Ülkemizde çok önemli gelişmeler oluyor.
Türkiye"nin temeline dinamit koyan Vakıflar Yasası Meclise geliyor.
Yeni Anayasa tartışmaları gündemden bir türlü düşmüyor. Tam bu
sırada gündemi değiştiren olaylar, konular halkımızın önüne
sürülüyor.
Demokratik ülkelerde önemli olan halkın
yönetime katılmasıdır. Ülkesiyle ilgili önemli kararlara,
basınıyla, demokratik kuruluşlarıyla, sivil toplum örgütleriyle,
toplum önderleriyle katılması demokrasinin güzelliği ve en önemli
özelliğidir. Ama bu bir türlü başarılamıyor. Hep belirtiyorum;
ülkemize şu anda tek seslilik hâkim. Suskunluk hâkim
Bakınız bu konuda Atatürk ne diyor:
Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan,
halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur
Kimsenin suskunluktan şikâyeti yok. Hatta
memnun bile
Konuşan Türkiye istenmiyor. Susan, kabullenen, eline
vur ekmeğini al misali bir toplum arzulanıyor. Büyüklerimiz ne
yaparsa doğru yapar, iktidarımız ne yaparsa doğru yapar diyen bir
toplum isteniyor. Sorgulamayan, araştırmayan, salla başı al maaşı
zihniyetiyle hareket eden bir toplum hedefleniyor. Böyle toplumlar
ancak diktatörlüklerde olur. Demokrasinin güzelliği işte burada
ortaya çıkıyor ama uygulayabilirseniz. Ülkemiz hızla çok
seslilikten tek sesliliğe doğru gidiyor. Hak, hukuk ve adalet
kavramları aşınıyor. İnsanlar önce suskunlaştırılıyor sonra
gölgelerinden bile korkar hale getiriliyorlar. İşte böyle
ortamlarda da iktidarlar istedikleri yasayı çıkarıyorlar. İşte
Vakıflar Yasası da böyle bir zamanda Meclise geldi.
Çok büyük tehlikeler arz eden bu yasa
hakkında bakıyorsunuz hiç kimsenin çıtı çıkmıyor. Çıkanların da
sesi duyulmuyor. Duyurulmuyor
Topluma bir suskunluk hâkim ki sorma
gitsin
Bu suskunluk, ikrardan mı geliyor, yoksa korku ve
baskılara maruz kalan insanlar ses mi çıkaramıyor bunu anlamak
mümkün değil.
Türk insanına Cambaza Bak oyunu
oynatılıyor. İnsanlarımız cambaza bakarken Türkiye"nin geleceği
karartılıyor.
Türkiye"de bir tiyatro oynanıyor. Bu
tiyatronun yazarları, seyircilerin bu oyunun gerçek olduğuna
inanmalarını istiyorlar. İnsanlarımız tiyatroya dalmışken, evleri
soyuluyor kimse farkında değil. İşte bütün mesele burada
Tiyatro
bitince acı gerçekle herkes karşılaşacak ama o zaman da iş işten
geçmiş olacak.
Evi soyulanlar acı gerçekle karşılaşınca
tiyatroyu oynatanları bulmaya çalışsalar da iş işten geçmiş olacak.
Çoktan Atı alan Üsküdar"ı geçmiş olacak.
Milletimiz biran önce tiyatronun büyüleyici
etkisinden kurtularak, soyulan evlerine sahip çıkmalıdırlar.
Demokrasiden asla ayrılmadan, hak ve hukuklarını koruma yollarını
bulmalıdırlar.
Tiyatronun şatafatlı ışıkları, büyülü
senaryoları er veya geç sona erecek
Ey millet, işte o zaman
ellerini dizlerine vurarak her şeyini kaybettiğin için
dövüneceksin
Bu duruma düşmemek için silkin ve düşün
Türkiye"yi tiyatro sahnesine çevirenleri
sorgula ve gerçek hayatla yüzleş