Süryani dini liderinden Ruhban Okulu yorumu
Abone olMor Gabriel manastırının iadesi demokratikleşme paketiyle mümkün olan Süryanilerin dini önderine göre yakında Ruhban Okulu da...
Süryani Kadim Cemaati Ruhani lideri ve Patrik vekili
Metropolit, Mor Filüksinos Yusuf Çetin... Mardin Dargeçit’te doğdu.
Kiliseye altı yaşında adım attı, 150 kişi başladılar bir tek o
kaldı. Babasını kaybettikten bir yıl sonra 17 yaşında rahip olmaya
karar verdi. Abisi ve ablaları “Yusuf’u
kaybettik” diye üzüldüler...
O, manastırda tam 14 yıl kaldı. Anadili Kürtçe, Süryanice’yi sonradan öğrendi. Bugün beş dilde ayin yönetiyor... Şimdi sorumluluğu büyük. 25 yılı aşkındır Metropolitlik ve Patrik vekilliği görevini yürütüyor. Türkiye gibi bir ülkede azınlık olmanın yükü ağır. Yusuf Çetin ile topraktan, araziden, Süryanilere, devlete, azınlık duygusuna kadar pek çok konuyu Milliyet'ten Mehmet Gündem konuştu.
İşte o çok çarpıcı röportajdan satırbaşları:
CUMHURBAŞKANI BİZİ DİNLEDİ
"Sayın Cumhurbaşkanımız, İsveç gezisinde bizi yanına aldı,
dinledi. “Efendim, bizim sorunlarımız çok büyük değil, devletin ve
hükümetin iradesiyle çözülebilecek şeyler” dedim.
Bu tür bir tablo galiba ilk...
Evet. Cumhuriyet tarihinde hiç yok. İlk kez bu çapta bir heyete
davet edildik. Böyle bir jest hiç yapılmamıştı.
Mahkeme süreci bitince hemen devletle konuşmaya
başladınız mı?
Mart ayında bir konferans için Berlin’e gittiğimizde Sayın Arınç
kilisemizi ziyaret etti. Orada da konu gündeme geldi. Sayın Arınç
sahip çıktı, hükümet ciddiyet gösterdi ve Demokrasi Paketi’ni Sayın
Başbakanımız açıklarken biz Süryaniler de ‘acaba bize bir şey
verilecek mi’ diye merak ediyorduk.
Önceden haberiniz olmadı mı?
Hayır. Doğrusu bizim için sürpriz oldu. Çok mutlu olduk...
Dışarıdakiler de çok olumlu karşıladılar. Biliyorsunuz Vakfılar
Genel Müdürlüğü’nden de iade kararı çıktı. Bu haksızlığın
giderilmesi ülkemiz için büyük bir prestij oldu. Devletimize, emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum. Sayın Zeynel Abidin Erdem’e de
teşekkür ediyorum. O da çok ilgilendi.
Bu sorun hem AK Parti döneminde çıktı, hem AK Parti
döneminde çözüldü.
Doğru...
İNANÇ HÜRRİYETİ OLSUN
Siz bir cemaatin ruhani liderisiniz ve paketle birlikte
bir sorununuz çözüldü. Fakat Rum Patriği Bartholomeos’un beklentisi
Ruhban Okulu için bir şey çıkmadı.
Evet, aslında o konuda büyük bir beklenti oluşmuştu.
Empati yaptınız mı, üzüldünüz mü?
Üzülmemek insanın elinde değil. Biz hepimiz diyoruz ki, bu ülkede
sayımız yüz bini geçmiyor. Asırlardır bu topraklarda yaşıyoruz. En
az Müslüman kardeşlerimiz kadar bu toprakları seviyoruz. Değişik
inançlar, kültürler, etnik kökenler var. Bakın 21 yüzyıla girdik
ama daha 3. asırlarda Süryanilerin birçok yerde üniversiteleri
vardı. Şimdi istiyoruz ki, bu ülkede inanç hürriyeti olsun. Herkes
inancını istediği şekilde yerine getirebilsin. Din adımı
yetiştirebilsin, dilini okutabilsin, kültürünü yaşatabilsin. Bütün
bunlar bu ülkenin zenginliğidir.
BAŞBAKAN GÖREMEZDİK
Fakat uzun süre, farklı olan ötekileştirildi bizde.
Şimdi kendinizi Türkiye’de gerçekten o zenginliğin bir parça olarak
hissedebiliyor musunuz? Devlet bunu sağladı mı?
Türkiye’de eskiden bir Süryani, bir başbakanı ziyaret edemiyordu.
Devlet bizi ilk defa 1992’de kabul etti, dönemin başbakanı Sayın
Demirel’i ziyaret ettik. O gün bizim için tarihi bir olaydı, Çok
sevindik. Hatta akşam TRT’ye haber olduk. Artık devletin kapısı
açık, gidip geliyoruz. Eskiden ne bir vali, ne bir müftü gelip bizi
ziyaret etmezdi.
Şu anda baskın duygu: Azınlık mı, asli unsur
mu?
Biz farklıyız, lisanımızı, inancımızı, kültürümüzü yaşatmak
istiyoruz. Bir Müslüman vatandaş hangi haklardan yararlanıyorsa biz
de o haklardan yararlanmak istiyoruz. Azınlık sayılıp sayılmamak
önemli değil, önemli olan eşit haklara sahip olmak. Eskiye oranla
güzel gelişmeler var, geleceğe daha umutla bakıyoruz. Hani diyorlar
ya; yetmez ama evet...
Başörtüsü sorunu da aynı pakette çözüldü. Yani devletle
sadece siz problem yaşamıyorsunuz.
Ülkemiz kabuk değiştiriyor, hassas bir dönemden geçiyoruz. AK Parti
11 sene içinde çok büyük açılımlar yaptı. Tabii bunda AB’nin de
etkisi var.
RUHBAN OKULUNA ÜZÜLDÜM
Azınlıklar bazen dışarıdan kışkırtılıyor
mu?
Bu tür çabalar hem içerinden hem de dışarıdan olabilir. Ben diyorum
ki, Türkiye büyük ve güçlü bir ülke. Diyalogla sorunlarımızı
halledebiliriz. Birbirimize güvenmemiz lazım. Bu Hıristiyan
kardeşlerimiz için de geçerli.
Bartholomeos’u aradınız
mı?
Hayır, ama Ruhban Okulu için cidden üzüldüm. Karamsar olmak
istemiyoruz, inanıyorum ki yakında bu sorun çözülür. Ruhan Okulu da
açılır.
Ne zaman başkasının problemini de kendi problemimiz gibi
görüp hissetmeye, dillendirmeye başlarsak o zaman demokrasi
güçlenecek...
Hepimiz büyük bir aileyi oluşturuyoruz, hepimiz aynı geminin
içindeyiz. Hepimiz bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğumuz
hissetmek istiyoruz. Dışarıdan baskıyla çözülmez sorunlarımız.
Birinci sınıf vatandaş hissinizi engelleyen ne tür
problemler var?
Bizler, en az bir Müslüman vatandaş kadar bu ülkeyi seviyoruz.
Peki, mülkiyede, askeriyede, emniyette neden farklı inanç
sahiplerine görev verilmiyor. Bu ülkemiz için büyük bir
eksiklik.
Bunun altında sanki “devlet size güvenmiyor” vurgusu da
var...
O güveni yıkacak ne yaptık ki... Bu bir suizandır. Anayasada herkes
eşit, din, dil, ırk ayrımı yok, ama bunu uygulamada da görmek
istiyoruz.
Başka?
Lisanımız... Lozan’dan itibaren bize azınlık değilsiniz dediler.
Fakat duruma göre muamele yaptılar. Azınlık değilsin derken de hep
azınlık masasına bağladılar. Azınlıklar okul açtılar, hastane
açtılar biz bunlardan da mahrum olduk. Dedik ki, tamam azınlık
değiliz, o halde normal bir vatandaş hangi haklardan
yararlanabiliyorsa, mülkiyede, askeriyede, emniyette bizde aynı
haklardan yararlanmalıyız. Olmadı, izin verilmedi.