Talabani pazarlık yapacak
Abone olIrak'ın yeni Devlet Başkanı Celal Talabani, 'PKK'ya karşı ne yapacaksınız?' sorusuna kaçamak cevap verdi. Talabani ayrıca Türkmen nüfusunu abartılı bulduğunu söyledi.
Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ile Bağdat'taki evinde
görüşüyoruz. Röportajın dün yayımlanan bölümünde "Irak'ta laikliğin
garantörü" olacağını söyleyen Talabani; PKK, Kerkük ve Türkmen
konularında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kale gibi korunan
evindeki röportaj, kâh neşeli kâh gergin geçti. Özellikle PKK ve
bağımsızlık konularındaki sorularım, Irak'ın yeni cumhurbaşkanını
bezdirdi. Ama Talabani, zaman zaman kızmış görünse de her zamanki
hazırcevap ve neşeli havasıyla espriler yapmaktan geri kalmadı.
Özal'dan söz ederken gözleri parlayan "Mam Celal", "Aaaah... şimdi
yaşasaydı eminim bana sıcak bir tebrik telefonu açmıştı. Ne büyük
adamdı!" diyordu. İstanbul deyince de yine aynı pırıltıyla kebap,
balık ve Çin lokantalarından dem vurdu. İşte Talabani'yle
röportajın gergin ve neşeli anları...
BARIŞÇI YOLDAN OLUR
PKK son dönemde sınırdan sızmaları ve Türkiye'deki terör
eylemlerini artırdı. Artık Irak'ın cumhurbaşkanısınız. Ne
yapacaksınız bu konuda?
Irak'ın politikası hiçbir silahlı gücün (burada Talabani "örgüt" ya
da "terörist" yerine "silahlı güç" diyor) topraklarında barınmasına
izin vermemek. Irak yabancı bir silahlı gücün burada kalmasına izin
vermeyecek.
Evet bu yanlızca resmi politika. Ama PKK konusunda bir şey
yapmak için yeterli peşmergeniz var...
Peşmerge değil Irak ordusu. Biz silahlı kuvvetlerimizi yeniden inşa
ediyoruz. Bu bittiği zaman, bunu (PKK) önlemek için bir şey
yapacağız. Belki de barışçı yollardan olur. Gitmelerini
isteriz.
İKİNCİ SINIR KAPISI AÇILMALI
Sahiden meselenin barışcı yollarla hallolabileceğini
düşünüyor musunuz?
Türkiye'yle pazarlık yapacağız. Gücümüz yettiği zaman sınır
güvenliğini sağlayacağız. Ama kararımız şu: Hiçbir silahlı gücün
Irak topraklarını kullanmasına izin vermeyeceğiz.
Ama KYB olarak yıllar boyu o bölgeyi kontrol ettiniz...
Sınırı kontrol etmiyorduk. Uzun dağ sıralarının olduğu bir sınır.
200 kilometreden fazla dağlık bölge PKK kontrolü altındaydı. Onları
çıkaramadık.
Peki şimdi nasıl yapacaksınız?
Söyledim ya. Silahlı gücümüzü kurunca, yabancı güçlerin barınmasına
izin vermeyeceğiz.
Saddam hücresinden cumhurbaşkanı oluşunuzu seyretmiş.
Kendinize "Ne kadar inanılmaz, Saddam'ın koltuğunda oturuyorum"
diyor musunuz?
İnan ki Saddam'ın koltuğu çoktan başkaları tarafından alındı. Şimdi
başka binada, başka koltuklarda oturuyoruz. Burası "Yeni Irak".
Saddam'ın Irak'ı değil. Ve cumhurbaşkanı Saddam'ın sahip olduğu
haklara sahip değil.
Türk hükümeti ve Dışişleri sizlere ikinci bir sınır kapısı
konusundaki isteklerini iletti. Neden bir türlü açılamıyor. KDP'nin
engellediğini duyuyoruz.
İkinci kapıya karar verdik ve geçen yıl anlaşma imzaladık. Bunu
uygulayacağız. Ben destekliyorum. Neden halen olmadığını bilmiyorum
ama ikinci, hatta üçüncü kapıya ihtiyaç var.
Seçimi nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle Türkmen rakamlarının abartılı olduğunu görüyoruz.
Nüfusları ne 2, ne de 4 milyon. Türkmen Cephesi 93 bin oy aldı.
Bence seçimler gerçek Türkmen nüfusunu ortaya koydu. Tüm Türkmen
partiler, İslami cephede yer alanlar dahil 130 bin oy aldı. Ama
bence Kerkük'ün yönetiminde Türkmenler'e rol verilmeli. Brüksel
örneğini daha önce verdim. Orada üç halk var. Beraber barış içinde
yaşayabilirler. Türkmenler'in de Kerkük'ün yönetiminde yer alması
gerektiği, vali yardımcısının Türkmen olması gerektiğini valiye
söyledim.
Peki hükümette?
Bir-iki Türkmen bakan olması gerektiğini düşünüyoruz. Bence Türkmen
Cephesi seçim öncesi bizim ortak liste yaratma teklifimizi
reddederek hata etti ve şimdi bunu düzeltmeye çalışıyorlar. Şimdi
Şii listesiyle birlikte hareket ediyorlar ama yalnızca üç
bakanlıkları var. Bazıları da Irak'ta Türkmen varlığını bile kabul
etmeyen Arap milliyetçileriyle işbirliği yapıyor. Ama şimdi Türkmen
Cephesi, Kürtler'le işbirliğinden yana. Gerçek çıkarları da bence
bunu gerektiriyor.
KERKÜK HALKININ KARARI
Kerkük'ün geleceği konusunda nedir
planlarınız?
Kerkük Kürtler, Türkmenler ve gerçek Araplar'ın yaşadığı bir Irak
şehri ve bize göre Kürdistan bölgesinde yer alıyor. Kerkük konusuna
Irak'ın çözümü geçici anayasanın 58'inci maddesi, yani durumun
normalleşmesi, kentin isminin yeniden Kerkük'e dönüştürülmesi ve
şehrin etnik temizlik öncesindeki haline geri döndürülmesi. Ondan
sonra Kerkük halkı hangi federasyona katılmak istediğine karar
verebilir.
Ama Kürt siyasetçiler Kerkük'ün Kürt bölgesinde olmasını
gerektiğini söylüyor.
Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Her türlü fikre saygı duymalıyız.
Gazeteleri okursanız her fikrin temsil edildiğini görürsünüz.
Doğru, Kürtler'in isteği bu. Ama karar verecek olan Kerkük
halkı.
Kürtler'e tepki artıyor
Talabani ve Barzani liderliğindeki Kürt bloğu, Bağdat'a öyle
"gevşek" bir federasyon modelini kabul ettirmiş durumda ki,
fiiliyatta "bağımsızlar". Örneğin kuzeydeki peşmerge güçleri, Irak
ordusuna bağlandı, ordudan ciddi pay ve mühimmat alıyorlar. Ancak
yönetimi Erbil hükümetinde. Bağdat'a bağlı gerçek Irak ordusunun
Kuzey Irak'a girmesi yasak! Iraklılar'da Kürtler'e artan bir tepki
dalgası gördüm. Bunun nedeni, bağımsızlık talepleri değil
yolsuzluklar. Savaştan bu yana bayındırlık, su, savunma gibi
bakanlıklar Kürtler'de. Buradaki yolsuzluğun haddi hesabı yok.
Kerkük ve Kürt bağımsızlığı konusundaki talepler de bir diğer
kızgınlık nedeni. Konuştuğum Sünni ve Şii Araplar, Kürt partilerden
uzun uzun şikayet ettikten sonra "Artık Kürtler'le savaşmayız.
Ayrılmak istiyorlarsa ayrılsınlar. Toplumun artık savaşa ne isteği,
ne de gücü var" diyor. Bir Türkmen, bir Kürt ve bir İngiliz'le Irak
televizyonunda meclis oturumunu izliyoruz. Kürt bölgesinden bir
kadın vekil söze Kürtçe başlayınca diğerleri "Anlamıyoruz" diye
bağırıp itiraz ediyor. Türkmen mihmandarım televizyona kızarak
ayağa fırlıyor "Ne deyi Kürtçe sereşirşin. Arabi bilmiyorsan
İngilizi konuş. Valla olmaz ki"...
'Her şey artık daha güzel'
Talabani'ye 20 yıl sonra nasıl bir Irak istediğini sorduğumda
"Umuyorum ki Irak'ı demokratik ve müreffeh bir ülke yaparız" diyor.
Ama Bağdat, iki yıl öncesine ve Saddam dönemine kıyasla daha
hırpani. Sokaklar kirli ve altyapı için harcanan milyarlarca dolara
rağmen elektrik ve su sıkıntısı sürüyor. Bunu hatırlatınca itiraz
ediyor: "Size katılmıyorum. Şimdi kesinlikle her şey eskisinden
daha iyi. Bir polis ayda 3 dolar alırken şimdi 300 dolar alıyor.
Yıllarca görev yapan profesör 35 dolar alırken şimdi yüzlerce
dolar. Piyasa çok canlı. Pazara gitseniz her malı bulabilirsiniz"
"Ama pazara gitmeye cesaret edemiyorum" diyorum.
Terör tehlikesini, intihar saldırı ve rehine olaylarını
hatırlatıyorum. "Evet belki Türk olduğun için seni kaçırırlar. Ama
istersen korumamı yollarım" diyor. "Kamuoyu yoklamaları yapıyor
musunuz" diyorum. "İhtiyacım yok ki! Ben insanların içinde
yaşıyorum. Kürdistan'ı biliyorum, Bağdat'ı biliyorum" diyor. Oysa
Talabani'nin bir ordu tarafından korunan ve kuş uçmayan kalesini
görünce, "insanların içinde yaşadığına" inanmak kolay değil.
Röportaj: Aslı Aytıntaşbaş
Kaynak: