Sus!

Nesrin YILMAZ nesriny@internethaber.com

“Olsun da nasıl olursa olsun” diye düşünenlerdensen…

 

Sus!

 

Mesuliyetsizlik ruhuna işlediyse, gözünün önünde, kıymeti parayla ölçülemeyecek değerlerin bir bir yok edilirken senin için önemli olan elinde sıkı sıkı tuttuğun cüzdanınsa…

 

Sus!

 

“Karnım doysun da nasıl doyarsa doysun, kim doyurursa doyursun” diyeceksen, sana bir damlası akan, kendilerine çağlayan değirmenin suyu nereden geliyor diye merak etmiyorsan, “neden kendi karnımı kendim doyuramıyorum” diye kafanı çalıştıramıyorsan…

 

Sus!

 

Din adına fakir-fukaranın elindeki son kuruşuna göz diken “hırsızların” varlığı seni hiç rahatsız etmiyorsa, Allah"ın adının, kutsal kitabının, bu ağzı salyalı “din bezirgânlarının” iki dudağı arasında olduğunu bilmek seni hiiiiç alâkadar etmiyorsa…

 

Sus!

 

Çalınan paraların hesabını soranlar seni rahatsız ediyorsa, “bana ne(!)” diyorsan içinden ve bunu söyleyeceksen dışından…

 

Sus!

 

Beş paraları yokken, birden bire zengin olanlara, hala, “Türkiye seninle gurur duyuyor” der gibi bakıyorsan, onlarla geleceğe emin adımlar atabileceğini sanıyorsan, gurur kelimesini ağzına alacaksan…

 

Sus!

 

Her şey kabak gibi ortadayken sen hala üç maymunu oynuyorsan, kendin bir şey yapmayıp, başkalarından medet umuyorsan…

 

Sus!

 

Medeniyet senin için maddi değerlerle ölçülüyorsa, elinde tuttukların parayla satın alınabiliyorsa, yüreğin bomboşsa bu durumda…

 

Sus!

 

Her gün biraz daha ayrılıyorsan önceden yan yana durduğun insanlardan ve bu durum sana zerrecik rahatsızlık vermiyorsa, sana ayrı ve karanlık bir dünya yaratmaya çalışanlara hala düşünüp taşınmadan destek veriyorsan…

 

Sus!

 

Tartışmayı kavga etmek, fikir alış-verişini gereksiz görmek, yaşadıklarına dair soru sormayı rahatını bozmak olarak algılıyorsan…

 

Sus!

 

Hesap sormak senin için sadece markette-lokantada geçerli bir ifadeyse, başına gelen hiçbir felaketin hesabını sormaya cesaretin yoksa, hesap soranlara illet oluyorsan…

 

Sus!

 

Uğradığın haksızlık karşısında, hakkını yiyenlerin önünde el pençe divan duruyorsan, boynun kıldan inceyse ensesi kalınların karşısında, “ne yapayım elim kolum bağlı” diyeceksen bu durumda…

 

Sus!

 

Zaten hep susuyorsun geçmişinin-geleceğinin yağmalanmasına, bugününün çalınmasına…

 

Şimdi ben sus dedim diye, bana konuşursun da konuşursun…

 

Mangalda kül bırakmaz, ağzına gelen bütün küfürleri-hakaretleri kelime kelime klavyenden dökersin adresime…

 

Konuştuğunu sanırsın!

 

En güzeli,

 

sana yapılanlar karşısında susmak ele geçirmişken ruhunu, yorma kendini…

 

Yine sus!