15 Temmuz sonrası bir Temmuz gecesi, Milli İrade nöbet
meydanlarının birinde ülkemizin yaşadığı felaketi konuşup
“ah, vah” ederken, Suriyeli bir kadının yorgun gözler,
ağlamaklı bir ses tonu, kırık bir Türkçe ama vakur bir duruşla
söyledikleridir:
“Siz niye üzgünsünüz?”
“Üzgün olmayın, umutsuzluğa kapılmayın; Allah bizimle
beraber.”
Biz, “bu kadın da kim?” diye düşünürken, hepimizin
gözlerinin içine teker teker bakıp konuşmaya devam etti.
“Türkiye halkı ne kadar cesur olduğunu herkese
gösterdi.”
“Benim bundan dört yıl önce 2 tane eczanem vardı.”
“Jeep’imi yeni almıştım.”
“Palmiye ağaçlarıyla çevrili, havuzlu bir villada
oturuyordum.”
“3 çocuğum da bölgenin en iyi okullarında
okuyorlardı.”
“Eşim doktordu, çalıştığı hastanede başhekimliğe kadar
yükselmişti.”
Biz tüm dikkatimizle bir yandan kadını dinlerken bir yandan bize
bunları niye anlattığını anlamaya çalışıyorduk, kadın konuşmaya
devam etti.
“42 yaşında genç bakımlı ve çok güzel bir
kadındım!”
Oysa karşımda duran bayan sanki 50 yaşını geçmiş gibi
duruyordu!
Dünyanın sıkıntısını sırtında taşıdığını nereden
bilebilirdim!
“Önce eşimin hastanesi bombalandı ve hastane yok
oldu.”
“Bir başka bombalamada eşimin belden aşağısı
parçalandı!”
“Gencim, güzelim diye ve eşimin bu durumundan faydalanarak
bana tacizler yapıldı!”
“Kendime elletmemek adına verdiğim çabadan yorulan zalimler
gözümün önünde üç çocuğumun da canına kıydılar!”
“Sonra arabam, eczanelerim ve evim arbedeye döndü!”
“Bacakları olmayan eşimle birlikte güç bela uğraşlar
neticesinde Türkiye’ye geldim çok şükür!”
Dişleri görünecek kadar gülümseyerek “Artık başka bir
Suriyeli aile ile küçük bir evde yaşıyoruz”
“Ha! Ama havuzu yok” diyerek gülümsemesine devam
etti!
“Eşimin belden aşağısı olmadığı için bundan sonra çocuğumda
olmayacak!”
“Ama biliyorum ki melekler ahirette etrafı palmiye ağaçları
ile çevrili dev havuzlu evimizi yapıyorlar; şu anda çocuklarımda
bahçesinde oynuyorlar” dedi
Biz dinlerken duygulandık ve ağlamaklı olduk.
Kadın bize döndü ve dedi ki; “neden ağlıyorsunuz
ki”
“Müslümanlar genelde Allaha inandığını söyler ama O’na
güvenmezler!”
“Ben Türkiye’de Allah’a inanmanın, güvenmenin ne demek
olduğunu tam manasıyla gördüm. Bunu sizlerin gözlerinde
gördüm.”
“Bugün başardıysanız Allah’a olan güveniniz sayesindedir.
Bizim güveneceğimiz bir liderimiz ve vatanımız maalesef olamadı.
Ama Allah’a güveniyorum O benimle beraber” dedi.
“Merak etmeyin inşallah Allah Türkiye ile beraber,
Allah Erdoğan ile beraber, Allah sizlerle beraber.”
“Biz Suriye halkı olarak yaşadığımız iç savaş neticesinde
daha fazla Allah’a yaklaştık, münasebetimizi yeniden gözden
geçirdik ve O’na dayandık.”
“Biz de sizlerle ve Türkiye ile beraberiz; hem tankların
önünde, hem semaya açılmış dua dua yalvaran dillerle sizlerle,
Türkiye ile beraberiz.”
“Allah ile münasebetinizi yoklamanın ardından dayananın ve
güvenin O’na. O sizinle beraber.”
Bütün bunları kaleme alınca Cumhurbaşkanımızın yeni yaptığı bir
konuşmadaki cümle aklıma geldi;
“15 Temmuz gecesi ne kadar kara başlamışsa sabahı da o
derece aydınlık sonuçlanmıştır.”
Evet, bizler Suriyeli kardeşimizin de dediği gibi münasebetimizi
yeniden gözden geçirerek Allah’a güven ile daha çok gayret edeceğiz
yarınlar için.
Cumhurbaşkanımızın dediği “sabahı aydınlık ile
sonuçlanmıştır” cümlesini Türkiye’nin geleceği olarak
görüyorum.