Süt insan evrimine ışık tutuyor
Abone olAraştırmacılar Afrika yerlilerinin sütteli laktik aside direnç kazanmasıyla kültürün genetiği değiştirdiğini kanıtlamış oldu.
Laktik aside karşı insan midesinin direnç göstermesi kültürel ve
tarımsal evrimle ilişkilendiriliyor. Tarımın gelişmesi ve ineğin
evcilleştirilmesiyle insanlar süt içmeye başladı. Normal şartlarda
insan midesi sütteki laktik asite karşı direnç gösteremediği için
bozuluyor. Ancak zamanla süt içildikçe kuşaktan kuşağa süte karşı
direnç gelişiyor ve bu direnç insan genomlarına geçiyor. Türkiye’de
de nüfusun yüzde 73’ünün inek sütündeki laktoza karşı direnci
olmadığı ve mide sorunu yaşadığı tahmin ediliyor.
AFRİKA KABİLELERİ MERCEK ALTINDA
Bilim
insanları Avrupa toplumlarındaki laktoz direncinin diğer
coğrafyalarda da olup olmadığını araştırmak için Afrika’yı
inceledi. University of Maryland uzmanı Sarah Tishkoff, laktoz
direncini Afrika’da 43 etnik grupta araştırdı ve 3 farklı genetik
mutasyonun bu etnik gruplarda laktoz direncini yarattığını buldu.
Araştırmanın kayda değer bulgusu, Afrika’da laktoz direcininin
gelişmesini sağlayan genetik mutasyonun Avrupa’daki süreçten farklı
olması, hatta 3 kabile arasında da farklı genetik mutasyonlara
dayanması.
TARIM-LAKTOZ DİRENCİ İLİŞKİSİ
Örneğin, Nil-Sahra etnik grubuna dahil Kenyalı bir kabilede laktoz
direncinin 2.700 ila 6.800 yıl önce geliştiği gözlemlendi.
Tishkoff, bu genetik takvimin tarihi bulgularla örtüştüğünü
düşünüyor, zira laktoz direnci olan Kenyalı kabilenin daha kuzeyden
4.500 yıl önce geldiği ve geldiğinde de tarımla uğraştığı
biliniyor. Tishkoff’a göre bu kabileler dünyadaki en güçlü laktoz
direnci genlerine sahipler.
Tishkoff Sudan’ın kuzeydoğusunda Beja
ve Kenya’da bir başka kabilenin de laktoz direnci gösterdiğini
vurguluyor. Sütün zamanla merkezi bir içecek olmasıyla, kabile
üyelerinde laktoz direncini ayarlayan gen de kuşaktan kuşağa
geçişte kendini güçlendiriyor. Teoriye göre, laktoz direnci
sayesinde kabileler kuraklık zamanlarında süt içerek sütteki sudan
yararlandı ve bu süreç onlardaki laktoz direncinin daha da
güçlenmesini sağladı. Laktoz direnci olmayanlar ise evrim açısından
görece güçsüz kaldılar.
ANTROPOLOJİK VE GENETİK KANITLAR ÖRTÜŞÜYOR
Laktoz direncinin gelişimi, Afrika toplumlarındaki tarımın
ilerlemesi ve linguistik verilerle örtüşüyor. Afrika’da ineklerin
evcilleştirilmesi ilk kez 8.000 yıl önce kuzeybatı Sudan’da meydana
geldi. Sudan’ın Nil-Sahra dilleri konuşan kabileleri ve Kızıldeniz
bölgesinde yaşayan Kuş medeniyeti inekleri evcilleştirmişti. Bu
kabilelerin dillerinde bu eylemle ilgili sözcükler mevcut. Daha
sonra bu kabilelerin tümü Kenya’ya yerleşerek yaşamların burada
devam ettirdi ve Tishkoff’un araştırdığı kabileyi oluşturdu.
Beja kabilesi halen Sudan'ın kuzeyinde yaşıyor. |
Genetik ve antropolojik verilerin
örtüşmesi aslında sık rastlanan bir durum değil. Tishkoff’un
araştırmasına konu olan laktoz direncinin tarımla ilişkili olması,
antropolojik kanıtların incelenmesini kolaylaştırıyor. Araştırma,
insanın doğal çevresine uyumunun aslında genetik değişimi
tetikleyeceği ve bunun genomlara yansıyacağının kanıtlanması
açısından önem taşıyor. Farklı birçok coğrafya ve iklim özelliğine
evsahipliği yapan Afrika bu anlamda uygun bir laboratuvar.
İnsanların 50.000 yıl önce Afrika’dan dünyaya yayıldığı tahmin
ediliyor; insanın ataları yeryüzünün farklı bölgelerinde farklı
evrimsel süreçlere dahil oldu ve mutasyonlara uğrayarak bugüne
geldi. Bu süreçler de genetik kodlarda deşifre edilebiliyor.
Türkiye’de de nüfusun yüzde 73’ünün inek sütündeki laktoza karşı
direnci olmadığı ve mide sorunu yaşadığı tahmin ediliyor.
Not: Araştırma Nature Genetics dergisinde yayımlanmıştır.