Tarım ecel terleri döküyor
Abone olATO, istihdamın ise yüzde 33'ünü barındıran Türk tarımının, yanlış politikalar nedeniyle ecel terleri döktüğünü ileri sürdü.
ATO'nun tarım araştırmasına göre, 2003 yılında yüzde 2.5 küçülen
tarım sektörü, 2005 yılının ilk çeyreğinde de sıfır büyüme ile
yerinde saydı. Kasım 2002 ile Temmuz 2005 döneminde, tarımda üretim
girdilerindeki maliyet artışları yüzde 100'ü bulurken, ürün
fiyatlarında ise yüzde 30 ile 80 arasında bir gerileme meydana
geldi. Tarım ürünlerinin temel girdilerinden mazotta son 2.5 yıllık
süreçte yaşanan fiyat artışı, TL bazında yüzde 61.8, dolar bazında
ise yüzde 100'ü buldu. Tarımda kendi kendine yetmekle övünen
Türkiye'de son 2 yıldaki ithalat artışı yüzde 58.8'e ulaştı. Bu
dönemde gübre fiyatlarındaki artış da yüzde 100'ü aşarken,
tohumluk, tarım ilacı, sulama ücretleri ve yem fiyatlarındaki artış
yüzde 36 ile yüzde 233 arasında değişti. ATO araştırmasında,
girdilerdeki bu duruma karşılık, Kasım 2002 ile Temmuz 2005
döneminde bazı ürünlerin piyasa fiyatlarındaki değişme de şu
şekilde verildi: Fiyatı artanlar: Buğday yüzde 3.5, mısır yüzde
22.7, ayçiçeği yüzde 12.5, şeker pancarı yüzde 33.6, çay yüzde
82.8, tütün yüzde 8.7, et (karkas) yüzde 25.7 Fiyatı düşenler:
Pamuk yüzde 37.5, kuru üzüm yüzde 10.4, kuru incir yüzde 20, beyaz
kiraz yüzde 73.3, kayısı yüzde 80, vişne yüzde 57.1, domates yüzde
33.3 Araştırmada, 2002 yılında serbest piyasada 280 bin liraya
alıcı bulan buğdayın, bu yıl TMO'nun 365 bin lira fiyat
açıklamasına rağmen, ortalama 290 bin liraya satılabildiği
vurgulandı ve girdiler ile tarımsal ürün fiyatlarındaki bu
gelişmenin, Türk çiftçisini ürettiğine pişman ettiği görüşü
savunuldu. PAMUK TARLADA KALDI ATO araştırmasında, çeşitli tarımsal
ürünlere ilişkin şu değerlendirmelerde bulunuldu: -Pamuk tarlada
kaldı. Dünyanın 6. büyük pamuk üreticisi olmasına rağmen, 2002-2004
döneminde 648 bin tonla dünyanın en fazla pamuk ithal eden ülkesi
olan Türkiye'de, pamuk tarlada kalırken, üretici borçlarını
ödeyemez hale geldi. 2002 yılında 800 bin liraya satılan pamuğun
fiyatı, bu yıl yüzde 37.5 oranında gerileyerek, 500 bin liraya
düşmesine rağmen alıcı bulamadı. Türkiye'de 6 milyon kişinin
geçimini sağlayan pamukta üreticinin yüzü gülmezken, ABD ve
Yunanistan'dan ithalat yapıp, milyonlarca dolar bu ülkelere
aktarılmaktadır. Pamukta ulusal bir politika oluşturulamazsa,
üretim her yıl daha da azalacak ve pamuk ihtiyacının tamamı
ithalatla karşılanır hale gelecektir. -Kuru üzüm ve incirde de
girdi fiyatları artarken, satış fiyatları düştü, üretici perişan
oldu. ALIM GÜCÜ DÜŞÜYOR -Girdi fiyatlarındaki aşırı artış ve
ürünlerin piyasa fiyatlarının üretici aleyhine işlemesi, üreticinin
satın alma gücünde büyük düşüşlere sebep oldu. Buğday üreten bir
çiftçi, 2002 yılında 1 litre mazot olabilmek için 4.43 kilogram
buğday satarken, bugün bu oran 6.93 kilograma çıktı. Aynı şekilde
bir traktör alabilmek için 55 ton buğday satması gerekirken, bugün
92 ton buğday satması gerekiyor. Aynı durum tüm tarım ürünleri ve
hayvan üreticileri için de geçerli. -Rekoltenin yüksek olması,
halkın alım gücünün artmaması, üstüne ihracattaki gerileme de
eklenince, ürünler maliyetlerinin ve 2 yıl öncesi fiyatlarının da
altında satışa sunuluyor. Örneğin Konya bölgesinin meşhur beyaz
kirazı, 2002 yılında 1.5 milyon liraya satılırken, bugün bu rakam
400 bin liraya düşmüş durumda. Aynı durum kayısı fiyatları için de
geçerli. Bu yıl kayısı, 2 yıl önceki fiyatın yüzde 80 gerisinde bir
fiyat olan 200 bin liraya satılıyor. -Süt üreticisi perişan: Süt
konusunda da sıkıntılar yaşanıyor. 2002'den bu yana yem fiyatlarına
yüzde 89.1 zam gelmiş olmasına rağmen, süt fiyatları 2002
seviyesinde kaldı. Birkaç ay öncesine kadar 450 bin liraya
satılabilen sütün fiyatı, 300 bin liraya kadar geriledi. Buna
karşın, paketlenmiş süt, tüketiciye 1 milyon 100 bin lira ile 1
milyon 790 bin lira arası bir fiyata ulaşıyor. Süt fiyatlarındaki
düşmede en önemli etkenin Türkiye'ye kaçak yollardan sokulan süt
tozu olduğu belirtiliyor. KAÇAK ET YİYİYORUZ -Hayvancılık da kriz
sinyalleri veriyor. 2002 yılında 5.5 milyon olan karkas et
fiyatları, 2003 yılında ulaştığı 7.8 milyon liradan 2005
Temmuz'unda 6 milyon 915 bin liraya geriledi. Buna rağmen aynı
dönemde yem fiyatları 204 bin liradan, 370 bin 600 liraya yükseldi.
Besicilere kilogram başına verilen et teşvik pirimi, 30 Kasım
2004'de 1 milyon liradan, 500 bin liraya indirildi. 2005 yılında
ise tamamen kaldırıldı. Becici, geçen yıllarda 1 milyar liraya
sattığı danayı, bu yıl 500 milyon liraya satamıyor. Et
fiyatlarındaki gerilemenin de en önemli nedeni kaçak et girişi.
Türkiye'nin 6-7 milyar dolarlık zarar ettiği kaçak et tüketiminde
İstanbul'un yüzde 60 ile ilk sırada yeraldığı belirtiliyor. Türkiye
genelinde ise kaçak et tüketiminin yaklaşık yüzde 50 seviyesinde
bulunduğu kaydediliyor. TARIMA VERİLEN DESTEK DÜŞTÜ -2004 yılında
bütçeden tarıma ayrılan miktar, 3 katrilyon 215 trilyon lira iken
bu rakam, 2005 yılında 3 katrilyon 462 trilyon liraya yükseltildi.
Ancak yüzde 7.6'lık bu artış, yüzde 100'ü bulan tarım enflasyonunun
gerisinde kaldı. 2001'de destekleme alımlarından vazgeçilmesinin
ardından başlatılan doğrudan gelir desteği de, çiftçinin yarısına
merhem olamadı. 2004'de çiftçiye 2.8 katrilyon lira gelir desteği
verecek olan hükümet, bunun 900 trilyonunu da 2006'da ödeyeceğini
açıkladı. 2005 bütçesinde de 2.7 katrilyon lira olarak belirlenen
gelir desteği, 1.9 katrilyona düşürüldü. AYGÜN: AB, UYUM ADI
ALTINDA TÜRK TARIMINI KISKACA ALDI ATO Başkanı Sinan Aygün de,
AB'nin Türk tarımını ''uyum'' adı altında kıskaca aldığını
belirtti. AB'nin, tarımı Türkiye'nin sırtında kambur olarak
gösterdiğini vurgulayan Aygün, şöyle devam etti: ''İstihdamda yüzde
33 payı olan bu kesim, AB'nin gözünde öcü. Sağlıklı tarım
politikaları uygulanmazsa, Türkiye bundan sonra üreten değil,
sadece satın alıp, tüketen bir ülke haline gelecektir. Hükümet, at
gözlüğünü takmış, üstelik de miyop, ileriyi göremiyor. AB uğruna
Türk tarımını feda ediyor. Türkiye'ye (Tarıma verdiğiniz desteği
azaltın) diyen AB, bütçesinin yüzde 40'ını tarımı desteklemek için
harcıyor.''