Suriye operasyonunun perde arkası

Sabah Gazetesi'nden Muharrem Sarıkaya, İstanbul'daki saldırıların faillerinin yakalanması için Suriye'de yapılan operasyonun ayrıntılarını kaleme aldı. İşte Sarıkaya'nın, Suriye Operasyonu'nun perde arkasını kaleme aldığı yazısı: Gül'den El Şara'ya gece yarısı telefonu İstanbul'daki patlamalarla ilgili olarak Ankara'da da yürütülen operasyon ve soruşturmalar sırasında polis çok önemli bilgilere ulaşılıyor. Ankara polisi, patlamalarla doğrudan ilişkili 8 isim tespit ediyor. Bu isimlerden 6'sının Suriye'de, 2'sinin de Türkiye'ye komşu bir başka ülkede olduğu kesinleştiriliyor. Önce ne yapılabileceği üzerinde duruluyor. Yapılan kısa bir müzakere sonucunda durumun Dışişleri Bakanlığı'na bildirilmesinin yararlı olacağı sonucuna varılıyor. 22 Kasım Cumartesi günü saatin çok geç olmasına rağmen, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e durum iletiliyor. Gül, bilgilerin hemen kendisine ulaştırılmasını istiyor. Üst düzey bir emniyet mensubu Gül'e bilgileri ulaştırıyor. Gül de bu aşamada Suriye Dışişleri Bakanı Faruk El-Şara'yı telefon ile arıyor. Saatler gece yarısı 01.00'e gelirken Gül, El-Şara ile telefon temasını kuruyor. Kısa bir sohbetten sonra Gül konuya giriyor. İstanbul'daki olayları gerçekleştiren 6 kişinin Suriye'de bulunduğunun tespit edildiğini söylüyor. Bu kişilerin yakalanıp Türkiye'ye teslim edilmesini istiyor. Gül, olaya karıştıkları tespit edilen kişilerin isimleri ve kimlik tanımlamaları ile ilgili bilgilerin Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği'nden elde edilebileceğini de belirterek El-Şara'dan yardımcı olmasını rica ediyor. El-Şara, konuyla bizzat ilgileneceği sözünü veriyor ve "En kısa sürede yakalayıp Türkiye'ye teslim edileceklerinden emin olabilirsiniz" güvencesini veriyor. Bilgilendirme sıkıntısı Suriye güvenlik birimleri ertesi gün Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Şam Büyükelçiliği'ne ulaştırılan 6 kişiye ilişkin bilgileri Büyükelçilik'ten alıyor. Bu aşamada ilginç bir gelişme yaşanıyor. Jandarma Genel Komutanlığı, Suriye yetkililerinden bazı kişilerin yakalanması ile ilgili talepte bulunulduğu haberinin ulaştığını, bu konuda neden kendilerinin bilgilendirilmediğini soruyor. Jandarma Genel Komutanlığı, Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatı gereği, iki ülke arasındaki suçluların takibi ve teslimi konusunda yetkilinin kendisi olduğunu anımsatıyor. Bunun üzerine bilgiler Jandarma Genel Komutanlığı'na da ulaştırılıyor. 'Üç gecedir uykumuz yok' Görüşmelerinin üzerinden üç gün geçtikten sonra bu kez telefon eden El-Şara oluyor. El-Şara, Türk Büyükelçiliği'nden gerekli bilgilerin alındığını belirterek şöyle diyor "Üç gün, üç gecemiz uykusuz geçti. Bir gün dahi uyumadan takip ettik ve hepsinin yerlerini tespit ettik. Bunları yakalanıp Türkiye'ye teslim edilecek." İki bakan karşılıklı olarak birbirlerinin bayramını kutlayıp telefonu kapatıyor. Sonuçta aranan kişilerden Hilmi Tuğluoğlu ve Leyla Tuğluoğlu'nun arasında bulunduğu 20 kişinin yakalandığı, bunların teslim edileceği, Türkiye'nin Adana Mutabakatı gereği Şam'da bulunan Türk güvenlik ataşesine iletiliyor. İlginçtir, başlangıçta Şam ile yapılan temastan Jandarma Genel Komutanlığı'nın haberdar olmaması gibi, bu kez de bu kişilerin yakalandığı ve Türkiye'ye teslim edileceğinden Emniyet'in haberi olmuyor. Hatta, bu kişilerin ele geçirildiği ve Türkiye'ye gönderildiğini Emniyet Genel Müdürlüğü basının da bilgi sahibi yapıldığı dakikalarda öğreniyor. Suriye'nin tavrı Suriye, 20 Ekim 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı'ndan bu yana Türkiye ile terör konusunda işbirliği yapma kararlılığını bir kez daha sergiliyor. Bu durum hükümette memnuniyet yaratıyor. Suriye, dün sonunda Erdoğan hükümetinin de adını açıklamaya karar verdiği El Kaide'ye karşı durduğunu Türkiye üzerinden göstermeye çalışıyor. Ancak bu durum El-Kaide militanlarının Suriye'de cirit attığı gerçeğini de yok etmiyor. Bir süre önce Suriye'de bulunan El Kaide'nin önemli bir isminin Kuzey Kore'den nükleer füze almak için yaptığı girişim batılı gazetelerin manşetlerinde yer alıyor. Türkiye ile işbirliği Suriye'ye teröre karşı mücadele ettiğini dünyaya göstermesi açısından iyi bir örnek teşkil etse de, bunun sürekliliğinin geleceğini kanıtlaması için de başka örnekleri de yaşanması gerekiyor.