Talat derin devleti gördü
Abone olAK Parti hükümetinin iktidarıyla birlikte derin devletin Kıbrıs etkisi azaldı.
Türkiye'de bazı çevrelerin eskiden beri size ihtiyatlı
yaklaştıkları biliniyor. Buna Cumhurbaşkanı ve bazı komutanlar da
dahil. KKTC'de Cumhurbaşkanlığı'na yürüdüğünüz günlerde Kıbrıs'ı
satacağınızdan endişe ettiler. İstihbarat örgütleri de sizi takibe
almış. Bugün o çevre-lerde bir güven sağlayabildiniz mi?
Benim Kıbrıs Türk halkının veya Türkiye'nin çıkarlarını rencide edeceğime dair kaygı taşınmıyor bugün. Bazılarında hala 'güvensizlik' varsa o da bir vehimdir. Vehimleri aşmak kolay olmuyor. Ben kendimi biliyorum. Kıbrıs'ta yürüttüğüm politika sadece Kıbrıslı Türklerin değil Türkiye'nin de önünü açacak bir politikaydı. Muhalefetteyken söylemiştim; gün gelecek Türkiye bu politikayı takdir edip bana da teşekkür edecek. O gün yakındır.
TÜRKİYE'YE BAĞIMLIYIZ
KKTC kendini müstakil bir devlet olarak konumlandırabildi mi?
Büyük ölçüde…
Türkiye'nin etkisi zaman zaman gölge olmuyor mu?
Bir çok fonksiyonuyla bağımsız bir devlet olarak çalışıyoruz. Ama dünya ile doğrudan uluslararası ilişkimiz olmadığı için Türkiye'nin etkisi çok fazla KKTC'de. Uluslararası ilişkiniz bir tek ülkeyle olunca haliyle ondan etkilenmeniz ve ona bağımlılığınız artıyor.
Bu ilişkinin olumsuz tarafı yok mu?
Oluyor tabii. Türkiye'nin yanlış ekonomi, yanlış siyasi politikası varsa ondan etkileniyorsun. Dünyanın bütün ülkeleri ile temasımız olsa bu yanlışları daha az hisseder, başka bir ülkenin doğrusunu alırız. Ama bu olanağımız olmayınca o sıkıntıyı yaşıyoruz. Rumlar da Yunanistan'dan etkileniyorlar, ama bizimden daha az...
Erdoğan hükümeti Kıbrıs konusunda cesur adımlar attı…
Eğer Türkiye'de bu değişim yaşanmasaydı, büyük ölçüde KKTC'de değişim yaşanmazdı. Çünkü Türkiye, bizdeki değişimi bastırırdı. İki değişim bir araya gelince uluslararası sistemin anlayabildiği ve benimseyebildiği dille ortaya koyduğumuz yeni politikamız dünya çapında anlam kazandı. Sayın Erdoğan'ın politikasının Türkiye'de egemen olması çok işimize yaradı.
Başbakan Erdoğan'la ilişkiniz nasıl?
İyi görüşüyoruz, Kıbrıs sorununa bakış açılarımız benzeştiği için çok daha iyi anlaşıyoruz. Çok büyük avantaj oldu.
ASKERLE DOLAYLI İLİŞKİ
Türkiye'de askerle, bürokrasiyle, hükümetle ilişkileriniz ne durumda?
Hepsiyle iyi diyebilirim. Askerle ilişkilerimiz hükümet üzerinden sürüyor. Hükümetle ilişkilerimiz iyi olunca askerle de iyi oluyoruz. Ülke hükümetten sorulduğuna göre…
Buna ben de inanmak isterim…
Türkiye'nin kendi içinde bazı sorunları var ama dış temas açısından muhatap hükümettir.
Türkiye'de askerin ağırlığı gereğinden çok fazla. Bu durum size de yansıyor?
Bize fazla yansımış değil. Askeri gündeme basın taşıyor. Genelkurmay başkanının orduda ciddi bir politika değişikliğine gittiğini görmedim.
AB ilerleme sürecinde adadaki Türk askerinin varlığı 'işgalci' konuma düşer mi?
Referandumda eğer biz hayır oyu verseydik çoktan işgalci konuma düşmüştü asker. Biz evet deyince ve Türkiye'de destekleyince, yani Kıbrıs sorunu çözülünce Türk askeri çıkacak dediğimiz için kimse 'işgalci' diyemiyor. Türk askeri adadan çekilsin diyen bir tek Avrupalı yok, bazıları biraz sayıyı azaltın diyorlar o kadar.
RUMLAR DİRENİYOR
Uluslararası kamuoyunda bir söz yankılandı; 'Kıbrıs için çözüm zemini yok.'
Zemin yoksa oluşturulmaya çalışılıyor. Bildiğiniz gibi Rum liderle 8 Temmuz'da bir anlaşmaya vardık. Ancak anlaşmanın uygulanmasında ciddi sorunlar yaşıyoruz.
BM'nin '8 Temmuz Mutabakatı uygulansın' çağrısı kime yönelik, kim deriniyor?
Biz çözümden yanayız. Kıbrıs Türk hükümeti de Cumhurbaşkanı da kendini çözüme adadı. Çözümü başka bir bahara ertelemek isteyen Rum liderliği de 8 Temmuz anlaşmasını ya çarpıtarak, yada yapılacak çalışmaları erteleyerek süreci olabildiğince geciktirmeye çalışılıyor. Direnen Rum tarafıdır. Onların yüzden çözüm için gerekli zemin hazırlanamıyor.
Türk tarafı referandumda çözümden yana tavrını koydu. Anan Planı'na evet dedi. Ama süreç içinde beklediğini bulamadı, uluslararası sistem tavrını sizden yana koymadı. Üstelik Rum kesimi de AB'ye üye oldu. Bu noktada iyimserlik biraz zor değil mi?
Bu şekilde baktığınızda doğru. Ama ahlaki olarak ve uluslararası ilişkiler açısından Kıbrıs sorununun devamı uluslararası toplumu rahatlığa sevk edebilir mi!
Uluslararası toplumda bu kaygı var mı ki?
Uluslararası toplum sonuçta bir çok başka ilişkiden de etkileniyor. Kıbrıs sorunun devamı örneğin Türkiye'nin AB ile ilişkilerini de zehirliyor. AB açısından Türkiye'nin önemini düşünecek olursak AB'nin Kıbrıs sorununun çözümünü istemesi gerekiyor. 700 bin kişilik bir ülkenin kaprisleri AB'nin dış politikasının ana ekseni olursa o zaman AB büyük sorunlarla karşılaşacak demektir. Bana göre Kıbrıs'ta çözüm için çalışmak uluslararası toplumun ya hedefi haline gelecek yada gelmiş durumda.
RUMLAR TÜRKİYE'Yİ VETO EDEMEZ
AB limanlar açılsın diyor. Başbakan Erdoğan rest çekti. Bu konu ilerleme raporu ve Aralık zirvesinde gündeme gelecek…
KKTC'deki limanlara tecrit devam ettiği sürece, Türkiye'nin limanlarını Rum tarafına açması bize çok şey kaybettirir. Geri adım olarak görülür ve büyük moral bozukluğu oluşturur. Rum tarafının mantıksız isteklerine boğun eğme olur. Son tahlilde limanlar tecrit kalkmadan açılırsa Rum tarafı ve Yunanistan her istediğimi alıyorum diyerek sınır tanımayacak ve işi Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı Kıbrıs olarak tanıması sürecine kadar götürecektir.
Rumların veto tehdidi var. Kıbrıs Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin önünü alabilir mi?
Veto tehdidini ileriye götürebileceklerini düşünmüyorum. Böyle olsa bile göze alınabilir. Türkiye'nin süreci düz bir yol değil, daha bir sürü sorunlarla karşılaşacak…
Siz yeni bir politika üretebildiniz mi Cumhurbaşkanı olunca?
Ben hükümeti kurduktan sonra KKTC'nin politikası değişti. Çözüm için politika. Annan Planı'ndaki parametreler çerçevesinde...
BM o planın arkasında durmuyor şu anda?
Adını söylemiyor ama vazgeçmiş değil. 40 yıllık müzakerelerden sonra oluşmuş bir plan o.
KIBRIS'I TEK ERDOĞAN KULLANMADI
Türkiye'nin Kıbrıs'ı biraz fazla 'dava' edindiği ve iç siyasetinde çok fazla araç haline getirdiği analizine katılır mısınız?
Evet. Türkiye Kıbrıs'ı biraz fazla iç politika hususu haline getirdi. Bunun bir sürü nedeni var. Kıbrıs sorununun başlangıcından kaynaklanıyor. 1948'de Türkiye'de 'Kıbrıs Türk Kültür Derneği' kurulduğunda 'Türkiye'nin politikasına aykırı' diye kapatıldı. 1950'lerde Türkiye'nin Kıbrıs sorunu yoktu. 1954-56'da Türkiye Londra Konferansı'na davet edilince Kıbrıs sorunu Türkiye'nin sorunu haline geldi. Bunu da Türk halkı sağladı. Halk Kıbrıs sorunuyla doğrudan ilgili hale gelince politikacılarda oy için kullanmaya başladılar.
En iyi kullanan politikacı kim sizce?
Hepsi kullandı. Hamasetin bir parçası olarak kullandılar. Tek kullanmayan şimdiki hükümet oldu. Sorunu çözmek isteyen Kıbrıs'ı kullanamaz, ama sorunu çözmek isteyenin aleyhine kullanılabilir, nitekim şimdiki AKP hükümeti aleyhine bazıları kullanıyor Kıbrıs'ı.
ÇÖZÜMSÜZLÜĞE MUHALİFİM
CTP liderliğinden Cumhurbaşkanlığına geldiniz. Kıbrıs'ın keskin muhalif sesi, resmi sese, statükonun sesine dönüşme tehlikesi yaşıyor mu?
İnsan değişiyor, çünkü düzen değişiyor. Ben muhalefetteyken, iktidar Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğünden, adanın bölünmesinden, Türkiye'nin AB sürecinin akamete uğramasından yanaydı. Onu oradan attık ve yerine geldik. Biz çözümden ve AB içinde yer almaktan yanayız. Hem koşullar değişti hem de pozisyonlar. Politikalarımda bulunduğum mevki itibarıyla değişiklikler olmakla birlikte genel düşüncemde bir değişiklik olmadı. Eskiden kendi iktidarıma muhalefet ediyordum, şimdi Güney'de aynı çözümsüzlüğü sürdürenlere muhalefet ediyorum. Bende muhaliflik sürüyor.
Kıbrıs Türk halkı nezdinde 'Eski Kıbrıs siyaseti' çöktü mü?
Çöktü. Eski savunucuları da artık savunmuyor onu. Bir tek Denktaş savunuyor, tek başına.
Derin devletle tanıştım
KKTC'nin derin devleti var mı?
Türkiye ile bağlantılı olarak var.
Tanıştınız mı?
Tanıştık… Bizdeki derin devlet güçlü değil, Türkiye desteği olunca güçleniyor.
Sizi sıkıntıya soktuğu oluyor mu?
Olmaz mı, zaman zaman oluyor…
KKTC'de muhalefet var mı?
Son derece zayıf. Güçlü bir muhalefet olsa iyi olurdu. Hükümet icraatlarındaki sıkıntıları, zayıflıkları, laçkalıkları ortadan kaldırırdı.
KUPA HATA DEĞİLDİ
Furmula1'deki kupa olayına gelelim..
Teklif ettiler, size bir sıkıntı olmasın dedim. Olmaz dediler. Ben de kupayı verdim…
Hata yaptığınızı düşünüyor musunuz?
Niye hata olsun ki… 200'ün üzerinde ülkeden izlenmesine Rum kesiminin tepki göstermesi benim adımı değiştiremez, adım KKTC cumhurbaşkanıdır. Tanınmaması başka bir şeydir. Kupayı verdim diye de tanınmadı, sadece şu oldu; dünya Kuzey Kıbrıs'ta bir halk olduğunu ve orada bir Türk devleti olduğunu gördü. Rum tepkisinden dolayı dikkat çekti. Türkiye'deki bazı yazarlar büyük haksızlık yapıyorlar.
TOBB başkanı Hisarcıklıoğlu'nun siyasetine 'araç' olduğunuzu düşündünüz mü?
Ben iyi niyeti dışında bir nedeni olduğunu düşünemem.
TÜRKİYE'YE YÜKÜZ
Kendinizi Türkiye'ye yük görüyor musunuz?
Tabii ki. Türkiye buraya kaynak harcıyor, güvenliğini sağlıyor, uluslararası ilişkilerde, AB sürecinde sıkıntıya uğruyor... Nasıl yük değil diyeyim, yüküz işte..
Kıbrıs Ankara'dan mı geçiniyor?
Çok büyük katkısı var Ankara'nın, ama hedefimiz bunu azaltmak…
'YAVRU VATAN' HAMASET
Kuzey Kıbrıs Türkiye'nin neSi? Kimine göre bazı işlerini ihale ettiği arka bahçesi…
Bir dönem Bazı art niyetliler böyle kullanmak istemiş olabilir Kıbrıs'ı. Bana göre Kıbrıs Türkiye'nin koruduğu, sevdiği kardeşi…
Yavru vatan…
Bana hamasi geldiği için kullanmıyorum. Doğru olan KKTC Türkiye'nin kardeş bir devletidir. AİHM, Kıbrıs'ın kuzeyini Türkiye'nin alt yönetimi olarak kabul etti. Yavruvatan - Anavatan edebiyatı bu yaklaşıma destek bir tanımlama olur. Bundan kaçınmak lazım.
Denktaş'a asla haksızlık etmedim
Denktaş'la ilişkileriniz nasıl?
İnsani düzeyde gayet iyi.
Sık sık telefon açıp mektup yazdığı söyleniyor?
Sık olmasa da arıyor, mektup yazıyor. Kendisine gelen şikayetleri de iletiyor. Uygar bir ilişkimiz var.
Sizi Kıbrıs davası için tehlike görüyor mu?
Bana çok olumsuz bir şey yansıtmadı, ama zaman zaman serzenişte bulunuyor.
Denktaş'a benzediğinizi düşündüğünüz anlar oluyor mu?
Denktaş bey, çözümsüzlüğü elde etmek için mücadele ediyordu. Ben çözüm için mücadele ediyorum Aramızda hiçbir şekilde benzerlik yok.
Bu koltuktan bakınca, geçmişteki sert eleştirilerden ötürü 'Bazı konularda Denktaş'a haksızlık yapmışım' dediğiniz oluyor mu?
Denktaş'a hak verdiğim bir şey yok. Eski politikaların ne kadar
yanlış olduğunu çok daha iyi anladım. Eğer Rum tarafı çözüm olmadan
AB'ye girdiyse bunun sorumlusu eski politikalardır.
Röportaj: Mehmet Gündem
Kaynak: www. yenisafak.com.tr