Tarih ve gerçekler
Abone olTürkiye'de resmi tarih modernleşmenin Cumhuriyet'le başladığını iddia eder.
Türkiye'de resmi tarih eğitimi, her türlü modernleşmenin
Cumhuriyet'le başladığı iddiasındadır.
Ortalama eğitim almış her yurttaş, Osmanlı'nın tamamen geri, ilkel
bir toplum düzeni olduğuna inanır.
Oysa, toplumu değiştirme, yenileme, çağdaşlaştırma yolundaki
çabalar 1700'lü yıllarda başlamıştı.
Bu çabayı başlatanların başında İbrahim Müteferrika geliyordu.
Türkiye'de matbaanın ilk kurucusu olarak tanınan Müteferrika,
Osmanlı ordusunun Avrupa yöntemlerine uygun bir biçimde reforme
edilmesi sorununu ilk ortaya atan isimlerden biriydi.
Müteferrika'nın yaşamına ilişkin ayrıntıları bilgiyi, Niyazi
Berkes'in "" adlı eserinde bulabilirsiniz.
Demek istediğim, iyi eğitimli saray bürokrasisi daha 300 yıl önce
Osmanlı'da işlerin yolunda gitmediğini fark etmiş, özellikle askeri
alanda arayışlara başlamıştı.
Kısacası, bu topraklar yenilik, değişim, modernleşme fikrine hiçbir
zaman yabancı olmadı.
Osmanlı'nın her türlü yeniliğe karşı, gerici bir toplum
olduğu düşüncesi resmi tarihin bize ezberlettiği bir
kalıptır.
Her yenilik hareketine karşı bir direniş olması kaçınılmazdır.
Bu direnişi doğrudan gericilere bağlamak da çok doğru bir tutum
değildir çünkü değişime en çok direnen kesimler, değişimden gücünü
kaybedecek olanlardır.
Bugün de değişime karşı olan, Avrupa Birliği reformlarına karşı
çıkan bir kesim var. Üstelik kendilerini ilerici olarak
adlandırıyorlar ama tarihsel açıdan bakıldığında son derece gerici,
anti-demokratik bir tavır aldıkları görülüyor.
Türkiye bugün de aynı değişim ihtiyacı içinde.
Elbette Osmanlı döneminden çok daha şanslı bir noktadayız.
Cumhuriyet'in sağladığı olanaklar, değişimi geçmişe oranla daha
kolay hale getiriyor.
Ama muazzam bir direniş olduğu da ortada.
Ergenekon'da ortaya çıkan kirli ilişkiler ağı, darbe
girişimleri, suikastlar, kanlı eylemler, hepsi bu direnişin bir
yüzü.
Patrona Halil isyanı yerine, Ergenekon, kirli savaş, bölücü
terör var.
Yine umutsuz olmaya gerek yok çünkü değişim, daha iyiye ulaşma
arzusu bu toprakların temelinde yatıyor.
Bütün yaşadığımız acılar, Türkiye çağdaş dünyanın güçlü bir üyesi
olduğunda karşılığını bulmuş olacak.
(Ergun Babahan)