5 Mayıs 2000...
İnternethaber'in doğum günü...
17 yıl geçti...
17 yılda yazdıklarımız, tarihe yalan olarak geçmedi çok
şükür.
İki kişi ile başladık...
Ben ve Süleyman Özışık.
İki bilgisayardı sermayemiz...
Bir de telefon...
O ses var ya...
İnternet'e her bağlandığımızda çıkan o
ses...
O sesle birlikte yol aldık yıllarca...
İnternethaber'in temeline ilk harcı attığımızda,
Facebook, Twitter, Instagram yoktu. Gazetelerin
resmi web siteleri dünün haberleriyle doluydu.
"Sondakika" haberleri ile henüz kimse
tanışmamıştı. Wifi nedir bilmiyorduk, akılsız cep telefonları ile
sefa sürüyorduk.
Önce, tarafsız, yalansız, dosdoğru yayıncılık
yapacağımızı konuştuk Süleyman'la. Yıkılmayacağımıza dair
söz verdik. Sonradan aynaya baktığımızda, yüzümüze her
türlü çirkinliğin yansımaması için daima dikkatli olduk.
Her ne olursa olsun, pisliğin, çirkinliğin, yolsuzluğun,
bir parçası olmayacağımıza, birbirimizi şahit göstererek,
Allah'ın huzurunda yemin ettik.
AK Parti kurulmamıştı 2000 yılında.
ANASOL-M hükümeti vardı Bülent
Ecevit, Mesut Yılmaz ve Devlet
Bahçeli'den kurulu. Yokluk vardı, yoksulluk vardı,
yolsuzluk vardı. Burun direklerimizi sızlatan pis
kokular vardı. Krizler,
intiharlar... hastane kuyruklarında ölümler
ve kapkaranlık bir gelecek...
Türkiye kurtulsun diye...
Bakan ithali bile vardı İnternethaber'in doğduğu
yılda...
17 yıl boyunca, önyargıyı kapımızdan içeri
sokmadık.
Türkiye'nin toz duman olduğu yıllarda, görünmez olan gerçekleri 17
yıl boyunca gören taraf olduk. Türkiye'nin, geleceksiz ve
sıfır siyasilerin elinde çöplüğe dönüştüğü 2000
yılının 5 Mayıs'nda bir karar verdik. Ya sonuna kadar
sessiz kalıp pısırık bir yayıncılık yapacaktık, ya da
avazımız çıktığı kadar bağırıp, ülkeyi kirletenlerin
karşısında duracaktık.
Rabbime hamdolsun!
Kir çanağından beslenmedik.
Başarıya varış için...
Kendimizi pisliğin dışında tuttuk, tutuyoruz.
Türlü zorluklara rağmen yaşıyoruz ve rahatsız
değiliz.
17 yılda, aldığımız yolu sizinle katettik.
Bizi birbirimize bağlayan güç, inanmaktan başka bir şey
değildi.
Başaracağımıza inanmıştık.
Siz de bize inandınız
Yalnız bırakmadınız...
Uzakta, en uzakta olduğunuz halde her daim yanımımızdaydınız.
Yanımızdasınız hâlâ...
Hatalarımızla...
Sevaplarımızla...
Türkiye'nin dalgalarına tutulmuş bir sandalda yol
alıyoruz yıllardır. Bizi dalgalara terk etmediniz. Bizi
yalnız bırakmadınız. Bizi dirençsiz bırakmadınız. Belki
kızdınız, belki öfke duydunuz ama arkanızı dönüp
gitmediniz...
İyi ki varsınız!
İyi ki varız!
Nice yıllara dostlar...
Nice yıllara...