Suriye'ye esir düşen ABD'li pilotun öyküsü
Abone olBirkaç ay önce ABD neredeyse Suriye'ye karşı hava saldırılarına başlıyordu. Yani Amerikalı pilotlar Suriye uçaksavarlarının hedefi haline gelecekti. Tıpkı 30 yıl önce Lübnan üzerinde uçuş yapan bir ABD pilotunun yaşadıkları gibi.
Birkaç ay önce ABD Suriye'ye karşı neredeyse hava saldırılarına başlıyordu.
Yani Amerikalı pilotlar da Suriye uçaksavarlarının hedefi haline gelecekti.
Tıpkı 30 yıl önce Lübnan üzerinde uçuş yapan bir askerin
yaşadıkları gibi.
Teğmen Robert O Goodman o günü şöyle hatırlıyor: "Orta Doğu'da yüzyıllardır, belki de binyıllardır süregelen bir çatışmanın ortasında bulmuştum kendimi ve binlerce kilo bomba yağdırarark çözmeye çalışıyordum sorunları."
Lübnan mezhep savaşlarıyla çalkalanıyordu. Ülkedeki sayısız mezhep birbiriyle çatıştığı gibi bir de Suriye ve İsrail'e karşı da savaşıyordu.
Uluslararası bir barış gücünün parçası olarak Lübnan'a gelen ABD birlikleri bir süre sonra kendilerini Şam'a karşı çatışırken buldular.
Lübnan kıyılarına demirleyen Amerikan uçak gemisinden 4 Aralık 1983'te havalanan askeri uçak 27 yaşındaki kılavuz Goodman'ı ve pilot teğmen Mark Lange'yi taşıyordu.
Bombalamadan yakalanmak
Lübnan'ın Suriye sınırına yakın Bekaa Vadisi'ndeki Suriye tankları ve uçaksavarları üzerine yarım tonluk bombalar atmakla görevliydiler.
Fakat bunu yapamadan kendi uçakları gelen füzelere hedef oldu, ama yanmakta olan uçaktan paraşütle inmeyi başardılar.
Goodman daha sonra ellerinin bağlanıp bir kamyonet arkasına atıldığını hatırlıyor. Kendisini kimin yakaladığını, nereye götürdüğünü bilmiyordu. Arkadaşı Lange'nin yaralarından dolayı öldüğünü daha sonra öğrenecekti.
"Şam'a vardığımızda bir hücreye koydular ve sonra sorgulamaya götürdüler." diyor Goodman. Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esad'ın afişini görmüş duvarda.
Bunun üzerine tuhaf bir rahatlık hissetmiş.
"Lübnan'da savaşan milislerin eline düşmektense Suriyelilerin elinde olmak daha iyidir" diye düşünmüş.
Delegasyon ziyareti
Suriyeliler uçağın ne taşıdığını, kimi hedeflediğini vb. öğrenmek istiyormuş. Goodman ise onlara bilgi vermemek için direniyormuş.
"Saldırgan değillerdi, tehdit de etmiyorlardı, sadece ısrarcıydılar." diye hatırlıyor. "Stresli bir durumdu. Hem uyduruyor hem de tekrar sorabilirler diye uydurduklarımı aklımda tutmaya çalışıyordum."
Sorgular arasında ise bodrum katındaki hücresine gönderiliyormuş.
"Burada bana istediklerini yapabilirler, kimsenin haberi bile olmaz." diye düşünmüş.
Fakat dört gün sonra Uluslararası Kızılhaç ziyaretine gelmiş, dışarıdan haber, ailesinden destek mesajları getirmiş. "Bu bana büyük cesaret verdi." diyor Goodman.
Aslında Goodman'In yakalanma haberi dünya çapında çabuk yayılmış.
ABD'nin Suriye elçisi Robert Paganelli ile dini liderlerden oluşan bir heyet Şam'da Goodman'ı ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Esad'dan onun salınmasını talep etmiş.
Din görevlileri arasında ABD'de sivil haklar hareketinin liderlerinden Rahip Jesse Jackson da bulunuyormuş.
Yakın zamanda BBC'ye verdiği mülakatta Jackson şunları söylüyor:
"Esad, Goodman'ın turist değil, asker olduğunu ve orada bulunmaması gerektiğini söylüyordu. Ben ise bunun bir yanlışlık olduğunu, Suriye'yi bombalamaya gelmediğini ve onu bırakmanın iyi niyet göstergesi olacağını söylüyordum."
1983 Noeli gelip geçmiş, hiçbir bırakılma belirtisi olmadan. Jackson'un delegasyonu birçok Suriyeli yetkiliyle görüşmüş ama Cumhurbaşkanı ile yüzyüze bir görüşme ayarlayamamış henüz.
İngilizce pratiği
Bu arada Goodman ikinci katta bir odaya geçirilmiş. Gardiyanlığını yapan erler ise onu sorgulamaktan ziyade İngilizce konuşma pratiği yapmak istiyormuş onunla.
"Yanıma gelip kaç yaşındasın, evli misin gibi sinir bozucu sorular soruyorlardı." diyor Goodman.
Yandaki odanın televizyonunda Şam sokaklarında yapılan Amerikan karşıtı gösterileri, Başkan Ronald Reagan'ın kuklasının yakıldığını görünce korkmuş Goodman. Kalabalık binaya baskın yapıp kendisini de ele geçirebilir diye düşünmüş.
2 Ocak 1984'te Amerikan delegasyonuna Suriye liderini görme izni çıkmış.
Jackson, "O da bizim gibi ciddiydi, Goodman'ı tutma konusunda keskin denemez ama kararlıydı." diye devam ediyor.
Jackson, Cumhurbaşkanı Esad'a ülkelerinin savaş halinde olmadığını, dolayısıyla bu genç havacının da savaş esiri olmadığını, bırakılması halinde Washington ile iletişim kanallarının açılma ihtimalinin doğacağını söylemiş.
Kahramanlık mı?
Ertesi gün asker Goodman uyandırılmış, eşyaları toplatılmış ve Şam'da Jackson'un kaldığı otele götürülmüş.
Jackson, Goodman'ın Esad'ın işine geldiği için bırakıldığını söylüyor.
Dört haftalık tutsaklığı döneminde kendisini aşırı heyecana ve depresyona kaptırmamaya çalışan Goodman'ın ise serbest bırakıldığında en yoğun hissettiği duygunun "aşırı yorgunluk" olduğunu ifade ediyor.
İki gün sonra Washington'a döndüklerinde Goodman Başkan Ronald Regan'ın huzuruna çıkarılıyor. Amerikalı kahraman olarak karşılanıyor. Goodman hala bu nitelemeden rahatsızlık duyduğunu ifade ediyor.
"Kahramanlık gerektirecek bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Geçmişe dönüp baktığımda, yaşadığım o deneyimi ilginç bir dönem olarak görüyorum; zaptettiğim değil, aşmayı başardığım bir dönem."