Suriye'deki yangın büyür mü?
Abone olBBC muhabiri Jim Muir, güneydeki Der'a kentinde başlayan protestoların yayılma olasılığını değerlendiriyor.
Arap dünyasında halkın değişim ve reform talebiyle ayaklandığı ülkeler arasına Suriye de katıldı.
Buradaki hareketlenme daha başlangıç aşamasında olsa da, 2000 yılında babası Hafız Esad'ın yerine cumhurbaşkanlığına gelen Beşar Esad, iktidarının içerideki en zorlu sınavına hazırlanıyor.
Suriye, yönetimlerin devrildiği Tunus ve Mısır'la, halkın ayaklandığı Libya, Yemen, Bahreyn ve diğer bölge ülkeleriyle büyük benzerlikler taşıyor.
Esad belki 10 yıldır iktidarda ama, babasının darbe yaptığı 1970'den beri ülkede Baasçı sistemin hakimiyeti var.
Tehdit altındaki diğer Arap rejimleri gibi Suriye'de de yolsuzluk ve kayırmacılık son derece yaygın.
Yaklaşık 50 yıldır olağanüstü hal yasaları yürürlükte. Bu yasaların verdiği serbesti altında hesap verme yükümlüğü olmadan hareket eden ve toplumsal hayatın her alanına nüfuz eden istihbarat servisleri eliyle uygulanan bir siyası baskı ortamı var.
İsrail'e karşı olmak yeterli mi?
Bunlara ilaveten, Sünnilerin çoğunlukta olduğu ülkede, iktidar Esad'ın üyesi olduğu Alevilerin elinde.
Ama diğer taraftan rejimin elini güçlendiren unsurlar da var. Özellikle de İsrail'e ve zaman zaman Batı'ya karşı alınan milliyetçi tavır.
Bundan sonra herşey, Esad'ın geçen haftadan beri gerginliğin hüküm sürdüğü güneydeki Der'a kentinde patlak veren krizi nasıl yöneteceğine bağlı.
Daha önce Şam ve diğer kentlerde muhalifleri harekete geçirmeye yönelik girişimler oldu. Ama bunlardan sonuç alınamadı. Suriye'nin diğer Arap ülkeleri kadar kolay tutuşamayacağı izlenimi doğdu.
Ancak yerel olaylara ağır tepki verilmesi nedeniyle Der'a Suriye'deki ateşin kıvılcımı oldu. Tunus'ta da ayaklanma, kırsal kesimde başlamış, sonra kentlere sıçramıştı.
Suriyeli liderler, sıranın kendilerine gelmeyeceği gibi bir yanılsama içinde değiller.
Tunus devriminden sonra, Mısır ayaklanmasından hemen önce üst düzey bir Suriyeli yetkili, yakın çevresine "Bu hepimize bir mesajdır" dedi.
Kısa bir süre önce de üst düzey bir Suriyeli diplomat, "Suriye istisna olamaz" mesajını vermişti.
Bu nedenle şimdi Suriye, Der'a kentindeki krize iki açıdan yaklaşıyor. Bir taraftan bölgeye çok sayıda asker sevk edilerek durum kontrol altında tutulmaya çalışılıyor, diğer taraftan bölgesel rahatsızlıkların üzerine gidiliyor ve geçen Cuma yapılan protesto gösterilerinde ölümlerden sorumlu olanların cezalandırılacağı sözü veriliyor.
Gösterilerde gözaltına alınanlardan bazıları serbest bırakıldı. Bu kişiler arasında duvarlara rejim aleyhtarı yazılar yazan çocuklar da var. Zaten kentteki olayları da bu çocukların gözaltına alınması başlatmıştı.
Daha önce güvenlik birimlerine, gösterilerde protestoculara karşı gerçek mermi kullanılmaması talimatı verildiği yolunda haberler var.
Bazı hükümet yetkilileri taziye mesajlarını iletmek için kente gitti ve Der'a ileri gelenleriyle bölgenin sorunlarını konuştu.
Ancak buradaki halkın taleplerini karşılamak çok kolay olmayacak. Zira halk Vali Feysal Haltum ve istihbarat sorumlusu Atıf Necib'in görevden alınmasını istiyor. Bu iki kişi de rejimin adamları ve Necib, Esad'ın kuzeni.
Der'a sınavı
Der'a ve çevre kentler, Sünni aşiretlerin elinde. Bu da çıkacak yangının çok kolay yayılacağı ve kolay kontrol altına alınamayacağına işaret ediyor.
Ama diğer taraftan hükümet aşiret liderleriyle anlaşırsa kriz kontrol altına alınabilir. Fakat bu kriz atlatılsa bile Suriye'nin buradaki protesto gösterilerinde dile getirilen sorunlara çözüm üretmeden fırtınadan kurtulması mümkün olmayacak.
Suriyelilerin yaşadığı ekonomik zorlukların bilincinde olan hükümet, kamu çalışanlarının maaşlarını artırdı ve temel tüketim maddelerinde sübvansiyonu kaldırma planlarını askıya aldı.
Suriye hükümetinin ayakta kalabilmesi için daha fazlasını yapması gerekiyor. İsrail karşıtlığına bel bağlamak ve muhalifleri ülke güvenliğine zarar veren ajanlar olarak niteleyip dışlamak yeterli değil.
'O zaman Facebook yoktu'
Beyrut'ta yayımlanan El Akbar gazetesinin editörü İbrahim el Amin, "Arap dünyasında yaşananlar ve yaşanmakta olanlar, Suriye ve diğer Arap ülkelerinde özgürlük ve ekonomi politikaları açısından, hiçbir şeyin şimdiki gibi kalamayacağını gösteriyor. Suriye'nin İsrail'e direnme kararlılığı, itibar, ekmek ve özgürlük isteyen kitlelerin ayaklanmasını durdurmaya yetmez" diyor.
1980'lerin başında Cumhurbaşkanı Esad'ın babası şimdikinden çok daha büyük bir isyanla karşılaştı. İsyan acımasız bir şekilde bastırıldı. Müslüman Kardeşler'in başlattığı ayaklanma, 1982'de kuzeydeki Hama kentinde doruk noktasına ulaşmıştı. Seçkin birlikler, burasını yerle bir ettiler. Binlerce kişi öldü.
Ama o dönemde daha uydu kanalları, internet ev cep telefonunun olmadığı günlerdi. Bugün yaşananları dünyaya duyuran YouTube, Twitter ve Facebook yoktu.
Ama Libya lideri Muammer Kaddafi ayakta kalabilmek için başka bir yol izliyor. Esad da Libya'da yaşananları yakından takip ediyor olabilir.
Aynı sahnelerin Suriye'de yaşanması çok olası değil. Ama yine de hiçbir şey belli olmaz.