Yazarın en önemli özelliği; doğruya doğru, yanlışa yanlış
demesini bilmesi, yanlış bir beyanatı olduysa şayet geri adım
atabilmesidir.
Bombalar patlatılıyor,
Sivil insanlar ölüyor,
Emniyet mensupları ölüyor,
Askerler ölüyor…
Yazma!
Kirli siyaset yapılıyor,
Siyasiler hırsızlık, arsızlık yapıyorlar,
Rüşvet karşılığı işler yapılıyor,
Birilerinin hakkı diğerine veriliyor…
Yazma!
Bir halk adına,
Algı yönetimiyle günlük siyaset yapılıyor,
Halkın değerleri örseleniyor,
İman, edep ve marifet kavramları hayattan siliniyor,
Namus anlayışı kayboluyor..(canlılardan domuz hariç herkeste
gayret var)
Yazma!
Adam din adına halkımızı hipnoz ediyor,
Devletin memuru kimi örgütlere milislik yapıyor,
Kimi siyasiler açık/aleni halkımızı aldatıyor,
Gençlerimiz işsiz güçsüz…
Yazma!
Peki ne yazalım?
Hikâye, roman yazma zamanı mıdır?
Bunca sorun varken bir fikir insanı olarak ben ilgisiz kalabilir
miyim? Ya da böyle bir lüksüm var mı?
Bir yazar böyle havadan sudan meselelerle vakit öldürüp halkı
oyalarsa yakışık kalır mı?
Halbuki on yıldır yazıyorum, yüz binlerce insanın takip ve
takdirini kazanmışım ve okuyucunun benden beklentisi var,
dolayısıyla bildiğim kadarıyla bir analiz ve sentez yapma
sorumluluğum var.
Görüyorsunuz inter sitesinin günlük yazarı bir benim. Ben de bu
ihmali yaparsam okuyucu beni af eder mi?
Gelin hep beraber yanlış yapanlara “dur” diyelim. Onurlu
insanların sesini yükseltmeleri lazımdır.
Bu yazılarımdan rahatsız olan herifler halkımızın %3’ü, 5’i bile
değildir. O zaman bunlara “dur” dediğimiz zaman
%95’in sesi olmuş olmaz mıyız? Öyleyse niye sessiz kalalım?
Ayrıca yazarlık tarzımı önemseyip bu sitede binlerce okuyucuya
ulaşmama fırsat verdiği için huzurunuzda inter sitesinin imtiyaz
sahibi Hadi Özışık’a da teşekkür etmeyi vazife biliyorum.
Yazmak benden, okumak, yorumlamak sizden.