Takım oyunu oynamak ve oyuncusu olmak bir ilmi siyasettir,
marifettir, özelliktir, akıldır, zekadır, cesarettir.
Tıpkı Osmanlı emir eri Mehmet gibi. Birinci İbrahim’in
padişahlığı döneminde, Roma Vatikan'da Papa vekili olan Osmanlı
casusu Mehmet, eğer Papa'dan önce ölmeseydi Papa olacaktı.
Vatikan'da olup bitenleri Osmanlı'ya anlatmak için bir bilgi ağı
kuran Mehmet, Romadan İstanbul'a kadar neredeyse her kasaba ve
şehirde bulunan adamları sayesinde tüm bilgiyi istanbul’a taşıdı.
Mehmet'in vefatından 300 yıl sonra evini satın alan kişinin evin
eski olduğundan dolayı yıkınca, duvarların içinden Mehmet'in
Osmanlı'ya yazdığı mektuplar ve Osmanlı'ya ait evraklar sayesinde
hadise gün yüzüne çıkmış oldu.
Politikada dünyanın en acımasız, en ölümcül ve en iyi karması
ile karşı karşıyayız.
Siyaset sahnesinde neredeyse bire bir markaj halinde hamleler
yapıyoruz.
Şu bir gerçek ki, siyasetimiz, Fatih Terim yönetimindeki
futbolumuzdan daha başarılı. Maalesef şu sıralar Fatih Terim
siyasetçilerimiz kadar başarılı değil.
Evrenin en iyi takımları karşımızda, her tür taktikle sadece ve
sadece yenmek için sahada.
Biz ise son yüz yıldır defansa çekilmiş bir takım misali her
türlü golü kendi kalemizde gördük.
Bugüne kadar kendi kalemize gol atmaktan başka mahareti olmayan
biz, yeni takım ve yeni anlayış ile artık siyaset meydanında hücum
oynayıp gol atmaya başladık.
İlk golümüzü Suriye'de attık. Sırada Musul ve Kerkük var. Her
türlü plan masada. Hücum oynatan cesaretli bir hocamız hücum
oynayan bir milletimiz var artık.
Taktiğimiz belli. Onların deyimiyle "kazan kazan" için
sahadayız. Yenilgiye tahammülümüz yok. Nede olsa yüz yıldır yenilen
bir takımdık. Onun için tam saha pres yapacağız.
Sahaya bir kere indik ve sahada kalmaya, oyun taktiklerini
bozmaya, daha fazla gol atmaya niyetliyiz.
Karşımızdaki takım; ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İsrail,
FETÖ, PKK, DAEŞ, DHKPC ve diğer tüm küresel güçlerin oluşturduğu
bir takım. Dünyayı beşten küçük gören ülkeler ve beslemeleriyle
sahada karşı karşıyayız.
Devam;
Zaman ayarlı üst tasarımlar var.
Geçtiğimiz senelerde Ortadoğu'da ve Kuzey Afrika'da
istikrarsızlık projesi olarak hayata geçirilen "Arap Baharı" o gün
geliştirilen ve hayata geçirilen bir hareket değil, yirmi sene
evvel düşünülmüş planlardan sadece biri.
Dünyada üst tasarımlar yapılıyor. Bugün karşılaştığımız üst
tasarımların hepsi en az yirmi yada otuz yıl önce planlandı. Üst
tasarımları yapabilen teşkilatlar var. Bu teşkilatlar bilimsel
çalışmaların ardından bilimsel öngörüleri sayesinde önümüzdeki
yirmi senenin projelerini hazırlıyor. 2040 senesinde devreye
sokacakları ve gerçekleşecek olayların planları hazır.
Üst tasarımları yapan çok önemli kuruluşlar var.
Birleşmiş Milletler içinde Birleşmiş Milletler'e üye olan,
konuşan, planlara müdahale eden, daimi üyeliği olan ve sadece oy
kullanmayan çok uluslu otuzdan fazla dev şirket var.
Bu şirketler Birleşmiş Milletler’de alınan kararları yada
tartışılan konuları birinci elden bildikleri için, kendi ülke,
şirket ve çıkarlarının hangi yönde gelişeceğini görebilmek adına
bir takım planlar hazırlıyor.
Asker başta olmak üzere stk ve diğer benzeri kurumların
hazırladığı planlar ve raporları alıp değerlendiren bu şirketlerin
kendi politik analizleri var.
Bu çok uluslu şirket ve benzeri yapılar daha önce planladıkları
Irak, Suriye ve Türkiye üçgeninde bir Kürt problemi yaratılmalıdır
sonucuna varıp kaos eylem planını bu coğrafyalarda
işletiyorlar.
Toplumun farkındalığı geçmiş yıllara nazaran daha fazla.
Geçmiş yıllarda gelişen tüm olayların tesadüf olduğu ve
olayların kendiliğinden geliştiği sanısı yaygınken, bugün öyle
olmadığı, olayların aslında çeyrek asır öncesi planlanıp önümüze
konduğunun bilincindeyiz.
Not; tüm dünya yeni oluşumlara şahit olmak üzere. Türkiye,
Rusya, Çin ve Suudi Arabistan ittifakı, neden olmasın!!!