Tahliye kararı yanlıştı ama uygulanmalıydı!
Abone olCHP’nin savcı kökenli milletvekilli Ali Özgündüz yaşanan yargı krizini internethaber'e değerlendirdi.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Türkiye günlerdir tahliye krizini
konuşuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuyla ilgili açıklamalarını
ve tahliye kararını değerlendiren CHP milletvekili Ali Özgündüz,
olayın başının da sonunun da yanlış olduğunu söyledi.
Özgündüz, verilen tahliye kararının yanlış olduğunu
ama uygulanması gerektiğini söyledi. CHP'li vekil, "Asliye
Ceza Mahkemesi karar veremezdi. Ama yanlış da olsa bir karar
vermişti, bu karar da uygulanmalıydı. Bu karara karşı itiraz yolu
açıktır. Gerçi bu tahliye kararı kesindir ama yazılı emir yoluna
gidebilirdi, savcı yeniden bu tahliye kararını uygular, eğer
tutuklanmalarını gerekli görüyorsa yeniden bu kişiler hakkında
tutuklama kararı talep edebilirdi, tahliye edilir edilmez tekrar
tutuklama kararı infaz edilebilirdi. Yani, kanuna uygun bir işlem
yapılmalıydı." dedi.
ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI VAHİM
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları çok
vahim, en vahim noktası da, diyor ki; "Bakıyorsunuz,
milletvekilleri adliyede, avukatlar akşam vakti adliyede, bunlara
bir tedbir almak lazım". Yani milletvekillerini ve
avukatları adliyeye sokmamak lazım.
HAKİKATEN
İBRETLİKTİR
Bu çok vahim bir durum gerçekten. Orada hakim, savcı görev
yaptığı sürece, nöbetçi birileri olduğu sürece avukat da her zaman
orada olacaktır. Avukat yargının savunma ayağıdır, savunmasız yargı
olmaz. Milletvekili de her zaman milletin adına, bir yerde
haksızlık, hukuksuzluk varsa, gidip durumu tespit etmek ve bunu
kamuoyuyla paylaşmak durumundadır, bu onun görevidir. Dolayısıyla
Cumhurbaşkanı kendisi bütün gelişmelerden, HSYK'nın toplanma
saatinden bile haberdar olup, buna ilişkin görüş açıklarken yargı
bağımsızlığından bahsetmesi hakikaten çelişkidir. Yargı herkese
karşı bağımsızdır, Cumhurbaşkanına karşı da bağımsız olmalıdır.
Dolayısıyla onun kafasında Cumhurbaşkanına bağımlı bir yargı var
ki, ben her şeyden haberdar olacağım ama hiç kimse yargıdaki
gelişmeleri bilmeyecek gibi bir anlayışı ortaya koyması açısından
hakikaten ibretliktir diye düşünüyorum.
OLAYIN BAŞI YANLIŞ, SONU
YANLIŞ
Gelişmelere gelecek olursak, bu olayın başı yanlış, sonu yanlış,
nereden baksan tutarsızlık misali iki uyanlış var, bir doğru
çıkmıyor. Evet Asliye Ceza Mahkemesi reddi hakim talebini kabul
edebilir ancak bunu kabul ettikten sonra tahliye konusunda karar
verme yetkisi yoktur, o konuda yine başka Sulh Ceza Hakimi karar
verecektir. Ha, Sulh Ceza Hakimi kalmamıştır, on hakimi de ben
reddettim, seni görevlendiriyorum ey mahkeme diyerek bir başka
Asliye Ceza Mahkemesini işarete edemez, bu açıdan yanlıştır, orada
bir başka Sulh Ceza Hakimi ya komisyon tarafından tayin edilmeliydi
ya da en yakın Sulh Ceza Hakimliği bu konuda karar verebilirdi,
Asliye Ceza Mahkemesi karar veremezdi. Ama yanlış da olsa bir karar
vermişti, bu karar da uygulanmalıydı. Bu karara karşı itiraz yolu
açıktır. Gerçi bu tahliye kararıu kesindir ama yazılı emir yoluna
gidebilirdi, savcı yeniden bu tahliye kararını uygular, eğer
tutuklanmalarını gerekli görüyorsa yeniden bu kişiler hakkında
tutuklama kararı talep edebilirdi, tahliye edilir edilmez tekrar
tutuklama kararı infaz edilebilirdi. Yani, kanuna uygun bir işlem
yapılmalıydı.
Tahliye kararı yanlış bile olsa bunun uygulanmaması başka vahim
sonuçlara, kaosa yol açıyor, bunun sonucu nereye gider, yarın da
bir başka savcı bir mahkumiyet kararını tanımayabilir, bu işin sonu
oraya gider.
BÜTÜN BUNLARA AKP SEBEP
OLDU
Bütün bu gelişmelerin nedeni AKP'nin yargı ile oynaması,
özellikle 2010 referandumunda yargıyı dedelerden kurtaracağız
diyerek imamlara teslim eden AKP, 17-25 Aralık'tan sonra kendisine
dokununca bu defa panikle yargıda çok ciddi, olmaması gereken
radikal değişiklikler yaptı. Kendisine uygun, eski özel yetkili
mahkemelerin yerine, özel görevli hakimler atadı ve hak hukuk
dinlemeden bütün muhalif unsurları kendi yarattığı hukukla
sindirmeye, yok etmeye çalıştı, bunun sonucunda da bunlar doğdu.
Bugün hukukta, yargıda yaşanan bu kaosun nedeni, AKP'nin yargıyı
siyasallaştırması, yargıyla çok sık oynaması, taşları yerinden
oynatmasıdır.
HSYK BİR YARGI ORGANI
DEĞİLDİR
Bakın HSYK bir yargı organı değildir. Dolayısyla yargısal yanlış
kararlarla ilgili hemen apar topar toplanıp karar alması da
yanlıştır. HSYK bu konulara müdahale edecekse, bir hafta önce
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanan avukat
için verilen karar da yanlıştı. Cumhurbaşkanı'na hakaret için
kovuşturma yapılması Adalet Bakanlığı iznine tabi olmasına rağmen
bu izin alınmadan apar topar bu işlemler yapıldı. O zaman HSYK bu
hakimi de görevden alsın. HSYK her yanlış karar veren hakimi
görevden almaya kalkarsa yargıda hakim kalmaz. HSYK yargısal
olaylara müdahale etmemelidir. Cumhurbaşkanının bu açıklamasından
sonra HSYK'nın özür dilemesi de vahimdir. Cumhurbaşkanı tek adam
yönetimi, kendisine bağlı yargı, yürütme, yasama istiyor, tüm
bunlardan ortaya çıkıyor ki, kafasındaki Başkanlık sistemi de tek
adam yönetimi, padişahlık sistemi.