Zaman gazetesinden Ömer Şahin'in ortaya attığı iddiaya göre siyaset dünyasında "Baba" lakabıyla tanınan Süleyman Demirel'in, çocuğunun olmadığı gerçek değil. Habere göre Türk siyasetinin en önemli kişiliklerinden Demirel, Nazmiye Demirel ile olan evliliğinin ilk yıllarında bir kız çocuğu sahibi oldu, ancak bu çocuk doğumundan iki sene sonra hayatını kaybetti. Çocuğun neden öldüğü ise hala sır perdesinin ardında gizli. 1948 yılında evlenen ve 62 yıldır evli olan Nazmiye-Süleyman Demirel çiftinin çocuklarının olmama sebebi Nazmiye hanımın 1951 yılında geçirdiği ateşli hastalık olarak gösteriliyordu. Zaman gazetesindeki habere göre Demirel ailesinin yakın çevresinden kişilerin açıkladığı bu büyük sır hakkında Süleyman Demirel herhangi bir açıklama yapmak istemedi. Bu çarpıcı iddianın merkezindeki isim olan Süleyman Demirel; yıllar boyunca Türkiye'nin siyaset sahnesinin en kalıcı, en renkli ve en çok tartışılan karakteriydi. 1 Kasım 1924 tarihinde Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de Hacı Yahya Demirel'in oğlu olarak doğan Demirel ilköğrenimini doğduğu köyde, ortaokul ve liseyi Isparta ve Afyon'da bitirdi. Süleyman Demirel'in, Cumhurbaşkanlığı'na veda etmesinin ardından Çankaya Köşkü tarafından "Çankaya'da 7 Yıl" adlı bir kitap yayımlanmıştı. Bu kitapta, Demirel'in hayat hikâyesinin anlatıldığı "İslamköy'den Çankaya: Uzun İnce Bir İnce Bir Yol" başlıklı bölümde Demirel'in kendi ifadeleri de yer alır. Demirel'in ilkokul yılları kitapta, "...İlköğrenimini köyünde, alt katı ahır, üst tarafı okul olarak olarak kulanılan kerpiçten bir binada tamamlamıştır" diye aktarılıyor. Şubat 1949'da İTÜ İnşaat Fakültesi'nden mezun olan Demirel, aynı yıl Elektrik İşleri Etüd İdaresi'nde göreve başladı. Önce 1949-1950, daha sonra 1954-1955 yıllarında ABD'de barajlar, sulama ve elektrifikasyon konularında ihtisas yaptı. Yine aynı biyografide, baraj mühendisi olmasının nedeni kendi ağzından şöyle anlatılıyor: "...Köyümde insanların bir bahar günü topluca yağmur duasına çıkışlarını anlatarak, milyonları yarılmış toprak ile mavi gökyüzü arasına sıkışmaktan kurtarma kavgasına katkıda bulunmak istedim." 1954 yılında Barajlar Dairesi Başkanı, 1955 yılında da Devlet Su İşleri Genel Müdürü oldu. 1962-1964 yılları arasında serbest müşavir-mühendis olarak çalıştı. Aynı yıllarda ODTÜ'de su mühendisliği konusunda dersler verdi. Siyasete atılıyor Siyasî yaşamına 1962 yılında, Adalet Partisi Genel İdare Kurulu üyeliği ile başladı. 28 Kasım 1964 tarihinde bu partiye genel başkan seçilmesinin ardından, kurulmasını sağladığı ve Şubat-Ekim 1965 tarihleri arasında görev yapan koalisyon hükûmetinde Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. "Çankaya'da 7 Yıl"da yer alan biyografide 27 Mayıs 1960 darbesi kastedilerek "27 Mayıs'ın neden olduğu burukluk içinde, gönlündeki özlemin peşinde sabırla yürüyen" diye tanımlanan Demirel, politikaya atılış nedenini, "yarım bıraktığım işleri tamamlamak için girdim" diyor. İlk başbakanlık 10 Ekim 1965'de yapılan genel seçimlerde başında bulunduğu AP, yüzde 53 oy alarak tek başına iktidar oldu. Bu seçimlerde Isparta Milletvekili olarak Parlamento'ya girdi ve Türkiye'nin 12. Başbakanı olarak hükûmeti kurdu. Bu hükûmet 4 yıl sürdü. Bu arada Demirel'in mizahi yönünü de es geçmek olmaz. Süleyman Demirel'in siyasi yaşamı; gazetecilerle, halkla ve diğer siyasetçilerle gerçekleştirdiği fıkra niteliğindeki diyaloglara pek çok kez sahne olmuştur. İşte Demirel'in başbakanlık koltuğuna yeni oturduğu 60'lı yıllardan bir anekdot... Kıbrıs meselesi nedeniyle İngiltere'yle Türkiye'nin arası kötüdür. Bu dönemde Demirel, İngiltere'ye ziyarete gider. Dönüşte gazetecilerle arasında şöyle bir diyalog geçer: - Efendim, neden İngiliz Dış İlişkiler Bakanı’nın elini sıktınız? - Neresini sıkacaktım kardeşim? Demirel'in başbakanlığı döneminde yaşanmış bir hikâye de şöyle: 12 ada konusunda Yunanistan ile yaşanan sıkıntılı süreçte karşılıklı kılıçlar çekilir. Ertesi gün kabine toplanır ve toplantı uzun saatler sürer. Dışarıda gazeteciler merakla yapılacak olan açıklamayı beklerler: - Sayın başbakan, Yunanistan Ege Denizi’nin bir yunan gölü olduğunu iddia ediyor. Cevabınız ne olacak? - Ege bir Türk gölü değildir. Ege bir Yunan gölü de değildir. Ege zaten bir göl de değildir. 1971 muhtırası 10 Ekim 1969 tarihindeki genel seçimlerde de Adalet Partisi %48 oy alarak yine tek başına iktidar oldu. Böylece, 3 Kasım 1969'da 31. T.C. Hükümeti'ni kurdu. Daha sonra, parti içi bir kriz dolayısı ile, 32. T.C. Hükümeti'ni kurmak durumunda kaldı. 12 Mart 1971 muhtırası üzerine, başbakanlık görevini bıraktı. 1971 ile 1980 arasında, 1975, 1977 ve 1979'da 3 defa daha hükümet kurdu. Siyasete zorunlu ara 12 Eylül 1980 müdahalesi üzerine görevi bıraktı ve 7 sene yasaklı olarak siyaset dışı kaldı. 6 Eylül 1987'de yapılan halk oylaması ile yasaklar kaldırıldı ve 24 Eylül 1987 tarihinde, Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığı'na seçildi. Bu yasaklı yıllar, Demirel'in 1980 sonrasındaki sloganı olan "demokrasilerde çare tükenmez" sözünün "hürriyetin feda edilmesi düşünülemez" vurgusuyla verildiği biyografisinde, "...Yeniden dirilişin, bir cesur kıyamın öyküsüdür" deniyor. Demirel, "küllerinden kendisini har har yaratan zümrüdüanka kuşuna" benzetiliyor. 29 Kasım 1987'de yapılan genel seçimlerde Isparta Milletvekili olarak tekrar TBMM'ne girdi. 20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimler sonrasında, DYP ile Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin biraraya gelerek kurduğu 49. T.C. Hükümeti'nde Başbakan olarak görev aldı. Yine siyasi yaşamının gülümseten anılarından birisi şöyle: Süleyman Demirel bir seçim öncesi seçmenlerle yaptığı sohbette işsizlik konusunda çok iddialı sözler sarfeder: "Göreceksiniz iktidara geldiğimiz zaman işsizlik problemini 3 ay, evet, 3 ay içerisinde çözeceğiz. Bakın bunun altını çizerek söylüyorum. O sırada not almakta olan gazeteciye döner: "Sen de altını çiz o satırların" der. Aradan 10-11 ay geçer. O günkü konuşmada bulunan ve not alan gazeteci kendisini ziyaret eder. Söz sırası kendisine geldiğinde konuklara geldiğinde not almış olan gazeteci malum kâğıdı çıkartır ve gösterir. İkisi arasındaki diyalog şöyle gelişir: - Efendim siz bize işsizliği 3 ay içerisinde bitireceğinizi vurgulamış ve 'bunun altını çizin' demiştiniz ben de çizmiştim. Buyurun. - Kâğıdı vermene gerek yok. O gün 'altını çizin' demiştim değil mi? Çıkar kalemini tekrar. Al kağıdı eline, bul o satırları. Buldun mu? Hah tamam; şimdi de üstünü çiz! Cumhurbaşkanlığı 16 Mayıs 1993 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Demirel bu görevi 16 Mayıs 2000 tarihine kadar sürdürdü. 30 yaşında genel müdür, 40 yaşında önce parti genel başkanı, sonra başbakan olmuş; 12 seneye yaklaşan başbakanlık görevinde, Türk siyasetinin değişik kademelerinde yer almıştır. Türkiye'nin en genç genel müdürü, en genç başbakanı ve İsmet İnönü'den sonra en uzun başbakanlık yapmış kişisidir. 6 dönem Isparta Milletvekilliği yapmış, 7 sene yasaklı kalmış, 6 defa hükûmetten gitmiş, 7 defa hükümet kurmuştur. Bu renkli siyasi kişiliğin hâlâ dilden dile dolaşan mizahi nitelikteki diğer açıklamaları ve diyaloglarını hatırlayalım: "GAP'ı kimseye gap diye gaptırtmam." "Memlekette gaz vardır." "Gaz sıkıntısı için hükümet ne gibi önlemler alıyor?" diye soran gazeteciye verdiği cevap... "Güniz Sokak'ta Nazmiye ile tavuk besleyecek değiliz." "Memleket meseleleri bir parkta oturarak halledilseydi, çok büyük bir park yaptırır hep beraber içinde otururduk." "Benzin vardı da biz mi içtik?" Süleyman Demirel’in, zamanında benzin yokluğu hakkında kendisine gazetecilerden yönelen sorulara verdiği efsanevi cevap. Bu cevap şöyle devam eder: - Su mu daha değerlidir benzin mi? - Tabii ki su, benzin içilmez ama su içilir. "70 sente muhtacız!" Türkiye’de 70’lerin sonunda yaşanan ekonomik krize atfen söyler. Demirel, dış ticaret açığındaki artışı ve döviz darboğazını bu sözle ifade eder. "Ben altı kere gittiysem yedi kere geldim" Başbakanken bir programda kendisine "Sizi o bulunduğunuz yerden altı defa indirdiler, hâlâ orada nasıl duruyorsunuz?" diyen gazeteciye verdiği cevap... Üniversite ziyaretlerinden birinde sol görüşlü bir öğrenci Demirel’i sıkıştırmaya çalışır. - Türkiye’de yapılan her türlü işi sahiplenmek gibi bir âdetiniz var… - Sen nerde oturuyorsun? - Niye ki? Kadıköy’de! - Hah işte buraya her gün gelmek için üstünden geçtiğin köprü var ya - Ee evet - İşte onu ben yaptım!