Suriye krizi: Atma mülteci kampında umutsuzluk

Abone ol

BBC Orta Doğu Muhabiri Paul Wood, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye sınırı yakınındaki Atma mülteci kampındaki sefaleti ve umutsuzluğu anlatıyor.

Uzaktan Atma’daki kamp güzel görünüyordu: Kahverengi tepenin eteğinde beyaz bir çizgi halinde kümelenmiş çadırların iki tarafında yeşil sıralar halinde zeytin ağaçları. Yakından bakınca görünen ise saf bir sefalet.

Az önce yağmur yağdı. Kadınlar biriken yağmur sularının çadırlarına girmesini engellemek için elleriyle topraktan küçük barajlar kuruyorlar. Kampın engebeli yamacında insanlar kanalizasyon ile karışmış çamurda kayıp düşüyor.

Bir kadın “Burada neler olduğunu tüm dünya görüyor. Kimse yardım etti mi?” diye bağırıyor.

Bir çok yabancı gazetecinin orada çekim yapıyor olmasına kızgındı. Bunun fark yaratacağını düşünmüyordu.

Bir başka kadın “Tuvaletimiz, suyumuz ve yiyeceğimiz yok” dedi. “Kabul edilebilir bir halde miyiz? İki yıldır aynen böyle izliyorsunuz bizi. Siz Batılılar, hepiniz Beşar’ı destekliyorsunuz.”

Batılı hükümetler esasen Devlet Başkanı Beşar Esad’a görevden ayrılması çağrısı yaptı. Ancak Kosova'ya NATO müdahalesini getiren, üşümüş ve aç insanların trenlerden sarkıp yolculuk ettiklerini göstererek yabancı müdahalesini teşvik eden bir söylem de yok.

'Medya siyaseti değiştirebilir'

Medyanın tutumu, Suriye’de bundan sonra ne olacağı konusunda önemli. Üst düzey bir İngiliz yetkili bana “Mültecilerin acınası göründüğü haberlerin geniş yer bulması, politika üretilmesini teşvik edebilir” demişti.

Rakamlar kesinlikle endişe verici: 2,5 milyon kişi ülke içinde yer değiştirdi, komşu ülkelerde 400 bin sığınmacı var ve günde 11 bin kişi sınırı geçiyor. Kızılhaç ve Birleşmiş Milletler’in (BM) verdiği bu rakamlar muhtemelen düşük tahminler.

Şu ana kadar iç savaştan kaçanların pek çoğu Suriye içinde ve dışında akrabalarının ya da arkadaşlarının evinde saklanarak görünmez oldu. Atma’daki duruma tanık olmak yine de çok üzücü. Diğerlerine göre küçük bir kamp. Sığınmacı sayısının çoğalması da yüksek ihtimal.

BM Suriye dışında kayıtlı mültecilerin sayısının yılsonuna kadar 700 bine ulaşacağını tahmin ediyor.

Cömertçe pek çok mülteciye destek olan komşu Türkiye, baş etmekte zorlanıyor ve sığınmacı akışını azaltmak istiyor.

‘Nereye gidelim?’

Köyden köye kaçışan birçok umutsuz aile için Atma Türkiye’den önceki son durak. Tepedeki çadır kamp sınırı ayıran tellere bakıyor.

İnsanlar savaştan olabildiğince uzaklar ve ne pahasına olursa olsun dönmek istemiyorlar. Pek çoğu berbat tecrübeler yaşamış. Suriye’nin kuzeyi savaşın en korkunç yanlarına tanık oldu.

Çadırların bir bölümünde Kfar Obeid saldırısından hayatta kalanlarla karşılaştık. 2001’de burada 110’dan fazla kişinin güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü iddia edilmişti.

Dört kardeşini orada kaybeden 45 yaşındaki Semire Halit “Tüm köyü silip geçtiler. Cenazelerimizin yanında ağlarken ayaklarımızın arasına ateş edip ‘Sizi domuzlar, sizin için akşam yemeği hazırladık’ dediler” diye anlattı.

Sonra ağlayarak devam etti: “Nereye gidelim? Nereye gidelim? Tüm Suriye öldürülüyor. Allah’tan Beşar’ı yok etmesini istiyoruz. Dünyadan yardım istiyoruz. Çocuklarımız için, bu yağmurda, bu berbat havada, galip gelmek zorundayız. İslam galip gelmeli.”

Aşırılık korkuları

Bana, sığınmacıların televizyon görüntülerinin siyaseti nasıl değiştirebileceğini anlatan İngiliz yetkili “Bu, ya tamamen insani bir cevaba ya da büyük kısmı Amerika’ya bağlı olacak askeri bir şeye yol açar” diye ekledi.

ABD, isyancıları silahlandırmanın – ya da askeri müdahalenin – sadece Suriye’deki radikal İslamcılar’a yarayacağı konusunda giderek daha çok endişeleniyor.

Geçen hafta kuzeydeki muhaliflerin İslami bir devlet kurmak için savaştıklarını ilan etmeleri de bu endişeyi katladı.

Kampın camisi olarak kullanılan büyük beyaz çadırın dışında Suriye Özgür Alimler ve İmamlar Komitesi Başkanı Şeyh Semir İbrahim’e rastladım.

Kaygı yaratan bu İslami devlet açıklamasını değerlendirirken, "Kardeşlerimizin yaptığı bir hataydı'' dedi.

Günün Önemli Haberleri