Ameliyatla erkek olup Rüzgâr adını alan 27 yaşındaki oyuncuya
kadınlar destek vermişler. Eminim birçok erkek de kadınlarla aynı
şekilde Rüzgâr’a destek veriyorlardır.
Vereceklerdir de…
Versinler de…
İnsanların düşünceleri ile toplumsal açıdan yargılanmaları ne
kadar yanlışsa, cinsel tercihleri yüzünden yargılanmaları da o
derece yanlıştır.
Yaşamın birer tercihler silsilesinden ibaret olduğunu
düşünürsek; aslına bakarsanız yaşamı çok da ciddiye
almamak gerek.
En azından başkalarının neleri, nasıl yaptığı ile ilgili
konularda kendimizi fazlaca kasmak, üstüne etrafımızın kasılmasına
neden olmak; gereksiz.
Kimsenin kimseye sen bir ömür şöyle yaşa diye bir baskı yapmaya
hakkı yoktur.
Olmamalıdır da zaten.
Eğer olursa orada bir terslik, bir eksiklik ve muhtemelen bir
yanlışlık yaşanıyor demektir çünkü.
Unutmayın ki herkesin yaşamında mutlu olmaya hakkı olduğu gibi,
kimin nasıl mutlu olacağına da o kişinin dışında kimse karar
veremez.
Vermemelidir.
Tıpkı çok parası olmasından mutlu birisine bir başkasının “paran
fazla birazını bana ver” demeye hakkı olmadığı gibi.
Rüzgâr’a da kimsenin bir şey söylemeye hakkı
yoktur.
Çünkü o kendini erkek gibi hissedip, öyle yaşamaya karar vermiş
olandır. Kararının doğru veya yanlış olmasının sonuçları da sadece
onu ilgilendirir.
Ayrıca aynı duyarlılığı; erkek olmasına rağmen kadın olmaya
çalışanlara ya da operasyonla kadın olanlara da göstermek gerek
diye düşünüyorum.
Oysa ne yazık ki bu anlamda ciddi bir sıkıntı toplumumuza
hâkim.
Tabi bahsettiğim bu hoşgörü; kişilerin tercihlerini başkalarına
zorla kabul ettirmeye çalışmamalarına ya da tercihleri ile başka
insanların yaşamlarını etkilemeye başlamadıklarında daha şık, daha
doğru olacaktır.
Toplumsal rahatsızlık; ne yazık ki bizim gibi
ülkelerde çok hassas olduğu için kişilerinde bu hassasiyete
olabildiğince özen göstermeleri gerek.
Ayrıca bana sorarsanız bu tür sıkıntılar; erkek
egemen toplumlarda her zaman yaşanacak
olan sıkıntılardır.
Çünkü kadınların erkek olması erkeklerin saçma ve gizli
egolarına iyi geldiği gibi bir erkeğin kadınlaşması da bu egoya
ters gelmektedir.
Erkekler; açıkça söylemeseler de bence içten içe böyle bir
kazanç ve kayıp arasında kalıp, ona göre tepkilerini
yönlendirmekteler.
Bilinçaltının dile gelmesi desek yeri yani…
Oysa her şeye ve herkese olabildiğince hoşgörü ile
yaklaşabilsek, değerlendirmelerimizi öfkelerimizden arınmış bir
şekilde yapabilsek; inanın her şey çok daha farklı olacaktır.
En başta kendimiz için farklı olacaktır.
Ama öfkeyle bezenmiş toplumsal
değerlendirmelerle yoğrulmuş ve gelişmek bir yana
karanlıklara saklanmış düşüncelerle kişilere ve
olaylara yaklaşırsak; en başta kendi mutluluğumuza zarar vermiş
oluruz.
Unutmayın yaşam kısa…
Nerede ve nasıl mutluysanız; orada olun.
Kiminle mutluysanız; ona sıkı sıkıya sarılın.
Yapamıyorsanız eğer; yapana karışmayın.
Susun…