Şükran Günü ve duyarsız çevre
Abone olDoğu Türkistan Derneği'nin 'Şükran Günü' törenlerine katılımı engellemek için Çin'in Ankara Büyükelçisi'nin devreye girmesi Tercüman yazarını çileden
Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni
Aydın Candabakoğlu, Ankara'da düzenlenen Doğu Türkistan Kültür ve
Dayanışma Derneği'nin "Şükran Günü" törenleri için yaşananları
kaleme aldı. Daha törenlerin başlamadan Çin'in Ankara
Büyükelçisi'nin baskı oluşturması ve duyarsızlık Candabakoğlu'nu
adeta çileden çıkardı. İşte Candabakoğlu'nun bugünkü yazısı... Ucuz
entelektüel, çeyrek demokratlar GAZETENİZ, son dört gündür
Türkiye'de yaşanan bir büyük skandalı gözler önüne seriyor. Bir
ülkenin Büyükelçisi, bir sivil toplum örgütünün yasal zeminlerde
yapacağı toplantıyı engellemek için her yola başvuruyor. Salonu
tahsis eden kurumun başkanına kadar giderek, vazgeçirmeye
çalışıyor. 'Dostlarını' araya koyup, dernek yöneticilerine baskı
yaptırıyor. Doğu Türkistan'da yaşayan akrabalarını gözaltına
aldırarak, manevi eziyet ediyor. Baskılar, tehditler, eziyetler
sonuç vermiyor. Bu kez, bu ülkeyi yönetenler dev reye giriyor.
'Aman ha, hiçbir Bakan, hiçbir üst düzey bürokrat sakın ola ki bu
toplantıya katılmasın' diye genelge yayınlıyorlar. Derneğe de kapı
gibi bir yazı gönderiyorlar: Sakın ha, toplantıda Doğu Türkistan
Bayrağı asmayın, Çin'i rencide edecek pankart kullanmayın. * EVET,
gazeteniz Tercüman, birbirini izleyen bu skandallar zincirini
kamuoyunun önüne seriyor dört gündür, tüm belgeleri ve tüm
çıplaklığıyla... Ama heyhat, memleketin insan hakları savunucuları,
memleketin demokratları, memleketin aydın geçinen insanlarından,
çıt yok, çıt... Gözlerini kapatmış, kulaklarını tıkamışlar sanki.
Ne görüyor, ne duyuyor, ne hissediyor, ne de ya zabiliyorlar? Hepsi
kayıp, hepsi kaçak... Sahi, neredesiniz insan hakları havarileri?
Neredesiniz Kopenhag Kriterleri bekçileri? Ne oldu size demokrasi
tüccarları? Adamına, milliyetine, dinine, siyasi görüşüne göre mi
sizin ölçüleriniz? Hadi itiraf edin. Ölçülerinizin 'ben eksenli'
olduğunu söyleyin. Sözde entelektüelin, sözde demokratın yüz yıllık
hastalığı bu maalesef. Bu yüzden evrensel olamıyorsunuz, bu yüzden
hep yerel kalmaya mahkumsunuz, biliyor musunuz? Bu çifte
standartlarınız devam ettiği sürece de öyle kalacaksınız, farkında
mısınız? Bu yüzden halktan kopuksunuz, bu yüzden halk gözünde asla
ve asla inandırıcı olamıyorsunuz. Çünkü siz, kimse kusura bakmasın,
ucuz entelektüelsiniz, çeyrek demokratsınız! Bu ölçülerinizle de
hep cüce kalacaksınız! * ÇOK samimi duygularımı söyleyeyim: Çin
Büyükelçisi'nin diplomatik skandalı manşetiyle duyurduğumuz haberin
ertesinde, gerçekten aydın ve demokrat olduğunu düşündüğüm bazı
gazetelerin ve yazarların, konunun takipçisi olacağını sanıyordum.
Çünkü ben, olaya ideolojik değil, bir haberci olarak bakıyordum.
İnsanı; rengi, dili, dini ve cinsiyetiyle ayırmadan, insan olarak
gören, demokrasiye inanan ve gazeteciliği hücrelerinin her
zerresinde hisseden bir haberci olarak değerlendirmemi yaptım ve
haberi manşete çektim. Sevgili Servet Kabaklı haberi önüme
koyduğunda, konuya sadece bir milli dava meselesi olarak bakmamış,
bir insan hakkı ihlali, antidemokratik bir girişim ve teamül dışı
diplomatik skandal noktasından yaklaşmıştım. Haberin kahramanları
bazen ikinci planda kalır, haberin kendisi önemiyle öne geçer.
Burada haberin kendisi zaten yeterince önemliydi. Doğu Türkistan
kökenli vatandaşlarımızın Türkiye'ye göçlerinin 50. Yılındaki
Şükran Günü etkinliğinin bir terörist hareketi gibi
değerlendirilerek engellenmek istenmesi haberdir. Aynı şekilde,
mesela Museviler'in Türkiye'nin himayesine girişlerinin 500. Yılı
nedeniyle düzenledikleri etkinlikler öncesinde, herhangi bir İslam
ülkesinin diplomatları benzer baskılar uygulamaya çalışsa, o da
ciddi bir haber olurdu. Öyle bir durumda da aynı tepkiyi gösterir,
aynı değerlendirmeyi yapardım. Evrensel, özgür, bağlantısız ve
gerçek aydınlardan bu yüzden tepki bekledim. İtiraf ediyorum, hayal
kırıklığına uğradım. NOKTA... En baba demokratın felsefesi: Dün
dündür bugün de bugün