Sümerbank'da gerekçeli karar
Abone olSümerbank davasının gerekçeli kararı açıklandı. Kararda "Suça konu olan eylemlerin ticari ilişkiler kılıfı altında, kaynakların iç edilmesi anlaşılmıştır" denildi.
Sümerbank davasının gerekçeli kararında, ''Suça konu eylemlerin,
ticari ilişkiler kılıfı altında, banka kaynaklarının iç edilmesi
hareketi olduğunun anlaşıldığı'' kaydedildi. İstanbul 8. Ağır Ceza
Mahkemesi'nin 256 sayfalık gerekçeli kararında, davayı açan
iddianamelerdeki savunmaları ayrıntılarıyla anlatıldı. Suç konusu
olduğu iddia edilen tüm işlemlere ilişkin delillerin tek tek
açıklandığı kararda, söz konusu delillerin yasak sorgu veya
yargılama yöntemleriyle elde edildiği yolunda herhangi bir tespit
yapılamadığı belirtildi. ADLİ YARGILANMA HAKKINA RİAYET EDİLDİ
Kararda, sanık avukatlarının bazılarının savunma haklarının
kısıtlandığını öne sürdükleri, ancak ''adil yargılanma hakkı''
kapsamında kalan savunma hakkının kutsallığına ve sanıkların adil
yargılanma haklarına azami şeklide riayet edildiği bildirildi. Bazı
sanık avukatlarının müvekkillerinin ''kendi bankasına karşı
dolandırıcılık suçu işleyemeyeceğini'' söyleyerek suç vasfının
belirlenmesi açısından itirazda bulunduğu hatırlatılan kararda,
şöyle denildi: ''Ancak bu itirazlar da gerçeği yansıtmadığından
kabule şayan bulunmamıştır. Zira, banka sahibinin devletin
garantisi altında bulunmasından istifade ederek emaneten topladığı
mevduatı kendi çıkarları amacıyla kullanmış olması veya iç etmesi
eyleminin mağduru kendisi değildir. Olayımızda mağdur bizzat
devletin garantisi altında bulunduğuna inanan mevduat sahibi ve
kamu otoritesidir. Aldatma zaten kamu otoritesine karşıdır. Doğan
zarar diğer ticari işletmelerde olduğu gibi bankaya ait olmayıp
devlet üzerine bırakılmıştır. Olayımızda gerçek mağdur devlet ve
dolayısıyla tüm toplumdur.'' Hayyam Garipoğlu ile hakkında hüküm
kurulan diğer sanıkların suça konu eylemleri bilerek ve isteyerek,
bankadaki mevduatın sınırsız devlet garantisinde olmasından
istifade ederek gerçekleştirdiklerinin yapılan yargılama sonucunda
tüm deliller ışığında tam bir vicdani kanaatle kabul edildiği
belirtilen kararda, Garipoğlu'nun bankayı yaklaşık 360 bin dolar
zarara uğrattığı ve bu nedenle borçlu bulunduğu gerekçesiyle TMSF
ile yapmış olduğu anlaşmanın bir anlamda suçu ikrar olduğu
kaydedildi. TMSF İLE YAPILAN PROTOKOL Bu miktar paraya ilişkin
protokolün bir şahıs tarafından mal varlığı ne kadar çok olursa
olunsun imzalanmasının hayatın normal akışına aykırı bulunduğu
belirtilen kararda, şu ifadelere yer verildi: ''Sanık Hayyam
Garipoğlu'nun iyi niyetli hareket etmeyerek banka kaynaklarını
kendisine veya grup firmalarına aktarma gayreti içersinde olduğu ve
hatta bir kısım sanıkların da içinde bulunduğu yakınlarını bu
faaliyetlere alet ettiği anlaşılmıştır. Suça konu eylemlerin ticari
ilişkiler kılıfı altında banka kaynaklarının iç edilmesi hareketi
olduğu ve birden fazla metod kullanılarak gerçekleştirildiği, grup
firmalarına bankacılık usul ve teamüllerine aykırı olarak kaynak
aktarıldığı, Kıbrıs'ta kendi yakınlarına bazılarının habersiz
olduğu halde kurdurduğu Efektif Bank Off Shore Ltd Şirketi'nin de
bir kısım kaynak aktarma eylemlerine araç olarak kullandığı ve
sonuçta bankayı milyonlarca dolar zarara uğratarak, uğranılan
zararı toplumun üzerine bıraktığı anlaşılmıştır.'' Sanıkların
eylemlerinin hukuki ilişki içerisinde değerlendirilmesi ve
beraatlerine karar verilmesi gerektiği görüşünün dile getirildiği
hatırlatılan kararda, günümüzde mala karşı işlenen suçlarda kılıf
olarak hukuki ilişkilerin kullanıldığı anlatıldı. SUÇ İŞLEME
KASTININ APAÇIK DELİLİ Kararda, ''Günümüz dünyasında kültür düzeyi
yüksek insanların artık klasik manada iç etme, hırsızlık gibi mala
karşı eylemleri basit yöntemlerle gerçekleştirmedikleri
görülmektedir. Zaten oluşan zararın büyüklüğü, olayımızda 245
trilyon civarında bulunmaktadır, suç işleme kastı içinde
bulunulduğunun apaçık delilidir'' denildi. Suça konu zararın bir
kısmının ödenmesinin suçu ortadan kaldırmayacağı belirtilen
kararda, örnek olarak ''hırsızlık yapan bir kişinin çaldığı eşyayı
ya da eşya değerinde başka bir şeyi sahibine vermesinin suçu
ortadan kaldırmadığı'' verildi. Sümerbank'ın nasıl kurulduğu, ülke
ekonomisindeki yeri ve neden özelleştirilmesine gerek duyulduğunun
ayrıntılarıyla açıklandığı kararda, banka ile diğer ticari
işletmelerin birbirinden farklı oldukları, bankada bulunan paranın
bankanın sahibine ait değil, mevduat sahiplerine ait olduğu
kaydedildi. Banka sermayesine hakim kişilerin, bankadan kendisine
ya da şirketlerine aktardığı paranın geri dönmemesi durumunda,
halktan alınan ödünç paranın banka sahibi tarafından kullanılmış
olduğu anlatılan kararda, ''Ülkemizde banka krizlerinin başlıca
sebeplerinden birisi de banka sahiplerinin bankadaki paraları kendi
paraları olarak değerlendirmesidir'' denildi. CEZALAR Bankanın eski
sahibi Hayyam Garipoğlu'nun, ''zimmet'' suçundan 20 yıl hapis ve
107 milyon 168 bin 868 YTL, ''nitelikli dolandırıcılık'' suçundan
da 7 yıl 3 ay 15 gün hapis ve 416 bin 666 YTL adli para cezasına
çarptırıldığı belirtilen kararda, diğer 15 sanığın da ''zimmet' ve
''nitelikli dolandırıcılık'' suçlarından 1 yıl 8 ay ile 13 yıl 9 ay
arasında değişen çeşitli hapis cezalarına mahkum edildiği
anlatıldı. Hüküm giyen sanıklar açısından eski ve yeni TCK'ya göre
ceza düzenlenmesi halinde ne kadar ceza alacakları karşılaştırmalı
tablolarla açıklanan ve sanıklar lehine olanın uygulandığı ifade
edilen kararda, diğer 36 sanıktan bazılarının beraatine,
bazılarının da haklarındaki davanın zaman aşımından düşmesine karar
verildiği kaydedildi.