Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Suriyelilere vatandaşlık verilmesi fikri son dönemlerin en büyük
tartışma konusu oldu. Erdoğan'ın açıklamasının üzerinden günler
geçti ama tansiyon düşeceğine her gün biraz daha yükseliyor.
Ancak tartışmada ilginç olan çok önemli bir nokta var.
AK Parti'ye oy veren bazı seçmenler, geride kalan 14 yıl
içinde ilk kez Erdoğan'ın ortaya attığı bir fikre itiraz
ediyor.
Hem de çok şiddetli bir üslupla...
Sadece Erdoğan'a itiraz etmiyorlar. Kendi aralarında yaşadıkları
tartışma onları bir ayrışma noktasına getirecek boyuta ulaştı desem
abartmış olmam...
Gözlemlediğim kadarıyla "Vatandaşlık verilmesin" diyenlerin oranı,
"Verilsin" diyenlerden çok daha fazla...
"Vatandaşlık verilmesin" diyenlere saygı duymakla beraber,
fikirlerine katılmadığımı belirtmek istiyorum.
Onlara göre vatandaşlık hakkı kazanan Suriyeliler Türkiye
toprakları üzerinde hak sahibi olacak, TOKİ konutlarında oturacak
ve devletin yapacağı yardımlarla gül gibi bir hayat
yaşayacaklar.
Bu arkadaşlar kusura bakmasın ama mesele böyle yüzeysel bakılacak
kadar basit bir mesele değil.
Erdoğan'ın ne dediğini ve ne amaçladığını anlayabilmek için 1921
ile 1938 yılları arasında ne olduğuna
bakmak gerekiyor.
Bizden bir önceki nesil bu tarihlerde ne olduğunu çok iyi biliyor,
bilmeyenler için bir kez daha, tane tane anlatayım.
1921 yılında, yani Mondros Mütarekesi'nden hemen sonra Suriye'den
Anadolu'ya giren Fransa İskenderun Sancağı olarak bilinen bölgeyi
işgal etti.
Ancak daha sonra Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması’nın 7.
maddesine göre İskenderun Sancağı'nın Suriye sınırları içerisinde
kalmasına, bölgenin resmi dilinin Türkçe olmasına ve para biriminin
de Türk Lirası olmasına karar verildi.
Kısacası Suriye içinde resmen olmasa da Türkiye'ye bağlı olan bir
Hatay Cumhuriyeti kuruldu.
Ancak Lozan Antlaşması’nda tarihi bir hata yapıldı
çizilen harita ile Hatay sınırlarımız dışında kaldı.
Daha sonra Fransa Suriye'nin özgürlüğünü tanıdı ancak Hatay'la
ilgili bir adım atmadı. Bu duruma şiddetle itiraz eden Mustafa
Kemal Atatürk, Fransız büyükelçisi ile yaptığı konuşmada, “Hatay
benim şahsî davamdır. Şakaya gelmeyeceğini bilesiniz" dedi.
Bu sözler Fransa başta olmak üzere Avrupa'nın tamamında Atatürk’ün
Hatay’ı silah zoruyla alabileceği korkusuna neden oldu. Fransızlar
bu tehlikeye karşı askeri bir anlaşma yapma yolunu seçtiler.
Anlaşmaya göre Türk gücünün Hatay’a girmesine karar verildi.
Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki Türk birlikleri, Hatay’a
girdi. 13 Ağustos’ta seçimler yapıldı ve meclisin çoğunluğunda
Türkler yer aldı.
Perde arkasında bölgedeki insanlara Türk vatandaşlığı verilmesi
çalışmaları yürütüldü.
Ve 30 Haziran 1939 yılında yapılan bağımsızlık referandumunda
vatandaşlık hakkı verilen insanlar Türkiye'ye katılma kararı aldı
ve Hatay Türk toprağı oldu.
İşin özeti bu!
İsteyenler Vikipedi'den daha detaylı bilgilere ulaşabilir diyelim
ve günümüze dönelim.
Dedim ya!...
Meseleyi iyi idrak etmek ve amacın ne olduğunu anlayabilmek için
1921- 1938 yılları arasında neler yaşandığına bakmak gerek diye.
Lütfen Erdoğan'ın bugüne kadar Suriye ile ilgili söylediği sözleri
alt alta dizerek okuyun.
"Suriye'nin imar işini bize bırakın. Kuzeyde TOKİ aracılığı
yaptığımız binalara mültecileri yerleştirebiliriz" diyen
Erdoğan'dı, unuttunuz mu?
Mültecilerin Türkiye sınırları içinde kalması için AB ile anlaşan
ve bu nedenle İngiltere'yi bertaraf eden Erdoğan'dı...
Ben Erdoğan'ın "Suriyelilere vatandaşlık hakkı verilmesi"
ısrarından aldığım mesajı söyleyeyim.
Bu mesajın altında 2023 yatıyor. Yeni Türkiye'nin yeni ve
genişleyen haritası yatıyor.
Suriye'nin bundan böyle bölünmekten başka şansı yok. 16 devlet
akbaba gibi toprak kapma derdinde. Türkiye bu tabloyu görüyor ve
kurtlar sofrasına ortak oluyor.
3-4 milyon Suriyeli'nin vatandaş yapılıp Türkiye'deki şehirlere
yerleştirileceğini düşünenler bu hamleyi anlayamaz.
Ne mi yapılacak?
Bu insanların kalifiye olanları Türkiye içinde kalacak ve
çalıştırılacak. Diğerleri illa ki kendi topraklarına geri dönecek.
Türk kimliğiyle, Türk'ün sayısız iyiğiliğini ve bereketini yaşamış
olarak dönecekler ve Türkiye'de akrabalarını bırakmış olarak
dönecekler.
Sonrası...
Bir referandum ve o referandumdan çıkacak karar sonrası
vatandaşımız olanların Türkiye'nin bir parçası olmayı tercih
etmesi...
Yani anlayacağınız; Türkiye ilk kez önümüzdeki 50 yılın planını
yapıyor. Rusya ile, İsrail ile barış imzalanıyor. Mısır ve Suriye
ile ilişkiler yeniden gözden geçiriliyor.
Bunlar boşuna değil.
Türkiye bu kez kendisine çizilen sınırlara mahkum olmak yerine,
sınırlarını büyüterek yeniden çiziyor.
Meseleyi yüzeysel olarak tartışıp, "Ama onlar ekmeğimizi elimizden
alacak" diyenler maalesef bu amaca zarar veriyor.