Süleyman Soylu PKK'yı nasıl hezimete uğrattı?
Abone olİnternethaber Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun terörle mücadele felsefesini anlatıyor: Süleyman Soylu, teröre karşı sadece silahla değil, kalbiyle de çok etkili bir mücadele veriyor...
PKK'nın güçten düşmesi, HDP'nin günden güne erimesi, hatta yok
oluşu. Kürt politikacıların ettiği sözlerin Kürtler'in
nazarında eskisi gibi itibar görmemesi... terörle yapılan
etkin mücadele değil tüm bunların sebebi.
PKK terörüne karşı silah sonuç almadı bugüne kadar. Hendekler, çukurlar, yer altına döşenen patlayıcılar... barış kardeşlik palavralarıyla Kürtler'in hayalini çalanlar. Devlet 7 Haziran seçimlerinden sonrasında bölgede hüküm başladı... Hatırlayın, silah değildi etkin olan.. Devletin şefkatli eli, zehirden uzak diliydi bölgedeki hâkim olan. Kısacası, Kürtlerin kalbine giden yolu bulmuştuk 30 bin insanımızı teröre kurban verdikten sonra..
PKK, 40 yıla yakın sürede hüküm sürdü Doğu ve Güneydoğu illerinde. PKK'nın seveni de vardı, korkanı da. Ya şimdi? Şimdi hiç bir şey eskisi gibi değil... Ne korku kaldı bölgede, ne de sevgi... Barış sürecinin son bulmasına rağmen, Kürtler'in Erdoğan'a olan inancı kimileri bitti dese de bitmedi... HDP dışındaki partilere baktığımızda AK Parti'nin aldığı oy ortada... AK Parti özellikle Güneydoğu'da hala büyük güç...
Evet haklısınız.. Haklısınız!
Sandıklar aynı şeyi söylemiyor!
Ben de haklıyım; zira sandıklar eskisi gibi oluk oluk akmıyor HDP'ye.. 7 Haziran'da "Türkiye Partisi" olma yalanı, sazlı sözlü her yerde anlatıldı, ilgi gördü, itibar gördü. Türkiye tüm bu numaraların hendek için, çukur için yapıldığını çok geçmeden farkettiği için, 1 Kasım HDP'nin hezimeti oldu. 14 Haziran'da... Cumhurbaşkanlığı seçiminde... CHP'nin desteği olmasa, HDP baraj altında kalıyordu... Kim bu gerçeği görmezden gelebilir, ya da inkar edebilir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yüzde 51 oy aldı. Yüzde 51'in sebebi de Kürtler'in yön değiştirmesinin sonucu değil mi?
Güneydoğu için kim ne söylemedi ki...
Özal'ı, Demirel'i, Çiller'i, Yılmaz'ı... hepsi Kürtler'e bir şeyler söyledi ama hiçbiri (Özal hariç, ölmeseydi ya da öldürülmeseydi her şey farklı olabilirdi.) söylediğini gerçekleştiremedi. Daha sonraki yıllarda, politikacıların "Kürt sorunu" ile sözleri, Kürtler tarafından hiç ama hiç itibar görmedi...
Politikacılar konuştukça...
Kürtler, "he he.." deyip geçti...
Kürtleri, teröre, teröristlere, teröristlerle işbirliği yapanlara yakınlaştıran, yıllarca izlenen "şahin politikalar"dan başka bir şey değildi. Merhamet değildi istedikleri, devletin şefkatli elini tutmak istiyorlardı. Devlet "şahin" olunca, bize yönelen ellerin hepsi PKK'ya uzandı... teröristlerin istediği de buydu zaten.
Maziyi hatırlatmakla, ağız tadımızı bozma niyetinde değilim. Kürtler'in yıllar sonra ağız tadıyla yaşadığını anlatmaktır gayem.
Türkiye'nin doğusunda, güneydoğusunda her yerde devlet var artık.. Teröre karşı acımasız, terörün çilesini çeken bölge halkına duyarlı, şefkatli... insancıl. Türkiye'de böylesi daha önce yaşandı mı bilmiyorum ama bildiğim o ki, Süleyman Soylu, teröre karşı sadece silahla değil, kalbiyle de çok etkili bir mücadele veriyor. Kah Ağrı'da kah Çukurca'da... hemen hemen her yerde ve bölge insanın arasında... onlarla birlikte saf tutuyor, , onlarla birlikte gülüyor, onlarla birlikte ağlıyor, acılarına, kederlerine, sevinçlerine ortak oluyor...
Dağa çıkıyor sonra...
"İsimsiz kahramanlar"ın yanına... Kaşık sallıyor karavanaya, moral veriyor, güç veriyor... ve geldiği ilk günden itibaren bu bilinçle hareket ediyor ve Kürtler'in kalbine giden yolda yürüyor. Terörü, verdiği güçle, moral ve motivasyonla yok etti, ediyor, edecek...
Soylu tüm bunları tek başına yapmıyor elbet...