Suriye: Savaşın yıktığı hayatı yeniden inşa etmek
Abone olİç savaştan kaçan 3 milyon insandan biri olan Muhammed'in öyküsü, Suriye ordusundan, Ürdün'e, oradan İsveç'e uzanıyor. Hayatları parçalayan savaşta Muhammed, bir taraftan doğmak üzere olan kızına ulaşmaya çalışıyor.
Muhammed, 28 yaşında Suriyeli bir sığınmacı.
Üç yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaştan kaçarken, Suriye'nin Deraa kentindeki küçük bir köyde, 11'i çocuk 16 kişi ile beraber saklandığı iki küçük odadan çıkıp, uçakta bulabildiği tek yer olan business classla İsveç'in başkenti Stockholm'e uçtuğunda aylardan Ağustos idi.
Muhammed, sadece savaştan kaçmıyordu. Stockholm'deki nişanlısına
ve dünyaya gelmek üzere olan kızına da ulaşmaya çalışıyordu.
3 milyondan fazla Suriyeli savaş nedeniyle başka ülkelere sığındı. Türkiye ve Lübnan birer milyondan fazla kişiye barınma sağlarken, Ürdün'de bu sayı 600 binden fazla.
Savaş halen devam ederken, yerinden edilenler ise başka yerlerde kendilerine yeni hayatlar kurmaya çalışıyor.
Muhammed'in Suriye ordusunda askerlik yaparken başlayan, Ürdün'de sığınmacı olarak devam eden ve sonunda Stockholm'e uzanan hikayesi de tam burada başlıyor.
Muhammed, Mayıs 2011'de, artık sürekli hale gelen ''içinizde casuslar var'' uyarılarından ve "alarm durumu" halinden kaçarak orduyu terk ediyor.
Ürdün'ün kuzeyindeki Aclun kentinde Suriyeliler için oluşturulan kampa gelen Muhammed, kampta bir hafta kaldıktan sonra, başkent Amman'a gidiyor.
Sebebini ise şöyle anlatıyor: ''Kampta hayat yoktu. Çalışmak ve yaşamak istiyordum. İnsan gibi hissetmek istiyordum."
Amman'da Suriyeli mültecilerin bir araya gelerek kurdukları Cadal Kültür Merkezi Muhammed için de hayatın yeniden akabildiği bir merkez oluyor.
Aynı zamanda yeni hayatların doğduğu da.
Muhammed nişanlısı Elina ile, bu merkezde tanışıyor. Elina ile Muhammed, Elina'nın kızları Rita'ya hamile olduğunu öğrenince, İsveç'e taşınmaya karar veriyor.
Peki temel bir insan hakkı olan seyahat özgürlüğü, yaşam hakkının hergün ihlal edildiği bir coğrafyada ne kadar uygulanabilir?
Elina doğumdan önce Stockholm'e dönerken, İsveç'ten geçici oturum izni alan Muhammed, nişanlısının yanına gitmek üzere havaalanında pasaport kontrolüne geldiğinde, işler onun için zorlaşmaya başlıyor.
Ürdün polisi Muhammed'in Stockholm uçağına binmesine izin vermeyip, onu önce Aclun'daki kampa götürüp sorguluyor, ardından da Suriye'ye sınır dışı ediyorlar.
Muhammed ailesi ve akrabalarından oluşan 16 kişi ile iki küçük odaya bu şekilde sığınıyor.
Deraa'daki bu küçük köyde günde dört saat elektrik ve 11 çocukla paylaşılması gereken az miktarda yiyecekle 43 gün boyunca saklanıyorlar. Etrafta helikopterler ve silah sesleri ile.
''Öleceğimi hissettim" diyor Muhammed o 43 günü anlatırken. ''İşe yaramayacağını, hep Suriye'de kalacağımı ve orada öleceğimi düşündüm. Etrafta herkesin hergün öldüğünü görürken umudu hissetmek çok zor".
Ürdünlü yetkililerin Muhammed'i sınır dışı etmek için gösterdikleri neden, pasaportunun sahte olduğunu iddia etmeleri. Muhammed bu iddiayı reddediyor ve aksi halde İsveç'ten oturum alamayacağını söylüyor.
Muhammed sınır dışı edildikten sonra nişanlısının da yardımı ve İsveç büyükelçiliğinin desteği ile, kızının doğumundan sadece birkaç gün önce Stockholm'e varabiliyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), hali hazırda BM verilerine göre 600 binden fazla mülteciye ev sahipliği yapan Ürdün'ün sınırı sığınmacılara kapattığını söylüyor.
BBC Türkçe'ye konuşan HRW Mülteci Hakları Program Direktörü Bill Frelick, bu durumun ''oldukça endişe verici" olduğunu söylerken, Ekim ayı itibarıyla ''Suriye ve Ürdün sınırı arasındaki insansız alanda şu anda yaklaşık 4 bin mültecinin mahsur durumda olduğunu" söylüyor.
HRW ayrıca Ürdün'den sınır dışı edilmelerin arttığını da söylüyor
Amman'da bulunan bir medya uzmanı ve gazeteci olan Saad Hattar ise, kendilerinin de sınırdışı edilen Suriyelilerden 5-6 kişinin durumuna tanıklık ettiklerini anlatıyor.
Ürdünlü yetkililerin bu durum hakkında konuşmadıklarını söyleyen Hattar, özellikle son zamanlarda IŞİD ve El Nusra örgütlerinin Suriye-Ürdün sınırında hareketliliğinin arttığını, bu durumun Ürdün ordusunu "alarm durumuna geçirdiğini" söylüyor.
''(Ordu, bu örgütlerden) bazı unsurların gelip krallığa güvenlik tehdidi oluşturabileceğinden korkuyor ve sanıyorum bu duruma göre hareket ediyorlar" diyor.
Sorunun sosyal ve ekonomik boyutu da var. Hali hazırda Ürdün'de işsizlik oranının resmi rakamlara göre yüzde 30 olduğunu söyleyen Hattar, gerçek oranın çok daha fazla olduğunu söylüyor.
''Mülteciler genelde Mafrak ve İrbid gibi ülkenin kuzeyindeki kentlerde yaşıyor" diyen Hattar, ''Buralarda insanlar işsizlikten ve nüfus yoğunluğundan şikayetçi. Ve şimdi Suriyeli işçiler çok daha düşük ücretlere çalışıyorlar. Ne verirlerse onu alıyorlar. Ayrıca kentlerde birkaç ev sahibi fısattan yararlanarak dükkanlarını ve evlerini yüksek fiyatlardan kiraya veriyor" diyerek durumu anlatıyor.
HRW'den Frelick Ürdünlü yetkililerin Suriyeli mültecilere ''Ev sahibi ülkenin ekonomisine katkı sunabilmeleri ve kendi kendilerine yetebilmeleri için çalışma izni vermesi" gerektiği görüşünde.
Hattar'a göre durum 1991 yılında Saddam Hüseyin'in Kuveyt işgali sonrasında oluşan göç dalgasına benziyor.
''Toplumun dengesi bozuldu ve yeni dengeye uyum sağlamada zorluklar yaşanıyor" diyen Hattar, artan nüfusun Ürdün'ün zaten oldukça kısıtlı olan su kaynağı konusunda da sorun yarattığını söylüyor.
Hattar okullarda da sorun yaşandığını söyleyerek "Şu anda sınıfların her birinde 50-60 çocuk eğitim görüyor. Her tür hizmet üzerinde ciddi bir basınç oluşmuş durumda" diyor.
Muhammed, bu 3 milyon sığınmacı içinde kendisine daha iyi bir yaşamın kapısını zor da olsa arayabilenlerden biri.
''Şu anda daha iyiyim. Ama hala Ürdün ve Suriye'de olup bitenlerle ilgili kabuslar görüyorum. Burada hayat iyi, sana insan gibi muamele ediyorlar" diyor.
Peki ya geride kalanlar? "Tüm ailemi Şam'da bıraktım" diyor Muhammed, "Elbette her saniyem onlar için endişelenmekle geçiyor."