Süleyman Demirel'in koltuk sevdası
Abone olDemirel’in karakutusu olarak bilinen Keçeli, bu kitapla aslında kendi kendini deşifre ediyor..
Demirel, AP kapatıldığında sadece şapkasını alıp gitmiyor. Parti
binasındaki eşyalara elkonulurken, “Bu benim şahsi malımdır”
diyerek, 17 yıl genel başkan olarak oturduğu koltuğunu istiyor.
Demirel, daha sonra başbakan olarak da oturacağı bu koltuğu, yedi
sene göz hapsinde tutulduğu Güniz Sokak’taki evine taşıyor.
CHP kökenli Adalet Partili, Demirel’in dava arkadaşı Orhan Keçeli,
yirmi yıl aradan sonra anılarını yazmaya başladı. Sonbaharda
piyasaya çıkması planlanan kitap, hiçkimsenin bilmediği Zircirbozan
sırlarından oluşacak. Demirel’in karakutusu olarak bilinen Keçeli,
bu kitapla aslında kendi kendini deşifre ediyor. O dönemde
içeridekilerle dışarıdakiler arasındaki iletişimi sağlayan tek kişi
olan Keçeli, ‘derin’ bilgilere sahip. En mahrem sırları,
talimatları, mesajları dört ay boyunca göğsünde taşıdı. Nedense
askerler de onu Zircirbozan’a girerken ve çıkarken hiç
aramadılar.
Keçeli’nin anıları, Adalet Partililerin kurduğu ve on gün yaşayan,
Büyük Türkiye Partisi’nin kapatıldığı 31 Mayıs günü saat 11.00’den
itibaren başlıyor. Bundan sonrası malum. Partinin kuruluşuna yardım
eden dokuz kişi Demirel dahil, Çanakkale ili hudutları içerisinde
ikamet etmeye mecbur edilir. Radyolardan okunan 79 Sayılı Milli
Güvenlik Konseyi kararına göre, bu kişiler, 2 Haziran günü saat
17.00’ye kadar Çanakkale’de hazır bulunacaklardır. Tedavi için
Rusya’da bulunan İhsan Sabri Çağlayangil dışındaki herkes, Demirel
ile birlikte saat tam 17.00’de tarif edilen noktaya gelir. Ardından
Zincirbozan’a hareket edilir. Orhan Keçeli ve arkadaşları da
Demirel’in peşinden Gelibolu’ya gelir. 7 AP’li ve 7 CHP’linin de
gelmesiyle 16 kişilik Zincirbozan kadrosu tamamlanır. Askerler
valizlerini bile Demirel’e taşıtmak istemişler ama Keçeli, “Biz
bırakmadık, aldık.” diyor.
Koğuştaki kabine
Zorunlu misafirler, Menderes zamanında yaptırılmış olan bir radar
üssüne götürülmüş. Deniz seviyesinden aşağıda olduğu için burada
görev yapan askerler romatizma olurmuş. Bu nedenle askerlerin
yatmaları için dışarıda çadır kurulmuş. Demirel, içine yağmur
suları sızan zorunlu ikametgahın feci durumuna şöyle bir baktıktan
sonra, “Burası da vatan toprağı değil mi, kalırız” diyerek içeri
girmiş. Bundan sonrasını Keçeli’den dinleyelim: “Demirel, “Şimdi ne
yapacağız?” dedi. Kimsede çıt yok. “Şimdi yemek yiyeceğiz” dedi.
Ankara Senatörü Yiğit Köker’e dönerek, “Yemek işlerine sen
bakacaksın” dedi. Rahmetli Köker, bu işlerden iyi anlardı. Yatak
işi için de Eski Devlet Bakanı Eser Ceyhun'u görevlendirdi. Ayrıca
her sabah kahvaltıdan sonra, koğuştaki herkes, ikişer saat Türkiye
meselelerini konuşacaktı. Deniz Baykal’a, ‘Sen enerjiden
bahsedeceksin’ dedi. Baykal, yapamam filan deyince ‘Merak etme, ben
sana yardım ederim, kitaplarımdan veririm’ dedi.”
Demirel, Keçeli’den televizyon, video ve buzdolabı istemiş. Jak
Kamhi Profilo’dan bir televizyon ve video vermiş. Fakat koğuşta 16
kişinin kullandığı buzdolabını bilinenin aksine Vehbi Koç değil
Efes Pilsen (Anadolu Holding) vermiş. Buzdolabıyla birlikte derin
dondurucu ve sandalye de vermişler. Demirel, televizyon ve videoyu
kurması için CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Metin
Tüzün’ü görevlendirmiş. Tüzün, Keçeli’yle uzun süre uğraşmalarına
rağmen kurmayı başaramamış. Ancak Demirel’in yardımıyla bağlantıyı
kurabilmişler. Demirel’in bu görevi Tüzün’e vermesi tesadüf
değildi. 1975 yılında Mecliste televizyon konusu görüşülürken,
Demirel, “Irak’ta bile üç kanal var, bir tane de bizde olsun”
diyor. Tüzün, konuşmaya müdahale edip “Biz televizyon istemiyoruz,
ekmek istiyoruz” diye bağırmış. Bunun üzerine Demirel, “Metin sen
sus! Sen anlamazsın” diyor. Videoyu kurmayı beceremeyen Tüzün, bu
konuşma anımsattıktan sonra, “Beyefendi haklıymış” diye itirafta
bulunuyor.
Gandhi’ye MGK yasağı!
Demirel, televizyon ve video kurulduktan sonra Orhan Keçeli’den üç
film istiyor: “Gandhi”, “Ömer Muhtar (Çöl Arslanı)” ve “Golda Meir”
Keçeli, Demirel’in istediği filmleri bulup Zincirbozan’a
ulaştırıyor. Demirel’in tercih ettiği filmler aynı gün Milli
Güvenlik Konseyi üyelerine bildiriliyor. Ardından Gandhi tüm
Türkiye’de yasaklanıyor. O günlerde kasetçilerde Gandhi filmlerinin
birden bire ortadan kaldırılmasının perde arkasında işte bu gizli
yasak varmış. Yani bizim meşhur sıkıyönetim yasakları taa
Hindistan’a kadar ulaşmış! Konsey üyeleri, bir din adamının
İtalyanlara karşı verdiği mücadelenin anlatıldığı Ömer Muhtar ve
1969—1974 yılları arasında İsrail Başbakanı olan Golda Meir’ın
hayatının konu alındığı filmler için ise vize vermiş. Demirel,
Zincirbozan sonrası için strateji belirlerken, defalarca izlediği
bu üç filmden yararlanmış. Demirel, Gandhi’den mi yoksa Çöl
Arslanı’ndan mı etkilendi bilinmez, kısa bir hesap yaptıktan sonra
Keçeli’ye kararlı bir ifadeyle “Ben bu yasakları delerim...”
demiş.
Aslında Demirel, yasağını Zincirbozan’a giderken delmiş bile. Doğru
Yol Partisi (DYP) Zincirbozan’ın kapısında kurulmuş. Demirel,
kendisini bırakmaya gelen dava arkadaşlarına kurulacak yeni
partinin isminin Sıratı Mustakim (Doğru Yol) olduğunu söylemiş. O
günlerde öğrenci olan Mehmet Ali Bayar, “Zincirbozan’dan dönerken
Necmettin Cevheri ve İsmet Sezgin’in bulunduğu araçtaydım. İşte o
gece yolda Doğru Yol ismi ilk kez telaffuz edildi ve partiyi kurma
çalışmaları konuşuldu” diyor. Demirel, Keçeli aracılığıyla dışarıya
gönderdiği bir mektupta ise, ilk kez şifreli olarak “Doğru Yol”
ismini telaffuz ediyor. Demirel, Bursa Teşkilat Başkanı Abdülkadir
Cenkçiler’e yazdığı mektupta şöyle diyor: “...İki yol var.
Birisinin ucunda duran levhada (Adalet, hak, hürriyet, serbestiyet,
refah, imar, inşa, milli ve manevi değerlere sahiplik, demokratik
cumhuriyet) yazılı. İkincisinin başında duran levhada ise (Zulüm,
haksızlık, esaret, fukaralık, velhasıl diktatörlük ve istibdad)
yazılı. Birincisi haktır. Hak yoldur. Doğru yoldur. İkincisi
batıldır, sapıkların yoludur. Yanlış yoldur. Ne mutlu hak yolunda
olanlara. Hakkı savunmak kolay değildir. Cenab—ı Allah hak yolun
—doğru yolun— yolcularına bazen zorluklar çıkarır. Burada kişiyi
sınamak ister. Davaya ihlasla bağlı olanlarla olmayanları içlerinde
nifak ve hased marazı olanlarla olmayanları, böylece ayırır...”
Demirel, mektubun sonuna doğru hızını alamayıp, Namık Kemal’in
ağzından “Felek her türlü esbab—ı cefasın toplasın gelsin/Dönersem
kahpeyim millet yolunda bir azimetten” diyor.
“Koltuk benim şahsi malım”
Siyasilerin parti açma, askerlerinse kapatma yarışında olduğu o
dönemde, Demirel, Zincirbozan’a girdikten 21 gün sonra, Doğru Yol
Partisi, 23 Haziran’da kuruluş dilekçesini veriyor. Bizim Parti de
onun yedeği olarak kuruluyor. Mehmet Ali Bayar, o günü şöyle
anlatıyor: “Bürokrasiyi Bizim Parti’de toplanmıştık. Birinden biri
kapanırsa diğeri devam edecekti. Fakat .....lar planımızı farkedip,
yeni bir genelgeyle Bizim Parti’yi de yasak kapsamına alıp
kapattılar.”
Orhan Keçeli, Zincirbozan’ın diğer ünlü konuklarıyla ilgili
bilgileri sır gibi saklıyor. Onlarla ilgili hiçbirşey anlatmıyor.
Son olarak ilginç bir anısını daha aktarmadan geçemiyor. 12 Eylül
darbesiyle önce Hamzakoy ardından Zincirbozan’a davet edilen
Demirel, AP kapatılıp mallarına elkonulurken, parti binasından
şapkasını alıp çıkmamış. Sadece koltuğunu istemiş. “Bu benim şahsi
malımdır” demiş ve 17 yıl AP Genel Başkanlığı yaptığı dönemde
oturduğu koltuğunu, yedi sene göz hapsinde tutulduğu Güniz
Sokak’taki evine getirmiş. Demirel, koltuğu bırakmamakta haklıymış.
Yasakları deldikten sonra bu koltuk üzerinde uzun yıllar başbakan
ve cumhurbaşkanı olarak oturdu.
ZİNCİRBOZAN’DAN BUGÜNE MESAJ VAR
Bir televizyon programında ‘genç subaylar’ tartışmasıyla ilgili
olarak, “Bazı çevrelerle iyi geçinmek lazım” diyen Süleyman
Demirel, o dönemde kastettiği çevrelerle pek de iyi geçinemedi.
Demirel, Keçeli’deki okunmamış mektuplarında, ‘bazı çevreler’ için
bakın neler söylemiş:
“...Filanca veya falancayı milletvekili veya hükümet yapmak niye
senin üstüne farz. Çankaya’yı tutmuşsun. Onunla yetin de bari
meclisi ve hükümeti millete bıraksaydın.”
“1946’da oyları sandıktan çıkarırken saptırdı. Yaşadı mı? 1983’te
sandığa girerken saptırıyor. Yaşar mı? Hayır. Çıkaracakları meclisi
yaşatamazlar. Hele bir ordu nüfuzu siyaset dışında kalsın. Bu
yakındır.”
“Bugünün yarını var. Kimsenin yanına haksızlıklar kalmadı. Bunlara
da kalmaz. Bu çağın ‘Bekir Ağa’ bölüğü bunların ileride çok
başlarını ağrıtacaktır.”
“Partiler demokrasinin müessesesidir. Karma demokrasi olmaz. Yarı
sivil, yarı asker, ya bırakacaklardır, millet iradesi ülkeye yön
verecektir, ya buyrun onlar idare etsinler. Bu kadar zorbalığa
lüzum yoktur..
Kaynak: