TARİHİ DAVAYA SİYAH ÇELENK
Abone olAlmanya’da bugün başlayan Nasyonal Sosyalist Örgüt (NSU) davası kapsamında mahkeme önüne gelen bir grup dernek üyesi, mahkeme önüne çelenk b...
Almanya’da bugün başlayan Nasyonal Sosyalist Örgüt (NSU) davası
kapsamında mahkeme önüne gelen bir grup dernek üyesi, mahkeme önüne
çelenk bırakarak havaya siyah balon bıraktı. Çelenk bırakılması
sonrası açıklama yapan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Üyesi ve CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, mahkeme salonunda
“haç” olmasının hukuk devleti anlayışına ters olduğunu ifade
ederek, “Hukuk devleti olan bir ülkede dini sembollerin olması
kabul edilebilir bir durum değildir” dedi. Mağdur ailelerin
avukatlarından olan Mehmet Gürcan Daimagüler de açıklamasında,
“Benim bildiğim kadarıyla polis tarafından birçok dosya yok edildi”
dedi. Almanya’daki göçmenleri temsil eden Yenilik ve Adalet için
İttifak Partisi (BİG) Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu da
açıklamasında, Alman Hükümetini eleştirerek devletin eliyle
cinayetler işlendiğini söyledi.
Almanya’da bugün başlayan dava sebebiyle bir grup Türk derneği
yöneticileri çelenk bırakarak tepkide bulundu. Olay sonrası
açıklama yapan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi ve CHP
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, duruşmada haç işaretinin
olmasına tepki göstererek, “Duruşma salonunda dini sembollerin
bulunması hukuk devletinin ilkelerinden biri olan laik hukuk
devleti ihlalidir. Hukuk devletinde kabul edilebilir bir durum
değildir. Almanya’da buradaki mahkeme salonunda haç işaretinin
bulunması bir dini semboldür. Aynı dinde olmayan insanlar için bir
tehlike oluşturur, bir güvensizlik oluşturur. Adaletin tecellisi
demek sadece yargılamayla olmaz. Dış görünüş itibariyle insanların
kendilerini nasıl algıladığı, öyle bir dış görünüş anlamında
mahkemenin salonunun ve mahkemenin kendilerinin bizzat güven
vermesi lazım. Bu açıdan burada mağdur olanların ve suç
işleyenlerin haçla ilgili aynı dini yaşamaması bir güvensizlik
oluşturur. İlk önce mahkeme salonlarına dini sembollerin girmesi
dini mahkeme çağrışımı yaptırır. Hukuk devleti olan bir ülkede dini
sembollerin olması kabul edilebilir bir durum değildir. Bunun
derhal bu mahkemeden kaldırılması gerekir önce.”
Mahkeme öncesi yapılan kontrolleri de eleştiren Tanal, şunları
söyledi: “İkinci husus tabii ki halen ancak kimlik tespitleri
yapılabildi, iddianame okunmadı. Ancak şu eksikliği, hukuka
aykırılığı gördük; bir, avukatlar gayet rahat, herkes burada
arandı. Üstümüz çıkarıldı, avukatın dışında milletvekili olarak
parlamenter olarak. Sadece Türklere özgü bir ayırım açısından
değil, herkese burada bir arama yapıldı. Bu arama hukuk devleti
çerçevesinde yine kabul edilebilir bir durum değildir. Savcısı
nasıl aranmıyorsa, hakimi nasıl aranmıyorsa duruşmaya giren
avukatın da aranmaması gerekir. Neden? Bu buradaki insanların temel
hak ve özgürlükleri açısından bir güvencedir. Bu da büyük bir
eksikliktir görebildiğimiz.” Duruşma salonunun gayet küçük olmasını
da eleştiren Tanal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üçüncü bir hadise
ise duruşma salonu. Bu ülkede hiç mi büyük duruşma salonu yok? Hiç
mi duruşma salonu yapılabilecek kapalı spor salonları yok? Burada
sayılı sınırlı insanların duruşma salonuna alınması yargılamanın
aleniyet ilkesini ve açıklık ilkesinin ihlali anlamına gelir. Bu da
gerçekten büyük bir eleştiridir. Bu açıdan tabi hakimin reddi ile
ilgili taleplerde bulundular. Savcı öğleden sonra mütalaasını
verecek ve bir buçuğa kadar ertelendi. Bu gidişatı kaygıyla
izliyorum. Bir başka unsur bu davayla ilgili. Düşünebiliyor musunuz
8 Türk vatandaşı öldürülüyor ve 9. olan Yunan vatandaşının da
aslında Türk olduğunu zannederek onu da öldürmüşler ve aynı silahla
öldürülüyor. Farklı şehirlerde bu olay gerçekleşiyor ve aynı
silahla farklı illerde bu olayın bölgelerde gerçekleşmesi
dolayısıyla eğer hâla bu örgütün içerisine girilememişse bunun
arkasında gizli bir devlet gücü vardır. Gizli bir devlet gücü
olmazsa mutlak suretle bunlar yakalanmış olurlardı. Çünkü burada
bir koruma var, kollanma var. Aynı silahla farklı illerde, farklı
bölgelerde 9 cinayetin işlenmesi ve emniyet mensuplarının üst
görevlerindekilerin bazılarının istifa etmesi, bazılarının görevden
alınması hele hele kabul edilemeyecek bir başka husus istihbarat
belgelerinin imha edilmesi bu kabul edilebilecek bir durum değil.
İstihbarat bilgileri neden imha edilir? Demek ki suçluya
ulaşabilmenin yolunu tıkamak için yapılabilir. Bunun yanlışlık,
kusur olduğu affedilecek bir yönü yok. Siz bu ülkede 9 cinayet
işleyeceksiniz tek 1 tane kadın yargılanacak. Bunun tahammül
edilebilecek bir yönü yoktur. Bunun arkasında mutlak suretle gizli
güçler vardır ve bu gizli güçlerin mutlak suretle burada yargılanan
sanık kadınla birlikte diğerlerinin yargılanması lazım.”
DAVA TAKİP EDİLMELİ
Türkiye olarak bu konuda neler yapılması gerektiği üzerinde de
konuşan Tanal, sözlerine şöyle devam etti: “Ben muhalefet
partisinin milletvekili olarak biz Türk vatandaşlarımızın hakkını,
hukukunu kollamak, korumak için buradayız. Ve bunun için benim
burada Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarımıza istirham ediyorum
ne olur bu davayı izlesinler, bu davayı takip etsinler, bu davanın
bekçisi olsunlar. Sadece Almanya’da yaşayan diğer yabancılara da
yarın öbür gün bu yönlenebilir. Burada yabancı düşmanlığı var mı
yok mu ona ben bir şey söyleyemiyorum yani eğer yabancı düşmanlığı
varsa, ona doğru gidiliyorsa devletin yapması gereken bir an önce
bunu engellemektir. Bu bir tehlikedir çünkü bu tür nefret suçları
geçmişte kalan bir olaydır. Avrupa ülkeleri temel hak ve
özgürlüklerin güvencesidir, hukuk devletin güvencesidir. Avrupa
ülkelerinde temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olan ülkelerde bu
tarz nefret suçlarının olmaması gerekir. Çünkü bu bir nefretin
ürünüdür. Bunu engellemek, yok etmekte hukuk devleti olan
demokratik Almanya Devleti’nden bekliyoruz.”
Almanya’daki göçmenleri temsilen kurulan BİG Partisi Genel Başkan
Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu ise Almanya tarihi için önemli bir
davanın görüldüğünü ifade ederek, “Biz buraya büyük bir heyecanla
geldik, şaşkınlıkla geldik, üzüntüyle geldik. Almanya’nın siyasi
tarihinin 2. Büyük davası olacak bu Nürnberg Mahkemeleri’nden
sonra. 8 vatandaşımızın kaybedilmesi bizi derin üzüntüye boğdu.
Burada olmamız sembolik olmaktan öte farklı bir değeri vardı. Bu
değer de Almanya’nın artık bu gidişata son vermesidir" dedi.
Devletin eliyle cinayetler işlendiğini anlatan Mısırlıoğlu, şunları
söyledi: "10 cinayet işlenmiştir ve bu cinayetlerde 8 vatandaşımız
hayatını kaybetmiştir. Alman devleti artık bütün kanallarıyla,
sistemiyle buna dur demelidir ve bunun önüne geçmelidir. Bunun için
de buraya gelen hem Türkiye’den olsun Türk vatandaşları olsun Alman
vatandaşları olsun Almanya’daki ırkçılığa, faşizme son demek için
büyük bir fırsat bu. Umarız mahkeme de düşündüğümüz şekilde
sonuçlanır. Malumunuz seneleri alacak bir mahkeme sürecine bugün
başlıyoruz. Almanya umarız alnının akıyla çıkar. Çünkü mahkeme için
de şüpheler var. Mahkemenin bugüne ertelenmesi bile bazı şüpheleri
beraberinde getirdi. Dolayısıyla mahkemenin adil, düzenli bir
şekilde geçmesini ve mağdur yakınları için de hayırlı bir sonuç
alınmasını canı gönülden arzu ediyoruz. İnşallah düşündüğümüz gibi
olur.”
Mağdur ailelerin avukatı doktor Mehmet Gürcan Daimagüler ise, “Son
on yılda hiçbir şey olmadı. Benim bildiğim kadarıyla polis
tarafından birçok dosya yok edildi. 10 yıl sonra bir şeyi ispat
etmek çok zor oldu. Ümidim tabii ki var ama bence önemli siyasal
sorunlar son bulacak. Gizli polisin ne rolü vardı. Neo Nazilerin
bağlantıları var mıydı yok muydu, bunları kim destekledi? Almanya
gibi bir ülkede 14 yıl desteksiz yaşayamazsınız. Ben Münih’ten
Berlin’e giderken tren kartı alırken bile pasaportumu soruyorlar.
Yani bu adamları kim destekledi 14 yıl, bu önemli bir soru burada
mı cevaplanacak bilmiyorum" dedi.
Daimagüler, "Dava ne kadar sürer" sorusuna şöyle karşılık verdi:
“Dava en az 2 ya da 3 yıl sürer. Dava temyize giderse 4-5 yıl
sürebilir. Maalesef dava yıllar sürecek. Adaletin kendisini
göstermesi gerekiyor. Çünkü devlet hukuku olarak son 14 yılda
yapılan hatalar acayip. 2007 yılında bir polis raporu var. Rapor
diyor ki bizim kültürümüzde insan öldürmek çok kötü bir şey. O
yüzden katillerin yurtdışından gelmiş olması gerekiyor. Yani öyle
bir şeyi polis raporunda okuduktan sonra katilleri neden 14 yıl
bulunmadığının cevabı açık.”
Diğer yandan çelenk koyan grupların sözcüsü olan Güney Bavyera Türk
Dernekleri Koordinasyon Kurulu Başkanı Mahir Zeytinoğlu da
açıklamasında şöyle konuştu: “8 Türk 1 Alman ve 1 Yunan ölüm yıl
dönümü. Siyah çelenk koyduk. Bugün mahkemenin başladığı gün. Onları
acısını unutamayız, unutamayacağız da. Bu olayların devam etmemesi
için bugün siyah çelenk koyduk ve anma töreni gerçekleştirdik,
diğer dernekler de destekledi inşallah bundan sonra böyle bir şey
yaşamayız.”