Suriye’nin Öz Evlatları!..

Tamer DURAN tamerduran@internethaber.com

Arap Baharı denilen ve domino etkisi göstererek yayılan hareketin son adresi Suriye…

Suriye’de yaşanan insan kıyımının diktatörlüğe ve zulme karşı başkaldırının sonucu olduğu yetkili ağızlarca söyleniyor!

Sayın Başbakanımızın öngörüsüne göre; sonuçta Suriye’nin öz evlatları zafer kazanacak!

Bu öngörüyle Suriye’nin öz evlatlarının yanı sıra üvey evlatlarının olduğunu da öğrenmiş bulunuyoruz.

Öz ve üvey ayırımı neye göre yapılır orasını pek anlayamadım.

Müdahil olmamıza insani gerekçeler mi neden oldu yoksa başka bir sebep mi var o da net değil.

Bildiğim ve gördüğüm şey; ne zaman, nasıl silahlandıkları belli olmayan öz evlatlar, ülkeyi kan gölüne çevirmiş durumdalar.

“Rüzgar eken fırtına biçer” deyimine uygun olarak Esat’da insan kıyımının bir parçası yazık ki.

Gidişat yanlış !

Yaşananlar ne Suriye’nin ne Türkiye’nin ve ne de bölgedeki herhangi bir ülkenin hayrına değil.

Bir liderin (Esat) böylesine kısa sürede tu kaka olmasının mutlaka mantıklı bir sebebi olmalı!

Bir şeyden eminim; Suriye’nin öz evlatlarının başarısının neden milli meselemiz olduğunu milletimiz de merak ediyordur.

Gidişat kelimenin tam anlamıyla trajedi !

Çünkü;

Kısa sürede on binlerin ölümüne sebep olan bu sözde özgürlük savaşı, zulmün her türünün sergilenmesine de ortam hazırlıyor.

Bu olsa olsa kurşun sesi ve bomba efektleriyle süslenmiş, kan kokan kirli bir oyun olabilir!

Her can alma eyleminin ardından “Allahu Ekber” nidalarının duyulduğu kirli bir oyun !

Sahnelenen bu oyunun pek de yabancısı değiliz aslında.

Benzer oyunları defalarca izledik hatta yaşadık.

Gerekli miydi bilmiyorum ama “taraf olmayan bertaraf olur” zihniyetiyle yöneticilerimizin kararı gereği taraf da olduk !

Estik, gürledik.

Destekledik.

Alkış tuttuk.

Bir önceki sahnede alaşağı edilen bir liderin makatına sopa sokabilecek kadar gözü dönmüşlerle de aynı safta yer almıştık!

Şimdi daha etkin olarak yine tarafız.

Yakıp yıkmayı oyun bellemişlerle…

Öldürmeyi ibadet sayanlarla…

Karşı safta olduğundan şüphe bile etse, yüksek binaların üst kat penceresinden atanlarla. Üstelik kurbanın can havliyle onca tutunma çabasına ve hayatta kalmak için çırpınışına rağmen!

Bu gözü dönmüşler bizim hangi ulvi amacımıza hizmet edebilirler?

Bu insanlık dışı olaylarda niçin tarafız?

Muhaliflere olan desteğimiz hangi ulusal çıkarlarımızla örtüşüyor?

* * * *

“Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir”

Küresel güçlerin Irak’a demokrasi getirmesinden sonra Irak’ın kuzeyindeki oluşuma engel olabildik mi?

Peki ya Suriye’de benzer oluşuma engel olabilecek miyiz?

Henüz bu soruların cevabı ortalarda yokken Sayın Başbakanımızın PKK-PYD işbirliği konusunda tahriklere gelmeyeceğimizden bahsetmesi de oldukça dikkat çekici.

Oluşumun sessiz sedasız yürümesine göz yumulacağının işareti gibi algılanabilecek bir açıklama!

Bütün bu gelişmeler karşısında milletimizin aklı karışık,

Herkes suspus…

Ne konuyu açtığınızda görüşünü beyan eden oluyor ne de konuya ilişkin haberlerin altına yorum yazan.

Haksız da değiller hani…

İlkesel olarak “Yurtta sulh, dünyada sulh” diyen bir cumhuriyetin havasını teneffüs etmiş hangi Müslüman yaşananlara onay verir ki?

Hangi Müslüman ne idüğü belli olmayan bu kirli senaryoların sahnelenmesinden hoşnut olur ki?