MİT Müsteşarının ifade için çağırılması, hatta hakkında yakalama
kararı alınmasına neden olan suçlamalar ne kadar doğru?
KCK içerisinde MİT ajanı olması abes değil…
İstihbarat için yapılan görüşmeler dışında KCK’nın işine
yarayacak bilgiler sızdırıldı mı, MİT gerçekten saldırı ve eylem
talimatlarının önlenmesi için harekete geçmedi mi?
Suçlamalar hakikaten çok ciddi…
Bunlar elbette yanıt bulacak…
Benim değinmek istediğim, yargıya bundan sonra kimin
güveneceği?
Başbakanın, Cumhurbaşkanının, Adalet Bakanının güvenmediği
yargıya, sıradan bir vatandaş olarak bizlerin güvenmesi
beklenebilir mi?
Bu noktada hepimizin şapkasını önüne koyup, olan biteni
adamakıllı düşünmesi gerekiyor.
Bugün başkasının başına gelen, yarın benim başıma da
gelebilir diye kafayı kaşımak gerekiyor.
Kafa karıştıran çok çünkü!
Çokça çark edenler olduğu gibi!
Hala Türkiye’de bazı şeylere şaşıranlar olduğu gibi!
Daha ne olması lazım!
Hükümet işine gelmeyeni yakıyor!
Deniz Feneri savcısı görevden alındı, KCK soruşturması
kapsamında MİT Müsteşarının ifade vermesini isteyen savcı görevden
alındı…
Neler oluyor?
Emniyette bütün taşlar yerinden oynuyor…
Dalga dalga, gazetecileri, sivil toplum örgüt üyelerini,
askerleri ifadeye çağıran, tutuklama istemiyle mahkemeye sevk eden
savcılara dur diyen yok, tam gaz devam…
Merak ediyorum, Emekli Orgeneral İlker Başbuğ’a terörist
denmesi neden kimseyi rahatsız etmedi?
Sinmiş, içine kapanmış, pusmuş, korkak, geleceğini düşünmeyen,
en çok ihtiyacı olan şeye, hukukuna sahip çıkmayan bir toplumun
yarattıklarını izliyoruz şimdi…
Film gibi…
Bir yanda bilgisayarlarına, telefonlarına “suç delilleri”
yüklendiği kanıtlandığı halde savcının davetine icabet edip giden
ve çıkarıldıkları mahkemece tutuklananlar, yıllardır suçu ispat
edilemediği halde hücrede tek başına yaşayanlar, bir yanda ucu
kendilerine dokundu diye savcıyı görevden alanlar…
Ben ne diyebilirim?
Takdir Yüce Türk Milletinin!
twitter.com/nsrnylmz