Tarihi sarnıçta tiyatro okumaları
Abone olŞehir Tiyatroları'nın düzenlediği "90. Yılda 9 Tiyatro Okuması" başlıklı etkinliklerin ikincisi Yerebatan Sarnıcı'nda 21 Kasım Pazar günü gerçekleştirilecek.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın düzenlediği
"90. Yılda 9 Tiyatro Okuması" başlıklı etkinliklerin ikincisi
Yerebatan Sarnıcı'nda 21 Kasım 2004 Pazar günü saat 20.30'da
gerçekleştirilecek. İkinci etkinlikte, Ömer Seyfettin'in "Mahçupluk
İmtihanı" tiyatro okuması formunda ücretsiz olarak seyirci ile
buluşacak. 90. Yılda 9 Tiyatro Okuması'nın ilki olan Halit Fahri
Ozansoy'un yazdığı Başkuş okuması, şu sözlerle başlamıştı: "Tiyatro
sahnesi, bir yarımadadır...Yalnızca üç yanı sularla çevrili...
perdelerle. Bir yanıyla da toprağa bağlı... seyirciye. O küçük
yarımadanın sakinleri, oyuncular; her akşam bir tören düzenlerler
kendilerince. Ellerine küçük oyuncaklar alıp, yüzlerine maskeler
takarlar, üzerlerine kostümler yakıştırıp heyecanla yönelirler
bağlı oldukları karaya doğru... ve tören başlar... Sözler uçuşur
havada, yaşamlar anlatılır ardısıra, insan olmak, insan kalabilmek
için anlatırlar insanı yine insana... zaman geçer... tören biter...
bağlı oldukları karadaki insanlar alkışlarla uğurlarlar yarımadanın
sakinlerini...zaman geçer... yalnız kalır oyuncular... Bir
yarımadanın en büyük korkusu sarar içlerini: Ada olmak! Bağlı
olduğu karadan kopup gitmek uzaklara. Her yanını suyun
sarması...yalnızlık... zaman geçer... ertesi gün... bir başka tören
heyecanı... başka insanlar... başka yaşamlar... ve yeniden başlar
tören... ertesi gün bir daha... onun da ertesi gün... ve daha da
ertesi gün yine... ve bütün o 'ertesi gün'lerin birinde, bir de
bakarsınız ki, tam doksan yıl geçmiş ilk töreni düzenleyeli... Tam
doksan yıl...Şaşarsınız. Üç yanınızı saran su gibi akmıştır zaman.
İnsanlar değişmiştir, kostümler, oyuncaklar, maskeler... Bir tek
şey kalmıştır değişmeyen: Yarımada ve onun bağlı olduğu kara
parçası. Tiyatro ve seyirci. Ferhat ile Şirin gibi, Kerem ile Aslı,
Leyla ile Mecnun gibi birbirine sevdalı, birbirleri olmadan
yapamayan bu iki aşığı düşünürsünüz. Tiyatroyu...Seyirciyi...Bir
heyecan sarar içinizi. Doksan yıllık bu sevdayı anlatmak
istersiniz. Ta en başından. Ama oynayarak değil, okuyarak. Kokusunu
duyarak o kağıtlara sürülen mürekkebin. Her bir harfin yarattığı
ahengi görerek gözlerimizle. Sanki o kalemi oynatan ele dokunurmuş
gibi. Acıyla, sevinçle, hüzünle, coşkuyla geçen o koskocaman doksan
yılı hep beraber anlayabilmek için, satırlara gizlenmiş yaşamları
bulup çıkartabilmek için...tiyatroyu okumak istersiniz... İşte,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, bu heyecanla
başlıyor 'tiyatro okuma'larına. 'Doksanıncı yılda dokuz tiyatro
okuması' başlığı altında, her ay bir eseri okuyacak burada
oyucularımız. Biraz geçmişe olan borcumuzu ödemek için;
yazarlarımıza, oyuncularımıza, seyircilerimize olan borcumuzu...
Biraz geleceğe emanet etmek için doksan yılımızı, kimbilir hani
belki bir doksan yıl sonra, yine burada, tiyatroyu okumak
isterlerse bu emanetimizi de ansınlar diye. Ve biraz da, bugüne bir
çağrı yapabilmek için. Unuttuğumuz, gözden kaçırdığımız belki biraz
da vefasızlık ettiğimiz geçmişimizi burada tekyürek
kucaklayabilmek, hatırlayabilmek için. Evet. Şimdi başlıyor tiyatro
okumamız. Burada perde yok. Her yanımız su. Bir tek şu köprüyle
bağlıyız size. Eğer bizi çevreleyen suya biraz daha dikkatli
bakarsanız, içinde yüzen anıları, üstüne yazılan yazıları
görebilirsiniz. Dokunsanız belki bütün o törenlerin ardından,
yarımada sakinlerinin, bağlı oldukları karadaki insanların; biraz
sevinçten, biraz da hüzünden dökülen gözyaşları bulaşır ellerinize.
Kimbilir... İyi seyirler!"