'Taksim'de polis çadırlarımızı yaktı'
Abone olTaksim Gezi Parkı'ndaki polis müdahalesinde yaralanan eylemci Hazar Berk Büyüktunca yaşadıklarını BBC Türkçe'ye anlattı. Büyüktunca polisin eylemci çadırlarını toplayıp, yaktığını söylüyor.
Hazar Berk Büyüktunca Gezi Parkı'nda sökülmek istenen ağaçları korumak için üç gündür nöbet tutan yüzlerce kişiden biri.
Bizim onunla konuştuğumuz, sohbet ettiğimiz yer ise bir ağaç gölgesi değil, bir hastene odası.
Beyaz çarşafın üstü toz ve çalı çırpıyla dolu.
Kolları mor, her yerinde çizikler var. Aldığı darbeler nedeniyle ameliyata alınacak birkaç saat içinde.
24 yaşındaki Büyüktunca'nın uzun saçlarının arasında yapraklı küçük bir dal parçası var. "Bu nereden?" diyorum. "İşte ağaca sarılmıştım, saçlarımın arasına takılmış. Orada kalsın" diyor. Gülümsüyor.
Aslında bu gülümseme ne ilk ne de son.
Biraz sonra daha çok gülümseyerek nasıl mücadele ettiklerini anlatacak.
"Fazla uyumadık dün gece zaten" diye söze başlıyor.
Müdahaleyi bekliyorlarmış.
Hareketliliği fark edince giyinmeye başlamışlar. "Önlerinde durduk, oturduk. En fazla darp ederler dedik. Polis önce bize değil çadırlara saldırdı. Ama çok iyi organize olmuşlar tam o sırada diğerleri gaz bombası attı"
'Polis çadırları yaktı'
Hazar, "hemen dağılmadık" diyor ve devam ediyor, "ama direkt nişan alarak üzerimize biber gazi fişeklerini atıyorlardı."
Toplanan çadırları üst üste yağdığını anlatıyor. "Sivil polislerin çadırları üst üste koyup yaktıklarını gördüm. Içinde eşyalar vardı. Ama içinde ne var diye bakmadılar zaten."
Arkeoloji öğrencisi Büyüktunca. "Çadır insanın evidir. Ben içine ocak da koyacaktım. Eğer Ocak getirmiş olsaydım çadır patlardı."
Polislerin darp ettiği ani anlatmadan önce yutkunuyor. Ameliyata gireceği için su içmemeli, ama dudakları kupkuru. Üstüne başına bakıyorum. Tişörtünün kolu yırtılmış. Üzerindeki "peace" yazısını seçiyorum sadece.
Uzun sessizlik sona eriyor. Toparlanıyor ve anlatmaya başlıyor yeniden:
"Yakılan çadırların ateşinin arkasında çalışan iş makinesi görünüyordu. O tarafa gittim fotoğrafını çekmek için. Etrafında kurdeleler olan küçük sevimli bir ağaç vardı. Sıradaki oydu. Ona sarıldım."
Yine susuyor bir süre. Sonra devam ediyor o ani yeniden yaşayarak: "Polisler beni ağaçtan ayırmak için hedef gözeterek tekme attılar, yüzüme biber gazı sıktılar. Hani işkence kalktı diyorlar ya..."
Sohbetimiz burada bitiyor. Annesi geliyor hastane odasına. Üç kişilik hastane odasında yatan bir başka hasta: "Niye yazmıyorlar bu halkın halini. Bak çocuk anlattı. Polis yakmış işte çadırları" diyor.
Hastaneden ayrılıyorum. Gezi Parkı'ndan yüzlerce insan yapılan foruma katılmak için Akın akın buraya geliyor. Haberi yazarken yanıma gelen, "çalışırken çay iç abla" diyen garson olan bitenden yakınıyor: "ne yaptı bu insanlar bu devlete, bu şiddet niye?"