Taksiciden Dündar'a bomba açıklamalar!
Abone olMilliyet yazarı Can Dündar, öyle bir taksiye bindi ki.. Taksicinin kendisi ve anlattıkları herkesi çok şaşırtacak.
Başbakan Erdoğan'ın ABD'nin onay vermesi halinde
başkanlık sistemini getireceği ve yerine de Ali Babacan'ı
hazırladığı iddia edildi. Bu bomba iddianın sahibi bir taksici.
Ancak bu sıradan bir taksici değil.
Can Dündar, İstanbul'da bindiği taksiciyle yaptığı sohbeti aktardı. Dündar'ı ön koltuğa davet eden taksici çok şey anlattı. Gizemli taksici, Can Dündar'a Gül'e sınıf arkadaşı olduğunu ve 2001 krizi öncesi 7 milyon dolar serveti olan fabrikatör olduğunu söylüyor.
Deniz Baykal'ın kaset skandalı ve başkanlık sistemine ilişkin çarpıcı noklar anlatan taksici, kendisi gibi 100 gönüllünün müşterilerle kamuoyu yoklaması yapıp, sonuçları merkeze yolladıklarını açıklıyor. Son üç seçimde tahminlerin yüzde 100 tuttuğunu da sözlerine eklemeyi ihmal etmiyor. Sözü daha fazla uzatmıyor ve ilginç sohbete kulak veriyoruz:
4 DİL BİLEN TAKSİCİ BİR ZAMANLAR FABRİKATÖRMÜŞ
İstanbul’da taksiye bindim. Şoför beni görünce ön koltuğa buyur
etti.
“Gel de sohbet edelim” dedi.
Ben sıradan bir taksici-müşteri muhabbetİ beklerken, birbirinden
ilginç ipuçlarıyla dolu bir sohbetin kapısını açtı.
Orta yaşın üstündeydi. Önce İngilizce, Almanca, Rusça ve Arapça
bildiğini, her dilde birer cümle kurarak gösterdi.
Bu gösteriye şaşırmamı bekledi.
“Sezer o anayasa kitapçığını fırlatana kadar 7 milyon dolar
serveti olan bir fabrikatördüm ben” diye girdi lafa...
Zirveden sıfıra inince yurtdışına gitmiş, kısa sürede biraz
toparlanıp geri gelmiş, AKP’ye girmiş.
“Abdullah Gül’le İstanbul İktisat’tan arkadaşız”
dedi.
68 döneminde Milli Türk Talebe Birliği’nde beraberlermiş.
“-Deniz Gezmiş’i de tanırsınız o halde” dedim
gülümseyerek...
Tanırmış.
“-Deniz’in ‘O faşistler bu üniversiteye girmeyecek’ diye
giriş kapısına yazı yazdırdığı söylenir, doğru mu” diye
sordum.
Doğruladı.
“Epey husumetimiz vardı. Belki birbirimizi vurmayı düşündük
vaktiyle... Ama asıldığında çok üzülmüştük” diye
ekledi.
O dönemin solcu öğrencilerine ait fişlerin hâlâ MTTB’nin arşivinde
saklandığını söyledi.
Bilmem doğru mudur?
* * *
BAYKAL'IN SKANDALI PATLAMADAN ÜÇ AY ÖNCE
Bir gün genç bir kadınla erkek arkadaşı binmiş taksisine...
Arkaya kurulmuşlar, şoför nasılsa anlamaz diye İngilizce sohbete
başlamışlar.
Konu, CHP eski Genel Başkanı’nın özel hayatıymış.
Kulağına, “Yakında patlar, görürsün” gibi laflar
çalınmış. 3-4 ay sonra da malum skandal patlamış.
“O işin parti içinden tezgâhlandığına şahidim”
dedi şoför...
“Keşke durumu bildirseydim” diye sızlandı.
Sonra güncel politikaya daldı.
GÜL BAŞBAKAN OLUR SANANLAR YANILIYOR
ABD onay verirse, Erdoğan’ın Başkanlık sistemine geçeceğini, büyük
halkoyuyla Köşk’e çıkacağını söyledi.
“Yerine Gül Başbakan olur sananlar
yanılıyor”muş.
Erdoğan, Ali Babacan’ı hazırlıyormuş. Babacan’ı önce diplomaside
gelişsin diye Dışişleri’ne koymuş, sonra ekonomiyi ona teslim
etmiş. “Polemiklere girme. Kendini yıpratma,
sakla” diye de tembihlemiş.
* * *
Bunlar, inanıp inanmamakta özgür olduğunuz renkli sohbetler... Asıl
etkilendiğim bölümü sona sakladım.
İnmeme yakın kartvizitini verdi; “emlakçı”
yazıyordu.
“Taksicilik bahane... Gün boyu direksiyon sallarken
satılık-kiralık evleri bulup emlakçılık yapıyorum”
dedi.
Cebindeki defteri, ev adresleri ve telefon numaralarıyla doluydu.
Ancak asıl sürpriz, defterdeki “siyaset notları”ydı.
Arabasına binen her müşteriyle “memleketin halini”
konuşuyordu. Nabız tutup punduna getirirse seçimde oy vereceği
partiyi soruyordu. Müşteri indikten sonra da saptadığı eğilimi
deftere not alıyordu.
BÖYLE 100 TAKSİ VAR
Gün sonunda her bir müşterinin cevaplarını toplayıp “merkeze”
bildiriyoruz.
“Böyle 100 taksimiz var İstanbul’da” dedi:
“Hepimiz gönüllü kamuoyu yoklaması yapıyoruz. Gün sonunda
hepimiz bulgularımızı birleştiriyoruz. ‘Merkez’ de bunları haftalık
sonuçlar halinde genel merkeze iletiyor. Böylece gündelik nabza
dayalı bir anket yapmış oluyoruz.”
“Tutuyor mu peki” dedim.
“Son 3 seçimi yüzde 100 doğru bildik” dedi.
* * *
İnerken, beklenmedik bir politika dersi almış ve gönülsüz
katıldığım bir anketten çıkmış gibi hissettim kendimi... Deniz’i,
Gül’ü, Baykal’ı, Babacan’ı, Erdoğan’ı düşünerek uzaklaştım.