Star TV'de yayınlanan başrollerini Özcan Deniz, İrem Helvacıoğlu'nun paylaştığı Seni Çok Bekledim dizisinde Zahide ile Meryem karakterlerini canlandıran 35 yaşındaki güzel oyuncu Türkü Turan, Posta'dan Bekir Saçar'a konuştu. Başarılı oyuncu hakkında bilinmeyenleri anlattı.Türkü, Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi’nde sosyoloji bölümünde okumuşsun. Eğitimini aldığın mesleği yapmak yerine neden oyunculuğu seçtin?İnsanı, yaşadığı yerin koşullarında anlamaya çalışmak hep ilgimi çeken bir konu olmuştu. Bu yüzden sosyoloji okumak istedim. Çocukluğumdan beri sinemayla da benzer bir sebepten ilgileniyordum. Başkalarını anlamaya olan merakımdan… Oyunculuğun, bunu anlamak için daha da derin bir yolculuk olduğunu fark ettim. Okulda öğrendiklerim, işimde beni çok besledi.Efsane Veli Bar’ın sahibi Veli Bey’in kızı olmayıp, ünlülerle tanışmasaydın, yine oyuncu olur muydun?Bilmiyorum öyle bir Türkü nasıl olurdu? Neyi sonradan öğrendim, neyin zaten içindeymişim... Onu ayırmak çok zor.‘Seni Çok Bekledim’ dizisinin dördüncü bölümünde öldün, başka bir karakterle diziye geri döndün. Bu nasıl oldu?Aslında Zahide karakteri küçük bir roldü ve ölümüyle hikaye başlıyordu fakat yazıp oynandıkça hepimiz çok sevdik ve planladığımızdan iki bölüm fazla yaşattık. Meryem ve Zahide’nin tıpatıp benzer olmaları zaten hikayenin temel taşlarından biriydi.Aynı diziye farklı bir karakterle dönmek bir risk değil miydi?Böyle bir kaygı yaşamadım çünkü zaten izleyicinin Meryem’e önce kızıp, sonradan seveceğini tahmin ediyordum. Zahide, melek gibi nahif bir kadındı. Meryem ise asi ve sert. Aksine, bir hikayenin içinde iki farklı duygu yaratan iki ayrı rolü oynamak, beni inanılmaz mutlu etti.Oyunculukta hayalin nedir?Bir gün, hikayesini yazdığım bir dizide ya da filmde oynayabilmek… Bunu gerçekleştirebilmeyi çok isterim.Senaryo yazdığını biliyorum. Hayata geçmeye hazır senaryon var mı?Aslında genelde hikayeyi yazıp bırakıyorum ve senaryolaştırılabilecek bir şekilde kenarda bırakıyorum. En az 10 tane vardır böyle. Tam senaryo haline getirebildiğim bir tane oldu fakat set araya girince yarım kaldı. Onu mutlaka bitirmek istiyorum.Ne tür senaryolar yazıyorsun?Genelde distopya veya fantastik hikayeler aklıma geliyor. Ne zaman romantik veya sakin bir şey yazmaya kalksam, beşinci sayfada mutlaka tuhaf bir şeyler olmaya başlıyor. Hayal gücümün, gerçekliğin ötesine çıkması, bana tatile gitmişim hissi veriyor.Yönetmen olma hayalin vardı, sevenlerin seni ne zaman o koltukta görecek?Benim bir sürü hayalim var. Kendi filmimi yazmak, çekmek, roman yazmak, müzik yapmak… Zaman zaman bazıları ağır basıyor, sonra değişiyor. Ama dönüp dolaşıp hep aynı şeylerin etrafında merak duygum kabarıyor. Hangisini önce yapacağımı ya da yapıp yapamayacağımı kestiremiyorum. Hayat, hangisini önce yapmama izin verirse oradan başlıyorum..Akbank Caz Festivali’nde Emir Ersoy ile sahneye çıktın. İleride profesyonel olarak şarkı söyleme hayalin var mı?Evet, pandemide müzisyen arkadaşım Samet Evci ile bir şarkı yaptık. Şimdilik kenarda paylaşılmak üzere heyecanla bekliyor. İkincisi için çalışıyoruz. Tamamen keyif almak için yaptığımız bir şeydi. Bir noktada paylaşacağız elbette.Mesleğinde kendini geliştirmek için neler yapıyorsun?Bu da her zaman değişiyor. Başından beri bir yerden bilgiyi öğrenip, sonra kaynağımı değiştiriyorum. Zaman zaman bu kaynak bedenim, bir terapi seansı, oyunculuk dersi, bir roman okumak olabiliyor. Bu dönem yazıyorum ve izliyorum daha çok. Hikaye kurmayı öğrenme sürecinde karakter yaratmak, oyunculuk adına çok başka bir dünya açtı bana.Kendini arayan biri misin, kendini buldun mu?Neleri istemediğimi artık biliyorum ama kendimi bulduğumu düşünmüyorum. Hâlâ sürekli kendimle kavga ediyorum. Sevmediğim özelliklerimi törpülemeye çalışıyorum. Bunun hiçbir zaman biteceğini de düşünmüyorum.Hayatı akışına bırakan biri misin yoksa zorlayan mı?Konunun ne olduğuna bağlı. Ama genelde kontrol etmeye meyilli bir bünyem var.Yaşadığın dünyadan memnun musun?Elinde olsa neleri değiştirirsin? Memnun biriyle uzun zamandır karşılaşmadım ve ben de memnun değilim. Elimde olsa, genel geçer kabul görmüş neredeyse her şeyi değiştiririm. Bir insanın ömrünün, en enerjik ve heyecanlı yıllarının, okul gibi kurallara sıkışmış bir kurumda geçmemesi için bir sistem oluştururdum. ‘Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi’ndeki empati silahından herkeste olmasını isterdim. Ve dünya iyileşene kadar insan üremesini bir müddet durdururdum.Bu yaşına kadar edindiğin tecrübelerden yola çıkarak, sence herkes hayatında bir kere ne yapmalı?İnsan bir kere değil her seferinde önce kendine bakıp sormalı: Ben, bir yerde yanlış yapıyor olabilir miyim? Kendini suçlayacak kadar değil ama hatayı görecek kadar dürüstçe… Bence o zaman hepimiz müthiş anlaşabiliriz.Mümkün olsa, zaman makinesiyle hangi yıllara gitmek istersin, neden?Öncelikle, ölmeden önceki son zamanlarıma gider, hayattan aldığım tüm dersleri bir deftere yazardım. Sonra da kendi çocukluğuma gidip defteri ona verirdim. Yetişkin bilinciyle genç bedende olmak muhteşem olurdu.Haluk Bilginer diyor ki, “Tiyatro hayat, sinema sanat, televizyon ise bir mobilyadır.” Bu söyleme katılıyor musun?Televizyon da en az sinema veya tiyatro kadar muhteşem bir araç aslında. Eğer ondan sanat aktarıyor olsaydık bambaşka bir iletken olurdu. Yani araçların kendilerinin bir önemi yok aslında. Ne aktardığımız mühim.Bir röportajında “Aşık olunca çok enerjik olurum” demişsin. Şu an enerjin nasıl?Aslında aşık olmadığım zamanlarda da enerjik oluyorum. Çok nadiren enerjim düşer.Hayatında özel biri var mı?Şu an sadece işime konsantre olmuş durumdayım. Bir iki film senaryosu üzerinde çalışıyorum. Televizyon programım var. İkinci şarkımı yapmaya hazırlanıyorum. Kafam bunlarla dolu. Gece yatınca ne düşünür, neyin hayalini kurarsın?Genelde gün içinde insanlarla neler konuştuğumu, neler yaptığımı düşünüp muhakeme ederim. Değiştirmek istediğim özelliklerimi törpülemek için kendimle uğraşmaya başladığımda geliştirdiğim bir alışkanlığım.