Tartışılan kurulun başkanı istifa etti
Abone olİnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve Başkanlık Divanı üyeleri istifa etti. Haklarında yürütülen soruşturmaya dayanak olan suçlamalar ise şöyle:
Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı İbrahim Kaboğlu
ile Kültürel ve Azınlık Hakları Komisyonu Başkanı Baskın Oran,
geçtiğimiz çarşamba günü Ankara Adalet Sarayı'nda soruşturmayı
yürüten Basın Savcısı Nadi Türkaslan'a ifade vermişti. Kaboğlu,
soruşturmanın Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı Fethi
Bolayır'ın suç duyurusu üzerine değil, daha önce resen
başlatıldığını öğrendiklerini ve bunun kendileri için sürpriz
olduğunu belirtmişti. Hazırlanan raporun görevlerinden
kaynaklandığını ve bu nedenle soruşturma geçirdiklerini anlatan
Kaboğlu, ''hakkımızda kan dökülmesini isteyen kişi hakkında ise
takipsizlik kararı verilmiş'' demişti. Soruşturmanın içeriği
Kaboğlu ve Oran'ın avukatlarından Oya Aydın, soruşturmaya dayanak
gösterilen suçlamaları şöyle açıklamıştı: Azınlıklar Raporu’nda yer
alan Türklük yerine Türkiyelilik üst kimliği önermek . Anayasa'nın
değiştirilemez nitelikteki üçüncü maddesinin değiştirilmesini
önermek. Rapora karşı olanları Sevr paranoyası ile suçlamak .
Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarının demokrasiyi zedelediğini
belirtmek suçlamalarının dayanak edildiğini belirtti. Kaboğlu
savunma yapmadığını söyledi Kaboğlu, geçtiğimiz çarşamba günü
yaptığı açıklamada soruşturmanın Türkiye'nin geldiği nokta ve
hedefleri bakımından üzüntü verici olduğunu ifade etmişti.
Cumhuriyet Savcısı'na savunma yapmadığını da söyleyen Kaboğlu,
''bunun yaptırımı varsa katlanacağım. Soruşturma düşünce
özgürlüğüne ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır''
şeklinde konuşmuştu. Azınlık raporu tartışması Geçtiğimiz yılın
kasım ayında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun
hazırladığı azınlık hakları ile ilgili rapor tartışmalara
yolaçmıştı. Raporda 'Sevr sendromu' nun bitmesi, Lozan
Anlaşması'nın gerektiği gibi uygulanması isteniyor, 'tek kültürlü
ulus-devlet' yerine 'Türkiyelilik üst kimliği’nin benimsenmesi
öneriliyordu. Türkiye'nin azınlıklar konusundaki sınırlayıcı
tutumunun dünyadaki eğilimlere ters düştüğüne vurgu yapılan
raporda, Türkiye'nin Lozan Anlaşması'nın bazı hükümlerini ihlal
ettiği ileri sürülüyordu. Raporda, anayasanın 'değiştirilmesi
teklif dahi edilemeyecek' maddeleri arasında yeralan "Türkiye
devletinin dili Türkçe'dir" ifadesi de eleştirilerek "devletin dili
olmaz" ifadesi yeralıyordu.