Türkiye’de yazar olmak zor vesselam. Yazarken pek bir dikkatli
olmak gerekiyor.
Dikkatsizce kullanılan bir kelime ve/ya cümle sonrasında kendinizi
bir ateş çemberinde bulmanız an meselesi. Belki de yaşadığınız
beyin yorgunluğu dolayısıyla anlık bir dalgınlık sizi her türlü
sıfatla muhatap edebiliyor.
Yer adı belirterek genelleme yapmanın en tehlikeli olduğu yer
kuşkusuz bizim ülkemiz. Dikkat ve her zaman dikkat ! Sütten ağzı
yanmış bir yazar olarak yola devam…
Ülkemizde evlilik kurumundaki yozlaşmayı ele almıştım. Şimdi
yozlaşmayı bir kenara bırakıp, geçtiğimiz sene evlilikler mi yoksa
boşanmalar mı artmış bir göz atalım:
İlk önce bir orta Avrupa ülkesi olan İsviçre’de, Federal İstatistik
Müsteşarlığı tarafından yapılan açıklamaya bakalım; Geçtiğimiz sene
İsviçreli çiftler arasında boşanma sayısı tam olarak %29,5 oranında
azalmış.
Buna karşılık değişik milletlerden oluşan çiftler arasında boşanma
sayıları ise az oranda düşmüş. Yetkililer bu durumun nedenleri
konusunda net bir açıklama yapamıyor.
İşin ilginç yanı, kurum tarafından yapılan açıklamada, ekonomik
durumun kötüye gitmesinin bu gelişmenin nedeni olabileceği
belirtilmekte. Ancak uzmanlar daha önce ekonomik gelişmelerin
kötüye gitmesi ile boşanma sayısının arttığına dikkat çekerek bunun
gerçekçi olmadığını söylüyorlar.
Diğer ilginç ve çelişkili durum ise; değişik
milletlerden oluşan çiftler arasında boşanma sayısının sadece %8
oranında düşme göstermesi. Her iki oran arasında bu kadar büyük bir
fark olması yine uzmanlar tarafından açıklanamıyor.
Gazetecilerin sorularını ’’bunun bir açıklaması olmasına gerek yok,
ancak yine de üzerinde durulması gereken önemli bir gelişme’’
şeklinde cevaplandıran kurum uzmanı şaşkınlığını gizleyemiyor (ah!
İsviçreli bilim adamları ve araştırmacılarını hepiniz
bilirsiniz)…
Açıklanan rakamlar özellikle 15 yıldan sonra evliliklerin daha sık
boşanma ile son bulduğunu göstermekte.
Ayrıca boşanma talebinin üçte ikisinin kadınlarla alakalı
olması dikkat çekmekte. Son yıllarda boşanma taleplerinin
kadınlardan gelmesi giderek artarken, geçen yıl bu konuda tam bir
patlama yaşanmış ve %67 gibi rekor bir düzeye ulaşılmış.
Buna karşın İsviçre'de boşanma oranın bu son gelişme ile %50'nin
altına düşmüş olması, aile açısından olumlu bir gelişme olarak
yorumlanmakta.
Geçen yıl bu oran ilk defa %50'nin altına düşmüş ve Kilise ile aile
kurumlarının endişelenmesine neden olmuştu.
Kurum uzmanının cevaplayamadığı soruyu ben cevaplamak istiyorum;
ekonomik sebeplerden dolayı boşanmaların yaşanması genelde yurt
dışındaki göçmenlerde görülüyor. Göçmenler boşanmaya kalkarken
boşanma masraflarını hiç hesaba katmıyorlar. Avrupa’da boşanmak
başlı başına olay. Avukat ve mahkeme masrafları dünya para.
İsviçreliler bunun çok bilincinde olduklarından, yani boşanma
masraflarını hesaba kattıklarından ya hiç evlenmiyorlar ya da çok
önemli bir şey olmadıkça boşanmıyorlar. Mesela aldatma sebebi ile
boşanan çok az aile vardır, hatta bu bazen kabullenilebilir. Tabii
şartlar hafifledikçe boşanmalar da azalacaktır (!)
Gelelim ülkemize; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2012 yılı
sonuçlarına göre, evlenme sayısı bir önceki yılın aynı dönemine
göre (Nisan-Mayıs-Haziran) %2 artarak 173 bin 462 ye yükselmiş.
Boşanma sayısında ise azalma görülmüş.
Bu ülkemiz için sevindirici bir gelişme olabilir ama bundan yirmi
sene önce evlilik yaşının gitgide yukarılara sarktığını görüp,
artık neslin olgunlaştığını, böyle ciddi kararlar için okul,
askerlik, meslek v.s.Bu aşamalardan sonra evliliğin gelmesi
gerektiğini savunuyorduk.
Sanılan gibi olmadı. Evlilik yaşı yine düştü.
Özellikle ülkemizde neden evlilikler bu kadar arttı ve evlilik yaşı
yine düştü?
Mesela ben diyorum ki; janjanlı evlilik organizasyonları gençlerin
gözünü boyuyor.
Ve/ya iktidarın üç çocuk söylemi gençlere baskı yapıyor, bir an
önce evlenelim ancak üç çocuk yaparız (!) diye düşünüyorlar…
Ve/ya yüksek tahsil yaparken evlenmekte bir sorun görmüyorlar…
Ne dersiniz, ülkemizde evliliklerin artması ve evlilik yaşının
düşme nedenleri ne olabilir?