hakkında küçümser konuşmalar sebebiyle köyün adı, 'Göcek' olarak değiştirilmiş. Diğer bir varsayım ise 'göç' kavramıdır. Bölge halkı, yayla ve kışlaklara her yıl bahar aylarında toplu, uyumlu ve törenli göç ederler, sonbaharda da geri dönerlermiş. Göç zamanı yaklaştıkça halk arasında; göç zamanı ve göçer sayısı gibi durumlar konuşulur ve tarih belirlenir. Tüm hazırlıklar tamamlanır. Bir gün önceden haberleşilir. Sabahın alaca karanlığında yükler hayvanların sırtına yüklenir. Hayvanlar sürülür. Göçe katılanlar birbirlerine; “Göç zamanıdır, haydi GÖÇEK” diye seslenerek yola koyulurlar. İşte bu 'Göçek' sözcüğünün sonradan köyün adı olduğu söylenir. Bu varsayım halk arasında en güçlü olanıdır. Durulan yer anlamında DUR-AK, varılan yer anlamında VAR-AK, Yatılan yer anlamında YAT-AK, örneklerinde de olduğu gibi GÖÇEK kelimesinin göçülen yer anlamında GÖÇ kökünden –EK yapım eki ile türetilmiş bir kelime olması çok daha kuvvetle muhtemeldir. Bu yörede yaşayan insanların “Burası bizim göçeğimizdir. (Göçek’imiz)”, “Göçeğe gidiyorum”, “Göçekten geliyorum” şeklindeki kullanımlarının bu bölgenin isminin GÖÇEK / GÖCEK olarak kalmasında etkili olmuş olması diğer bir varsayım olarak mantıklı ve akla yatkındır. Bir karış boya gelmiş ekine GÖCEK denilir. Bu Göcek adı için bir çıkış noktası olacağı gibi denizin karaya çok fazla girip saklandığı yere de Göcek denilmektedir. Halikarnas balıkçısının kitabında da bol bol Fethiye Göcek’i olarak bahsedilir. BODRUM Saint Jean Sövaliyeleri insaa ettikleri kaleyi Petronium olarak adlandirdilar (Latince). Bu isim peygamber Isa'nin elcisi Petrus'tan alindi. Kalenin ismi Petrus evi veya Petrus kalesi anlamindadir. Daha sonra ülkeyi fetheden Osmanlilar bu Petronium terimini "Petrum" olarak telaffuz ettiler. "On Seafaring" kitabinda Amiral Piri Reis, Petrum sehrini Bodurum'u olarak adlandirdi. Bundan sonra sehrin ismi "Bodrum" oldu. ÇEŞME Eski zamanlarda deniz ticaret yolları üzerinde bulunması nedeniyle, bu civardan geçen pek çok ticaret ve savaş gemisi, yüzyıllarca su ihtiyaçlarını bu çeşmelerden sağlamışlardır. Çeşme ilçemizde adını bir zamanlar yüz kadar olduğu söylenen bu çeşmelerden almıştır. Bu çeşmelerin hepsinin kendisine özgü bir özelliği ve mimarisi bulunur. ALAÇATI Alaçatı adının Alaca attan ya da Alacık çadırlarından geldiği söyleniyor. ALTINOLUK Altınoluk'un tarihi, Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman zamanına yani 1520'lere uzanıyor. Rum varlığı; Midilli'den çalıştırılmak üzere getirilen Rumların zamanla çoğalıp, iskan etmeleri ile, 1820'lerde olmuştur.Adı 1927 yılına kadar Papazlık olarak bilinen bölge, Bu tarihten itibaren Altınoluk adını almıştır. TÜRKBÜKÜ Gölköy’den biraz ileride, Bodrum’a 15 kilometre uzaklıkta olan Türkbükü, antik çağda Madnasa adıyla anılırdı. Türkler’den önce Rum köyü olan ve Rumbükü adıyla anılan köy, Türkler’in eline geçmesiyle Türkbükü adını almıştır. Adı her zaman birlikte anılan Gölköy ve Türkbükü, Gündoğan Belediyesi’ne bağlı iki köy iken 18 Nisan 1999 seçimlerinden sonra Göltürkbükü beldesi olarak belediyelik oldu. FOÇA Foça'ya adını veren foklar, bu kent için özel bir öneme sahiptir. Balıkçılar zaman zaman ağlarını yırtmalarına karşın foklara sevgiyle yaklaşır ve korurlar. AYVALIK Ayvalık, Antik Çağ'da bir tür yabani ayva anlamına gelen Kidonia olarak anılıyordu. Bölgeye ilk yerleşenlerinin Midilli'nin Kydona köyünden ya da Girit'in Kydonies bölgesinden gelmiş olabilecekleri düşünülmektedir. İsim konusunda bazı görüşler de Ayvalık'ın Aioliki'nin (Eolya'nın) bozulmuş şekli olduğudur. Ayvalık anlamına gelen Kydonie ismi ise, MÖ 330'dan beri süregelmektedir. Ölüdeniz'e adını veren efsane Belcekız adı da bir efsaneye dayanıyor. Eski çağlarda buralardan geçen gemiler açıkta demirler ve içme suyu almak üzere kıyıya sandalla çıkarlarmış Bir gün yaşlı bir kaptanın genç, yakışıklı oğlu su almak için koya çıktığında güzel mi güzel Belcekız’ı görür. Görür görmez de vurulur. Kızın yüreğine de ateş düşer. Ama delikanlı suyu alıp dönmek zorundadır. Gemi uzaklaşıp gider. Belcekız hep kıyıyı, sevgilisini kollar. Delikanlı da geminin buralardan her geçişinde su almaya gelir. Böylece görüşür, sevişirler. Bir gün gemi buralardan geçerken fırtına patlar. Genç, babasına burada korunaklı, havuz gibi bir koy olduğunu söyler. İhtiyar kurt ise oğlunun gönül macerasını bilmektedir. Oğlunun sevgilisini görmek uğruna gemiyi parçalamayı göze aldığını sanır. Dalgalarla birlikte kavga da büyür baba oğul arasında. Gemi tam kayalıklara çarpacakken kaptan bir kürek darbesiyle oğlunu denize atar ve dümene yapışır ki durumu görür. Deniz dönerek çarşaf gibi bir koya girmektedir. Oğlan orada ölür. Kayaların üzerinde sevdiğini bekleyen Belcekız da kendini kayalardan atıp ölür. İşte o gün bu gündür kızın öldüğü yere Belcekız, oğlanın öldüğü yere Ölüdeniz denir. Günün ilerleyişine göre rengi değişip duran deniz belki de bir oğlana bir kıza yanmaktadır. BOZCAADA Adaya ne zamandan itibaren Bozcaada denilmeye başlandığı bilinmemektedir. Ama adaya ilk defa bu adın Türk denizciler tarafından söylendiği sanılmaktadır. Türkçe ismin ne zaman ve ne sebeple verildiği şimdiye kadar açıklanmamıştır. Yalnız, Türkçe, diğer Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir kolunu oluşturur. Bu ailenin diğer üyeleri Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncanın Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmadığı konusu tartışılmaktadır. Piri Reis eserinde, adanın en yüksek sivri bir boz tepesi - bu gün Göztepe denmektedir- olduğunu, onun üzerinden denizin 40 mil mesafesinin kontrol edilebildiğini, aynı şekilde denizden de o mesafe içinde gemilerin, adanın alâmeti olan boz tepeyi fark edebildiklerini ifade etmektedir ki ilk defa Türk denizcileri tarafından bu sebeple Boz Ada veya Bozcaada dendiğinin bir ifadesidir. Adaya karşıdan bakıldığında boz bir şekildedir. Bu sebepten Türkler tarafından adaya Boz-ada denilmiştir. Ada karşıdan bir bohçayı andırdığı için Bohçaada denildiği de olmuştur. Ege adaları hakkında küçük bir eser yazmış olan Ber. Randolph buraya Türklerin Boş adası dediklerini beyan etmektedir ki kanaatimizce Bozcaada veya Bozada isminin yanlış anlaşılmasından ileri gelebilir. Bozcaada ismi ile ilgili bir diğer noktada ismin Bohçaada şeklinde de kullanılmış olduğunun tespitine dairdir. Adadaki Alaybey Câmii haziresinde bulunan Hicrî 1250 ve 1272 tarihli iki mezar kitâbesi ile Aburga Ahmed Dede mezarlığında bulunan diğer bir mezar kitâbesi üzerinde ada ismi Bohçaada şeklinde geçmektedir. İlk nazar- da kitâbeyi yapan sanatkârın hatasının diğer iki kitâbede de tekrarı gibi bir kanaat uyandırmakta ise de XVIII. Yüzyıl yazarlarından İnciciyan'ın da adaya halk dilinde Bohçaada dendiğini ifade etmesi bu kanaati bertaraf etmekte ve gerçekte de bir devirde halk dilinde Bohçaada isminin Bozcaada ile beraber kullanıldığını anlatmaktadır Adanın adı 1804 yılında İnciciyan tarafından yazılan ve Venedik' de bastırılan Dört Kıta Coğrafyası adlı eserde Bohçaada olarak geçmektedir. Bu eserden yola çıkarak Türkler ilk dönemlerde Bohçaada adını kullanmışlardır ve bu ad zaman içinde değişip Bozcaada adını almıştır. Side Antalya'ya 75 km. Manavgat'a 7 km. uzaklıkta olan Side, Yaklaşık 400 m. eni ve 1 km. uzunluğu olan bir yarımada şeklindedir. "Side" adı Anadolu dilinde "Nar" anlamına gelmektedir. KEKOVA Kent adının Luwi/Etrüsk orijinalinde “Khawakuwa” olduğu ve “Davar/Boğa yurdu” anlamına geldiği bilinmektedir. “Khawa” sözcüğü fonetik çeşitlemelerle İngilizceye “cow” ve Almancaya “Kuh” olarak geçmiş olup bu dillerde de aynı anlamda kullanılmaktadır. Buradan, Kekowa’da “Boğa/duvar/kültü” varlığını ve davar, boğa ve inek gibi kutsal sayılan hayvanların barınma ve kutsal üreme yeri olduğunu anlıyoruz. Nitekim II.yy’da yöreye gelerek adanın karşı kıyısına yerleşen Türkmenler bu töreyi hayvanlarını her yıl adaya bırakmak suretiyle bugüne kadar koruyarak yaşatmışlardır. Ayrıca, Kekova adı, eski Gök=Köktürk yazılımı ile anlamlı bir biçimde okunabilmektedir. KEMER Batı Toros Dağları'nın eteklerinde ve 52 kilometre kıyı şeridi boyunca uzanan Kemer ilçesi, Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden biridir. Bugün Kemer'in bulunduğu yerde, 1910'lu yıllarda Eski Köy adı ile bilinen ve dağlardan gelen seller sonucu göl ve bataklıklardan oluşan bir yerleşim yeri vardı. Eski Köy halkı, kendilerini bu sellerden korumak için, dağların eteklerinde 23 kilometre uzunluğunda bir taş duvar ördüler. Sonraları, bu duvar nedeniyle köylerine Kemer adı verilmiştir.